12 gazeteden 26 köşe yazarı Diyarbakır'daki buluşmayı yazdı
Türkiye, dün Diyarbakır’da Başbakan Erdoğan ile Mesud Barzani’nin tarihi buluşmasına tanıklık ederken, 12 gazeteden 26 köşe yazarı, çözüm süreci kapsamında gerçekleştirilen görüşmeleri köşesine taşıdı.
12 Yıl Önce Güncellendi
2013-11-17 10:50:05
Hürriyet’ten Ahmet Hakan ve Rauf Tamer,
Milliyet’ten Nagehan Alçı ve Aslı Aydıntaşbaş,
Sabah’tan Mehmet Barlas ve Hasan Celal Güzel,
Vatan’dan Güngör Mengi ve Reha Muhtar,
Star’dan Fehmi Koru ve Cemil Ertem,
Zaman’dan Mustafa Armağan,
Radikal’den Cengiz Çandar ve Deniz Zeyrek,
Cumhuriyet’ten Orhan Bursalı ve Utku Çakırözer,
Yeni Şafak’tan İbrahim Karagül, Abdülkadir Selvi, Hilal Kaplan, Erol Göka, Abdullah Muradoğlu, Ergün Yıldırım ve Süleyman Gündüz,
Akşam’dan Kurtuluş Tayiz,
Türkiye’den Melih Altınok ve Yıldıray Oğur,
Sözcü’den Emin Çölaşan ve Mehmet Türker,
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Irak Bölgesel Kürt Yönetimi lideri Mesud Barzani’nin Diyarbakır’daki buluşmasını yazdı.
Ahmet Hakan – Hürriyet
Uzaktan eğlenceli Diyarbakır izlenimleri
- Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir’in Başbakan Erdoğan’ın ellerine dokunmasını izlerken şuna kanaat getirdim: Baydemir’in el temasına dayalı bir diplomasisi var ve bunu ısrarla sürdürüyor.
- Kanaat getirdiğim bir başka şey de şu: Sırrı Sakık var ya... Bence o BDP’nin yarı resmi protokol müdürü... Ne zaman devlete ait bir alanda resepsiyon, tören, karşılama falan söz konusu olsa... Sırrı Sakık orada...
- Diğer Sırrı ortalarda yoktu... Neredeydi acaba?
- Barzani “ortalama” bir konuşma yaptı ama tercümanı için “ortalama bir çeviri yaptı” diyemeyeceğim... Çünkü çeviri gerçekten berbattı.
- Başbakan Erdoğan “barış” dedi, “kardeşlik” dedi, “özgürlük” dedi... Ama bunları derken öyle bağırdı ki bir an mesajlarına yoğunlaşmam mümkün olamadı.
- Barzani varsa Leyla Zana da var... Leyla Zana’nın dün ön plana çıkışı Erdoğan’dan ziyade Barzani’nin hatırınaydı... Galiba... Sanırım...
Yazının tamamını okumak için tıklayın
Rauf Tamer - Hürriyet
Keşke...
Başbakan keşke Kemal Kılıçdaroğlu’nu da Diyarbakır’a davet etseydi.
Bu güzel fotoğrafta keşke Kılıçdaroğlu da bulunsaydı.
Daveti kabul eder miydi?
Gelir miydi?
Efendim, Başbakan davet etseydi de öbürü isterse gelmeseydi.
Ama bence gelirdi.
***
Diyarbakır Belediyesi’ne yapılan ziyaret, Çözüm Süreci’nde atılmış -bence- en büyük adımdır.
Bu adım keşke daha önce atılsaydı diyeceğim ama şartlar belki de henüz olgunlaştı. Unutmayın ki, 90 yıllık bir yara ve 30 yıllık bir kan gölü var, kolay kapanmıyor.
Buna rağmen Diyarbakır Buluşması şimdiye kadar keşfedilmiş en tesirli ilaçtır.
Yazının tamamını okumak için tıklayın
Nagehan Alçı – Milliyet
Kürdistan Türkiye’dir, Türkiye Kürdistan’dır!
Klavyenin başına oturduğum şu an çok tuhaf duygular içindeyim. Hani büyük coşku ve mutluluklara bir hüzün, ince bir keder karışır, böyle karında hafif hafif hissedersin. İçin içine sığmazken gülmek değil ağlamak istersin... İşte öyle gel gitli, öyle uçlarda duygular...
