Asimetrik savaşın iddia bumerangı
Hayal kırıklığı yaşadığımızda, işlerimiz ters gittiğinde, anlam veremediğimiz durumların içinde boğuluyor olduğumuzda en iyi çıkış yolu, veya durumu daha iyi anlamamıza yarayan en önemli şeydir geriye dönük bir değerlendirme yapmak.
12 Yıl Önce Güncellendi
2014-01-27 14:22:27
Başlangıç noktasının mevcut durum ile kurulacağı bağ, sorunun çözümü için en iyi reçete olacaktır. Bugünkü yazım da, yerinde durmayan gündemin kaldığı yerden devam eden yazısı olacak gibi.
Son yaşanan olaylara bu çerçeveden bakarsak, askerin çıkardığı cunta gömleğini giyen Yargı ve Emniyet içinde ki yapılanmanın hükümete, MİT’e, milli kurumlara ve STK’lara olan tavrının, iftira ve karalama kampanyasının çok ötesine geçtiğini ve bunun bugünkü etkilerin görüyoruz. Yakın geçmişte bu tehlikeyi görüp devleti uyaranların başlarına nelerin geldiğini ise, gördük..!
Görünürde yolsuzluk iddiası üzerinden başlatılan ve tarafların güçleri arasında mütekabiliyet olmadığı için Cemaatin aleyhine asimetrik olan bu savaş, kapalı, gizli ve hücresel yapılara sahip , millete hesap verir durumda olmayan tarafın aleyhine sonuçlanacaktır. Savundukları savcıların soruşturma dosyasındaki yolsuzluk iddianamesini eline dolayarak, iddianın ispat edilememesinin değil, iddiaysa doğrudur gibi garip bir savunma yapan cemaat medyası, yine bu medyanın sahiplendiği, ülkenin ekonomisini ve uluslararası itibarını hedefe koyan yargı mensuplarının iddiaları, malesef karalamaların ahlaksızlaştığı ölçüde bir bumerang gibi kendilerine geri dönüyor. Karşı iddiaların neler olduğuna başlıklar halinde deyinelim.
2002 de Ankara’da ki evinin önünde uğradığı silahlı saldırıda hayatını kaybeden Necip Hablemitoğlu’nun yazdığı ve katledildikten üç ay sonra yayına giren Köstebek isimli kitapta, Cemaatin CIA ve diğer yabancı istihbarat örgütleriyle yakınlığını, Emniyet içinde ki yapılanması ve şeklini, bu yapının dezenformasyon ve sahtecilik yaptığını, soruşturma ve dinleme gibi önemli konularda illegal faliyetlerini, sivil toplum örgütlerine yapılan operasyonları, yine cemaatin yargı içinde ki yapılanmasını ve bunların etki alanlarını ve daha buna benzer bir çok konuyu etraflıca yazdığı kitabının, bugün yeniden raflardan çıkarılması, okunması ve satışa çıkıp en çok satılanlar arsına girmesi, mevcut gündem itibariyle kitapta yer alan bütün bu iddiaların ciddi bir şekilde sorgulandığını göstermektedir.
Bunun yanında Haliçte Yaşayan Simonlar Dün Devlet Bugün Cemaat isimli kitabı ile bilinen Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, kitabı raflarda yerini alır almaz eski ülkücü olmasına rağmen Devrimci Karargah Örgütü davasında yargılanıp hapse girmesi de sorgulanıyor. Kitapta yer alan, Cemaat Emniyet ve Yargı ilişkisinin deşifre amacını kitabın başlığından dahi anlayabilirsiniz. Ve basit bir aramayla son günlerde yayınlanan röportajına ve Avukatı Fidel Okan’ın dehşet veren iddialarına ulaşabilirsiniz.
Sonra eski Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun’un Cemaatle ilgili ‘’bütün belgeler çantamda’’ dediği belgelerin ne olduğunu, Nedim Şener’in ve bir çok gizli tanıkların ortaya çıkıp akla ziyan kirli ilişki ağlarını anlatması , son dönem ortaya çıkan ses kayıtları, cemaatin finansal ağı, Fatih Tezcan ve hatta Nurettin Veren’in iddiaları dahi Cemaatin yapısını sorgulayanların başvuracağı yazılı ve sözlü belgeler olacaktır.
