Atasoy Müftüoğlu: Neonurculuk, İsrail'le birlikte çalışarak...
Çıkarcı, bencil, inançlar ve amaçlar adına Müslümanlar da, insanlık dışı yöntemlere başvurabiliyor, alçakça araçlar kullanabiliyor. Neonurculuk, İsrail'le birlikte çalışarak, Türkiye'de bir bilinç mücadelesi vermeye çalışan Müslümanları tasfiye etmek üzere, yeni 'terör' örgütleri icat ve imal etmeye çalışıyor.
12 Yıl Önce Güncellendi
2014-04-07 13:05:42
Eski akıllar, yeni gerçekler
Toplumlarımız hem içeriden hem de dışarıdan yönetilen, pazarlama savaşlarıyla, saldırgan ve ucuz bir gündemle, kuşku üretimiyle, trajik maskaralıklarla, bayağı aldanışlarla kuşatılıyor, istikrarsızlaştırılıyor. Piyasa fundamentalizmi, piyasa diktatörlüğü bütün ahlaki ilkeleri ve değer sistemlerini altüst ediyor. İslami bünyenin çok ciddi yapısal sorunları var. Bu konu ile ilgili olarak çok zorlu sorular sormak, bu zorlu sorulara ikna edici yanıtlar bulmak zorundayız. Parçalanmalar, ayrılıkçılıklar maalesef derinleşerek sürüyor. Parçalanmaların, ayrılıkçılıkların, eğitimsizlikle, kültürsüzlükle yakından ilgili olduğunu kaydetmek gerekiyor.
Günümüz dünyasında; her durumda müdahale edilebilir, dönüştürülebilir, parçalanabilir, kısıtlanabilir, denetlenebilir, araçsallaştırılabilir, sömürgeleştirilebilir, avamileştirilebilir, kişiselleştirilebilir, hurafe yığınına dönüştürülebilir, ayrıntılara mahkûm edilebilir, millileştirilebilir, yerelleştirilebilir, batınileştirilebilir, felsefileştirilebilir, ibahiyyeci bir çerçeveye kapatılabilir, edilgen kabullere memur edilebilir bir 'din' algısı/yaklaşımı içerisinde bulunuyoruz. Sözünü ettiğimiz derin yabancılaşmalar nedeniyle pek çok dini akımın İslam'ın yerine geçtiğini/geçirildiğini fark etmiyor, sorgulayamıyoruz.
GEÇMİŞE KAPANMAK YERİNE
Şeriat ilkelerinden, şeriat otoritesinden, bağımsız fikirler/törenler/uygulamalar, nitelikli İslami kadrolardan yoksun bulunduğumuz için kurumsallaşıyor. İslami ilgiyi/dikkati/uğraşları deruni-mistik aşkla sınırlandıramayacağımız gibi felsefi-metafizik düşüncelerle ve mutlak lafızcılıklarla da sınırlandıramayız. İslami ilgi/sorumluluk/eylem Allah'ın (c.c.) yasalarının, iradesinin bilincine/hikmetine vararak, bu yasaları ve iradeyi hayatın bütününe kazandırmak/uygulamakla başlar.
Geçmişi, geçmişin yaklaşımlarını, geçmişin aklını tüketerek, biriktirerek, dokunulmaz kılarak, bugünün gerçekliğine nüfuz edemeyiz. Yeni bir bilinç dili oluşturamadığımız için geçmişten ayrılamıyoruz. Geri getirilmesi mümkün olmayan bir geçmişe kapanmak yerine, bugünü nasıl anlamlı kılabileceğimizi tartışmalıyız. Nassları değil de, İbnü'l Arabi'yi, Yunus Emre'yi, Mevlana'yı, Said Nursi'yi vb.'larını referans olarak alan ve bu referansları kutsallaştıran bir geleneğin şeriat ölçüleri/ilkeleri doğrultusunda yeniden yorumlanması/değerlendirilmesi/eleştirel sorgulamalara tabi tutulması gerekir. İslam'ın evrensel bilincinin, kişisel, bencil, ideolojik, ırkçı, mezhepçi yorumlara ve politik çıkar kaygılarına hapsedilmemesi gerekir.