* * *
Sabah erkenden Rasim’in çaldığı Ahmet Kaya parçalarıyla uyandım. 16 Kasım 2000’de, ülkesinden uzakta, ani bir kalp kriziyle keder içinde hayata veda etmişti Kaya. ‘Keşke dedik’ sesi kulaklarımıza çalınırken, ‘keşke bugün, 13. ölüm yıldönümünde Amed’de o da olsaydı’.
* * *
Sonra tarihe yazılacak gelişmeler yaşanmaya başladı. Başbakan Diyarbakır’a geldi. Barzani ile buluştu. BDP’li Belediye Başkanı Osman Baydemir’in makamında bir araya geldiler. Leyla Zana, Ahmet Türk ve Sırrı Sakık da davete iştirak ettiler. Onlara Şivan Perwer ve İbrahim Tatlıses de katıldı. Ve ardından açılış törenine geçildi.
* * *
Şimdi Başbakan’ı dinliyorum... Herkese kardeşlik mesajları veriyor. Ahmet Kaya’yı anıyor ve ölüm yıldönümünü hatırlatıyor. Meğer 16 Kasım’ı bu yüzden seçmiş. İbrahim Tatlıses, Bülent Arınç, Emine Erdoğan... Herkes ağlıyor. Ben de... Kendini bu ülkeye, bu toprağa ait hisseden, adalet isteyen, haksızlıklara karşı çıkanların bu konuşmadan etkilenmemesi imkansız. Nerden nereye... Çok değil, birkaç yıl önce bile hayal edebilir miydik bu günü?
Yazının tamamını okumak için tıklayın
Aslı Aydıntaşbaş
Neden tarihi bir andı?
Kimse kızmasın, bozulmasın; dün bu ülke tarihinde önemli bir gündü. En son Nevruz/Newroz’da Diyarbakır’daydım ve o gün miting alanını dolduran yüz binlerin sesiyle dün Diyarbakır’da yaşanan tablo, asla birbiriyle çelişmiyor. Tam tersine, bana sorarsanız aynı fotoğrafın parçaları...
Peki dün ne oldu? Yaşananları sadece ”Tayyip Erdoğan” faktörüne indirgeyip, siyasi duruşunuza göre tabloyu ‘İyi’ ya da ‘Kötü’ diye okursanız, hata edersiniz. Tayyip Erdoğan, Ak Parti, BDP ya da Kandil’in çok daha ötesinde, Kürtlerin bu coğrafyada nasıl yaşayacakları ve Türkiye’nin geleceğiyle ilgili kritik bir sürecin içindeyiz...
Yazının tamamını okumak için tıklayın
Mehmet Barlas – Sabah
Meğer tarih öyle değil böyle yazılırmış
Tuttukları takım bir derbi maçında rakibi olan takımı yenince "Tarih yazdık" diye olayı yorumlayanlar, dün Diyarbakır'da olanları izlemişlerse gerçek tarihin nasıl yazılacağını da görüp öğrenmişlerdir.
"Türkiye yalnızlığa itiliyor" diye dış politika sakızı çiğneyenler, "Barış Açılımı"nı hafife almaktan öteye sabote edenler, "Bu süreç bitmiştir" diyenler dün Diyarbakır'daki coşkuyu gördülerse, herhalde yutkunmak gereğini hissetmişlerdir.
"Türkiye'yi süper güçler dışarıdan yönetiyor" diyerek antiemperyalist sloganları seslendirenler, artık Türkiye'nin yönünü bizlerin belirlediğimizi acaba hissetmeye başlamışlar mıdır?
Şiddetin ve terörün rantına dayalı yaşamayı "Siyaset" zannedenler, dün Diyarbakır'daki kitlelerin barışa ve kardeşliğe dönük coşkusunun ne anlama geldiğini herhalde anlamışlardır.
