Arınç'dan flaş karar
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, 1,5 yıl sonra siyaseti bırakacağını dile getirdi.
12 Yıl Önce Güncellendi
2013-11-23 00:06:36
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Washington temaslarının ikinci gününde kentin en önemli düşünce kuruluşlarından Carnegie Endowment’ta yaptığı konuşmada, Türkiye’deki demokratikleşme çabalarından Başbakan Erdoğan ile olan ilişkisine, tutuklanan gazetecilere önemli açıklamalar yaptı. Arınç’ın Başbakan Erdoğan’ın kızlı-erkekli öğrenci evlerine düzenleme getirileceği açıklamasını yalanlamasının ardından, Başbakan sözlerinin arkasında durmuş ve Ak Parti’nin iki kurucu lideri arasında bir gerginlik yaşanmıştı. TRT’ye verdiği bir mülakatta Başbakan Erdoğan’dan bu konuda bir açıklama beklediğini belirten Arınç, Washington’da Başbakan Erdoğan’ın bu talebi karşıladığını söyledi. Ancak aralarında nasıl bir diyalog geçtiğini açıklamadı. Arınç, ayrıca konuşmasında Türk siyasetinde yenilik gerektiğini belirterek, “Her gün kaymaklı baklava yenmez. Adamı çok seversiniz ama her gün karşısınızda. Yüz eskimesi olabilir. İşte ben yüzüm daha fazla eskimesin diye 1.5 sene sonra siyaseti bırakıyorum. Herkes keşke bunu yapabilse” dedi. Arınç konuşmasında şunları söyledi:
BAZISI MÜSAMAHALI BAZISI OTORİTER OLUR
Ben Başbakan’la geçmişte siyaset yaptım. Bugün de siyasete devam ediyorum. Bu partiyi birlikte kurduk. Birlikte başarıya götürdük. Zor günleri birlikte göğüsledik ve karşıladık. Bugün geldiğimiz noktada, hepimizin sevinci ortaktır. Ancak siyaset yapma noktasında ve insanlarla ilişki kurma noktasında veya bazı olaylara farklı perspektiflerden bakma noktasında ayrılıklarımız her zaman olabilir. Bu insanın doğasında vardır. Bir insan daha yumuşak olur, daha müsamahalı bakabilir. Bir insan biraz daha buyurgan olur veya biraz daha otoriter olur. Bir insan belki biraz daha karşı tarafla empati yapmaya çalışır. Farklı farklı. Yani insanın olduğu her yerde, parmakizlerimiz bile birbirlerinden farklı olduğuna göre farklı yapıda, farklı davranışlarda, farklı konuşmalarda bulunabiliriz. Ama bu temelde bir ayrılık anlamına gelmez. Mutlaka yine karşılıklı konuşarak çözebileceğimiz bir mesele olmanın ötesine geçmez.
BENİM BİR KİŞİLİĞİM, ONURUM VAR
Benim bir konuda Hükümet sözcüsü olarak ifade ettiğim bir meseleyi Sayın Başbakan farklı biri biçimde ortaya koydu. Bu, ikimizin arasında hoş olmayan bir durum meydana getirdi. Ben de kendisinden açıklama talep ettim. Birey olarak benim hakkımdır. Bakan olmanın ötesinde. Benim de bir kişiliğim var, benim de bir onurum var, benim de toplumda bir saygınlığım var. İtibarım var. Onun (Başbakan’ın) benden daha fazla var. Ama ben kendime bakıyorum. Yani benim söylediğim sözlerin doğru olması gerekir. İnsanlar böyle inanmalı. Bu konuda ben samimi olarak, bir TV kanalında üstelik, talepte bulundum. O benim talebimi karşıladı. Nasıl karşıladığı, ne yaptığımız bırakın bizde kalsın. Şu anda görevime devam ediyorum.
ADAMI SEVERSİNİZ AMA HER GÜN KARŞINIZDA
11 yıldan beri iktidarda bulunan bir partinin şüphesiz yıpranması mümkündür.’ Yüz eskimesi’ derler. İngilizcesi, Amerikan dilinde nasıl bir karşılığı olur bilmiyorum. Türkçe deyimlerdir. Yani her gün kaymaklı baklava yenmez. Adamı çok seversiniz ama her gün karşısınızda. Yüz eskimesi olabilir. İşte ben yüzüm daha fazla eskimesin diye 1.5 sene sonra siyaseti bırakıyorum. Herkes keşke bunu yapabilse.
TÜRKİYE’DE ÇARPIK BİR TABLO VAR
Gazetecilik mesleğini yaparken, bir gazeteci tehdit altında kalmamalı. Ceza yememeli. Cezaevine girmemeli. Hatta sorguya bile alınmamalı. Gazetecilik mesleğini yaparken alabilidiğine özgür olmalı. Buna kesinlikle inanıyorum. Türkiye’de çarpık bir tablo var. Bununla ilgili olarak Türkiye’de birkaç basın mensubunun sorgulandığından bahsedilebilir. Ama ikinci ve daha büyük olan konu şudur: Gazeteciyim diyor, mesleğini ifa ederken, ama işlediği iddia edilen suçlar, gazetecilik mesleğiyle ilgili değil.
