Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Çocukları iyi yetişen milletin korkmasına gerek yoktur

Başbakan Yardımcısı Arınç, 'Çocuğu iyi yetiştiren toplumlar her zaman başarılı olmuştur, çocukları iyi yetişen milletin, hiçbir şeyden korkmasına gerek yoktur' dedi.

12 Yıl Önce Güncellendi

2013-11-14 11:33:47

Çocukları iyi yetişen milletin korkmasına gerek yoktur


Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "Çocuğa yatırım yapan, onu koruyan ve iyi yetiştiren toplumlar her zaman başarılı olmuş, tarih sahnesine isimlerini yazdırmışlardır. Çocukları iyi yetişen milletin, hiçbir şeyden korkmasına gerek yoktur" dedi.

Arınç, Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Salonu'nda düzenlenen 1. Türkiye Çocuk ve Medya Kongresi'nde yaptığı konuşmada, Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü (BYEGM), Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) ve Çocuk Vakfı tarafından düzenlenen bu etkinliğin, yepyeni bir hareketin kuruluş ve başlangıç noktası olacağına inandığını dile getirdi.

Katılımcılara, "Siz burada olmakla büyük bir işi başardınız, gelecek nesillere karşı sorumluluğunuzu yerine getirdiniz. Bundan sonra çocuklarımız ve geleceğimiz için çalışacak bir hareketin kahramanları oldunuz" diye seslenen Arınç, konuşmasına şöyle devam etti:

"Çocuk bir toplumun geleceğidir. Çocuğa yatırım yapan, onu koruyan ve iyi yetiştiren toplumlar her zaman başarılı olmuş, tarih sahnesine isimlerini yazdırmışlardır. Çocukları iyi yetişen milletin, hiçbir şeyden korkmasına gerek yoktur. Yeter ki çocuğun kıymetini bilen ve geliştiren adımlar atılabilsin. Çocuk kendine yetene kadar edilgendir. Yetişkinlere ihtiyaç duyar. Kendimizin nasıl büyüdüğünü bilmeyiz, nasıl ayağa kalktığımızı, ilk kelimemizin ne olduğunu hatırlamayız. Ancak bu anlarda yanımızda olanlar için o anlar unutulmaz anlardır. Bunun gibi bir çocuk nasıl ayağa kalkıyor, yürüyor, koşuyor, konuşuyorsa çocuğun büyüme evrelerinden birisi de sosyalleşmesi ve dış dünya ile irtibat kurmasıdır. Bebeklik döneminde çocuk ne kadar edilgense sosyalleşirken de en az o kadar desteğe muhtaçtır. Toplumların en değerli parçası olan çocukların artık yeni bir arkadaşı var. O da medya. Bu arkadaş kimine iyi, kimine kötü alışkanlıklar kazandırıyor."

Çocukların artık "yeni nesil ekran kuşağı" olarak yetiştiklerini vurgulayan Arınç, "Teknolojik gelişmelerle çocuk, ekran karşısında, sadece edilgen değil, dokunarak da etken katılım sağlıyor. Ekranlara bakarak ve dokunarak yepyeni sayfalara giren yavrularımız, sanal alemde kendilerini özgür, bağımsız ve serbest hissediyor. Denizde yüzemeyen çocuk internette sörf yapabiliyor. Çocuk yaşıtlarıyla mahallede sosyalleşmesi gerekirken yapay dünyalarda sanal arkadaşlıklar kuruyor. Farklı suretlerde, hayallerle dolu yeni medya dünyasında sınırsızca dolaşıyor. Bu alemde trafik yok. Anne baba baskısı yok. 'Sus, sen çocuksun' aşağılaması yok. İstediğini yap, eğlen, dolaş, konuş, bağır, ne istersen yap... Bunların hepsi var" diye konuştu.

Bu gerçeğin farkındalığıyla, çocuk doğasının istismarına karşı tüm paydaşlarla bugün yeni bir başlangıç yapıldığını söyleyen Arınç, "Yeni nesil, yeni medyayla birlikte hepimizi şaşırtıyor. Q, X, Y, Z kuşağının ne olduğunu dahi anlayamadan çocuklarımız yetişkinler olarak karşımıza çıkıyor. Bu konuda RTÜK'ün yapmış olduğu Türkiye'de Çocukların Medya Kullanma Alışkanlıkları Araştırması'ndan bazı verileri sizlerle paylaşmak istiyorum" dedi.

"Bir öğrenci 2 saat 39 dakikasını telefona ayırıyor"

Başbakan Yardımcısı Arınç, yeni kuşağın yüzde 61'e yakınının internet, yüzde 47'ye yakınının bilgisayar ve tablet, yüzde 45'inin de cep telefonu kullandığını anlatarak, televizyonun yeni kuşağın tercihleri arasında yüzde 40'lık bir oranla kendisine ancak 5. sırada yer bulabildiğini dile getirdi.

