Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, "Başbakanımızın Köşk ihtimali daha güçlü şu anda, bütün bu değerlendirme ve istişarelerden sonra. Ama bizim gönlümüz, tabii Cumhurbaşkanımızın da, Başbakanımızın Köşk ile ilgili kararından sonra Cumhurbaşkanımızın kendi davasından, misyonundan ve bu hareketten kopmaması ve geleceğinde yine önemli söz sahibi olması. Çünkü 2015 seçimini biz çok önemli görüyoruz. Bu ikilinin birlikteliğiyle partimiz daha güçlü olacaktır" dedi.
Atalay, Kanal 24'te canlı yayınlanan "Ankara Masası" programına katılarak gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
AK Parti'nin Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısında "üç dönem kuralının uygulanması" kararı verilmesinin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığı adaylığı için bir sinyal olup olmadığına yönelik soru üzerine Atalay, gelecekle ilgili programlarını 30 Mart seçiminin sağladığı rahat bir ortamda, milletin verdiği imkan içinde değerlendirdiklerini, telaş içinde değil sakin ve rahat bir şekilde çalıştıklarını söyledi. Cumhurbaşkanı adayıyla ilgili acele etmediklerini, en geniş istişare ve araştırmalarla konuyu olgunlaştırmaya çalıştıklarını anlatan Atalay, bütün boyutların ve alternatiflerin değerlendirildiğini aktardı.
Sadece cumhurbaşkanlığını değil 2023 ve daha sonrasındaki hedeflere nasıl ulaşılacağı, partinin misyonunun nasıl devam edeceği düşünülerek karar verileceğine işaret eden Atalay, "Partimizde 2015 seçiminde bir zayıflamanın, zaafın olmaması önemli. Çünkü 2015 seçimi bizim için cumhurbaşkanlığı seçimi kadar önemli. Bir cumhurbaşkanını seçip Köşk'e göndersek de 2015 seçiminde bir zaaf, bir zayıflama olsa cumhurbaşkanımız da orada rahat edemez. Onun için hem partimizin hem cumhurbaşkanlığının hem güçlü hem uyum içinde yürümesi önemli. Bütün boyutları değerlendiriyoruz" dedi.
Cumhurbaşkanlığı konusunda resmi bir karar verilmedikçe kendisinin bir açıklama yapmasının mümkün olmadığını ifade eden Atalay, Afyonkarahisar'da yapılacak istişare ve değerlendirme toplantısında kararın olgunlaşacağını kaydetti. "Acele etmiyoruz, telaş da etmiyoruz. Daha takvim de oldukça rahat. Bir zorluğumuz yok, parti içinde herhangi bir sorunumuz yok" ifadesini kullanan Atalay, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Başbakan Erdoğan'ın görüşmelerinin de devam ettiğini hatırlattı. Atalay, sözlerine şöyle devam etti:
"Bunların hepsi birlikte yürüyor. Hepimiz bu işe, bireysel hedefler, bireysel gelecekler açısından bakmıyoruz. Bizde talepler yoktur, bizde önemli olan misyonumuzun iyi gitmesidir. Afyon'dan sonra belli bir olgunlaşma noktasına doğru gelecektir. Partimizde, partimizin karar organlarında da Başbakanımızın Köşk'e gitmesiyle ilgili ciddi bir talep var. 2007 yılını da yaşadık biz. 2007 yılında büyük tereddüt vardı, Başbakanımızın partide kalması yönünde bir talep vardı. Şimdi artık insanlar o ısrarı sürdüremiyor, gerçi o yönde görüşü olanlar halen var ama çoğunluk Köşk'e gitmesi yönünde."
'O AÇIKLAMA CUMHURBAŞKANIMIZIN ZARAFETİ, BİR TEVAZU'
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Başbakan Erdoğan'ın görüşmelerinin öneminin altını çizen Atalay, şöyle konuştu:
"Tabii Cumhurbaşkanımız boyutu var. Cumhurbaşkanımız ile görüşmeyi önemli görmek lazım. Ben hep 'iki güzel insan' diye nitelerim, bu insanlar, Abdullah Gül Bey ile Tayyip Bey, ikisi, ihlasın ve samimiyetin sembolü insanlar. Dava ahlakı olan, dostluğu olan, nerede hangi fedakarlığı yapması gerektiğini bilen insanlar. Bu birlikteliklerle bu dava güçlendi. Sadece ikisi demiyorum, ikisi semboldür ama hepimizin birbiri için fedakarlık yapma, kendi işini daha iyi yapma yönünde bir gayreti vardır.