BİZİ GEÇ YAĞTIĞIMIZ İÇİN ELEŞTİRİN
‘Sayın Öcalan’ demek suç olmaktan çıktı. PKK’nın kendine ait bayrağını elinde taşımak, Öcalan’ın posterini taşımak suç olmaktan çıktı. Hatta, ‘Türkiye’nin sistemi böyle olmalıdır. Şunlar şunlar, eyaletler, demokratik özerklikler falan… Bunların hiçbirisi artık suç değil. Geçmişte bu suçlamalarla cezaevinde yatanların hepsi çıktı. Düşüncelerini ve fikirlerini açıklamaktan dolayı ve bunu basın yoluyla yapmaktan dolayı kim varsa, cezalarını erteledik. Artık bundan dolayı dava da açılmıyor. ‘E bunu geç yaptınız’ diyebilirsiniz. Geç yaptığımız için bizi eleştirin ama diğerlerini de görmezden gelmeyin. Gazeteciler, gazetecilik mesleğini yapmakyan dolayı artık Türkiye’de kesinlikle suçlanmıyorlar.
BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNDE ŞARTLARDAN DOLAYI AŞAĞIDAYIZ
Gazetecilerin zannediyorum ikisi için suçlamaları ABD’li dostlarımızın havsalası almıyor. Yani bunu bir türlü kabullenemiyorlar. Burada gazeteci Nedim Şener arkadaşımıza ödül verileceğini duydum. Nedim Şener’le ilgili benim konuşmalarım hep müspet olmuştur. Kendisini yakından tanırım. İki arkadaşıyla beraber zannediyorum bir seneden fazla cezaevinde kaldılar. Henüz haklarında ceza veya karar verilmedi. Onların suçlaması da belli bir amaçla bir örgüt kurararak belli suçları işlemek olarak hazırlandı. Onlar arkadaşlarıyla beraber tahliye oldular. Soner Yalçın, Ahmet Şık ve diğerleri... Şu anda tutuklu ve hükümlü bulunanların hepsi, terör örgütü lehinde veya âdi suç işledikleri sebebiyle kendileri hakkında karar verilmiş veya tutuklanmış olanlardır. Biz basın özgürlüğü sıralamasında çok gerilerde olabiliriz. Bu bizim içinde bulunduğumuz şartlardan dolayıdır.
BİZ PROTESTO HAKKINI KARŞILIYORUZ
Barışçıl amaçlarla gösteri yapılabilir. Bizim beklediğimiz, fiili saldırı olmadıkça, insanlara ve insanların kullandıkları araçlara veya kamu mallarına zarar vermedikçe bunların hepsini anlayışla karşılamak lazım. İnsanların nasıl alkışlamaları bir haksa protesto etmeleri de bir hak. Biz bunların hepsine 40 yıllık siyasi hayatımızda hazırız. Bunların hepsini karşılıyoruz.
GEZİ’DE HERKES BİR DERS ALDI
Gezi Olayları ile ilgili herkesin bir ders aldığı veya bir mesaj aldığı gerçektir. Halen bunun zararını görenler var. Halen gözünü kaybetme tehlikesi içinde olanlar var. Çünkü kullanılan araç ve gereçler, karşılıklı olarak insan hayatına ve vücut bütünlüğüne zarar verecek düzeyde.
OĞLUM KİRASINI BEN VERİYORUM
Bilişim teknolojisinde öyle gelişmeler oldu ki… İnsanlar yurt içinden de yurt dışından da birtakım bilişim teknolojileri yoluyla yönlendirilebiliyor. İnternet âlemi, sanal âlem o kadar sınırsız ve o kadar sorumsuz bir hale geldi ki, kişilik haklarına saygı gösterilmiyor. İnsanların özel hayatlarına giriliyor. Yalanlar, hakaretler uçuşuyor. Mesela daha İlk günde, ‘Bülent Arınç’ın oğlu oraya yapılacak AVM’nin ortağı, bu yüzden hükümet bunlara tepki gösteriyor’. Benim bir tane oğlum var. Bir işyerinde ücretle çalışıyor. Üstelik iki tane de çocuğu oldu. Maaşı yetmediği için evinin kirasını da ben veriyorum.
PİN KODLARIYLA MESAJLAR GÖNDERİLİYOR
Yurt dışından bazı pin kodlarıyla, şunlarla bunlarla… Yurt içi, yurt dışı da kalmadı. Merkezinin neresi olduğunu tespit bile edemediğimiz bir takım mesajlar gönderilebiliyor. Sadece şu önemliydi: CNN International, BBC gibi bazı yayın organlarının Taksim’den canlı yayınlar yapmak suretiyle oradaki olayları çok fazla büyütmek gibi bir çabaları olduğu iddia edildi. Ben bunu kendileriyle görüşmek ihtiyacını hissettim. CNN’den bir bayan, başkan yardımcısı, o geldi. Elbette basın yorumlarında serbest olacak ama buralarda doğruluk payının biraz daha fazla olması gerektiği konusunda kendisiyle de iyi bir görüşmemiz oldu. Thompson Reuters geldi. Onlarla da görüştük. Bence şu anda mesele kalmadı.
SON VİDEO HABER
Haber Ara