Yazının tamamını okumak için tıklayın
Hasan Celal Güzel - Sabah
'Diyarbekir şad akar'
Ben, Başbakan'ın hafta sonu programının Diyarbakır'da değil Ankara'da olması gerektiğini düşünüyorum. Bazı kötü niyetli dış ve iç odakların Diyarbakır'ı 'Kürdistan'ın Merkezi' olarak hayâl ettiklerini ve 'özerklik sevdası' içinde olduklarını yakînen biliyorum (Bu arada Başbakan Erdoğan'ın, 'Kürdistan Bölgesindeki kardeşlerimiz' sözünün, Trkiye toprakları dışında anlaşılması gerektiği açıktır).
Başbakan Erdoğan'ın, hafta sonundaki programı Diyarbakır'da yapmak istemesi, Diyarbakır halkıyla daha yakın gönül bağı tesisi içindir. Nitekim, bu bakımdan organizasyon amacına ulaşmıştır. İnsanımızın sevgiyle kucaklaşması, türkü söylemesi, halay çekmesi, inşaallah o karanlık terör günlerine tekrar dönülmeyeceğinin bir göstergesidir.
Yazının tamamını okumak için tıklayın
Güngör Mengi – Vatan
Barzani desteği
Terörün mazereti olmaz. Örneğin işsizlik ve yoksulluk PKK’nın varlığını açıklayamaz.
Dünkü Diyarbakır buluşması başarılı oldu, çünkü duygu yoğunluğu yüksek konuşmalar yapıldı.
Bazen duygusallık, gerçekçi davranmaktan fazla işe yarıyor.
Kardeşlik, özgürlük ve barış temaları toplanan büyük kalabalığı sıcak ve renkli bir örtü ile sardı adeta.
Buluşma rahatlıkla söylenebilir ki hedeflerine varmıştır.
Kürt sorununun kaygı verici bir yönde ilerlediği görülüyordu.
Kendi haline bırakılırsa ayrı bir milletleşme ve devletleşme yaratacağı belli oluyordu.
İktidar “barış süreci”ni başlatarak bu olumsuz gidişin önünü kesme hamlesi yaptı.
Süreç neredeyse bir yılını tamamlayacak; tek cenaze gelmedi.
Bu ara sonuç bile hareketin şansını idame ettirdiğini gösteriyor.
Yazının tamamını okumak için tıklayın
Reha Muhtar – Vatan
İbrahim Tatlıses’in Diyarbakır’daki dirilişi...
“İbrahim Tatlıses artık şarkı söylemiyor” dediklerinde onlara inanmamıştım..
“Tatlıses şarkı söylemeden durabilir miydi hiç?..”
- “Mümkün değil” demiştim;
- “Benim tanıdığım Tatlıses şarkı söylemeden duramaz... Siz onu tanıyamamışsınız...”
- “Yok...” diye ısrar etmişlerdi;
- “Bu kez öyle değil... Gerçekten şarkı söyleyebilecek gibi hissetmiyor kendisini...”
Yazının tamamını okumak için tıklayın
Fehmi Koru – Star
‘Megri’ (ağlama) şarkısı sizi de ağlattı mı?
Demek böyle bir tabloya ihtiyaç varmış...
Türkiye barışa ve huzura aç bir ülke; bu sebeple de insanları barışın adını duyduğunda huzura kavuşma umudunu coşkuyla karşılıyorlar...
İnanmayan, dün Diyarbakır’da yaşananları görünce yanlışlığını anlamıştır. Diyarbakır halkı, ellerinde bayrakları, Başbakan Tayyip Erdoğan ile sınırın öte yanından gelen konuğu Mesut Barzani’yi selâmlamak üzere meydana koşmuşlardı. Hem dinlemek, hem de bağırlarına basmak üzere...
Yazının tamamını okumak için tıklayın
Cemil Ertem - Star
Diyarbakır, Malatya… Doğu (şimdi) ayağa kalkıyor
Diyarbakır...
Dün Türkiye ve hatta tüm Ortadoğu için tarihi bir gündü. Bundan sonra dün olan biteni görmeden ve bunu tahlil etmeden bu topraklarda siyaset yapılamayacağı gibi, ekonomi nasıl olacak gibi çok basit bir soruya cevap da verilemez. Hangi siyasi görüşten olursanız olun, nerede durursanız durun dünkü Diyarbakır’ı görmeden bundan sonra devam edemezsiniz.
