Dolar

34,9469

Euro

36,7203

Altın

2.983,90

Bist

10.125,46

Hedef ekonomi anlamadınız mı? Anladık hedef ekonomi

Ekonomi üzerinden seçmen davranışlarını etkilemek, Ak Parti'nin en güçlü olduğu ve hiç beklemediği bölgeden vurulması anlamına geliyor. Makroekonomik istikrarın bozulmasının, döviz kurlarının oynaklığının artmasının ve faiz oranlarının artmasının faturası siyasal iktidara kesilmek isteniyor.

12 Yıl Önce Güncellendi

2014-01-24 11:15:14

Hedef ekonomi anlamadınız mı? Anladık hedef ekonomi

2001 krizi ile yoğun bakıma alınan Türkiye ekonomisi, tek parti iktidarı ile yakalanan siyasal istikrarın ve ekonomik alana ilişkin kapsamlı reformların bir sonucu olarak makroekonomik istikrara kavuştu ve son on yılda göz kamaştırıcı bir performans yakaladı. Türkiye'nin orta gelir tuzağına yakalanmaması için alması gereken önlemlerin tartışıldığı ve sıçrama için hazırlıkların yapıldığı bugünlerde yolsuzluk kılıfı altında başlayan operasyonlar, ülkenin bir kuşatma ile karşı karşıya kaldığını gösteriyor. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra oluşturulan uluslar arası ekonomik düzene dayanan işbölümünde Türkiye'ye biçilen tarım ülkesi ve/veya tarıma dayalı sanayi ülkesi rolünü zorlayan hükümetlerin hemen hepsi benzer bir karşı hamle ile karşılaştı.

1950'li yıllarda Avrupa'nın imarı için yapılan Marshall Planı, Türkiye'ye Avrupa'yı besleme görevi veriyordu. Biçilen bu rolü zorlayan Menderes'in başına gelenler demokrasi tarihimizin kara lekelerinden birini oluşturmaktadır. Yine ömrünü Türkiye'nin sanayileşmesine ve bağımsız bir ekonomik yapıya kavuşmasına adayan Erbakan'ın nasıl bir post-modern bir darbe ile istifaya zorlandığı hala hafızalarımızdaki tazeliğini koruyor. Bugünde izlediği ekonomik, siyasi ve dış politikaları ile refahın, barışın ve bölgesel istikrarın adresi olmaya başlayan Türkiye'ye uluslararası ekonomik düzenin biçtiği rolden ayrılmaması yönünde baskılar geliyor. Türkiye'nin sesi, IMF'e olan borçlarını kapattığı, bağımsız ekonomi ve dış politika izlemeye çalıştığı ve daha da önemlisi bölgesel sorunlarda dünyanın vicdanı olduğu için kısılmaya çalışılıyor. Toplumsal duyarlılığının yüksek olduğu yolsuzlukla mücadele kisvesinin ardına saklanılarak; Türkiye, güçlü olduğu ekonomi alanından hedef tahtasına oturtuluyor.

