Müezzinoğlu Selanik'te türkü söyledi
'10 Kasım Atatürk'ü Anma ve Barış Treni' ile Selanik'e giden Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, yolculuk sırasında İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Müzikoloji Bölümü Öğretim Görevlisi Dr. Mehtap Demir'in söylediği türkülere eşlik etti.
12 Yıl Önce Güncellendi
2013-11-10 12:16:50
Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, küçük yaşta çekilen sıkıntı ve zorlukların kişiye özgüven ve zorlukları yenebilme gücü kazandırdığını belirterek, "Kişinin kendine güveni olması, zorlukları aşabilmesi önemli. Ben, bunları erken yakaladığım için kendimi şanslı sayarım. Onun için de derim ki en çok sevdiğim zorluklardır, sıkıntılardır" dedi.
Müezzinoğlu, Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği tarafından, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ebediyete intikalinin 75. yılı ve Lozan Antlaşması'nın 90. yıl dönümü nedeniyle düzenlenen "10 Kasım Atatürk\'ü Anma ve Barış Treni" programında, tren yolcuğu sırasında gazetecilerle sohbet etti. İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Müzikoloji Bölümü Öğretim Görevlisi Dr. Mehtap Demir'in söylediği Balkan türküleri ile duygulu anlar yaşayan Müezzinoğlu, hep eğlence gibi görülen türkülerin arkasında tarihi bir acı yattığını belirtti.
Müezzinoğlu, bu türkülerin arkasındaki tarihin bilinmesi gerektiğini dile getirerek, "O ruhu, anlamak lazım" dedi. Tarihin, mutlaka bilinmesi gerektiğinin altını çizen Müezzinoğlu, "Girit, Yanya, Selanik ve Üsküp, Köstence, Deliorman... Bunlar, bizim tarihimiz, bizim dünümüz...Bizim, dedemiz ve ninelerimiz oralarda ağır bedeller ödedi. Ama yok farz edermiş, hiç bilmiyormuş gibi, sanki Fransa'nın Paris'ini konuşurmuş gibi, o kadar bile bilmemek..." dedi.
Müezzinoğlu, kimi zaman türkülerdeki tek kelimenin bile kendisini çok etkilediğini, tek sözcüğün kendisini farklı bir boyuta taşığıdığını söyledi. Bu nedenle "Vardar Ovası" türküsünü yalnızca eğlence gibi görmemek gerektiğini vurgulayan Müezzinoğlu, "O, sıla parası ile anlatılmak istenen, maddi birşey değil. O, bir hasretin, bir kaybın, bir özlemin burukluğu, acısı ve hüznüdür" diye konuştu. -"Babamın bu öğüdü, benim en büyük yol haritamdır" Kendi yaşam öyküsünden kesitleri de gazetecilere anlatan Bakan Müezzinoğlu, babasının 1970 yılı ağustos ayında kendisini elinde tahta bir valizle trene bindirerek Türkiye'ye uğurladığını belirtti.
Babasının yolcu ederken kendisine verdiği öğüdü aklından hiç çıkarmadığının altını çizen Müezzinoğlu, şunları kaydetti: "Babamı rahmetle anıyorum. Babam, elimden tuttu ve 'Oğlum, ben sana güveniyorum. Önce kendini mahçup etme, sonra da burada bıraktığın bizleri' dedi. Ne zaman sağa sola kaysam, hep o cümle aklıma gelmiştir. Babamın bu öğüdü, benim en büyük yol haritamdır. Bence, bu gençlerimize ve çocuklarımazı anne ve babanın vereceği en güçlü öğütlerden biridir." Müezzinoğlu, çocuklara güvenmenin önemine değinerek, "Önce onlara kendilerini mahçup etmemeyi öğretmek lazım. Ama bir yanlış yapıyoruz ve diyoruz ki, 'önce bizi mahçup etme' Bu, doğru değil. Önemli olan, önce kendisini utandırmasın, kendisini mahçup etmesin" dedi. Geçmişte yaptığı tren yolculuklarında yaşadıklarını da anlatan Müezzinoğlu, ilk gördüğü istasyonlardan birinin Alpullu istasyonu ve Alpullu şeker fabrikası olduğunu dile getirdi. Müezzinoğlu, şunları kaydetti: "O zamanlar trenler bu kadar konforlu değildi, yataklı falan diye kısımlar yoktu. Kompartmanlar da boş yerler varsa, daha sonraki gidiş gelişlerimizde boş yerlere geçip, kaldığımız oluyordu."
Müezzinoğlu, Sirkeci için de 'Aman, Sirkeci'de paranı çaldırma, parana sahip çık' dendiğini hatırlıyorum. Bin lira Türk param var. O bin lira yaklaşık 40 gün yetmişti bana" ifadelerini kullandı. O zamanlar, haberleşmede de sıkıntılar yaşadıklarını aktaran Müezzinoğlu, kimi zaman ailesiyle uzun süre görüşemediğini ifade etti. Müezzinoğlu, şöyle devam etti: "Bence, tüm bunlar güzel hatıralar. En çok neyi seversin diye sordukları zaman, (eşim burada tabii ki, anne, baba onlar ayrı) Hayatta en çok sevdiğim, çektiğim sıkıntılardır. Çocuklar, sıkıntı çekmesin denir zaman zaman. Çocuklar, sıkıntı çeksin, zorluk çeksin ki sıkıntıları yenebilme kültürü veya cesareti, özgüvenini kazansın. Bu, çocuklara vereceğiniz en iyi diplomadan, en iyi mirastan çok daha önemli bir kazanımdır. Ben, hayatımda 14 yaşımdan itibaren sokakta nasıl başarılı olur veya nasıl kendimi mahçup etmemem gerektiğini öğrendim. Zaman zaman gençlere anlatıyorum, bu yaşımda beni Japonya'nın herhangi bir köyüne bırakacaklar. Tek kelime Japonca bilmem. Ama en fazla iki ay sıkıntı çeker, iki sonra da orada iş de bulurum, namerde de de muhtaç olmam. Bu çok önemli. Kişinin kendine güveni olması, zorlukları aşabilmesi önemli. Ben, bunları erken yakaladığım için kendimi şanslı sayarım. Onun için de derim ki en çok sevdiğim zorluklardır, sıkıntılardır."
-"Kaçak olarak da geldim"
İkinci kez trene 1977 yılında eşi ile evlendikten sonra geldiğini, kaçak olarak da geldiğini dile getiren Müezzzinoğlu, kaçak olarak sadece kendisinin geldiğini belirterek, "Eşime kıyamam. Önce kendim çözdüm. Önce büyük kız, adından küçük kız pasaportlu olarak girdi. Ben vatandaşlığı alırken, onlar da aldılar" diye konuştu. "Arkasına bakmadan 20 dakika yürüdüğünü" anlatan Müezzinoğlu, şöyle devam etti: "O 20 dakika, ömrümde 20 gün mü, 20 ay mı? Tüm otlar, yapraklar kurumuş. O kurumuş yaprakların üzerinde giderken, insan adım atarken duyulan yaprak sesi, sanki arkandan bir başkası geliyormuş intibaını veriyor. Ama 'arkana bakmadan gideceksin' cümlesi var ya... Arkandan biri mi takip ediyor, arkanda silah mı var? Düşündüğün binlerce şey var. Tüm bunlara rağmen, bir defa arkana bakmadan gidiyorsun. Bu da çok farklı bir duygu, Allah hiç kimseye göstermesin, yaşatmasın."
SON VİDEO HABER
Haber Ara