Yine meselenin ekonomi boyutu da böyle... İsterseniz bu bölgede iş yapıyor olun, isterseniz bundan sonra yatırım yapacak olun ya da Türkiye ve bölge ekonomisi hakkında kestirimde bulunmaya çalışın... Hepsi için; dünü ve Diyarbakır’ı göz önüne almadan bir yere varamazsınız.
Yazının tamamını okumak için tıklayın
Mustafa Armağan – Zaman
Barzani’nin bir dedesini İttihatçılar idam etmiş, amcası ise Türkiye’ye sığınmıştı
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Mesud Barzani ile Diyarbakır’daki görüşmesi birçok açıdan ilk olma özelliğine sahip.
Hem bölgesel Kürt meselesinin geldiği noktayı göstermesi, hem de Türkiye’nin adı konulmamış bir devletin idaresine girmiş bulunan topraklardaki yeni yönetime el uzattığını göstermesi bakımlarından önemli bir buluşmaydı.
Bu tarihî ziyaret, Barzani ailesinin tarihine eğilmek için de iyi bir fırsat sayılmalı. Zira bu “şeyhlik”ten “millî liderliğe” doğru ilerlemekte olan siyasî aile, yaşadığı bölgenin yakın tarihinde pek çok ilginç ve kritik olaya imza atmış ve bizim tarihimize de hiç tahmin edilmeyen noktalardan girip çıkmıştır.
Yazının tamamını okumak için tıklayın
Cengiz Çandar – Radikal
Diyarbakır'dan 'umuda yolculuk'...
Tayyip Erdoğan ile Mesut Barzani-Şivan Perwer arasında gerçekleşen Diyarbakır buluşması, ‘geri döndürülemez’ sonuçlar üreterek, tarihe geçti ve ‘tarihi’ oldu.
Kürdistan Bölge Yönetimi Başkanı Mesut Barzani, tüm Kürtler nezdinde ‘bir numaralı merkez’ saydıkları, ‘Kuzey Kürdistan’ diye niteledikleri coğrafyanın merkezinde, Türk anaakım televizyonlarının tümü tarafından naklen yayımlanan Kürtçe konuşmasının sonunda Türkçe olarak ‘Yaşasın Türk-Kürt kardeşliği; Yaşasın
Barış; Yaşasın Özgürlük’ diye haykırdı mı?
Evet. Bu, bir ilk idi ve tarih kaydına geçti.
Uzun yıllar boyu kasetlerini barındıranın hapsi boylayacağı, kendisi 37 yıldır doğduğu topraklardan ayrı olan Şivan Perwer ile bundan 21 yıl önce Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın huzurunda Kürtçe şarkı söylediği için fırtınalar koparılan İbrahim Tatlıses, Diyarbakır’ın orta yerinde, neredeyse tüm televizyon kanallarının canlı yayınında Kürtçe ve Türkçe konuşup, ‘düet’ yaptılar mı?
Evet. ‘Anadilde eğitim’ gibi temel insan hakkının hâlâ tartışılır olduğu bu ülkede, Kürtçe ile Türkçenin bu doğal, barışçıl birlikteliği için böylesi, başlıbaşına ‘simgesel’ bir değer ifade etmiyor mu?
Yazının tamamını okumak için tıklayın
Deniz Zeyrek – Radikal
Barzani’nin sarkacı
Doğruya doğru; Barzani’nin gelmesi önemliydi ama asıl önemli olan Erdoğan’ın 11 yıl sonra Diyarbakır’a gitmesi, BDP’nin son dakikada tavır değiştirerek kendisine sıcak bir misafirperverlik göstermesiydi. Diyarbakır Belediyesi’ndeki görüşmede yüzlere yansıyan gülümsemelerden de anlaşılacağı gibi, BDP’nin sıcak bir adım atması, Erdoğan’dan karşılık bulması, ortaya muhteşem bir ‘birlik, kardeşlik ve barış’ manzarası çıkardı. Bu manzaranın, haliyle de BDP’nin, çözüm sürecine yaptığı katkının, Barzani’nin yapacağı katkıyla karşılaştırılamayacak kadar büyük olduğunu gösterdi.