Nasslara dayanmayan her yaklaşım sorunlu bir yaklaşımdır. Düşüncesizleştirilmiş, masallarla/menkıbelerle/rüyalarla aptallaştırılmış/ahmaklaştırılmış toplumlarda, düşünen, sorumluluk almaları gereken kadroların kayıtsızlıkları sebebiyle, tasavvufi aşırılıklar, selefi aşırılıklar, batıni aşırılıklar, popüler tasavvufun ahlaki yozlaşması/keyfilikleri ne yazık ki normalleşiyor. Peygamberliğin otoritesi/kişiliği/statüsü bugün ne yazık ki, 'mübarek zatlara', şeyhefendilere, hocaefendilere geçmiştir.
KİTLELERİ SÜRÜKLEMEK!
Günümüz seküler dünyasında, toplumsal ve siyasal sorunlarla ilgilenmeyen tasavvufi akımlar, şeriata nazaran çok daha ayrıcalıklı bir konuma sahip bulunuyor. Her ırkçılık, her benmerkezcilik, her ideolojik yaklaşım evrensel ahlaki ilkelere yönelik ağır bir saldırıdır. Her mezhepçilik, Ümmet düşüncesine/bütünlüğüne yönelik korkunç bir saldırıdır. Müslümanların kendilerini İslami bütüne nispet ederek, bu bütünü temsil eden bir dil oluşturmak yerine, kimi parçalara hapsetmesi anlaşılabilir, kabul edilebilir bir durum olamaz. Kendi ihtiraslarıyla, çıkarlarıyla, zaaflarıyla, bencillikleri ve benmerkezcilikleriyle yüzleşmeyen, bunlarla hesaplaşma ihtiyacı duymayanların, toplumsal ya da siyasal bağlamda İslami bir hizmet yürütmeleri beklenemez, beklenmemelidir.
Sanal ve dijital çağda eksiksiz bir anarşi yaşanıyor. Mobil iletişim ve internet yoluyla kitleleri istenilen yönde araçsallaştırmak mümkün olabiliyor. İçerisinde bulunduğumuz bağlantı çağında, daha fazla enformasyon üretiliyor, daha fazla enformasyon tüketiliyor. Ne kadar enformasyon üretiliyorsa, bir o kadar da bayağılık ve niteliksizlik üretiliyor. Sınırları olmayan, ahlakı olmayan sanal alemde hiç birimizin zihinsel ve ruhsal güvenliğimiz yok. Dijital alemde, bağlantılılık arttıkça, kişisel kimlik sorunlarıyla birlikte, güvenlik ve mahremiyet kaygıları da artıyor.
Eski/köhne akıllarla, yeni gerçeklere/yeni dünyaya nüfuz edemiyoruz. Duygusal umutlar, akılcı umutlara geçit vermiyor. Seküler bilgi çoğaldıkça, kötülükler ve zorbalıklar da çoğalıyor.
DUYGUSAL ALTÜST OLUŞLAR!
Toplumlarımız, bilgisizlikler, bilinçsizlikler, yanılgılar ve dezenformasyon yoluyla sık sık, içerisinde yaşadığımız günlerde Türkiye'de görülebileceği üzere, büyük anomalilere sürüklenebiliyor. Seküler-liberal değerler-sistem ve hayat tarzı adına toplumlarımız istenildiğinde kontrol altına alınabiliyor, zayıflatılabiliyor. Batı dünyası kendisini sekülerizmin ve liberalizmin teminatı olarak görüyor. Liberalizmin ondokuzuncu yüzyılda ahlaksız ve anarşik gibi anlamlar da içerdiğini hatırlamak gerekiyor. Silah zoruyla 'özgürlük' ihraç eden bir dünyada, seküler tasavvurlar adına şiddet kullanılabiliyor.
Çıkarcı, bencil, inançlar ve amaçlar adına Müslümanlar da, insanlık dışı yöntemlere başvurabiliyor, alçakça araçlar kullanabiliyor. Neonurculuk, İsrail'le birlikte çalışarak, Türkiye'de bir bilinç mücadelesi vermeye çalışan Müslümanları tasfiye etmek üzere, yeni 'terör' örgütleri icat ve imal etmeye çalışıyor.
Gerçeklik duygularını kaydediyor, duygusal altüst oluşlar yaşıyoruz. İkna edici, analizler/çözümlemeler yapamıyoruz. Radikal kötüyle uzlaşanlar, tevhidi bilincin, ümmet bilincinin altını oyuyor, oyabiliyor. Ümmete özgü içsel dayanışma ve kardeşlik ilkesi hunharca ayaklar altına alınabiliyor.
YENİ ŞAFAK
SON VİDEO HABER
Haber Ara