Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Kışanak: Sınır değil köprüler kurulmalı

BDP Eş Genel Başkanı Gültan Kışanak, Qamişlo ile Nusaybin arasına 'mayınları koruma' gerekçesiyle örülen duvara tepki göstererek, mayınların temizlenmesi için Türkiye'nin imzaladığı Ottawa Sözleşmesi'ni hatırlattı. ' Uluslararası hukuka göre Türkiye suç işliyor' diyen Kışanak, sınırlar değil köprüler kurulmasını arzuladıklarını söyledi.

12 Yıl Önce Güncellendi

2013-11-05 15:55:01

Kışanak: Sınır değil köprüler kurulmalı

BDP Eş Genel Başkanı Gültan Kışanak, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada gündemdeki temel konuları değerlendirdi.

ANF'de yer alan habere göre; Alevilerin 12 imam yas orucunun hak katında kabul olmasını dileyen Kışanak, Alevi inancının tüm Ortadoğu'da halkların bir arada kardeşçe yaşaması konusunda çimento görevi görecek önemli bir inanç olduğunu belirtti. Kışanak "Eğer inanç özgürlüğü temin edilir, Alevilerin eşit yurttaşlık arayışı konusundaki mücadeleleri sonuç verirse hem Türkiye'de hem de Ortadoğu'da barışı savunmak daha kolay olacaktır. Demokratik Ortadoğu'nun birlikte yaşama inancı konusunda Alevilik bir fırsat sunan inançtır" diye konuştu.

HÜKÜMETİ ALEVİLERİN SESİNE KULAK VERMELİ

Kışanak, Aleviliğin, uğradığı zulme ve hakarete rağmen, kimseye hakaret ve zulüm etmeyen bir barış dili olduğunu söyledi. İstanbul'da Alevilerin yaptığı mitinge değinen Kışanak, "Artık hükümetin bu sese kulak vermesinin zamanı geldi. Yıllardır bu ülkede inanç özgürlüğü konusunda yaşanan sıkıntıların mağduru olan bir toplum var. Evet, bu ülkede inançlarından dolayı baskı ve zulüm gören birçok yurttaşımız oldu. Başı örtülü diye kamusal haklarını kullanamayan kadınlarımız oldu. Mazlumlar birbirini anlayamazsa sorunlarımızı çözemeyiz. Başörtüsü sorununun ortadan kalkması hepimiz için önemli bir kazanımdır. Aynı şekilde Alevi yurttaşların eşit ve özgür yurttaşlık taleplerine yanıt verilmelidir" diye konuştu.

Kışanak, Alevilerin kimliğini ve inancını kabul eden bir devlet yaklaşımına geçilmesi gerektiğini söyleyerek "Aleviler, Aleviliği nasıl yaşamak istiyorsa öyle yaşayacak" dedi. Kışanak, bunun devlet tarafından tarif edilemeyeceğinin altını çizerken, herkesin inancının gereğini yerine getirirken hiçbir baskı ile karşı karşıya kalmaması gerektiğine işaret etti. Alevilerin yaptığı mitingin, bunun haykırışı olduğunu ifade eden Kışanak, "BDP olarak biz bu topraklarda yaşayan tüm insanların özgürlüklerini sınırsız yaşamasından yanayız. Bundan dolayı BDP kadın, Alevi, demokrat Müslüman, emekçi, sosyalist ve genç partisidir" diye belirtti.

KAZADA HAYATINI KAYBEDEN İŞÇİLERE BAŞSAĞLIĞI

Urfa'da meydana gelen kazada 7 işçinin yaşamını yitirmesine değinen Kışanak, yaşamını yitirenlerin ailelerine başsağlığı, yaralılara ise acil şifa temennisinde bulundu. Minibüsün içinde Kürtlerin ve emekçiler ile yoksulların kaderi olduğunu belirten Kışanak, "Yaşamını yitirenler ve yaralılar arasında Rojavalı kardeşlerimiz var. Oradaki savaştan, çetelerin saldırısından ve zulümden kaçarak yaşamlarını kurtarmaya çalışan insanlarımızın burada gelip Kürdün değişmeyen kaderini yaşamaları hepimize hüzün vermiştir. Bu kaderi değiştireceğiz. Bu aslında bir alın yazısı değil. Bu zalimlerin yazısıdır. Zalimlerin bu kanununu bozmanın zamanı geldi. Kürtler bulundukları yerde insanca kültürlerini ve kimliklerini yaşayacaklar" dedi.