ARGE HARCAMALARI

AK Parti'nin iktidara geldiğinde en öncelikli gündemi ekonomi oldu. Ekonomi alanında gerçekleştirdiği reformlar ile yakalanan makroekonomik istikrarın sıradan insana refah artışı olarak yansıması, Ak Parti'nin bir sonraki seçimlerde daha fazla güçlenmesine neden oldu. Ekonomik istikrar, kamuoyunun siyasal reformlara olan desteğini artırıcı bir rolde oynadı. Ekonomik ve siyasi reformlar bir bütün olarak ülkenin normalleşmesine yol açtı. Yoğun bakımdan servise, ardından taburcu olan ve önce kısa (yakın çevresi) ardından uzun mesafeli (yeni pazarlara) yolculuklara çıkan Türkiye, bugün geldiğimiz noktada yapısal reformlarını çözmeye odaklandı. Kredi derecelendirme kuruluşları karşısında Türkiye'yi zor durumda bırakan cari açık sorununa yapısal reformlarla cevap aranmaya başladı. Cari açık üzerinde etkili olan enerji ithalatının baskısını azaltmak ve 2023 vizyonu ile ortaya konulan ekonomik dönüşümün ihtiyaç duyduğu enerjiyi üretmek için nükleer santrallerin temeli atıldı. Yine bunlara paralel olarak, Sanayi Stratejisi Eylem Planı ve kapsamlı teşvik politikaları ile 'Avrasya'nın yarı ve ileri teknoloji üretim üssüne dönüşmeyi' hedefledi. Ayrıca bilimsel çalışmalar için ayrılan kaynaklar artırıldı ve araçlar geliştirildi. Bu dönemde Ar-Ge harcamalarının payı ikiye katlandı ve yetersiz de olsa %1 seviyesine çıktı. Bütün bunlar Türkiye ekonomisinin orta gelir tuzağına yakalanmadan sıçrama yapması amacına yönelik planlanmıştı. 2023 Vizyonunun yakalanmasında bu dönüşümün yaratacağı sinerjinin önemli bir rol oynayacağı açık.

RASYONEL SEÇMENİN TERCİHİ AK PARTİ OLDU

Ak Parti, yüksek ekonomik büyümenin etkilerini hem iş dünyası hem de geniş halk kesimlerine başarılı bir şekilde yaymayı başardı. Üretilen refahı sokaktaki insan ile buluşturdu. Altyapı yatırımları ile bu daha da aşikâr hale geldi. Sosyal politikalar ile toplumun dezavantajlı kesimlerine ulaştı. Bütün bunlar ideolojik temelli oy veren seçmenin davranışını temelden değiştirdi. Muhalefet partilerinin seçim beyannamelerinde ortaya koydukları popülist politikalara prim vermeyerek bu tavrını ortaya koydu. Bu süreçte gerçekleştirdiği ekonomik ve siyasal reformlarla Ak Parti arkasındaki halk desteğini her seçimde artırarak yoluna devam etti. Ak Parti'nin en son genel seçimler için hazırladığı seçim beyannamesi, sırtında yumurta küfesi taşıyan bir anlayışla hazırlanmış ve rasyonel seçmenin tercihine güvenmişti. Meyvesini de aldı ve oylarını artırdı. Bütün bunlar bize ekonomik alanda sağlanan istikrarın Ak Parti'nin oylarının konsolidasyonunda en önemli itici güç olduğunu gösteriyor.

EKONOMETRİK MODELLER

Gelişmiş ülkelerde seçmen davranışı üzerine yapılan bilimsel çalışmalarda ekonomik refahın rolü açıkça görülüyor. Bill Clinton'ın ilk seçimi kazandığında, nasıl ve neden seçildiğini anlatmak için kullandığı cümle bugün hala geçerli. Birinci Körfez savaşından zaferle (!) çıkan ve yapılan anketlerde kamuoyu desteği %80'lere dayandığı iddia edilen Baba Bush'a karşı seçimi kazanan Clinton, kazanmasına şaşıranlara karşı, Amerika'da ekonomideki kötüye gidişin seçilmesinde en etkili faktör olduğunu 'It is economy, stupid! (O ekonomidir, aptal!)' (Davut kavranoğlu, Star Gazetesi, Açık Görüş, 27 Nisan 2013) sözleriyle özetlemişti. Yapılan bilimsel çalışmalarda Türkiye'deki seçmen davranışlarında da ekonominin çok önemli olduğu öne çıkıyor. Bu noktada ABD'de Şikago'daki Illinois Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ali T. Akarca ve ODTÜ İktisat Bölümünden Prof. Dr. Aysıt Tansel'in yayınladıkları bilimsel makaleler bize önemli ipuçları veriyor.1

