Dolar

34,8744

Euro

36,7427

Altın

3.038,47

Bist

10.139,77

Prof. Azimli: Zaman karalıyor

Yeni Şafak'a, gördüğü baskılar nedeniyle 15 yıl görev yaptığı Dicle Üniversitesi'nden istifa etmesi sürecini anlatan Prof. Dr. Mehmet Azimli, Zaman gazetesinde bugün hakkında çıkan haber üzerine bir açıklama yayınladı. Zaman'da yayınlanan haberin karalama amaçlı olduğunu belirten Azimli, 'Yeni Şafak'a anlattıklarımın eksiği var fazlası yok' dedi.

12 Yıl Önce Güncellendi

2014-01-03 17:45:18

Prof. Azimli: Zaman karalıyor


Çorum Hitit Üniversitesi İslam Tarihi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Azimli, Yeni Şafak'a 15 yıl görev yaptığı Dicle Üniversitesi'nden gördüğü baskılar nedeniyle istifa ettiğini, rektörle 2,5 yıl görüşemediğini ve başvurduğu 7 üniversiteye girmesinin de cemaat tarafından engellendiğini anlatmıştı.

Kamuoyunda büyük yankı uyandıran haber üzerine devreye Zaman gazetesi girdi ve Azimli'yi hedef alan karalama kampanyası başlattı.

Gazete, Azimli'nin 'peygamberimize hakaret' ettiğin savundu. Zaman'ın bu haberi üzerine bir açıklama yapan Azimli, 'anlattıklarımın eksiği var fazlası yok' dedi.

Azimli şu açıklamayı yaptı:

"Öncelikle haber, anlattıklarımın doğru olup olmadığına değil karalamaya yönelik olarak hazırlanmıştır. Yeni Şafak'ta yaşadıklarımı anlattım. Eksiği vardır, fazlası yoktur. İlim yaymanın resmen kurucular arasında olmasam da kuruluş aşamasında neler yaptığımı, bugüne gelmesindeki katkımı başkan ve yönetim kurulu üyeleri gayet iyi bilir. Zaten yazıda bu durumu reddetmemişler, sadece kurucu olmadığıma vurgu yapmışlardır.

Ayrıca benim anlattıklarıma ne rektör ne de dekan cevap vermiştir. Halbuki bu mağduriyetin neden yaşandığını, en yetkili kişi olarak rektör cevaplandırmalıydı. Her zaman yaptığı gibi kaçamak bir cevap ile meseleden sıyrılmaya çalışmaktadır. Sayın rektörün yönetim algısı, akademiye bakışı ve uygulaması maalesef budur.

Dekanın sözleri benim iddialarıma cevap niteliğinden çok meseleyi başka yöne kaydırmaya çalışmaktan başka bir şey değildir. Hayatımın 40 yılını, Hz. Peygamber'in doğru anlaşılmasına vermiş biri olarak, benim ilmi kapasitemi ölçebilecek bir pozisyonda değildir. Çünkü İslam Tarihçisi değil, İslam Hukukçusudur. İslam Tarihinin temel kaynaklarını okuyup analitik değerlendirmeler yapabilme konumunda hiç değildir. Ben akademik hayatım boyunca yaklaşık 25 kadar juri üyesinin önünde eserlerimi sunmuş ve bu noktaya gelmiş biriyim. Alanım olmayan bir konuda ahkam kesmeyi de akademik etiğe uygun görmem.

'Arapça bilmez' gibi avami ifadelerinde samimi ise, yazmış olduğum ve hepsi Arapça kaynaklara dayalı 11 adet eserimin neresinde yanlış bir tercüme varsa, açıklarsa ben de sevinir ve hatamı düzeltirim. Ancak bunca yıldır sürekli bir şekilde bu sözü tekrarlamanın ötesinde bir adım ileri gidip ilmi bir tenkide girişememiştir. Eğer çalışmalarımda bir yanlış varsa eski ulemamızın yaptığı gibi 'reddiye' yazılabilir. Ancak 2008'den beri altıncı baskısını yapan eserime henüz bir reddiye yazılmış değildir.

