O vekil: Kasedim çıktı kimse ilgilenmedi!
2011 seçimi öncesi kaset mağduru 10 MHP’liden biri olan ve istifa etmediği için partiden ihraç edilen İstanbul bağımsız milletvekili İhsan Barutçu, “Bundan istifade edenlerin kendi silahları şimdi bumerang gibi kendilerine dönüyor” dedi. Barutçu, o dönemde mağdurken suçlu duruma düştüğünü belirterek, “O gün adliyede bile muhatap bulamadım” diye konuştu.
12 Yıl Önce Güncellendi
2013-12-14 03:40:26
Hürriyet'in haberine göre; MHP’nin seçim sürecinde yaşadığı kaset komplolarının mağdurlarından bağımsız İstanbul milletvekili İhsan Barutçu, yine seçim öncesi benzer saldırıların gündemde olduğunu belirterek, “Bundan istifade edenlerin, kendi silahlarının bir bumerang gibi kendilerine dönebileceklerinin işaretlerini almaktayız” dedi. 12 Haziran 2011 seçimleri öncesinde 10 MHP milletvekili adayının kamera görüntüleri ortaya çıkmış, kaset mağduru 9 MHP’li istifa ederken Barutçu, “Şantaja direniyorum” diyerek istifa etmeyince partiden ihraç edilmişti. MHP, YSK’ya başvurup aday listesinden çıkarılmasını istedi ancak reddedilince Barutçu, bağımsız olarak Meclis’e girdi. Son günlerdeki kaset söylemleri ve edindiği gözlemleriyle ilgili Hürriyet’e konuşan Barutçu şunları kaydetti:
SORUMLULUK GÖSTERSELERDİ
“Bir seçim öncesinde benzer saldırılar gündeme gelmeye başladı. Aba altından sopa gösteriliyor. Siyasetin bu şekilde birilerince dizayn edilerek, kontrol altında tutulmaya çalışılması hem iktidar, hem muhalefet boyutuyla çok tehlikeli. Meclis çatısı altında bulunduğum safhada bazı gözlemlerimiz oldu. Bunu yapan, bundan istifade edenlerin, kendi silahlarının kendilerine dönebileceğinin emareleri oluşmakta. O kirli hadisenin üzerinden belli bir kesim, Başbakan dahi, iktidarın belli bir kesimi, bu işi bir siyasi malzeme olarak kullanmaya başlamışlardır. Bugün iktidar bundan yakınırken, dünkü tavırlarına bakıp tutarsızlıklarını görmekteyiz. Oysa muhalefet partisine yönelik kirli saldırılara duyarlılık gösterebilselerdi, iktidara yönelik bir silah olmaktan çıkardı.
CEMAAT DE OLABİLİR
Meclis’te Böcek Komisyonu oluşturuldu. Komisyonda dinlenen heyetlerde intibalar edindik. Emniyet ve istihbarat biriminin en ufak bir bilgisinin olmayışı dikkatimizi çekti. Üç maymunları oynayarak işin üstünü örtme çabası içindeler. Ne böyle bir hadisenin takibatı yapılmış ne de ilgilenilmiş. Dolayısıyla ister istemez, sorumluluk cephesinde bulunan kurumlar, içlerine sirayet etmiş belli odaklarla, bu ve benzeri ilişkilerle yapılan saldırıların adeta kaynakları ve mecrası olarak görünmekte. İnanç mensuplarının, bir tarikatın, Cemaat’in mensupları da bu yapının içine girebilir.
CIA AJANLARI MI?
Başbakan’ın çalışma ofisine kadar girebilme cesaretini kim gösterebilir? Emniyet istihbaratına ve MİT’e, ‘Eğer bu Türkiye içerisinde gelişmemişse, bunu yapanlar bir başka harici istihbaratın, uluslararası bir örgütün işi olabilir mi?’ sorusunu yönelttik, cevap alamadık. Acaba bu CIA’in Türkiye içinde cirit atan istihbarat mensupları tarafından mı yapıldı? Komisyonda, iktidar vekillerinin iş yerlerine de hırsızlık vakasıyla girilip bilgisayarlarının alındığını gördük. İktidar olmalarına rağmen bu saldırıların mağduru olmaktan korunamıyorlar.”
Suçlu muamelesi gördüm
OLAYIN ilk gelişim sürecinde Bakırköy Adliyesi’ne gittiğimizde muhatap bulamadık. Kasetin yayınlandığı gün saat 17.00’den gece 01.00’lere kadar adliyede bekledim. Bir muhatap bulamadık. Herbiri bir başka yere yönlendirdi. Biz de bilmiyorumuz, ilk defa başımıza gelen bir olay. Tecrübe edilmiş bir hadise değil. Muhatap arayarak, ilgili birini bulamayarak adeta birilerine zaman kazandırıldı. Ya da yapan bu çeteye zaman kazandırıldı. Tedbir alınma noktasında da ihmalsizlikler zinciri ortaya çıktı. Gece saat 01.00’de suç duyurumu verebildim. Bir de suçlu muamelesi gördüm. Suratlar da mahkeme duvarı gibiydi. Mağdur değil, suçlu muamelesi gördüm. MHP’ye ve şahsıma yönelik operasyonu biz, çözüm süreci öncesinde bir mıntıka temizliği olarak nitelendiriyoruz. En ufak bir iz bırakılmaması, bunun profesyonel bir örgüt tarafından yapıldığı gerçeğini ortaya koyuyor.
KAMU DAVASI GİBİ
Bu kamu davası olarak algılanabilir. Yani bir kişi vurularak ölmüşse, ölen kişi failini tanımlayamayacağına göre vuran kişi, katil elini kolunu sallayarak gelmesi mi gerekir? İlgili kurum bu hadiseyi, bu cinayeti görmezlikten mi gelecektir? Eğer Türkiye bir hukuk devletiyse, bu hukuk devletinin kurumları, milletimizin can ve mal güvenliğini korumakla görevliyse, bunu yapmıyorlarsa burada ya suça iştirak vardır ya da suçu görmemezlikten gelme.
SON VİDEO HABER
Haber Ara