Mustafa İslamoğlu geçtiğimiz Cuma hutbesinde Soma'da yaşanan felakete değindi. Kazayı kaderin dışında gösterme çabasında olanlara yönelik sert açıklamalarda bulunun İslamoğlu'nun açıklamasının satır başları şu şekilde.
''Kusurumuz kaderimiz değildir. Bu yüzden değişmiyoruz. Kusurumuzu kaderimiz sayıyoruz, bu yüzden de değişmiyor zira özeleştiri yapmaktan da vazgeçiyoruz. Kader dedin mi iş bitiyor... ''
Sorumsuz olmak o kadar hoşumuza gidiyor ki her işte sorumluluğu başımızdan savmak için bir kelime uydurmuşuz, bir bahane bulmuşuz.
ALLAH'IM BİZE TORPİL GEÇSENE BİRAZ
İnanın tüm çabalar bu anlama geliyor. Topluyorsun, çıkarıyorsun: Allah'ım bize biraz torpil geçsene. Mucize bekleme: kurtulanı mucizeye bağlama. Peki gideni neye bağlayacağız? Onu da kadere öyle mi? Peki o zaman sorumluları nasıl bulacağız, niye yargılayacağız niye bulacağız ki. Adam sorumlu değil ki kader sorumlu, tut kaderi yargıla...
Afetlerin ardından dindarlığın azaldığı bir bilimsel veri. 1999 depreminden sonra deprem bölgelerinde yapılan araştırmalara göre dindarlık azaldı. Müthiş bir açıklık patlaması, niye? Zira insanlar inandıklarıyla hayatın çeliştiğini gördüler, kendilerine söylenenlerle hayat çelişiyor. Doğru söylenmiyor çünkü, kendilerine din diye söylenenler uydurulmuş din.
BU MU ACIYI PAYLAŞMAK
Bir acının sırtından geçinilir mi? Ölümün sırtından geçinilir mi? Aman Allah'ım fırsatçılara bakın, bir felaketten halk ayaklanması çıkarmaya çalışan fırsatçılara bakın.
ALLAH ZULMETMEZ
Kitlesel ölüm madenciliğin tabiatı da değildir, kaderi de değildir. Bunun altını da çiziyorum. Sorumsuzluk, cehalet, ihmal, para hırsı, ehliyetsizlik kol gibi geziyorsa kimse kitlesel ölümleri bu işin kaderidir diye Allah'a iftira etmesin. Bu doğru değil.
Bugüne kadar böyle duygusal yaklaşımlarla bugüne getirdik ama bugünden sonra götürmeyelim.
Hutbenin Tamamı: