Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Hasta-hane mi Şifa-hane mi?

Osmanlı'da ‘şifa' bulunurdu, günümüzde ‘hasta' olunuyor! Günümüzün modern hastanelerle ilgili çarpıcı tespitler.

11 Yıl Önce Güncellendi

2014-05-27 11:40:40

Hasta-hane mi Şifa-hane mi?

Holistik (Bütüncül ) Kadın Sağlığı konusunda yaptığı çalışmalarla adından sıklıkla söz ettiren Jinekolog Dr. Ayşe Duman, hasta sayısının artmasındaki en önemli nedenlerden birinin,kelimelerin beden üzerindeki etkisini olumsuz yönde kullanmamız olduğunu ifade etti.

‘'İyileşme, şifa bulma niyetiyle gidilen yere ‘hasta-hane' denilerek zihni şifaya değil hastalığa odaklamış oluyoruz'' diyen Duman, kelimelerin insan zihninde oluşturduğu etkiyle, bedensel fonksiyonların değiştiğini belirtti.
“Osmanlı'da ‘şifahaneler' vardı ve insanlar şifa bulurdu. Biz de ‘hasta-haneler' , dolayısıyla artan hastalar var” diyerek çok önemli bir ayrıntıya dikkat çeken Duman “Ne yazık ki hastanelerinin çokluğuyla övünen bir millet olduk” diyerek hasta sayısının gün be gün artan oranına dikkat çekti.

Osmanlı Tıp anlayışının beden ve ruh bütünlüğünü sağlayarak şifa dağıttığını söyleyen deneyimli hekim, modern tıbbın sadece 'fizik beden' üzerinden yol almaya çalıştığı için pek çok hastalığın da şifa bulamadığını sözlerine ekledi.

Yaptığı ‘ağrısız doğum' çalışmalarından da bahseden Dr. Ayşe Duman, sözlerine şöyle devam etti:

“Hastanelerimizde doğum ‘ağrılıdır', ‘doğum ağrıları ile baş etme çalışmaları' gibi telkinler ve çalışmalar vardır. Bu çalışmalar sonucunda kadının en özel yolculuğu olan ‘doğum' zihinlerde hastalıkla eşleşerek kodlanır ve dolayısıyla yolculuğun tüm keyfi kaçar.

Günümüzde bedenin arazlarına zihni ve ruhu hesaba katmadan çözüm arayan hasta-hanelerimiz hastalarla dolup taşıyor. Hastanelerin fiziki şartları, teknoloji kimkânları iyileşirken; insan ruhunun yaraları kanamaya devam ediyor.
İnsanları iyileştirme gayesiyle kurulan ilaç sektörünün ar-ge laboratuvarları, insanı-insanın bütününü- bilmekten aciz ve yüksek teknolojik donanımlı hastanelerimizde insana dokunmadan tedavi reçeteleri yazılabiliyor. Modern dünyanın modern insanları -ne yazık ki- ilaç bağımlısı haline geldi. Bir yandan da biz hekimler ‘yaşam kalitesini yükseltmek' adına ilaçları reçete etmeye devam ediyoruz. Tabii hastalıklarına reçetelerde şifa bulamayan insanımız da, sanal hastalıklarına, sanal ortamda, gerçekçi çözümler arayacak kadar çaresiz bir durumda…

Oysa bizler güçsüz biyokimyasal makineler olmadığımız gibi,kendimizi her kötü hissedişimizde ağzımıza aldığımız bir ilaç da sorunlarımızın çözümü olamaz. Vücuttaki belirtileri yok etmek için tavsiye edilen ilaçlar bu belirtilerin ortaya çıkmasında ki ruhumuzun yaralarını, kişisel varlığımızı, gerçek şifa kaynaklarını göz ardı etmemize neden olur.

Gerçek şu ki, orijinal tasarımı bozulmuş insanı ruh-zihin-beden bütünlüğünden uzak yaklaşımlarla hasta-evlerinde ağırlamak,bedenin orasıyla burasıyla oynamak, insanın özüne aykırı, şifadan uzak bir yaklaşımdır.”

Sözlerini Selçuklu Sultanı Gıyaseddin Keyhüsrev'e kardeşi Gevher Nesibe Hatun'un vasiyet ettiği vakfa dair kurduğu cümlelerle sona erdiren Dr. Duman, Osmanlı'da şifa kaynağının beden-zihin ve ruh bütünlüğü olduğunun altını bir kez daha çizmiş oluyor:

“ Ey ağabeyim. Öyle bir şifahane yaptır ki, burada hem ruh hem de beden acıları dindirilsin, her ikisinin de tedavisi yapılsın.”

Haber Ara