Hele bir de Başbakan Tayyip Erdoğan kürsüden söylediklerini hayata geçirirse (“Kamışlı’nın derdi bizim derdimizdir” dedikten sonra Suriye’nin Kürt bölgesinde sınıra duvar örmek, Suriye’nin Kürt köylerine gönderilen insani yardımlara engel çıkarılması gibi çelişkiler olmasa) bugünden itibaren çözüm süreci üzerindeki ölü toprağı atılabilir, ziyaret, sürece büyük bir ivme kazandırabilir.
Yazının tamamını okumak için tıklayın
Orhan Bursalı - Cumhuriyet
Sandıkta Zayıflarsa İşi Bitik
İşte Kürt Meselesinin geldiği bu noktada (a- Barzani-PKK çatışması, b- Suriye’de istenmeyen Kürt bölgesi ve c- ölen İmralı anlaşması!), RTE iktidarı, Barzani’yi devreye sokuyor... Hem de Diyarıbekir’de!
Hiç kuşkunuz olmasın: RTE önümüzdeki dönemde tek olayı düşünüyor: seçimler... Çünkü o büyük iddiasını sürdürmesinin tek dayanağı, sandıktan güçlü çıkmaktır. Başka her şey RTE’nin aleyhindedir. Sandıkta zayıfladığı an, işi bitiktir!
Bütün hesabı, Kürt oyları üzerindedir! Apo yerine Barzani verelim!
Yazının tamamını okumak için tıklayın,
Utku Çakırözer – Cumhuriyet
Seçimlerin kozu af
Türkiye’de öteden beri ‘af’ konusu iktidarların siyasi kozunu oluşturmuştur. Erdoğan da dünkü sözleriyle, daha ilk başta eylül ayında bitmesi öngörülen süreci yaklaşan yerel seçimler ve arkasından gelecek cumhurbaşkanlığı seçimlerine dayayacağını ve af konusunu da bu seçimlerin en önemli kozu olarak kullanacağını açıkça ortaya koymuş oldu.
AKP hükümeti aslında kendi eliyle yarattığı ve büyüttüğü bir beklentiyi çözme vaadiyle sandıkta umut arayacak. Toplumda ‘af’ beklentisi, ilk kez Balyoz, Ergenekon ve KCK davalarında çok sayıda insanın önce tutuklu arkasından hükümlü konumda cezaevlerine doldurulmasıyla oluşturuldu. Şimdi bu sorunun çözümü için Başbakan’ın iki dudağı arasından çıkacak bir zamanlamayı hep birlikte bekleyeceğiz.
Yazının tamamını okumak için tıklayın
İbrahim Karagül – Yeni Şafak
Kürdistan ve 'yeni bir tarih' yazmak..
Yeni bir tarih başlatmak, yeni bir ortaklık kurmak, yeni bir toplumsal sözleşme yapmak mümkün mü? Türklerle Kürtler, bin yıl sonra, Ortadoğu'nun güç haritasını değiştirecek şekilde tekrar omuz omuza verebilecekler mi?
Bu müthiş enerjiyle, Selahaddin'i bugüne çağırmak, büyük çözülmeden sonra büyük birleşmeye doğru yeni bir atmosfer oluşturmak imkansız mı?
Dün Diyarbakır'da yaşananlar, bütün Türkiye'nin sahip çıktığı o görüntüler, gönül diliyle yapılan konuşmalar, barış çağrıları, duygu seli yeni bir tarihin habercisi olabilir mi?
Yazının tamamını okumak için tıklayın
Abdülkadir Selvi – Yeni Şafak
Barışın resmini yaptık
Nazım Hikmet, 'Sen mutluluğun tablosunu yapabilir misin Abidin?' demişti.
Dün Diyarbakır bir tuval oldu.
Recep Tayyip Erdoğan
Mesut Barzani
Şivan Perver ve İbrahim Tatlıses ellerine fırçayı alıp, barışın tablosunu yaptılar.
Öyle ki, Mesut Barzani'nin de Şivan Perver'in de hayallerinde dahi göremeyecekleri bir gündü.
Dün Diyarbakır'da birbiri ardına tarihi gelişmeler yaşandı. Birbiri ardına tabular yıkıldı.
Yazının tamamını okumak için tıklayın
Hilal Kaplan – Yeni Şafak
Bijî Dîyarbekîr bijî aşitî
Daha dört yıl önce Habur sınır kapısından giren barış grubunun kıyafetleri üzerine uzun ve bıktırıcı analizlerin yapıldığı bir ülkeydik.