Prof. Akarca birlikte ve tek başına yaptığı çalışmalarda, siyasal partilerin alacakları oyları anket yaparak değil, ABD'de Şikago'daki çalışma ofisinde yaptığı ekonometrik modeller ile ortaya koyuyor. Ekonomik şartların etkisini, iktidarda olmanın gücünü, ideolojik oyları ve iktidar partisini cezalandırmak için kullanılan stratejik oyları dikkate alarak, geçmişten günümüze tüm seçimler için tahminde bulunuyor. Bu yöntem ile her seçimden önce iktidar partisinin alacağı oyu bilimsel olarak tahmin etmeye çalışıyor. Elde edilen bulgulara göre, Türkiye'de seçmen son bir yıldaki ekonomik gelişmeleri yakından değerlendiriyor ve ekonomik büyümede bir artış var ise, iktidarı ödüllendiriyor. Yerel seçimlerde siyasal iktidarı dengelemek için stratejik oy kullanıyor. Ekonomik büyümenin olumlu etkisi enflasyonun olumsuz etkisinden daha büyük. Bu durumda popülist politikaların uygulanmasına bir alan açıyor.

AK PARTİ EN GÜÇLÜ OLDUĞU ALANDAN VURULUYOR

Bilimsel çalışmalardan elde edilen bulgulara göre, ideolojik kaygılardan çok ekonomik alanda yaratılan refahtan pay almak için pragmatik bir şekilde kendi refahını gözeten seçmenin gözünden Ak Parti'yi düşürmenin tek yolu, ekonomik iyiye gidişin durdurulması ve mümkünse geriye döndürülmesi ile mümkün olduğu anlaşılıyor. Ak Parti'nin on yıllık iktidarı döneminde birçok yolsuzluk operasyonu yapıldı ve bu tür işlerin içinde olanlar bunun bedelini bir şekilde ödediler. AK Parti, en başından beri yolsuzluklar ile arasında mesafe koymaya çalıştı. Yolsuzluğa bulaşanları koruyan pozisyonunda olmadı. Ancak 17 Aralık operasyonu, toplumun en duyarlı olduğu yolsuzluk bahanesinin ardına saklanarak Türkiye'nin önünü kesmeyi ve Ak Parti iktidarından kurtulmayı hedefleniyor.

Ekonomi üzerinden seçmen davranışlarını etkilemek, Ak Parti'nin en güçlü olduğu ve hiç beklemediği bölgeden vurulması anlamına geliyor. Makroekonomik istikrarın bozulmasının, döviz kurlarının oynaklığının artmasının ve faiz oranlarının artmasının faturası siyasal iktidara kesilmek isteniyor. Gelişmelerden döviz borcu veya kredi borcu olan firma ve hane halklarının olumsuz etkilenmesi, borçlanmanın maliyetine bağlı olarak kamu hizmetlerinin aksaması ve ardından bu durumun seçmen davranışlarına yansıması ile AK Parti'nin oylarının azal(tıl)ması hesaplanıyor olabilir. Türkiye'nin yürüyüşünü durdurmak için çaba sarf eden dış güçler ile onların yerli taşeronlarının birlikte yürüttüğü 2014 model dost-modern darbenin hedefinin doğrudan ekonomi olduğu açık. Ekonomideki iyiye gidişin durdurulması ve mümkünse tersine çevrilmesi Ak Parti'yi iktidardan uzaklaştırmanın tek yolu olarak görüldüğünden olsa gerek, toplumun geniş kesimlerinin ekonomik durumunun olumsuz etkilenmesi ve seçimlerde iktidar partisinin cezalandırılmasına yönelik algı oluşturulması planlanıyor. Hedefin genel anlamda makroekonomik istikrarsızlık oluşturmak olduğu gerçeği gayet açık. Ancak halkımızın da perdenin arkasındaki kuklacıyı görme gibi bir feraseti de var.

PROF. DR. MUHSİN KAR - NECMETTİN ERBAKAN ÜNİVERSİTESİ

İLLÜSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM

YENİ ŞAFAK


Haber Ara