Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Her mevsim İstanbul

İngiliz donanması amirali Slade ve Avusturya büyükelçisi Busbeg Türkiye hatıraları şimdi bile güncelliğini muhafaza ediyor.

12 Yıl Önce Güncellendi

2013-11-30 10:59:04

Her mevsim İstanbul


“Baharın güzelliğini tarif etmek için İstanbul’u görmüş ve onun bağrında bu uyanışı yaşamış olmak gerekir. Bahar, İstanbul’a Allahın verdiği bir armağandır. Bundan daha nadide bir ihsan olabileceğini sanmıyorum. Boğaziçi, kaprisli bir mimarinin en nadide hatlarıyla bezenmiş, gözü okşayan renklerin oynaştığı “güzel”in ta kendisidir.

Boğaziçi’nde balık, zengin bir sofraya buyur edilmiş, misâfirlere ikramda yarışa benziyor. Kışın Karadeniz’den akın eden palamutları, ağları tıka basa dolduran uskumru balıkları izler. Marmara’dan gelen şövalye kılıklı kılıç balıklarının etinden, defne yaprağına sarılmış şişleri, küllenmiş mangal kömürünün ateşinde pişirip, tadabilseydiniz, kalb huzuru içinde, “Ulu Tanrım, bu dünyada bana ağız tadı verdin” diye Allah'a şükredebilirdiniz.”

Adolphus Slade (19. Yüzyılda İngiliz Amirali)



ÇİÇEK SEVGİSİ VE KÂĞIDA HÜRMET


Avusturya Sefîri olarak 1554’den 1562’ye kadar Türkiye’de kalmış bulunan Busbeg’in hatıralarından:

...İstanbul'a doğru ilerlediğimiz sırada, mevsim kış olmasına rağmen, lale, sümbül, nergis gibi çiçeklerin açmış olduğunu hayretle gördük. Lalelerin fazla bir kokusu olmamakla beraber görünüşlerinin güzelliği ve renklerinin çeşitliliğine hayran olmamak mümkün değildir. Türkler çiçeğe çok düşkündürler. Güzel bir çiçek için büyük miktarda para vermekten çekinmezler. Bunları çoğu defa bana hediye ediyorlardı ama karşılığında bahşişlerini de alıyorlardı.

Yolculuğumuz sırasında, Türklerin imâret dedikleri hanlarda kalmıştık. Duvarların deliklerine sokulmuş kâğıt parçaları dikkatimi çekti. Bunlara çok rastlamıştım. Bunları bulundukları yerden alarak Türklere gösterip, üzerlerinde neler yazıldığını sorduğum zaman mühim bir yazı yazılmamış olduğunu anladım.

Ancak Türkler suallerime bir cevap vermemişlerdi. Daha sonraları, onlarla daha senli benli olduğum zaman bunun sebebini öğrendim. Türklerin kâğıda karşı gösterdikleri saygı, üzerine Allah’ın adı yazılabilmesinden ileri geliyormuş. Onun için, nerede bir kâğıt parçası görseler, ayak altında çiğnenmesin, kirlenmesin diye yüksek bir yere, bilhâssa duvar kovuklarına koyarlarmış.



(DünyaBülteni)

Haber Ara