Dolar

34,9571

Euro

36,6746

Altın

3.013,52

Bist

10.058,63

'Hakan Fidan MİT'in başına geçtiğinden beri hedef haline geldi'

Zaman Gazetesi yazarı Mümtazer Türköne bugünkü yazısında Türkiye' demokrasinin güçlenmesiyle MİT'in hedef haline getirildiğini ele aldı...

12 Yıl Önce Güncellendi

2013-11-13 03:29:24

'Hakan Fidan MİT'in başına geçtiğinden beri hedef haline geldi'

Mümtazer Türköne, 'Medyanın istihbarat zafiyeti' başlık yazısında Türkiye'deki önemli değişikliklerin beraberinde farklı sorunlar ortaya çıkardığına değinirken, Hakan Fidan'ın MİT'le en baş noktada hedef haline getirildiğine dikkat çekti. Bunun birlikte medyadaki istihbarat zafiyetine de olayların merkezinde değerlendirdi. 

İŞTE Mümtazer Türköne'nin O yazısı:

Türkiye'de demokrasinin güçlenmesi ile birlikte, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) politik tartışmaların odağına yerleşti ve Hakan Fidan, bu teşkilatın başına geçtiğinden beri hedef haline geldi.

Medya organları, dar alanda kopan bir istihbarat savaşının araçlarına dönüşüyor. İşleyen mekanizmayı, geçtiğimiz hafta Suriye bağlantılı ele geçirilen roket başlıkları ve silahlarla ilgili haberler ile Ortadoğu'da gerçekte olup bitenleri karşılaştırınca anlayabilirsiniz. Bu roket başlıklarına benzer bir olay şayet İran'da veya bir başka Ortadoğu ülkesinde olsaydı, o ülkelerin medyasında bir haber olarak karşınıza çıkar mıydı? Türkiye'nin bölge ülkelerine yönelik açık bir duruşu var. Barıştan yana ahlakî bir tutum olan bu açık duruşu, sağlam bir demokrasi ve basın özgürlüğü ile destekliyor. Türkiye bir açık toplum ülkesi. Her şey konuşuluyor, tartışılıyor. Hukukun dışında çıkan her şey yargının önüne gidiyor. Ve bu açıklık tahmin edileceği üzere kapalı işler çeviren komşularına göre bir zafiyet oluşturuyor. Bölge ülkelerinin istihbarat merkezlerinde pişirilen yemekler, fast food menüsü olarak Türkiye üzerinden dünyaya servis ediliyor. Türkiye, öteden beri radikal İslamcı terör örgütlerinin hedefi olarak kanlı saldırılara maruz kaldı. Hemen yanı başında, Suriye'de El Kaide türü bir örgütün güçlenmesine, herkesten önce Türkiye bütün gücüyle karşı koyar. Türkiye'nin iç dinamikleri, özellikle demokratik özgürlük ortamı hiçbir zaman radikal İslâmcı grupların güçlenmesine izin vermedi. Bu yüzden, uluslararası terör örgütleri Türkiye'de işbirlikçiler bulup şubeler açamıyor. Suriye'deki terör örgütlerine Türkiye'nin içinden herhangi bir lojistik destek de gelmiyor. Ama nedense hep Türkiye'nin Suriye'deki iç savaşta radikal İslâmcı örgütlere destek olduğu haberleri ortalıkta uçuşuyor.

Bu dezenformasyonun iki temel sebebi var. Birincisi, Kuzey Suriye'de kontrolü sağlamaya çalışan PKK/PYD'nin propagandası. Suriye Kürtleri siyasî olarak Irak'ta Barzani'nin KDP'sinin uzantısı olan örgütleri destekliyor. PKK/PYD ise bu siyasî çekişmeyi, El-Nusra gibi radikal İslamcı örgütlere karşı göstererek uluslararası kamuoyunun desteğini almaya ve Türkiye'nin etkisini azaltmaya çalışıyor. Suriye iç savaşında Esed'in muhaliflere gelen uluslararası desteği ve sempatiyi kesmesinin en kolay yolu yine bu yöntem. Bu yüzden aynı mantığı Suriye Muhaberat'ı ve onu destekleyen İran ve Rusya istihbarat servisleri de kullanıyor. Türkiye'nin radikal İslamcı örgütlere destek olduğu iddiası ve bu iddiayı destekleyen haberlerin tamamı bu iki merkezin ürettiği kamu diplomasisi operasyonu olarak yürütülüyor. Medya üzerinden doğrudan kamuoyunu hedef alan açık istihbarat operasyonları, Suriye'deki iç savaşın bir parçası. Avrupa ve ABD kamuoyunun, İslamcı terör örgütleri konusundaki endişeleri bu operasyonların etki menzilini genişletiyor. Bu kadar sık ve komplike biçimde bu haberlerin üretilmesinin sebebi bundan ibaret.

CHP'li Adnan Keskin İçişleri Bakanı'na, Adana'daki roket başlıkları ile ilgili soru önergesinde, Suriyeli terör örgütü elemanlarını soruyor. Taraf gazetesinde bu haberin hemen yanında, bir TIR'da yakalanan içi boş roket başlıkları ile ilgili gelişmeler, Hüseyin Özay'ın analizinde "füze" nitelemesi ile analiz ediliyor. Tornadan yeni çıkmış başlıkların füzeye terfi etmesi ve bunlarla hemen El Kaide arasında bağlantı kurulması sizce doğal mı?

Amerika, Ortadoğu'daki hegemonyasını stratejik olarak azaltıyor. Aslanlar sahneden çekilince meydan tilkilere kalır. 20. yüzyıl başlarında Ortadoğu bölgesi tarihin en girift istihbarat savaşlarına sahne olmuştu. Çok şey değişti ama güç mücadelesinin araçları hiç değişmedi. “Assasin” (suikast) kelimesini üreten ve birçok gizli örgüte kaynaklık eden Haşhaşîler, bu coğrafyanın aktörleriydi. Türkiye medya üzerinden açık istihbarat ve kamu diplomasisi operasyonlarına sahne oluyor. Unutmayalım Türkiye'de demokrasi var; kendi istihbarat örgütü rakiplerinden farklı olarak demokrasi ve hukukla kayıtlı. Sonuç, orman kanunlarının işleyip işlememesine bağlı. Tarih, medenî dünyada açık demokrasilerin ortak aklının kapalı rejimlerin tilkilerini alt ettiğini çok sık anlatıyor.

SON VİDEO HABER

Polis memuru, ölümüne neden olduğu gencin ailesinden af diledi

Haber Ara