Yaşar Taşkın Koç moderatörlüğündeki 'Siyaset 24' programında Mehmet Acet ve Mustafa Kartoğlu ile gündemdeki konular değerlendirildi.
ŞANTAJ LİSTESİ AYNI ZAMANDA KARA BİR LİSTE
Yaşar Taşkın Koç, paralel yapının dinlemelerinin şantajdan dışında aynı zamanda hükümeti 25 Aralık’ta hükümeti devirebilmiş olsalardı tasfiye edeceklerin listesi şeklinde açıklama yaptı.
“Dinleme listeleri dışında da neredeyse il il, bölge bölge benzer örgütlere dahilmiş gibi dinlenmiş. Onların örgüt şemasına yerleştirilmiş çok önemli isimler var. O 2000 küsur kişinin dışında da birçok tanınmış insanın, akademisyenin, yazarın, gazetecinin, iş adamının yan örgütlere, ya da bölge örgütlerine üye, başkan vb. şekilde monte edildiğini biliyoruz. Aslında bütün bunlar bir şantaj şebekesinin dışında, bence 25 Aralık’ta eğer hükümeti devirebilselerdi o günkü tutuklama listeleri aynı zamanda. Aynı zamanda bir kara defter. Bir gün iktidara el koyabilseler kimleri tasfiye edeceklerine dair bir kara defter olduğunu düşünüyorum.
“EMPERYALİZME SAVAŞ AÇTIK” DİYEN ÖĞRENCİ GRUPLARININ GAUCK’U MİSAFİR ETMELERİ…
ODTÜ’de konuşan Almanya Cumhurbaşkanı Gauck, “emperyalizme savaş açtık” diyen öğrenci grupların misafirperverliğine ilişkin Mehmet Acet izleyicileri bunun üzerine düşünmeye davet etti.
“Gauck dün ODTÜ’de konuştu. Emperyalizme savaş açan “öğrenciler grubunun” orada Türkiye’den herhangi bir siyasetçinin gittiği zaman kapıda taşlamaya başladıkları bir üniversite. “Emperyalizme savaş açtık” diyen öğrenci gruplarına Almanya Cumhurbaşkanı’na gösterdikleri misafirperverliğe ben izleyicilerimizin takdirine bırakayım.”
ALMANYA TÜRKİYE ÜZERİNDE HEDEFLERİ OLAN BİR ÜLKE
Türkiye üzerinde hedeflerin olduğunu ve bu hedeflerine bu hükümet döneminde ulaşamadığı için bir tür hazımsızlık ve nefret duygusu olduğunu söyledi. Mehmet Acet, bu hazımsızlıklara 2007’de verdiği örneklerle pekiştirdi. Acet’in açıklamaları şöyle oldu:
“Almanya, Türkiye üzerinde hedefleri olan bir ülke. Bu hedeflerinde de geçmişte önemli neticeleri almış bir ülke. Özellikle 90’lı yılları kastediyorum. 28 Şubat sürecindeki Almanya’nın rolü. Şimdi temel mesele şu; Almanya Türkiye üzerinde hedefleri olan bir ülke ve bu dönemde, bu hükümet döneminde bu hedeflerine ulaşamayan bir ülke. Bu bir antipati, hazımsızlık ve ek bir nefret duygusuna dönüşmüş. Bir takım anekdotların desteğini de anlatacağım. Mesela 2007’de Başbakan Köln’de Arena Stadı’nda 20 bin Türk vatandaşına hitap etti. Bu Almanya’da herhangi bir siyasetçinin toplayabileceği bir kalabalık olmamıştı o güne kadar. Şimdi devamında Başbakan 2007’de uçağında bulunan bir milletvekili bana anlattı. İnanılmaz bir kara propaganda o dönem Başbakan aleyhine sert bir dille Alman basınında kampanya yapıldı. Başbakan dönerken uçakta şu cümleyi kullandı: “Bir dövmedikleri kaldı.” Köln’deki 20 bin kişinin toplanması hadisesinden kısa bir süre sonra salon toplantısı yaptı Merkel. Burada Türk vatandaşlarına hitap etti. Bizde de Doğan Grubu bunu köpürterek haberleştirdi. Ve Merkel şu cümleyi kullandı; “ben sizin Başbakan’ınız değil miyim?” Bunu da izleyicilerimizin takdirine bırakalım. Dolayısıyla bu bir hazımsızlık, hedeflerine ulaşamama halinin getirdiği bir yer yer nefrete kadar varan duygu yaşıyor Almanya’daki iktidar partisi ve liderleri. Bu böyle bir tablo.”
BUGÜNE KADAR İHVAN’IN SİLAHLI BİR EYLEMİ YOK
Mustafa Kartoğlu, Mısır’daki olaylara ilişkin İhvan’ın bugüne kadar hiçbir silahlı eylemi olmadığına fakat İhvan’ın silahlanmaya zorlandığını söyledi. Kartoğlu, şunları söyledi:
“İhvan, sessiz çoğunluk iktidara geliyor. Bu iktidar rüştünü ispat etmeye çalışıyor. Her türlü baskı siyasete alan açmaya çalışıyor. Elbette zigzagları olabilir bu ayrı bir bahis. Ama bu alan açma çabası darbeyle kesiliyor. Darbeden hemen sonra başlayan süreç sokak katliamları, baltacılarla, yaylım ateşiyle ve hemen onunla paralel bir şey dikkatimi çekti o zaman; “İhvan silahlanıyor” haberleri Batı medyasında yayınlanmaya başladı. Bizde de buna balıklama atlayanlar çok oldu. Bilenler İhvan’ın silaha en son başvuracak kitle olacağını çok iyi biliyorlar. Ve bu güne kadar da bütün zorlamalara karşın İhvan’ın bir silahlı eylemi yok. Bugün gelinen idam konusu İhvan’ı hala şiddete yöneltme çabasından başka bir şey değil aslında. İhvan’ı bu baskıyla silaha ikna ettiğiniz an artık o yönetimde meşrulaşacak, o darbe de unutulup gidecek ve Mısır bir başka modda tartışılmaya başlanacak.”