Kadın ve Toplum
12 Yıl Önce Güncellendi
2014-05-08 10:38:28
Sonu gelmeyen içtimai dertlerimizin çözümünde temel taşlardan biri de hiç şüphesiz kadın ve toplumsal görevidir.
İslam, emir ve nehiyleriyle fert ve cemiyet hayatını düzenleyen, içinde hiçbir şüphenin olmadığı hakikattir. İslam cemiyet olgusu içinde aileyi dayanak alır. Şüphesiz ki ailede kilit noktası ise kadındır. Bu yüzden kadın toplumun imtihanı olmuştur.
Peygamber(s.a.v) sözüdür:
‘’Benden sonra size en büyük imtihan olarak kadınları bırakıyorum.’’ (Buhari, Nikah 17)
Elbette bu konu çok geniştir ama ben kadının çalışması, iş ve maaş sahibi olması vb.. mevcut hallerin doğurduğu içtimai sıkıntılarımıza değinmek istiyorum.
Asrın getirdiği geri kalmışlık duygusu, toplumumuzu ne yazık ki körü körüne bir batı taklitçiliğine itmiştir ve bütün sıkıntılar temel varlığımız ‘’Aile’’ kavramının bu taklitçilik uğruna katledilmesiyle meydan yerine çıkmıştır.
Feminizm müdafilerinin süfli çabasıyla, kadının erkek gibi yetiştirilmesi, aynı ortamda aynı meşguliyet ve mesuliyetler altında yaşamaya sevk edilmesi toplumda vâki olan mevcut sıkıntıların kaynak noktalarından biri olarak ele alınabilir.
Kadını asrî köle haline getiren, erkek gibi çalıştıran, onun en şerefli mesleği ve asli görevi olan ana’lıktan alıkoyan bu hal mel’undur ve merduttur.
Kadının çalışması:
- Ailesinin nafakasını karşılamakla yükümlü olan birçok erkeğin işsiz güçsüz kalmasına sebep oluşturmuştur. Çünkü bu yerler kadınlar tarafından işgal edilmiştir. Bu hal toplumda karı-koca çalışan ailelerin evine yüklü miktarda maaş getirirken, birçok ailenin asgari ücreti dahi elde edememesini, ciddi sıkıntılar içinde yaşamasını beraberinde getirmiştir.
- Yine kadının çalışması, evladına ayıracağı vakti masa başında tüketmesi; düzensiz, kontrole imkân vermeyen ve zerre ideal taşımayan bir gençliği mevcut kılmıştır.
- Evlenme sürelerinin uzaması ve evlenme oranlarının azalması kadının çalışmasının da içinde bulunduğu etkenler zümresinin bir sonucudur.
- Uzayan evlilik süreçleri flört denilen zırvayı uzattıkça uzatmıştır. Yıllarca flört ve sonrasında gelen evlilikler ise genelde nikâh dairesinden çıktıktan kısa bir süre sonra soluğu mahkemede alan insanlara bizleri aşina kılmıştır.
‘’Nikâhta keramet vardır.’’ Sözü eskilerin sözü olarak kalmış, nikâhsız olarak yaşanan dalalet yılları, nikâhla gelen kerameti de ortadan kaldırmıştır.
-Çalışan kadının aldığı maaş, onu özgürlük olarak adlandırdığı birçok işe sevk etmiştir. Bu durum bireyin birçok mesuliyet ve fedakârlıktan kaçmasına sebep olmuş ve boşanma sürecini tetiklemiştir. Yaşlı bekârların sayısının bu kadar artmasında bu halin göz ardı edilmemesi gerekir.
Zaten çok az ilgi gören çocuk, boşanmayla beraber büyük bir boşlukta kalmıştır. Eğer çevresini de iyi insanlarla kuramazsa fesat çukurlarında kaybolması işten bile değildir.
Bir annenin şüphesiz en büyük görevi dine, vatana ve ümmete hayırlı, sâlih bir evlat yetiştirmektir. Annesinin ilgi ve alakası ise bir çocuğun en büyük hakkıdır. Çocuğu bundan mahrum bırakmak hainlik, değilse gafilliktir.
Güçlü bir devlet ve ümmet istiyorsak kadını asli görevine davet etmeli, temel iş sahası olan evine iade etmeliyiz. Yarının ümmeti ilim ve edeple donanmış, olgun annelerin yetiştirdiği, 7-24 üzerine titrediği iffet, fazilet ve fedakârlık sahibi olan evlatlarıyla kurulmak mecburiyetindedir.
Yaşadığı gibi inanmaya başlamış birçok insan tüm bu yazılanlara karşı çıkabilir. Ama şundan şüpheniz olmasın ki:
Biz nerede durması gerektiğini ve kimin evlatları, torunları olduğunu gayet iyi bilen insanlarız. Tek derdimiz ise Hakikatin hakkını vermektir.
Selametle…
Hakan İNCE
Haber Ara