İnsan olmaya basın kartı yetmiyor

Abdulkadir Selvi, Yeni Şafak’ta yayınlanan “Bunlar gazeteci mi? başlıklı bugünkü yazısında Soma’da yaşanan maden faciasından sonra bölgedeki gözlemlerini ve basının olaylara yaklaşımını ele aldı.

İşte Selvi’nin dikkat çeken analizi:

Maden faciasının üçüncü günüydü. Yayın saatinden yarım saat önce geldi. Ütülü gömleğini giyip, ceketini sırtına geçirdi. Kameranın karşısına geçip yayına başladı.

GELİR GELMEZ BAKANI İSTİFAYA ÇAĞIRDI

İlk sözlerinden biri Enerji Bakanı Taner Yıldız'ın istifasını istemek oldu. Bakanı istifaya davet ettiği yayını yapacağı yere yarım saat önce gelmişti.

Daha madenin önüne bile inmeden kameraların karşısına geçmiş ve 3 gündür sırtında aynı gömlekle gözünü kırpmadan görev yapan Taner Yıldız'ı istifaya davet etmişti.

Akşam oldu.

Bir sendikacıyı yayına aldı. Hükümet ve bakan aleyhinde konuştukça konuştular. Bakanı istifaya davet etmek kesmemişti, hükümetin istifasını istediler. O sırada istifasını istedikleri bakan, kriz koordinasyon merkezinde bir işçinin daha kurtarılabilmesi için çırpınıyor, bir yandan da ailelerin yanına gidip, onların acısını paylaşıyordu.

Yayın bitti. Kahraman televizyoncumuz! Madende geceyi dahi geçirmeye gerek duymadan önce madeni sonra Soma'yı terk etti. Madendeki kazanın başından itibaren her an acıya, ölüme dokunarak görev yapan meslektaşlarımı tenzih ediyorum ama bu iş bu kadar ucuz olmamalı.

Önce sen oraya geleceksin 3 gün, 4 gün, 5 gün boyunca kah ailelerin yanında kah işçilerin arasında. Ama her zaman kriz merkezinin başında ve arama kurtarma çalışmalarının içinde olacaksın.

Bu süre zarfında uykusuz kalacak ama aileleri ve kamuoyunu habersiz bırakmayacak, her cümlenin başında, 'Kardeşlerim' diyerek açıklama yapacaksın.

Yani Taner Yıldız olacaksın.

Sonra çıkıp hesap da sorabilirsin, istifa çağrısı da yapabilirsin.

İNSANLIĞIN SIFIR NOKTASI

Saçlarınızı boyatın, rayban gözlüklerinizi takıp, kolalı gömleklerinizi giyin, günlerdir orada yayın yapan ekip her şeyi hazırlasın siz podyuma çıkan sahne yıldızları edasıyla yayın yapın, uykusuz ve acı dolu geceler geçiren Enerji Bakanı'nı istifaya çağırın.

Gazetecilik bu değil.

'AK Parti'ye oy verdikleri için o işçilerin ölümü müstehaktır' diyen kafa yapısına ne demeli.

İnsanlığın sıfır noktası. AK Parti ve Erdoğan düşmanlığının geldiği nokta bu.

Nefret dili.

Bunların derdi aslında Erdoğan'la değil. Bizim değerlerimizle. Bizim insanlarımızla.

Dindar diye Erdoğan'dan nefret ederler. Kürt diye Kürtlerden nefret ederler.

Kürtlere katır demişler, AK Parti'ye oy verenleri 'Bidon kafalı' ilan etmişlerdi.

Bunlar belki gazeteci ya da yazar oldular. Ama bunların insanlık hanesini boş geçin. İnsan olmaya basın kartı yetmiyor.

İnsanlar bakanlık görevinden de istifa edebilirler. Ama siz insanlıktan istifa ettiniz.

SENDİKACI BAKIN NELERLE UĞRAŞMIŞ!

Maden ocağının girişini gören bir yerden yayın yapıyorduk.

Sesi bizim yayınımızı bastıracak şekilde telefonda bağıra çağıra konuşan kişi, 'Şirketin CEO'su seçimlerde AKP'ye oy vermezseniz işten atarım demiş' diye anlatıyordu.

Kim olduğunu sordum. Sendikacı olduğunu söylediler.

Sendikacılık yapmadıkları için madende yaşam odalarının olmadığını gündeme getirmemişlerdi. Yaşam odaları konusunda tek bir rapor yazmamış, tek bir eyleme imza atmamışlardı. Gezi'ye koşmuşlar, seçimlerde muhalefet partisi gibi çalışmışlardı. Ama her ay maaşlarından aidat kesilen işçilerin sorunları için tek bir eylem yapmışları yoktu. Yaşam odasının lafını ağızlarına almamışlardı.

Bunlar sendikacı değil, düpedüz militan.

Soma'da madenler eski ve ilkel yöntemlerle işletiliyor.

İnsan canı bu denli ucuz olmamalı.

Maden faciası bir milat olmalı.

Yeni 301 canın maden altında kalmaması için seferber olmalıyız.

(…)

İnsan olmaya basın kartı yetmiyor

Abdulkadir Selvi, 'AK Parti'ye oy verdikleri için o işçilerin ölümü müstahaktır' diyen, hayatını kaybedenler için “niyazi” diyen ve Enerji Bakanını istifaya çağıranlara sert çıktı.