Dolar

34,8660

Euro

36,7937

Altın

3.049,56

Bist

10.118,10

Türkler ve Kürtlerin ortak paydası

Akçe: Çocukluğu dışındaki hayatının hemen hemen tamamı Türkler arasında geçmiştir

12 Yıl Önce Güncellendi

2014-01-13 16:35:15

Türkler ve Kürtlerin ortak paydası

Mardin Artuklu Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Zübeyir Akçe, Bediüzzaman Said Nursî’nin, Türklerin ve Kürtlerin ortak paydasını oluşturduğunu, bu iki etnik unsuru birbirine yaklaştıran bir köprü şahsiyet olduğunu söyledi.

Türk Tarih Kurumu’nun düzenlediği “Tarihte Türkler ve Kürtler” Sempozyumuna katılan Akçe, burada “Türkler Ve Kürtler Arasında Bir Köprü Şahsiyet Olarak Bediüzzaman Said Nursi ve II. Meşrutiyet Dönemindeki Faaliyetleri” başlıklı bir tebliğ sundu.

Bediüzzaman Said Nursî’nin 1876’da Bitlis’in Hizan kazasının Nurs köyünde, Kürt bir anne ve babanın çocuğu olarak dünyaya geldiğini belirten Akçe, “Çocukluğu dışındaki hayatının hemen hemen tamamı Türkler arasında geçmiştir. Anadolu’nun muhtelif yerlerinde geçen hayatı boyunca, kendisine intisap eden talebelerin tamamına yakını Türk’tür. Risale-i Nur Külliyatı’nın büyük bir ekseriyetini de Türkçe yazmıştır. Bu özelliği nedeniyle Bediüzzaman Said Nursî, Türklerin ve Kürtlerin ortak paydasını oluşturan ve bu iki etnik unsuru birbirine yaklaştıran bir köprü şahsiyet olmuştur” dedi.

EN ÖNEMLİ PROBLEM EĞİTİM

Bediüzzaman’ın, içinde yaşadığı şark toplumunun en önemli probleminin eğitim olduğu tespitinde bulunduğunu hatırlatan Akçe, “Bu nedenle din ve fen ilimlerinin beraberce okutulacağı Mısırdaki Ezher Üniversitesi modelinde, ancak (Asya, Afrika’dan ne kadar büyükse o derece) ondan daha büyük ve daha teşkilatlı “Medresetü’z-Zehra” ismini verdiği bir üniversite projesi ile (1907 yılında) İstanbul’a gelmiştir. Hürriyet ve meşrutiyet tartışmalarının iyice alevlendiği bir zaman dilimine denk gelen bu İstanbul ziyareti, onu da bu tartışmaların odağına oturtmuştur. Bu dönemdeki hürriyet ve meşrutiyet konusundaki tartışmalara kendisi de katılmış, başta ‘Volkan’ olmak üzere muhtelif gazetelerde neşrettiği makalelerle hürriyet ve meşrutiyet düşüncesine destek vermiştir” şeklinde konuştu.

HAYATI BOYUNCA İTTİHAD-I İSLAM İDEALİNE BAĞLI KALDI


Bediüzzaman Said Nursî’nin, hayatı boyunca ittihad-ı İslam idealine bağlı kaldığını, İslam ümmetinin iki kardeş milleti olan ve asırlardır beraber yaşayan Türkler ile Kürtlerin kaynaşmasını pekiştirme uğrunda çok çaba sarf ettiğini vurgulayan Akçe, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Kendisi de bir Kürt olarak, Kürtlerin sosyal hayatının sağlıklı olması Türklerin hayat ve saadetlerinin varlığı ile mümkün olabileceğini şöyle ifade eder: “Emin olunuz biz Kürtler başkalara benzemiyoruz. Yakinen biliyoruz ki, içtimai hayatımız Türklerin hayat ve saadetinden neş’et eder.” (Münazarat)

EN AZ BİR GANDİ, MANDELA KADAR İLGİYİ HAK ETTİ

“Bediüzzaman’ın II. Meşrutiyet dönemindeki eğitime yönelik faaliyetlerini, cehaletin, insanları istibdada, başkalarının oyuncağı olmaya nasıl müsait hale getirdiğini bildiğinden, yüreği yanan bir annenin feryadı gibi okunması gerekmektedir. Hayatı boyunca o, hiçbir yıkıcı ve yakıcı hadisede yer almadığı gibi müntesiplerini de böylesi yollara sürüklememiş, daima müsbet davranmayı hayatî bir ilke olarak benimsemiştir. Bu davranış modeliyle en az bir Gandi en az bir Mandela’nın sahip olduğu ilgiyi hak ettiğini söyleyebiliriz.”

RİSALEHABER

Haber Ara