Dün Başbakan Erdoğan, şel û şepik giyen Mesud Barzani ve beraberindeki heyet ile Şivan Perwer'i ağırladı.
Yirmi yıl önce Leyla Zana, meclis kürsüsünden 'Yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği!' diye haykırdığı için hedefe oturtulmuştu.
Dün, zılgıtlar alkış seslerine karışırken, alanda Türkiye bayrakları Kürdistan bayraklarıyla beraber dalgalanırken, Kak Mesud'dan Başbakan Erdoğan'a kadar herkesin ağzındaki ortak slogan buydu.
Yazının tamamını okumak için tıklayın
Erol Göka – Yeni Şafak
Diyarbakır tarihi
'Hayırdır, nereden çıktı bu Diyarbakır tarihi?' diye soran ve tarih okumasıyla arası pek hoş olmayan dostlarımıza 'muradımızı çok merak ediyorsanız son paragrafa bakın' deyip anlatmaya başlayayım.
Diyarbakır, insanlık tarihinin en eski yerleşimlerinden birisi. Ergani-Çayönü Tepesi'ndeki yerleşim, günümüzden on bin yıl önceye tarihleniyor, uygarlık tarihinde ışık tutucu bir niteliğe sahip.
Yazının tamamını okumak için tıklayın
Abdullah Muradoğlu – Yeni Şafak
'Diyarbakır buluşması'nın anlamı
Başbakan Erdoğan ile 'Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi' Başkanı Mesut Barzani'nin 'Diyarbakır buluşması'nın tarihi önemde olduğunu söylemeye gerek yok. Buluşmadaki 'Türk-Kürt kardeşliği' vurgusunun yanı sıra enerji ve enerji hatları anlaşmalarıyla Türkiye ve IKBY arasındaki ilişki 'stratejik' bir çerçeveye oturmuştur. Bu tarihi buluşma 'Çözüm süreci'ne içtenlikle destek veren Kürt çevreleri için doping niteliği taşıyor. Zira Barzani ailesinin bölge Kürtleri nezdinde itibarlı bir geçmişi var. 'Çözüm süreci'nin devam etmesi, silahların susması, IKBY ve Ankara arasındaki stratejik ilişkinin istikrarı için çok önemli. Erbil'de kurulan 'Kürt dengesi'nin muhafaza edilmesi büyük ölçüde Türkiye ile kurulan stratejik ilişkinin devam etmesine bağlı. Bu dengenin bozulmasını en başta Kürtler istemez.
Yazının tamamını okumak için tıklayın
Ergün Yıldırım – Yeni Şafak
Kürt siyasetinin lideri de Erdoğan
Diyarbekir'de Barzani, Erdoğan ve Şivan Perver'in bir araya gelmesi, büyük gelişmelere işaret ediyor. Bunu çeşitli boyutlarıyla Başbakan Erdoğan'ın konuşmalarında ve Barzani'nin sözlerinde anlıyoruz. Erdoğan, ilk defa 'Kuzey Kürdistan Bölgesi' ifadesini telaffuz ediyor. Böylece, Kürtlerin kolektif varlığı ve bölgesel gerçekliği ile ilgili önemli bir onay çıkıyor ortaya. Ya da en azından buna yeşil ışık yakabildiğini söyleyebileceğimiz bir tutum bu. Ancak bu tutum, ayrılıkçı anlamları bertaraf etmek amacıyla bölgesel bütünlüğe vurguda bulunuyor. Bundan dolayı 'Tıpkı Erbil gibi Diyarbakır da hepimizin' diyor. Burada artık Diyarbekir ve Erbil aynı siyasal ve kültürel tahayyül içinde yer almaya başlıyor. Çünkü son yüzyıl öncesinin bütün tarihsel gerçekliği budur. Hatta bugün siyasal gerçeklik olmasa da sosyolojik gerçeklik budur. Erbil ve Diyarbekir aynı sosyolojiye sahip iki kent gerçekliğidir. Diliyle, inancıyla, tarikatlarıyla ve tarihleriyle... Müslüman milletin ortak coğrafya varlığının siyasetle birbirinden koparılmış varlıkları...