Esasen bu sebepten dolayı gazeteci üslubu ile yapılan bu hakareti cevaplamak da gereksizdir. Çünkü yaklaşık 500 sayfalık kitabımın içinden bir paragrafı cımbızla çekerek yargılama yapmış ve tarihi kaynaklarda geçen bir rivayeti tenkidimizi, sanki büyük bir cürümmüş gibi yansıtılmasını sağlamıştır. Ancak kamuoyunun aydınlatılması açısından şu kısa izahı yapmak istiyorum;

Gazetede geçen bahse konu paragrafta, bir rivayetin tahlilini yapıyoruz. Ancak konu verilirken maalesef paragrafın öncesinde aktarılanlar kasten yazılmayarak tahkir ve tezyif amaçlanmış olmalıdır. Konuyu uzatmadan meselenin kısaca izahı şudur;

Kaynaklarda, 'Cebrail'in bütün dünyanın doğusunu batısını dolaştığı ve Haşimoğullarından daha üstün bir sülale bulamadığı' şeklinde İslam'ın insan merkezli anlayışına ters ve daha çok belli bir ırkı ve soyu yücelten anlatımlar bulunmaktadır. Bu abartılı aktarımlarda iş o noktaya kadar götürülür ki İbn Sa'd; Hz. Peygamber'in beş yüzüncü nenesinin tespit ve kaydedildiğini ve hiçbirinde, zinaya ve Cahiliyye çağında işlenegelen kötü işlerden hiçbir şeye rastlanmadığını nakleder.

Halbuki Hz. Peygamber, 'yirminci atası Adnan'dan önceki anlatımların yalan olduğu' sözü ile yukardaki rivayeti (500 nene ile ilgili) bizzat kendisi reddetmektedir. Bu noktada nasıl oluyor da beş yüz nenenin durumunu tespit ve tahlil edip onların ahlaki durumları hakkında karar vermek mümkün olabilecektir?

Doğrusu bunlar, Hz. Peygamber'i yüceltmeye yönelik uydurulan sözlerdir. Biz yüceliğin soy ve sopla değil, insani değerlerle olduğunu bildiren bir dinin mensubuyuz. Hz. Peygamber, 'Ameli geri bırakanı nesebi ileri götüremez.' ve 'Hiçbir ırkın diğerine üstünlüğü yoktur. Üstünlük takva iledir.' diyerek meseleyi güzelce izah etmiştir. Kaldı ki Kur'an'da anlatılan peygamberlerden kimisinin babası, kimisinin çocuğu Allah nezdinde çok aşağılık insanlar olabilmektedirler. Kur'an, Hz. İbrahim'in neslinin kurtuluşu için dua ettiğini ancak duasının zalim olmayanlar için geçerli olduğunu bildirir. Ayrıca Kur'an'da ebediyyen lanetlenen Ebû Leheb de Hz. Peygamber'in amcasıdır ve Haşimoğullarındandır. Bu anlamda herkes için olduğu gibi Hz. Peygamber'i de tanımak için bu tür İslam'ın değer vermediği soy, asil nesil gibi kavramlara gerek yoktur.

Bunları, dünyaya gelmiş geçmiş en önemli insanlardan kabul ettiğimiz o yüce insana tan etmek için söylemiyoruz. Sadece İslam'ın evrensel kaidelerini soy, sop ve ırka dayalı değil, insani değerler ve ilkeler sistemine göre kurduğunu belirtmek için ifade ediyoruz. Onun bu türden yüceliklere (!) ihtiyacı da yoktur. O, getirdiği ve uyguladığı yüce değerlerle kendini kanıtlamış çağlar üstü bir önderdir.

Sonuçta yukarda zikrettiğimiz İslam'a uygun olmayan -500 nene- rivayetine yönelik, yaptığımız tahlil budur. Ancak çarpıtılarak aktarılmıştır. Saygılarımla"

Haber Ara