Mısır yönetimlerinin Kasım kabusu
Mısır yönetimleri için Kasım ayı iki yıldır kâbusa dönüşüyor. Son iki haftadır Mısır’da yaşanan gelişmeler, Mursi tarafından 2012 Kasım’ında ilan edilen Anayasa Deklarasyonu’ndan sonraki süreci hatırlatıyo
12 Yıl Önce Güncellendi
2013-12-04 16:20:23
6 Nisan Hareketi’nin başı çektiği eylemlerin ilki geçen hafta Şura Meclisi’nin önünde yapıldı. Polisin sert müdahalesi ve bir grup eylemcinin tutuklamasının ardından, Mısır medyası ilk kez yönetimi ve İçişleri Bakanlığını çok sert bir şekilde eleştirmeye başladı.
Mısırlı ünlü televizyon sunucusu Mahmud Saad’ın kızı da tutuklananlar arasındaydı. Mahmud Saad, Nahar televizyonunda sunuculuğunu yaptığı tartışma programına telefonda katılan, Müslüman Kardeşler’i anlatan El Cemaat dizisinin senaristi Vahid Hamid’e “Mısır’ı kim yönetiyor?” diye defalarca sordu. Hamid de ona cevaben, “Mısır’ı asker yönetiyor dememi mi istiyorsun?” şeklinde cevap verdi. İhvan karşıtlığı ile bilinen Hamid, gençlerin dış mihraklardan para aldıklarını söyleyince, Mahmud Saad itiraz etti ve ateşli bir tartışma başladı.
EL EZHER OLAYLARI KİMİN İŞİ?
Ülkede dört aydan beri yaşananları gündeme taşıma konusunda gönülsüz davranan, hatta çarpıtan ve karartan Mısır medyası, bir avuç gencin eylemlerini tartışmaya ve gündeme getirmeye başladı. Çünkü 25 Ocak Devrimi’ni de ateşleyen bu gruplar, eğitimlerini özel okullarda İngilizce olarak almış liberal, solcu ve laik kesimlerin yanı sıra, eğitim düzeyi ve gelirleri bakımından vasatın üstündeki bazı mazbut ailelerin çocuklarından oluşuyor.
Süreç aslında El Ezher Üniversitesi yurduna yapılan müdahalede bir tıp fakültesi öğrencisinin öldürülmesiyle başlamıştı. Kahire Üniversitesi Mühendislik Fakültesi öğrencisinin, kampüsün içinde av tüfeğinden (hartuş) ateşlenen saçmaların isabet etmesi sonucu hayatını kaybetmesi öğrencilerin harekete geçmesine sebep oldu. İçişleri Bakanlığından bu konuda yapılan açıklama dikkat çekiciydi. Açıklamada, polisin kampüse müdahale etmediği ve saldırıyı baltacı grupların yapmış olabileceği belirtilmişti.
Önce, Kahire Üniversitesi’nde toplanan öğrenciler, Rektör’ün eyleme destek için gösteri alanına gelmesinin ardından Rektör’ü yuhaladı ve Tahrir Meydanı’na doğru hareket etti. Yaklaşık beş kilometrelik yolu yürüyerek Tahrir Meydanı’na gelen gençlere, yeni Gösteri Kanunu gereği önce itfaiye aracından sıkılan suyla müdahale edildi. Ardından göz yaşartıcı bomba kullanılarak meydan boşaltıldı.
Görsel ve yazılı basın müdahalenin gerekçesini, “İhvan taraftarı öğrencilerin eylemcilerin arasına sızması” olarak gösterdi. El Yevm es Sabi gazetesi, “İhvan yönetiminin, 20-30 yaş arası üyelerine Kahire Üniversitesi öğrencilerine yardım için Tahrir Meydanı’na gitme emri verdiğini” yazdı. Gazete, İhvan’ın bu durumdan istifade etme niyetinde olduğunu da iddia etti. Diğer medya organlarının da müdahaleye genel olarak yaklaşımı bu şekildeydi.
Televizyon kanallarının canlı yayınladığı eylemde, Tahrir Meydanı’ndaki bazı öğrencilerin, üzerlerinde Rabia işareti olan tişörtler giymiş olduğu göze çarpıyordu. Bu sebepten dolayı, müdahalenin sebebinin İhvan’a bağlı öğrenciler olduğu belirtildi.
Rabia ve Nahda eylemleri zamanında ortaya çıkan “Üçüncü Meydan Hareketi” de Gösteri Kanunu’na karşı çıkıyor. Hareket, protesto eylemleri yapan gençlere destek verilmesi gerektiğini, ancak Rabia işaretleri taşınmamasını istemişti. Hareketin üyelerinin de Tahrir Meydanı’ndaki öğrencilere destek vermiş olma ihtimali var.
YİNE KASIM’DA YENİ BİR KRİZ Mİ?
Son iki haftadır Mısır’da yaşanan gelişmeler, Mursi tarafından 2012 Kasım’ında ilan edilen Anayasa Deklarasyonu’ndan sonraki süreci hatırlatıyor. Göreve geldikten kısa bir süre sonra Yüksek Askeri Konsey’i kışlasına göndermeyi başaran Mursi’ye karşı, deklarasyon nedeniyle büyük bir tepki gösterilmişti. Bu süreçte, 25 Ocak Devrimi’nde İhvan ile yardımlaşan gençlerin tamamına yakını “Fulûl” olarak ifade edin Mübarek taraftarları ve Muhammed el Baradey’e yakınlaşmıştı. Söz konusu deklarasyon Mursi için sonun başlangıcı kabul edilmektedir.
Bir yıl sonra yine Kasım ayında Mısır Geçici Cumhurbaşkanı tarafından ilan edilen Gösteri Kanunu, Mısır yönetiminin hiç beklemediği bir tepkiye neden oldu. Rabia ve Nahda Meydanlarının boşaltılması konusunda medyanın desteğini alan geçici yönetim, geri adım atmama konusunda ısrarlı davranıyor. Başbakan Biblavi, hükümetin ısrarlı olduğunu ve “kanunun uygulanacağını” söyledi.
Geri adım atılması durumunda gösterilerin daha da artmasından endişe eden Mısır yönetimi, Mübarek zamanından kalma güvenlik perspektifinden olayları değerlendiren bir mantık çerçevesinde hareket ediyor. Devletin heybetinin zedelenmesinden endişe eden hükümet, kanunu uygulamakta ısrarcı davranıyor.
Bir yıl önce Mursi de aynı şekilde “devletin heybeti” gerekçesiyle geri adım atmamış, İttihadiyye Sarayı önünde çıkan çatışmada 8’i İhvan’dan 10 kişinin hayatını kaybetmesinin ardından deklarasyonu “işlevi geçerli kalmak şartıyla” geri çekmişti. Amr Lisi’nin programına katılan Bilal Fadl, o tarihte Mursi’nin sonunun geldiğini ifade etmişti. Mursi’nin basın danışmanı olan Lisi, o dönemde görevinden istifa etmişti. Gözlemcilerin çoğuna göre Kasım 2012 Mursi için sonun başlangıcı olmuştu.
Bir yıl sonra yine Kasım ayında Mısır tekrar bir krizin içine girdi. 30 Haziran’ı “Devrim” olarak nitelendirenler, 30 Haziran zinciri halkalarının birer birer kopmaya başladığını söylüyor.
Mısır yönetimleri için Kasım ayı nedense iki yıldır kâbusa dönüşüyor.
Abdullah Aydoğan Kalabalık / SETA
SON VİDEO HABER
Haber Ara