Sayın Cumhurbaşkanımızın Kütahya'da bir açıklaması oldu. Onu şöyle de değerlendirmek lazım, bu onun zarafetidir, bir tevazudur. Neticede bizde talepten ziyade görevler bazen mecburiyetler olur ve o mecburiyet onu gerektirir. Öyle durumlar da olabilir. İkisinin görüşmesi için de, partimizin içinde de bunlar değerlendiriliyor, MKYK'da o yönde görüşler de oluyor. Dolayısıyla bütün bunlar değerlendirilerek, Başbakanımızın Köşk ihtimali daha güçlü şu anda, bütün bu değerlendirme ve istişarelerden sonra. Ama bizim gönlümüz, tabii Cumhurbaşkanımızın da, Başbakanımızın Köşk ile ilgili kararından sonra Cumhurbaşkanımızın kendi davasından, misyonundan ve bu hareketten kopmaması ve geleceğinde yine önemli söz sahibi olması. Çünkü 2015 seçimini biz çok önemli görüyoruz. Bu ikilinin birlikteliğiyle partimiz daha güçlü olacaktır, ona da inanıyoruz. En azından benim kanaatim bu yönde."
"Sizin kanaatiniz, Sayın Başbakan cumhurbaşkanlığı adaylığını tercih ederse Sayın Cumhurbaşkanı'nın da aktif siyasete AK Parti'de dönmesi yönünde" denilmesi üzerine Atalay, "Bizde 'Cumhurbaşkanlığından sonra tekrar başbakanlığa gelme' falan olmaz. Bizler için koltuklar ve masalar değil esas olan bu hareketin iyi yürümesidir. Herkes üzerine düşeni yapar, ondan eminim" değerlendirmesinde bulundu.
'MUHALEFET EPEY DAĞINIK VE PERİŞAN'
Seçim sisteminde değişiklik çalışmalarından neden vazgeçildiğinin sorulması üzerine de Atalay, seçim sistemi değişikliğinin, üzerinde çok ciddi çalışılması, Meclis'te diğer partilerle de paylaşılarak olgunlaştırılması gereken bir konu olduğunu belirterek, "Bu dar vakitte olgun bir sistem değişikliği mümkün olmaz. Aceleye getirilerek de bu işi yapmamak lazım. Biz değerlendirmelerimizde bu dar vakitte bunun yapılmasının uygun olmayacağı, şimdilik mevcut sistemle gidilmesi... Biliyorsunuz, 2015 Haziran ayı genel seçimden sonra önümüzde rahat bir zaman var. 2019'a kadar seçim yok, hepsi 2019'a toplanıyor. Reformların ve önemli değişikliklerin çalışılabileceği, olgunlaştırılabileceği iyi bir zaman dilimi var" diye konuştu.
Seçimi sistemi değişikliği ve anayasa gibi konuların bu rahat zaman diliminde ele alınabileceğine dikkati çeken Atalay, şu anda cumhurbaşkanlığı seçimine ve partinin geleceğine odaklandıklarını, seçim sistemini gündemlerinden çıkardıklarını vurguladı.
Atalay, Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde muhalefetin AK Parti ile meşgul olduğunu dile getirerek, sözlerine şöyle devam etti:
"Koskoca bir muhalefet var, oturup da çalışsalar, kendilerinin adayı kim olacak, nasıl bir cumhurbaşkanı istiyorlar. Biz de memnun oluruz, ortada belirginlikler olur, onları da değerlendiririz. Şu anda bizim, AK Parti stratejisini yürütürken, muhalefetten alıp da faydalanacağımız hiçbir ipucu yok henüz. Ortada hiçbir veri olmadığı için de biz kendi politikamız ve stratejimizle meşgulüz. Türkiye'nin muhalefet boşluğu her zaman olmuştur ama bu 30 Mart seçimi hepsini çok sarstı, kendilerine gelemediler henüz. Cumhurbaşkanlığı seçimine de pek odaklanamadılar onlar. Çok dağınık bir muhalefet görüntüsü var. Şu anda siyaset analizi olarak baktığınızda en çok şu anda görülebilir bu. Hem Meclis'teki konuşmalarına bakıyorum, CHP'nin kendi içine bakıyorum, muhalefet epey dağınık ve perişan bir durumda."