HASTA TUTSAKLARIN DURUMU

Cezaevlerinde bulunan hasta tutsakların durumuna dikkat çeken Kışanak, şunları kaydetti: "İnsanların yaşamı artık hayati risk taşıyacak kadar bir sağlık sorunu ile karşı karşıya ise tedavi olma imkanlarına kavuşmaları ve ailelerinin yanında olmaları hiçbir vicdanın reddedemeyeceği bir taleptir, ancak bu reddediliyor. Yıllardır cezaevlerinden tabut çıkarıyoruz. Yüreklerinde zerre kadar insanlık duygusu olsa cezaevlerinden tabut çıkarmayacağız. 8 Ekim'de Bingöl Cezaevi'nde Hasan Kaya yaşamını yitirdi. Bayramda açık görüşte durumu ağırlaşan Halil Güneş, hastaneye götürüldü ağrı kesici ile gönderildi. Rapor için Metris'e gönderilen tutsaklar her gün mektup yazıyorlar, ailelerini gönderiyorlar ve koşullarının kötü olduğuna ilişkin seslerini duyurmaya çalışıyorlar."

Kışanak, Adli Tıp Kurumu'nun rapor verildiği halde savcılığın taktir yetkisi ile tahliye edilmeyen tutsakların bulunduğunu hatırlatarak, heyetlerin görüşmeler yaptığını kendilerinin de çalışmaların sonuç vermesini umduklarını söyledi. Kışanak, cezaevlerinde bulunan hasta tutsakların ölüme gün saydığını, buna seyirci kalanların insani duygularının olmadığını kaydetti.

LÜTFEN İNSANLIĞINIZI HATIRLAYIN

Hasta tutsakları konusunda hükümetin oyalamacı bir yaklaşım içinde olduğuna işaret ederek, "Güya yasal düzenleme yapıldı bunun eksik olduğunu söyledik, yasa çıktığı günden bu yana bu sözümüz kanıtlanmıştır. Derhal yeni bir yasal düzenleme yapılarak, Adli Tıp Kurumu'nun tek yetkili olmaktan çıkartılarak tam teşekküllü devlet hastanelere yetkili kılınmalıdır. Bu hastaneler her şeye ilişkin yetkililer ve karar verebiliyorlar ama bir tek cezaevlerinde bu geçerli değil. Cezaevinde bulunan hastaların devlet hastanesinde teşhis edilemeyecek hastalıkları mı var? Nasıl bir iş bu? Buna derhal son verilmelidir" diye konuştu. Kışanak, cezaevinden bir tabut daha çıkamaya tahammüllerinin kalmadığını belirterek, "Eğer insansanız lütfen insanlığınızı hatırlayın" çağrısını yaptı.

HANGİ HAKLA VE VİCDANLA SINIRA DUVAR ÖRÜYORSUNUZ

Nusaybin Belediye Başkanı Ayşe Gökkan'ın ölüm orucunun devam ettiğini belirten Kışanak, "Günlerdir mayınlı arazide kendi yaşamını ortaya koydu ve insanlığı kazanmaya çalışıyor. Bir insanın yaşamını ortaya koymasının gerekçesi ise sınıra duvar örülmesidir. Siz hangi hakla ve vicdanla sınıra duvar örüyorsunuz. Berlin Duvarı'nın yıkılışı bir milat olmuştur. İsrail'in ördüğü duvar utanç duvarıdır. Peki Türkiye'nin ördüğü nedir. Duvara duvar diyeceksin. Buna da utanç duvarı diyeceksin başka bir tanımı yoktur" ifadesini kullandı. Kışanak, duvarın örülmesinin hiçbir gerekçesi olamayacağını söyledi.

