'Ben diktatörün zalim, katil ve laik olanını severim'
Şafak Hanım sonunda 'Çiçekli başörtüleri ve dar pantolonlarıyla Çamlıca Parkı'nın kuytularında sevgilileriyle öpüşen genç kızın özgürlüğünü Mustafa Kemal'e borçlu olduğunu hatırlatarak' seviyeyi dibe indirdi. No, no kidding. 'Nereden biliyorsun sevgili olduklarını, nikahlı olmadıklarını? Sen ahlak zabıtası mısın?' diye sormazlar mıydı? 'Çamlıca Parkı'nda oturup gelip giden gençleri dikizliyor.' demezler miydi? Neresinden tutsan elinde kalan cümlenin, 'Atatürk olmasaydı, çocuk nasıl yapılır bilemezdiniz' noktasına ermeden bitmiş olmasına sevinmek lazımdı.
12 Yıl Önce Güncellendi
2013-11-06 11:37:10
Dört vekilin Meclis Genel Kurulu'na başörtülü girdiği o gün, CHP İstanbul Milletvekili Şafak Pavey'in yaptığı 'Korkarım birazdan şeriat gelecek' özetindeki konuşmanın polemikleri hala sürüyor. Pavey'n konuşması, belki bir 'Lütfen bu hanımlara haddini bildiriniz' değildi ama fazlasıyla had bildirmeyi amaçlıyordu. Bismillah. Pavey'e göre Türkiye'de ilk defa her kadın eşit şekilde Meclis'e girmeye hak kazanmışken terazinin dengesi bozuluyordu. Demek, başörtülü ve başörtüsüz aynı anda var olamazdı, on yıllardır bunun için kök söktürmüşlerdi 'öteki'ne.
Aynı gün CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce'nin kürsüde yaptığı konuşma, Pavey'in cümlelerinin yanında öpüp başımıza koyulacak nitelikteydi. İnce'nin kullandığı 'başörtülü bacım' ifadesi herkesi gülümsetse de, 'resetlenme' gibi hususlar üzerine argümanları incitici ve hoyrat, miras hukuku gibi örnekleri fazlasıyla yanıltıcıydı. Ama aynı konuşmada, CHP'nin başörtüsü özgürlüğünün önünde durmayacağını, bunu sırf 'Seçimler yaklaşırken mağdur edebiyatı yapmanıza izin vermeyeceğiz' diyerek açıklaması, malumun ilanı, yıllarca yaşatılmış mağduriyetin dil ile ikrarı niteliğindeydi.
ŞAFAK PAVEY'İN ÇARPITMA SANATI
Biz yine Şafak Pavey'e dönelim. Şafak Hanım, o tarihi gündeki konuşmasında bir erkek milletvekili tarafından pantolon giymesinin engellendiğini söyledi ve anında yalanlandı. İlgili iç tüzük değişikliğine 'başörtüsüne yol açılır' endişesiyle kendi partisinin vekili Emine Ülker Tarhan'in karşı çıktığını çok vekil onayladı. Hayır, Tarhan erkek değildi.
Yetmedi, Meclis'te kadın vekillerin pantolon giymesine hep bir ağızdan 'engel yok' denilmesine rağmen Pavey 'İç tüzük değişmeden giymem' gibi, kürsüdeki demagojisiyle dahi ters düşen bir açıklama yaptı.
Pavey yetinmedi, başını örten vekillerden birinin 'Bir daha başımı açarak kirlenmeyeceğim' dediğini öne sürerek buradan 'Bu durumda başı açık olanlar kirlenmişler midir? İnanç üstünden öbürünü kirli ilan edebilmek kimin haddi olabilir?' noktası sıçradı. Bunun da doğru olmadığı ortaya çıktı. Söz konusu vekil, Sevde Bayazıt Kaçar Hac dönüşü, '(Başımı) açtığımda kendimi kötü hissederim. Çünkü buraya geliyorsunuz, tertemiz oluyorsunuz, yeniden doğmuş oluyorsunuz. Sonra bile bile gidip günah işlemek... Yani bana göre öyle…' diyerek kendi inancına göre kendisi için bir açıklama yapmış, Pavey'se bunu hem çarpıtmış, hem de kendine gol pası yapmıştı.
Şafak Hanım, mevzubahis konuşmasında Ak Parti'nin açık milletvekillerini vitrin olmakla mı suçlamadı, erkek milletvekillerinin eşlerinden utandıklarını mı iddia etmedi; sağ olsun, sonunda 'Anladık, herkes kukla, bir sen değilsin' dedirtti. Hitabında çiğnemediği kural kalmamıştı.