Arınç, araştırmaya ilişkin şu bilgileri verdi:

"Yine aynı araştırmada çocukların yüzde 46'sının cep telefonu taşıdığı, bir öğrencinin günde 2 saat 39 dakikasını telefonuna ayırdığı görülüyor. Türkiye İstatistik Kurumunun Çocuklarda Bilişim Teknolojileri ve Medya Araştırması'nda ise bilgisayar kullanım yaşının 8, internet kullanım yaşının 9, cep telefonu kullanım yaşının 10 olduğu görülüyor. Bütün bu göstergeler bizlere kitle iletişim araçlarıyla çocuklarımız arasındaki ilişkinin her geçen gün daha fazla kesiştiği, kitle iletişim araçlarının artık çocuklarımızın hayatlarının vazgeçilmez bir parçası haline geldiğini gösteriyor. Sınırların kalktığı, dünyanın adeta bir köye dönüştüğü günümüzün iletişim dünyasında çocuk ve medya ilişkisi ve bu ilişkiden kaynaklanan sorunlar yerel ve dar bir perspektifle çözülemez hale geldi. Bugün bu salonda, dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen çok değerli akademisyen ve uzmanlarla çocuk ve medya alanında ülkemiz ve dünya ölçeğinde çözümün bir parçası olmaya, kendi sözümüzü söylemeye ve yol haritamızı belirlemeye yönelik bir adım atmaya çalışacağız."

Tüm dünyada tematik kanallar dışında kalan yayınların ev ve aile akışına göre düzenlendiğini, en büyük tüketici kitlesinin çocuk olmasına karşın yeni medyanın "yetişkinler imparatorluğunun biçimlendirdiği" bir iletişim aracı olarak algılandığını kaydeden Arınç, "Çocuk, televizyonu bir görsel oyuncak gibi görür ve kullanır. Dramatik kurgulu dilin, televizyon haberlerini masala dönüştürdüğünden haberi olmaz. Masal kurgusuyla benzerlik gösteren bir haberin onu gerçek dünyadan kopardığının farkına bile varamaz. Çocuk gerçek ile masalın birbirine karıştığı bir rüya aleminde gibidir" diye konuştu.

Yalnızca Türkiye'de değil dünyanın tüm gelişmiş ülkelerinde dahi küçük çocukların, yaşlarına ya da kültürlerine uygun olmayan, sağlıklı çocuk gelişmesi yerine kazanç sağlama amacıyla hazırlanmış, zengin görsel yöntemlere özendirildiğine dikkati çeken Arınç, her türlü şid­de­tin en ko­lay he­de­finin çocuklar olduğunu vurguladı.

Arınç, şöyle devam etti:

"Ai­le için­de­ki ve top­lum­da­ki şid­detin ya­nın­da özel­lik­le ço­cuk­lar, şid­de­ti iz­le­ye­rek de mo­del ala­bi­lir­ler. İle­ti­şim araç­la­rı­nın müş­te­ri­si, her yaş­tan in­san­dır. Televizyonlar açık olduğu müddetçe her çocuk onun etki alanındadır. Televizyonları kapatmak bir çözüm olamayacağına göre kalıcı ve etkili çözüm yollarının arayışı içerisinde olmamız gerekiyor. Bunu çocuklarımız için, toplumumuz için, dünya insanlığı için de başarmak zorundayız. Bugün bulunduğumuz bu noktada, 'yasak' kelimesinin adını bile telaffuz etmek istemiyorum. Yaşadığımız çağı bir 'Ekran Çağı'olarak da nitelendirebiliriz. Öyle ise Ekran Çağında, ekranların karartılmasına izin veremeyiz. Bu sorun tüm devletlerin ve insanlığın sorunudur. Bunun altından tek başımıza kalkmamızın imkanı yoktur. Mo­dern dün­ya şid­det kül­tü­rü ile iç içe ya­şar­ken, hiç­bi­ri­miz şiddet ol­gu­sun­dan tek ba­şı­mı­za kurtulamayız. İle­ti­şim or­ta­mı­nın yay­gın­laş­tır­dı­ğı her olum­suz­lu­ğun öz­ne­si olan in­sa­nı ko­ru­ma so­rum­lu­lu­ğu, top­lum­sal med­ya dü­ze­ni­nin de ala­nı­na girmek­te­dir. So­rum­lu­lu­ğun iç­sel­leş­ti­ril­me­si ka­dar, top­lum­sal ak­lın ha­re­ke­te geçirilme­si de her­ke­sin et­kin ka­tı­lı­mı ve rol al­ma­sı ile ger­çek­le­şe­bi­lir. Tüm dünyadan her türlü haberin, şiddet içerikli sinema ve dizi filmlerinin, cinsellik, pornografi, ayrımcılık, savaş ve çocukların ruhsal gelişimini olumsuz etkileyecek görüntülerin yer aldığı televizyon ekranlarından ve etkisinden çocuklarımızı korumalıyız."

Medyanın olumsuz etkilerinden, hangi stratejik amaç ve eylemlerle nasıl korunulacağı kadar, geliştirici özelliklerinden nasıl yararlanılacağına odaklanmanın daha yararlı sonuçlar doğuracağına inandığını belirten Arınç, "Çocuk ve medya sorununu ertelemek yerine görünür kılmak, çocuğu ve yetişkini medyanın nesnesi değil, çözümün öznesi durumuna getirmek; daha açık ifadeyle, medya ile yüzleşmek öncelikli amacımız olmalıdır" ifadelerini kullandı.

(AA)


SON VİDEO HABER

Iğdır'da AK Parti İl Başkanlığı binasına molotoflu saldırı

Haber Ara