İNSANLIK KÖPRÜSÜ KURALIM

Kışanak, şöyle devam etti: "Güvenlik gerekçesi diyorlar. Şu anda Kürtlerin denetiminde olan yerlerden Türkiye'ye yönelik tehditkar davranış söz konusu değildir. Türkiye, Rojava Kürdistan'ı ile komşu halindedir. Türkiye'ye yönelik bir tehdit olmamıştır. Sınır değil köprüler kurulmasını arzuluyoruz. Ticaret köprüsü, insanlık köprüsü kuralım. Oradaki insanlarda bunu söylüyorlar. Kapılar ticari, sosyal, sportif ilişkilere kapılar açılsın diyen bir ses var bunun karşısında ise duvar ören bir ses var. Kürtlerin siyaseti ile AKP siyaseti arasında bu kadar büyük bir fark var."

TÜRKİYE SUÇ İŞLİYOR

Kışanak, herkesin kimin çözümden yana kimin ise bunu zora soktuğunu gördüğünü belirterek Kışanak, uluslararası hukuka göre Türkiye'nin suç işlediğini kaydetti. Kışanak, "Türkiye oradaki mayınları korumakla değil temizlemekle sorumludur. Ottawa Sözleşmesi'ne imza attılar. 2014 yılına kadar toprak altındaki mayınları çıkarıp imha etmesi gerekiyor. AKP hükümetinin imzası var bu anlaşmada. O gün bugündür 1 mayın temizlenmedi. Tam 10 yıl geçti. Türkiye-Suriye sınırında 1 milyon mayın var. Bu Kürdistan'da yaşayan 7 kişiye bir mayın demektir. Aile başına bir mayın düşüyor. Kürtler bunu kabul etmeyeceklerdir" dedi.

HÜKÜMET STRATEJİK BARIŞA HAZIR DEĞİL

Kışanak, hükümetin Kürtlerle stratejik bir barışa halen hazır olmadığını belirterek şunları söyledi: "Kürtler açıkça stratejik bir barış istediklerini dönemsel şeyler istemediklerini söylüyorlar. Bu kadim topraklarda yaşayan kim varsa hakkı ve hukuku ile özgürlüğü yaşayacaktır. Ortadoğu'nun barışını ve istikrarını temin edecek tek yaklaşım budur. Bunu mayınlar veya duvarlar ile yapamazsınız. Hiçbir şeyle kazanamayacağınız bir şeyi size teklif ediyoruz. Sizin kastettiğiniz barış insanların her şeyinden vazgeçmesidir. Eğer güvenlik diyorsanız bunu sağlayacak tek şey barıştır. Kürtlerle barışacaksınız. Rojava Kürdistan'ının özerkliğini kabul edeceksiniz o zaman güvenlik diye bir sorun kalmaz."

1900 KM'LİK MAYINLI BÖLGE

Kışanak, Türkiye'nin Suriye sınırında bulunan mayınlı bölgenin 900 kilometre olduğunu söyledi. Kışanak, sakat kalma pahasına mayınları anlamsızlaştıran halkın duvarı da anlamsızlaştıracağını belirtirken, şöyle konuştu: "Sınırdaki evlerde kolunu, ayağını ve gözünü kaybetmiş insanlar görürsünüz. Çünkü insanların köyünü ortadan bölmüşsünüz. Bu tutmamıştır. Hayatın normal akışının önünde kim durursa devrilmeye mahkumdur. Saddam ve Esad gibi. Olsa olsa zamanı uzatıp acıyı büyütürsünüz. Hayatın normal akışına karşı duramazsınız. Hayatın normal akışı artık sınırları anlamsız hale getirmiştir."


SON VİDEO HABER

Suriye'deki dehşeti anlattı: İşkenceden derimiz yüzülüyordu

Haber Ara