Yazının tamamını okumak için tıklayın
Süleyman Gündüz – Yeni Şafak
'Megri megri daye megri!'
Barış süreci ile ilgili 'durdu, devam ediyor' veya 'sırat köprüsü üstünde' tartışmalarının arasında dün Diyarbakır önemli bir gün yaşadı.
Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud Barzani karayolu ile Habur'dan girerek Diyarbakır'a geldi ve toplu açılış mitinginde konuştu. Diyarbakır buluşmasının konuya taraf veya karşı olanlar açısından gereğinden fazla abartıldığını düşünüyorum; ama mühimdir.
Barzani'nin Diyarbakır'a gelmesi ne kadar normalse Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Telafer'e, Musul'a, Kerkük'e, Erbil'e, Süleymaniye'ye ve Bağdat'a gitmesi o kadar normaldir.
Yazının tamamını okumak için tıklayın
Kurtuluş Tayiz – Akşam
Yeni Türkiye ve 1920 ruhu
Türkiye dün tarihi günlerinden birini yaşadı. Başbakan Erdoğan, Diyarbakır’da bir araya geldiği Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud Barzani ve Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Başkanı Osman Baydemir ile birlikte ülkemizin en önemli sorunu olan Kürt meselesi ve PKK sorununa ilişkin önemli mesajlar verdi.
Çözüm sürecinin bittiğinin tartışıldığı günlerde Erdoğan, dağdakilerin eve döneceği ve cezaevindekilerin de dışarı çıkacağı mesajını verdi. Bu çözüm sürecine emin adımlarla devam edildiği anlamına geliyor. Erdoğan’ın bu mesajlarının alt yapısını İmralı’da Abdullah Öcalan ile görüşen MİT heyeti hazırladı. İmralı’da Öcalan ile heyet arasında yapılan son görüşmede Türkiye sınırlarının dışına çıkmayan silahlı unsurların çekilmesi ve örgütün silahsızlandırılması hususunda yeni bir mutabakata varıldı.
Yazının tamamını okumak için tıklayın
Melih Altınok – Türkiye
2005 Diyarbakır konuşması 2.0
Muhteşem bir gün yaşayacağımız Diyarbakır’a indiğimizde bizi karşılayan sabah güneşinden belliydi adeta. Muhabirimiz Melik Duvaklı ile güzel bir Diyarbakır kahvaltısı yaptıktan sonra kenti gezmeye koyulduk.
Olağanüstü güvenlik tedbirlerine rağmen ahalide gerginlikten eser yoktu. Nasıl olsundu ki, her köşe başında bir müjde konuşuluyordu.
“Barzani gelmiş ya... Otelde Ak Parti'li bakanlar ve BDP’li vekiller beraberce karşılamışlar kendisini...”
“Başbakan da havaalanındaymış şimdi. Protokolde kimler yok ki. Leyla Zana, Osman Baydemir, Sırrı Sakık...”
“Şivan gelmiş, vallahi gelmiş. Lobi’de İbo’yla beraberlermiş...”
“E Milliyet’in bir kadın yazarı var ya. O başbakan istemeye istemeye gitti belediyeye yazmış twitter’a ama...
“Fotoğrafa bak kardeşim, Başbakan masada nasıl elini tutuyor Osman Baydemir'in... Bırak Allah’ını seversen sen onları...”
Yazının tamamını okumak için tıklayın
Yıldıray Oğur – Türkiye
Zamanın ruhu Diyarbakır’dan bir kez daha geçti
Tarihi hapishanenin önünden geçerken 1903’te Hamidiye Alayları’ndan kaçan ailesinin atıldığı hapishanede 2 aylık babasının geçen iki yılını düşünmüş olmalı. Sur İlçesi’nden geçerken gördüğü Süleyman Nazif Mahallesi ya da Süleyman Nazif İlkokulu tabelaları ise herhalde ona Kürt şair Nazif’in Musul Valisi iken astırdığı amcası Abdülselam Barzani’yi hatırlatmıştır. Bağlar’dan geçerken gördüğü Fevzi Çakmak Ortaokulu ise ailenin reisi amcasını gece kaldığı evde uyurken derdest edip ödül için genç bir Subay olan Fevzi Çakmak’a teslim eden Kürt ağayı, bırakujileri, devletlerin ihanetlerini düşündürmüştür. Turgut Özal Bulvarı’ndan geçerken iyi hissetmiş olmalı. Türkiye’den aldığı kırmızı pasaportu, Özal’ın çözüm çabalarını düşünmüştür. Başbakan’ın yanında gördüğü yeni başdanışmanını ise beş yıl önceki “TSK, Barzani denen teröristi alıp gelecek bir operasyona girişebilir” yazılarından hatırlamış olabilir.