ÇAMLICA PARKI'NDA DİKİZ
Ve Şafak Hanım sonunda 'Çiçekli başörtüleri ve dar pantolonlarıyla Çamlıca Parkı'nın kuytularında sevgilileriyle öpüşen genç kızın özgürlüğünü Mustafa Kemal'e borçlu olduğunu hatırlatarak' seviyeyi dibe indirdi. No, no kidding. 'Nereden biliyorsun sevgili olduklarını, nikahlı olmadıklarını? Sen ahlak zabıtası mısın?' diye sormazlar mıydı? 'Çamlıca Parkı'nda oturup gelip giden gençleri dikizliyor' demezler miydi? Neresinden tutsan elinde kalan cümlenin, 'Atatürk olmasaydı, çocuk nasıl yapılır bilemezdiniz.' noktasına ermeden bitmiş olmasına sevinmek lazımdı.
Tabu yıktığını zannederken devirmediği çam kalmadı Şafak Hanım'ın. Ama Meclis'ten yapılan canlı yayın bittiğinde, o konuşma kafamda 'Böyle bir şey olabilir mi Haşmet' diye mırıldanarak sosyal medyaya baktığımda ne göreyim, 'Pavey'den şahane ayar' sathındaki paylaşımlardan geçilmiyordu. Konuşmayı paylaşanlar mı istersin, 'efsane' konuşmaya methiye düzenler mi… Olabilir, zevk meselesidir, birinin beğenmediğini diğeri beğenebilir, bu iş biraz da tarafgirliktir ama başından sonuna yalan, çarpıtma, iftira ve aşağılama içeren bir konuşmayı alkışlamanın irrasyonel olduğunu da bilmek gerekir.
Neyse, böyle abartılınca eleştirdik biz de Pavey'i. 'Efsane'yi değillemek için derin analizlere gerek yoktu, Pavey'in kabak gibi tutarsızlıkları ve yalanları yeterliydi. Vay sen misin eleştiren. Meğer Pavey eleştirilemezmiş. 'Öl geber' diyenin de sülalemizle yakından ilgilenenin de haddi hesabı kalmadı tabii. Bir yıl kadar önce bir kaza ve ardı ardına ameliyatlar geçirmiş, hala sokakta doğru dürüst yürüyemeyen biri olarak, Pavey'in koşullarının zorluğunu tahmin edebilirim. Gezi kalkışmasında, mahalle baskısına boyun eğmeden fikirlerimizi yazık diye 'Öbür ayağın da kopsun inşallah' cümlesini de az işitmedim. Ama aynı şekilde, bu durumun kimseye işkembeden sallama hakkını vermediğini de bilirim. Haddini aşanlar vardır yoktur bilmem. Adımız 'yandaşlar, akmilisler, akleşler, akgezerler' falan gibi tamlamalarla kolektifmişiz gibi anılsa da kimseyle bağımız, kimseye kefil olma durumumuz yok. Peki tamam da kardeşim, hırsızın hiç mi suçu yok? Kürsüden tüm dindarları bir sepete koyacak, iyice tekmeleyecek ama eleştirilmeyeceksiniz. Oldu. 'Şafak Pavey'i koruma kanunu da çıkaralım' ister misiniz?
LAİK DİKTAYI SEÇİLMİŞ DİNDARA YEĞLEMEK
Ölürsem kabrime gelmeyeceklerini söyleyenlerin bana o kadar kin kusmasının nedeni ilkbaharda Suriye'nin katili Esad'ı ziyarete giden CHP heyetinde bulunan Şafak Pavey'in pantolon giymesine orada kimin engel olduğunu sormamdı. Ardından, Yeni Şafak yazarı Abdülkadir Selvi'nin birkaç ay önceki yazısında yönelttiği 'Şafak Hanım, Mısır'da Mursi'nin devrilmesi için BM'de lobi yaptı mı' sorusuna cevap verip vermediğini soracak, dikta sevdasındaki son durumunu öğrenecektim. Küfür kıyametten göz gözü görmeyince koyverdim gitti.
Mısır'da yüzlerce kişinin katliamıyla sonuçlanan bir darbenin sonunda dahi, bu darbeye karşı duranları 'Rabiacılar' diye sınıflayan, 'Kaç kişi kızına Rabia, kaç kişi oğluna Recep adını koyacak hehe' diye hor görenlere ne diyebilirsin ki? Laisizmi insan canının üzerinde tutan, bu coğrafyada hüküm sürsün diye anti-demokratik diktatörleri, darbeci generalleri meşru görenlere ne anlatabilirsin ki? 'İşte tanklar sokağa çıktı, şimdi önlerinde durabiliriz' riyakarlığından öte darbe karşıtı bir cümle dahi kurmayan, nedenini sorunca da 'Siz sahiplendiniz bize yer kalmadı' diyerek kutuplaşmacılığının, ilkesizliğinin teyidini yapan, korkunç bir şekilde katledilmiş bir genç kızın, Esma'nın ardından 'Acaba bakire mi gitti' diye soracak kadar alçalanlarla ne konuşabilirsin ki?
YAZI: MERVE ŞEBNEM ORUÇ / YENİŞAFAK
İLLÜSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
SON VİDEO HABER
Haber Ara