Dolar

34,8691

Euro

36,7563

Altın

3.047,74

Bist

10.147,21

İhanet sarmalı The Cemaat

Tecrübeler bizi haklı çıkarsa da aynı değerleri paylaştığın insanlar hakkında doğru bile olsa bazı şeyleri yazmanın sorumluluğunu ve mesuliyetini de hesaba katmak gerekir. Başkaları buna riayet etmiyor diye bizde misli ile mukabele etmemeliyiz. Ama bazı gerçekler var ki bunlar zamanla unutulduğu için hafızayı diri tutup olayların arka planına bakmakta fayda var.

12 Yıl Önce Güncellendi

2014-01-17 13:11:38

İhanet sarmalı The Cemaat

Risale-i Nur külliyatı ve müellifi zamanın önemli ilmi şahsiyeti Said Nursi’nin çizdiği yolu onun eserleri ile takip eden kamuoyunda nurcu olarak bilinen Risale-i Nur talebelerinin siyasi serüvenini bilmeden bugün yaşanan olayları tahlil edersek yorumlarımız nakıs kalır.

Öncelikle Nur talebeleri yaklaşık 10 ayrı gruptan oluşmaktadır. Medyatik ve en büyük olan Fethullah Gülen ekibi olduğu için ön planda onlar görülmektedir. Diğer grupların bir kısmı siyasetle de siyasete müdahale gibi bir gündemle ilgili değiller. Bunların detaylarına girmeye gerek yok.

Gülen Hareketi aslında geldiği noktada Risale dışında çoğunlukla Gülen’in kitaplarının okutulduğu bir konuma gelmiştir. Mesela yeni jenerasyon ne risaleleri anlıyor nede okuyor. Yani aslında hareket dönüşmüş yeni liderle başka bir mecraya kaymıştır. Diğer nur talebeleri kamuoyuyla pek paylaşmasalar da bu konuda ciddi eleştirileri vardır. Yani hareketin kendi içindeki dönüşüm ve değişimi aslında bu günkü duruşuna da ışık tutuyor. Neden Said Nursi değil de Gülen ön plana çıkarılıyor son 15 yıldır bu konuda kim ne tür telkinlerde bulundu da bu sürece girildi. Bu sorulara cevap bulmaya çalışırken siyasete müdahele hevesi ve bunun perde arkası da kendiliğinden ortaya çıkacaktır.

Biraz eskiye gidersek değerli ilim adamı rahmetli M. Zahit Kotku ve diğer kanaat önderleri Anadolu insanı siyasette hak ettiği konuma gelmeli ülke yönetimine talip olmalı düşüncesini MSP ile somutlaştırıp her kesimin desteğine başvurur. Nur talebeleri bu işe destek vereceklerini ifade eder. Kendilerinden aday konacak isimler talep edilir son ana kadar getirmezler ve MSP yöneticileri bunlara ulaşamaz. Listeler açıklanır ve görürler ki bu arkadaşlar Demirel’in AP listelerinde kendilerine yer bulmuş MSP’yi yalnız bırakmışlardır. Bu bilgi halen hayatta olan MSP yöneticilerinden teyid edilebilir. Sonradan Ecevit’e şefaatçi bile olacak olanlar MSP’yi dinsizlerle işbirliği yapmakla suçlar. Ama bir yandan da kadrolara kendi adamları için her türlü gayreti sergilerler. Dönemin Başbakan Yrd Rahmetli Erbakan Genel Af konusunda hapisteki Nurcular serbest kalsın diye ortağı Ecevit’i ikna eder. Buna rağmen dedikodu yapmaya devam ederler. Erbakan solcuları serbest bırakmıştır…

Sonra her nedense cemaat 12 Eylülü ciddi bir takibata uğramadan atlatır. Hoca efendi saklanmıştır. yani korumuştur. Herkesi evinden alıp hapse koyan cunta nedense onu bulamamıştır. Ardından gerçek ortaya çıkar meğer Yeni Asya’cılar hariç nurcular cunta ile anlaşmış destek sözü vermiştir. Gerekçe olarak da Evren’nin din dersini zorunlu hale getirilmesi öne sürülmüştü tabanı ikna için. Buna rağmen birçok kopmalar yaşanmıştır.