İşte dün o aşiret reisi denen Barzani ve o muhtar bile olamaz denen Erdoğan’ın günüydü. 21 Martta Öcalan’ın herkese yeniden hatırlattığı “Zamanın ruhu” böyle olmasını istedi. Zamanın ruhunu iyi okumayanlar 13 yaşında Barzani’yi öldürmek için Mardin’e giden Galatalı çocuk kadar acul ve ve komik görünüyor uzaktan. Dün Erdoğan, Barzani, Şivan Perwer, Leyla Zana Diyarbakır’da bu filmin sonu hakkında epey bir fikir veren bir spoiler verdiler birlikte. Filmin mutlu sonuna biraz daha var. Ama bu katarsis anı hafızalarımızdan çıkmayacak…
Yazının tamamını okumak için tıklayın
Emin Çölaşan – Sözcü
Tayyip’in kolunda bir katil: BARZANİ
Sevgili okuyucularım, Türkiye Cumhuriyeti topraklarında dün yaşanan rezillikleri,
utanmazlıkları ve kepazelikleri herhalde izlemişsinizdir. Ülkemizin can düşmanı olan bir sahtekar dün Türkiye sınırlarından başlayarak her yerde törenlerle, coşkuyla, Kürdistan bayraklarıyla karşılandı, Tayyip’in mitinginde nutuk attı.
Habur Sınır Kapısı’ndan içeriye 50 araçlık konvoyla giriş yaptı. Yanında Tayyip’in özel davetlisi olarak getirtilen Şivan Perver isimli bir Kürtçü, bir Türkiye düşmanı… Yurtdışında krallar gibi yaşayan, ancak Türkiye’ye gelemeyen biri…
Geçmişte savaş çığlıkları atan ve çok uzun yıllardan beri Almanya’da yaşayan bu şahıs şimdi “Barış (!)” için geldiğini iddia ediyor, yalan söylüyordu. Türkücü İbrahim Tatlıses’le birlikte Tayyip’in huzurunda konser vermek üzere getirildi. Adına Barzani denilen bu aşiret reisini Habur Sınır Kapısı’nda kimler karşıladı biliyor musunuz! Şırnak Vali Yardımcısı, Emniyet Müdürü, AKP milletvekilleri. Herifin geçeceği yollarda Kürdistan bayrakları (!) açıldı, Biji Kürdistan (Yaşasın Kürdistan) sloganları atıldı. Aşiret reisi sınır kapısında adeta bir fatih, kurtarıcı gibi karşılandı.
Yazının tamamını okumak için tıklayın
Mehmet Türker – Sözcü
‘Biji Kürdistan’ naraları!..
Dünkü Diyarbakır manzaralarına bakınız ve bu iktidarın 11 yılda Türkiye’yi hangi noktaya sürüklediğini anlayınız!..
Dünün aşiret reisi, bugünün Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’nin lideri Barzani büyük bir devlet başkanı gibi karşılanıyor, Diyarbakır’da “Biji Kürdistan” (yaşasın Kürdistan) naraları atılıyor!..
Nedir?..
Barzani, yerel seçimler için Tayyip Bey’e destek verecek!..
Bu nedenle Diyarbakır’da bölgesel Kürt yönetiminin bayrakları ve PKK’nın bayrak denilen bez parçaları açılıyor, araçlardan sallanıyor!..
Yollarda artık ayıp olmasın diye az sayıda Türkçe pankartlar, afişler de var, ama her yer Kürtçü afişlerle donatılmış!..
Neymiş?..
Aşiret reisi ile Kürtçü türkücü Şivan Perver geliyor…
Yazının tamamını okumak için tıklayın
(T24)
SON VİDEO HABER
Haber Ara