TIMETURK / Haber Merkezi
Vatandaşa inanmak için takla atmasını isteyen bakan olarak hatırlanan, Başbakan Erdoğan'ın görevden aldığı için değil göreve getirildiği için suçlanması gereken bakanlardan olan eski İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, Samanyolu Televizyonunda adeta rehin alınmış bir siyasetçi edasıyla konuştu. Son dönemde CHP'yi destekleyen Şahin, Başbakan Erdoğan'ın "Hakkında kaset var" söyleminden sonra hakkında kaset çıkabileceğini ifade etti
İdris Naim Şahin, Bugün TV'de gündeme ilişkin soruları cevapladı. Programda "10 yıl önce bugün terör konusunda konuşulanları konuşsaydık bugün bu TV kanal basılırdı" diye konuşan Şahin, gündemin ısıtılarak servis edildiğini söyledi. Hükümetin, örgüte bölgeyi çözüm süreciyle teslim edildiğini anlatan Şahin, kendi bakanlığı döneminde devlet politikası olarak İmralı'ya ziyaretlerin kesildiğini ifade etti. Şahin programda şöyle konuştu:
"Terörle mücadelenin değişik kriterleri vardır. Bunlardan bir tanesi de Öcalan'ın, ziyaretine gelenler aracılığıyla, Kandil'e yazılı talimatlar gönderildiği bilgisi vardı devlette. Bu bilgi akışını kesmek için adayla olan bu tür görüşmeler kesildi, bu hükümet politikasıydı. Örgüt tam bu yıllarda, örgüt beynini yitirmek üzereydi. Örgüt ne yapacağını bilmiyordu.
OLİGARŞİK YAPI AKIL VERDİ
Daha sonra devletin içerisindeki bazı bürokratların da akıl vermesiyle, cezaevlerinde ölüm oruçları başladı. Bu konuda Sayın Adalet Bakanı şimdi Hatay adayı olan Sadullah Ergin Bey'e "Ne oluyor bu cezaevlerinde" dedim. Bir insan açlığa 10 gün dayanır 20 gün dayanır. Ölmelerini istemiyoruz ama 40 gün oldu, ölüm yok. Tedbir alınsın istiyoruz, ölümlerin olmaması için. O da galiba ölmeyecek kadar yediklerini söyledi. Göstermelik bir eylemdi bu! Bunun arkasında devletin de bazı kurumları ve kişileri var. Sonuçta terörist başıyla yeniden görüşmenin de önü açılmış oldu. Medya yazmaya başladı. Bu işi çözse çözse İmralı'daki bilge adam çözer dedi. Böylelikle bu sessizlik bozulmuş oldu. Bu süreç bakan olarak benimle paylaşılmadı. Bildiğim, izlediğim bir süreç ama benden gizlendi.
"BENİ İMRALI ALDIRDI"
İmralı'nın görüşme sonrası bazı bakanlara selam söylediğini biliyoruz. Faşist olarak nitelendirdiği benim için üzerinde durulması gerektiğini söylüyor. Bu süreç netice itibariyle Ocak ayında bitti. Daha sonra da benim görev değişikliğim gerçekleşmiş oldu.
Ben görevden alındıktan sonra BDP'den bir yönetici, benim ismimi vererek, Allah bunun gibi bir adamı Türkiye'de bakanlığa getirmesin diye konuştu. Sabrettim, bu konuda parti sözcüleri cevap verirler diye bekledim. Cumartesi ayrıldım, Salı günü yapılan grup toplantısında, MHP'nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli, alınmamdan kaynaklanan rahatsızlığını dile getirdi. Takdir onun benimle bir bağlantısı yok. Sonuçta özgür bir ülkedeyiz, siyaset yapılıyor belki de siyasetin nadir olaylarından biridir. Muhalefet parti lideri bir iktidar partisinin bakanı konusunda olumlu değerlendirle yapıyor. Ben bekledim ki Sayın Başbakan kürsüden o gün diyebilirdi ki BDP'lilere "Sizin ne haddinize, bu bakan benim bakanımdır, hükümet içerisinde değişiklik olabilir" gibi bir cevap vermesini ben bekledim şahsen. Bir baktım ki BDP yerine MHP'ye sataştı. Ben buna hala izah bulmaya çalışıyorum.
BDP'NİN İSTEĞİ Mİ OLDU?
Ordu'nun Büyükşehir Belediyesi olmasıyla ilgili kanun çıkarılırken, BDP "İdris Naim Şahin oradan aday olmaması temennisiyle oy veriyoruz" dediğini duyduk. Ben bunu önemsemedim; ancak Sayın Başbakan Ordu'da yaptığı konuşmasıyla, Ordu'da aday gösterilen adayın nasıl ve kimin desteğiyle aday olduğunu göstermektedir.
45 YILLIK BERABERLİĞİ HATIRLATTI
Sayın başbakanın o gün isim vermeden ama ifadelerden benim olduğum anlaşılan sözlerinde bir tek doğruyu söyledi. O da 45 yıllık beraber olduğumuz bölümü. Genel sekreter yardımcısı yaptığım, daha sonra partide kurucu yaptığım, genel başkan yardımcılıklarından birisini verdiğim, sonra da bakan yaptığım diyor. Aldım, verdim ifadeleri ard arda sıralanıyor. Benim ülkem, benim polisim ifadeleriyle benlik konusunda özümsemişliğini her yerde gösteriyor. Türkiye’de iki şey var. Sayın başbakan ve diğerleri. Benim bütün bu görevlerde sayın başbakandan talebim olmadı, teklif edildi. Bakanlık da takdir edildi. Bu tür görevlerin hiçbirine ben talip olmadım. Sayın başbakan sanki tek taraflı atifette bulunmuş, beni muhtaçken himaye etmiş, mağdurken sahiplenmiş gibi bir ifade kullanmıştır.
SAYIN BAŞBAKAN KASET KONUSUYLA FAZLA MEŞGUL
Belediye başkanı adayı olmadığım için mi istifa ettim, şantaj kasetim var diye mi istifa ettim. Başbakanın önce buna karar vermesi lazım. Sayın başbakan kaset konusuyla fazla meşgul sanırım. Ben söylüyorum, bana böyle bir kasetten bahseden de olmadı, haberim yok, bilgim yok, bana şantaj yapan da olmadı. Başbakan biliyorum o yüzden gitti diyor. Biliyorsa suçu gizliyor demektir. Savcılığa bildirmesi lazım. Benim için bu da bir yalandan ibarettir. Korkarak gitti diyor. Herkes bilir, bölücü terör örgütleri de bilir. Benim ne kadar korkusuz olduğumu başbakan da bilir. Kaset derken benim Ordu’nun dereleri, Hekimoğlu gibi türküleri söylediğim amatör kasetlerim vardır. Benimle ve ayrılan milletvekilleriyle ilgili parti genel merkezinde bir arayışın, bir montaj çabasının, bir kaset üretme çabasının olduğunu duydum. Kastedilen bu mudur değil midir bilmiyorum. Başbakanın söylediği gibi bana yönelik böyle bir şantaj, böyle bir kaset yoktur.”