Rahmetli Özal’la birlikte cemaat daha da büyümüş rotasını telkinle Yurtdışında okullar açmaya yöneltmişti. Bu dönem cemaatin dış güçlerin kontrolüne girdiği dönemdir. Bu okulların çoğunun programında din dersi olmadığı halde sanki dini bir hizmet yapılıyor izlenimi tabana yayılmıştır. Anadolu’da birçok köy okulunun damı akarken bilgisayar henüz yokken Afrika’da okullar açıp oradaki çocuklara Türkçe şarkılar ezberletmek büyük bir hizmet olarak kabul görmüştür. Ebru Gündeş’in Ajda Pekkan’ın şarkılarını seslendiren zenci çocukları gözleri yaşlı izleyenler hacı amcalar dönüşüm ve değişimin geldiği noktayı ortaya koymaktadır.

Cemaat yıllarca peşinden koştukları Demirel’den Cumhurbaşkanı olunca gerekli desteği görememişti. “Risaleleri ezbere bilir” dedikleri Demirel bu kez yüz vermeyince Çiller’le yakınlaşma başladı. Çiller istedi diye Hoca efendi defalarca TRT ekranlarında hükümet politikalarını övücü beyanlar vermişti. Ardından Refahyol hükümeti kurulunca laikçi kesim Cemaat ve Refah elele verip büyük işler yapar sanıyordu. Yanıldılar Cemaat yine yapacağını yapmış Cunta karşısında Erbakan’ı yalnız bırakmıştı. Hocaefendi açıkça “beceremediler gitsinler” demişti. Daha da ötesi ben gönül adamıyım diyen birine yakışmayacak bir uslupla rahmetli Erbakan için “onu hiç sevemedim içim ısınmadı” türü beyanlar vermişti. Cunta memnundu cemaat onlarla birlikte idi. Öyle ki Çevir bir’e“hürmetler, saygılar, zatı devletlerinize” türü iltifatlarla dolu bir mektupla okulları bile vermeye hazırız demişlerdi. Cemaat bu bu ne yapsa yeriydi. Herkes artık cemaatin uluslararası angajmanlarından haberdardı. The Cemaat Dini bir yapılanmadan ziyade, siyasi gündemi olan kapalı ardında oyunlar tezgahlar yapabilecek etkinlik ve kapasitesine haiz bir örgüt ve organizasyona dönüşmüştü. Bu yeni yapı Ak parti Hükümetinde gücüne güç kattı yerden yere vurdukları Erbakan’ın aksine talebelerinin çok farlı çok özel olduklarını işleyip durdular. Bu yolla kamu da ciddi bir güce ulaştılar öyle ki artık neredeyse atama listelerini abiler yapıyor iktidar sadece uyguluyordu.

Mavi Marmara olayı ciddi bir kırılma noktası oldu. Sadece yardım götüren Gazze ablukasına itiraz eden dünyadan binlerce kişinin desteklediği filoya İsrail ordusu saldırmış 9 vatandaşımızı hunharca katletmişti. Birkaç gün sonra hoca efendi“otoriteden izin alınmalıydı” diyerek İsrail’e göz kırpacak kadar şaşkınlaşmıştı. Daha önceleri İsrail de ölen çocuklar için ağladığını söyleyen de aynı kişiydi. Nedense gazzede ölen çocuklar hiç gündemlerinde olmadı. Tüm dünya çocukları ölmesin demek zor bunlar için…
Otorite konusunda bu kadar itaatkar görünen The Cemaat her nedense söz konusu AK parti Hükümeti olunca aslan kesilmeyi nasıl becerebiliyordu. Aslında Mavi Marmara olayı devamında çatışma ipuçları vermişti. Ardından hoca efendi hizmete istediğini vermezsen “Allah seni kahreder Menderes gibi derdest eder”vs vs tehditler savurmuş bu sohbeti el altından yayılmıştı. Aslında 7 şubat öncesi bu sohbet cemaatin niyetini ortaya koyuyordu. Her türlü ranttan istifade eden birçok tahsisi alan her kurumda onlarca proje takip eden rant ise alasını yapan cemaat kendisine destek sağlayan hükümete saldırıyordu.