Sözünü ettiğim bu şahısların iddialarını uzun uzun anlatmak burada mümkün olmayacağından adres gösterdim. Ve bu iddialar doğruysa 17 Aralıkta ortaya atılanlara rahmet okutturan cinsten olacaktır. İddialar üzerinden savaş başlatan ve Erdoğansız bir ülke hayalinin platonik aşıkları olan medya ve yargı çevresinin, başta ülkeye olmak üzere Cemaate de ne kadar zarar verdiği yavaş yavaş ortaya çıkıyor.
Cemaati dini kimliğiyle tanıyan herkesin ve hizmet hareketi gönüllülerinin ortak hassasiyetini; Dini özgürlükler, her alanda başörtüsü sorununun çözümü, liselerde Kur’an ve Siyer derslerinin okutulması, İmam Hatiplere uygulanan katsayı zulmümün kaldırılması ve dindar bir gençlik yetiştirebilmek gibi kaygılar oluşturuyor. Bütün dini cemaatlerin olduğu gibi.
Fakat maalesef, şahsiyeti inşa edeni tahrip ve bu tahribin oluşturduğu taassup tehlikesi sevgide ifrata sebep olabiliyor. İfrat ve taassup birbirini açıyor. Genel Başkanını Allahın tüm sıfatlarını üzerinde taşıyan kişi olarak değerlendirmek ile, din kardeşine yapılan bedduayı ayetleri çarpıtma yoluna giderek doğru göstermek , sevgide ve itaatte ifratın sonucudur. Bu yüzden ontolojik olarak vahiy ve onun ilk muhatabı ile bağları zayıflamış ve kopmuş bütün otoritelerin sorgulanabilir olduğuna inanıyorum.
Bu yüzden din adına yola çıkıp dershanelerin dönüştürülmesine karşı çıkanları, bünyesinde peygamberime hakaret edenleri çalıştırıp ülkemi batıdan medet umarak şikayet eden medyanın, usulsüz soruşturma yapanlar ile suç unsurunu bizzat suç mahaline koyup iftira ve yıpratma gayesiyle hükümete saldıranların, dünyanın her yerinde ki mazlumlara dinini, dilini, ırkını sormadan yardım elini uzatan sivil toplum kuruluşuna iftira atmak suretiyle, ülkemi batının terör listesine aldığı bir örgütle bağlantılı gösterip, hükümete terörist devlet yaftası yapıştırmaya çalışanların, Milli İstihbarat Teşkilatı başta olmak üzere milli kurumlarımızı hedef alan savcıları sahiplenip savunanların, tanıdığım ve bildiğim dini bir cemaatle nasıl bir ilişkisinin olduğunu sorguluyorum. Cemaatin içinde olup medya ve yargıya müdahale edemeyen kardeşlerimin duyguları ve gayretleri üzerinden çirkin bir oyunun oynandığını ve bu insanların itaat algılarının kullanılmaya çalışıldığını düşünüyorum.
Yolsuzluk iddiasıyla başlattığı savaşı, cemaatin tabanının da kabullenmesi için elinden geleni yapan cemaate yakın medya grubu, Cemaat için ortaya atılan iddiaların gerçekliği ve sonuçlarını göremiyor olmalı. Ve vatandaşın bu durumda, istediği zaman seçimle gönderebileceği, gördüğü ve hesap sorabileceği tarafın lehine tavır alacağını da.
Son bir not; Necip Hablemitoğlu kitabında, Fetullah Gülen Hocaefendi’nin Türkiye’ye dönüşünün Humeynivari bir edayla olacağını ve cemaatin yıllardır buna inandığını iddia etmişti.
Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi cemaat adıyla hükümete yapılan bu saldırıları, bu iddia ile bağdaştıracak kadar komplocu değilim(!).
Ama iddia işte…!
Yusuf DAĞ
SON VİDEO HABER
Haber Ara