Batı'da Erdoğan karşıtlığının miladı 'one minute'
A Haber’de yayınlanan Medya Dünyası’na konuk olan SETA İstanbul Medya ve İletişim Direktörü Doç. Dr. Fahrettin Altun, Freedom House gibi pek çok yapının algı operasyonu yapma amaçlı olduğunu söyledi.
12 Yıl Önce Güncellendi
2014-05-07 16:58:00
Geçtiğimiz hafta yayınlanan Freedom House'un basın raporunun ideolojik yaklaşımlar katılarak yazılmış olduğunu belirten Altun, uluslararası stratejik düşünce kuruluşlarını CIA'e benzetti.
"Amerikan dış politikası yapımında ve özellikle bu anlamda kamuoyunun yönlendirilmesi söz konusu olduğunda çeşitli izleme örgütlerinin ciddi bir rol oynadığını görebiliriz. Yani soğuk savaş döneminde nasıl ki bir istihbarat örgütü olan CIA farklı ülkelerde farklı algılar oluşturmak üzere bir dizi mekanizmayı devreye sokuyorsa aslında 1990'lardan sonrada özellikle uluslar arası izleme örgütleri devlete yakın stratejik düşünce kuruluşları bu işlevi görmüştür. Ve bu anlamda aslında küresel düzeyde çeşitli ligler oluşturulmuştur. Yani Amerika'ya yakın olan, Amerika'yla yakınlaşan ülkeleri daha olumlu bir kategoride ekonomiden tutundu siyasete siyasal kültüre, demokrasi kültürüne medyaya kadar farklı alanlarda planlayan skorlarını ortaya koyan bir dizi kuruluşun gündeme geldiğini görüyoruz ve bu kuruluşlar Amerikan dış politikasıyla uyumlu bir şekilde hareket etmişlerdir. Fakat burada Freedom House gibi daha Amerika sağında yer alan, daha neo-muhafazakar olarak ifade edebileceğimiz, örneğin Türkiye'deki 2000 sonrası Ak Parti siyasetine mesafeli olan daha kemikleşmiş kurumların daha da ideolojik metinler ürettiklerini görüyoruz. Dolayısıyla 'medya ifade özgürlüğüne zaten özünde karşıdır' gibi son derece ilkel bir felsefe var. İdeolojik bir yaklaşım söz konusu ki Freedoom House'un son raporu da bunu çok net bir şekilde ortaya koyuyor."
Erdoğan karşıtlığının Gezi ve bunun gibi pek çok olayla yükseltilmeye çalışıldığını söyleyen Altun, "Bu konuda yoğun bir lobi faaliyeti sürdüğünü düşünüyorum" ifadesinde bulundu.
Ak Parti iktidarından İsrail lobisi de Amerika'daki neo-muhafazakâr kalemlerde hiçbir zaman hoşlanmadılar. İktidara geldiği dönem 2002'nin Kasımından sonra Ak Parti'nin hiçbir alternatifi olmaması hasebi ile Ak Parti'nin yönlendirilmesi belirli politikalar etrafında hareket etmesine yönelik baskıların oluşturulması tavsiye edildi ve bu çerçevede başbakanın performansı değerlendirildi. Fakat ne zaman ki Başbakan Erdoğan'ın kendine mahsus bir dış politika çizgisi olduğu ve bu noktada da tavizsiz davrandığı açığa çıktığında o noktadan itibaren aslında giderek radikalleşen Ak Parti muhalefeti gündeme gelmeye başladı. Neo - muhafazakarlar da İsrail lobisi de uzun bir süre marjinal kaldılar. Ben burada milat olarak Gezi'yi değil One Minute olayını ele alıyorum. Ciddi bir şekilde Erdoğan karşıtlığının yükseltilmeye çalışıldığını ve bu anlamda da çok yoğun bir lobi faaliyetinin sürdüğünü düşünüyorum. Gezi süreciyle beraber Erdoğan karşıtlığı kendine bir zemin buldu ve bu anlamda ana akım batı medyasında da karşılık buldu ve o tarihten itibaren de kriz dönemlerde biz bunu çok net görebiliyoruz."
SON VİDEO HABER
Haber Ara