'GEÇMİŞTE SOL BİLE BU KADAR YAPMAMIŞTIR'
ABD'deki temaslarına ilişkin ayrıntılar da sorulan Atalay, iki günlük programının önemli olduğunu ve verimli geçtiğini söyledi. ABD'nin yeni İç Güvenlik Bakanı Jeh Johnson ile görüştüğünü anımsatan Atalay, Beyaz Saray'da güvenlik danışmalarıyla bir araya geldiğini, seyahatinin ikinci gününde de Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı'nın (SETA) düzenlediği "Türkiye'de Demokrasinin Geleceği" başlıklı programa katıldığını anlattı.
Toplantıda, 12 yılda Türkiye'de yaşanan gelişmelerin gözler önüne serildiğini ve 30 Mart seçimlerinin masaya yatırıldığını ifade eden Atalay, şunları kaydetti:
"Oralarda, Türkiye ile ilgili maalesef son dönemlerde bizzat kendi insanımızın, bu paralel yapı unsurlarının falan yaydıkları olumsuz şeyler var. Hatta özel seanslar, Kongre'de milletvekilleriyle yapıyorlarmış. O günkü toplantıda da gördüm. Panelistlere, bana sorulan sorular... Buradan giden arkadaşlar objektif değerlendirmeler yapıyorlar. Artısı eksisiyle Türk demokrasisine bir bakış anlamında değerlendirmeler ama ülkemizle ilgili olumlu şeyler söyleme gayretindeyiz, gerçek de bu. Realite bu. Zaten herkes her şeyi biliyor artık, kapalı değil ama bu insanlar, kendi insanımız oralarda 'Türkiye aleyhinde daha fazla ne söylenebilir, Türkiye aleyhinde imajı nasıl oluştururuz' onun çabasında.
Mesela, Zaman gazetesinin temsilcisi bir soru sordu, yönetici uyardı, soru değil de Türkiye aleyhinde yorumlar yapıyor, 'sorunuzu sorun' dedi. Cevabı alırken de bağırdı, 'Biz bunu sormadık' falan gibi. Böyle çok büyük şizofrenik bir yapı, büyük bir telaş. Çok üzücü tabii, insanlar niye bu hale gelir? Kendi ülkesi aleyhinde oralarda daha fazla şey söylenince, konuşulunca niye memnun olur, iyi şeyler söylenince niye rahatsız olur? Bunu çok iyi tahlil etmek lazım. Bunu geçmişte sol bile bu kadar yapmamıştır. O zaman dışarıya kaçanlar vardı, ülkesiyle ilgili, insaflı, namuslu aydınlar 'Ben ülkemi seviyorum, ülkemle ilgili o kadar da olumsuz konuşamam, konuşmam' gibi ifadeler biliyorum ben.
Türkiye aleyhine en olumsuz bakabilecek kesimlerle hareket eden bir yapı. Bunu özel olarak da ifade ediyorum, SETA toplantısında, o güzel atmosferin içinde o atmosferden rahatsız olan, 'Türkiye ile ilgili buralarda olumlu şeyler niye yapılıyor' diye buradaki basın yayın organlarına da yansıttılar bunları. Orada yapılanları yanlış yorumlarla buraya yansıttılar. Hâlbuki o çok güzel bir şey, kendi Büyükelçiliğimizin gayretleri var, ciddi bir Türkiye lobisi yapıyorsunuz. Türkiye ile ilgili her şeyi konuşuyor, insanları doğru bilgilendiriyorsunuz. Oralarda yaptıkları o çalışmalar hiç normal bir şey değil. Çok olağanüstü, anormal ve şizofrenik bir gelişme olarak görüyorum."