Sürekli otoriteye itaati savunan bunun için defalarca Müslümanları hiçe sayan cemaat nasıl oluyor da şimdi isyan edebiliyordu. Bu gücü nerden alıyorlardı. Hangi kapalı kapılar ardında ne tür telkinler yapıldı. Amerika’da değişik sürelerde bulunan Today’s zaman’ın yazarları ki bir kısmı da İsrail de eğitim almıştır. Araştırılınca görülür. Bu yazar kadrosu 2 yılı aşkın bir süredir mütemadiyen hükümeti ve özellikle Başbakanı hedef alan bir yayın ve karalama içindeler. Bu ekibin hemen hemen hepsinin top sakallı olması da ilginçtir. Bu yayınları yaparak nereden aldıkları talimatı yerine getirdikleri zor bir tahmin olmasa gerek. Bu yapıyı Amerikan Neoconları ve Yahudi lobilerinin yönettiği gün gibi aşikardır…

7 Şubat olayı cemaatin ipleri kopardığı olaydır. Mit’in başına henüz yeni gelmiş Müsteşar’a karşı terör örgütü kurmak yönetmek suçlamasıyla dava açmaya çalışanlar cemaatin savcısı ve polisi idi. Başbakan bunun kendisine karşı bir komplo olduğunu görünce o ekibi anında görevden almış “Müsteşar’ımın arkasındayım benim emirlerimi yerine getirdi” diyerek oyunu bozmuştur. Otorite ile barışık kuran kursları İHL’ler kapatıldığı halde ses çıkarmayan cemaat dershane olayında yine bir kaşık suda fırtınalar koparmaya çalışıyor. Zaman ve Samanyolu ve ipek grubu gazete ve tv leri düşmanca bir yayınla Hükümeti ve Başbakanı hedef almış durumdadır. “Dershane bahane hakaret saldırı küfür şahane” diye açıklanabilecek bir üsluplaişi çığırından çıkarmışlardır. Hoca efendi aksi beyanlar verdiği halde bu saldırıları devam ettirenler ya hoca efendiyi artık dinlemiyorlar talimatı başka yerlerden alıyorlar ya da hoca efendi alttan altta devam edin diye telkinlerde bulunuyor. Her iki durum vahametin boyutlarını görmemiz açısından elimdir.

Hal bu iken The Cemaat 17 Aralık operasyonu ile hangi kartele ve tezgaha hizmet ettiğini açıkça ortaya koymuştur. Başbakan’ı ve kabinesini hırsızlık ve yolsuzlukla suçlayacak kadar şaşıran ihaneti bu boyuta taşıyarak siyasi cinayet işlemişlerdir. Nitekim Gülen’nin son ses kayıtları karşımızda ciddi bir örgüt olduğunu göstermektedir. Vaiz efendi din hariç her konuyla ilgileniyor Finans siyaset iş dünyası konusunda emirler yağdırıyor Başbakan’dan gizleyin demeyi de ihmal etmiyor. Oyun ortaya çıkınca ağlak vaiz bu kez bedduaya yönelmiş ve kamuoyunda büyük tepki almıştır.

Şimdi soru şudur cemaat ne yapacak angaje olduğu yerlere hizmete devam mı edecek. Yoksa bunca yıldır yaptıklarına tevbe edip milli bir çizgiye mi gelecek. Aksi halde bu gidişat cemaatin ciddi bir Ergenekon yapılanmasına dönüştüğünü gösterir ki buna devletin müsaade etmeyeceği gün gibi ortadadır. Devlet refleksi oluşmuş durumdadır kurunun yanında yaş da yanacaktır. Gladio uzantısı birinci Ergenekon tasfiye olunca o işi cemaate yaptıranlar yeni görevi cemaate verdiler. Türkiye’nin yeni Ergenekon’u The cemaat oldu. Bu artık inkar edilemez boyuttadır. Devletin refleksi bu örgütü bertaraf edecektir bundan kimsenin endişesi olmasın,

Samimi ama oyunun dışında olup Cemaate kayıtsız şartsız biat edenler de artık bu gerçeği görmelidir.

Haber Ara