Dolar

34,8729

Euro

36,7262

Altın

3.050,46

Bist

10.058,47

Muhabir sahte polis oldu, vatandaş oyuna geldi!

Canan Karatay'ın dolandırılmasının ardından yeniden gündeme gelen sahte polisler böyle çalışıyor.

12 Yıl Önce Güncellendi

2013-11-03 10:25:46

Muhabir sahte polis oldu, vatandaş oyuna geldi!

Sahte polisler, evlere ve iş yerlerine baskınlar düzenliyor, telefonda kandırdıkları insanların hesaplarını boşaltıyor...

Sabah gazetesi muhabiri kendisine polis süsü verdi, elinde telsizle sokaklara çıktı, çevirdiği 50 kişiye kimlik sordu, 43 kişi sorgusuz sualsiz kimliğini uzattı.

İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün bilgisi dahilinde sahte polis olan gazeteciler sokakta yaşadıklarını böyle anlattı:

...Hedefimiz, insanlara uyarıda bulunmak ve mağduriyetlerini önleyecek bir çalışma yapmaktı. "Elimize polis telsizi alarak sokağa çıkacağız. Sivil polis rolünde sokaklarda çevirdiğimiz insanlara kimlik kontrolü soracağız" dediğimizde, şakayla karışık emniyet yetkilisinden gelen bir soru ile karşılaştık:

"Gözaltı da yapacak mısınız Emir, nezarethaneleri hazırlayalım mı?" Polis şeflerinden çok olumlu tepkiler aldık. Gasp Büro Amirliği ile Dolandırıcılık Masası'nın sivil ekipleri son yıllarda mesailerinin önemli bir bölümünü sahte polislere karşı mücadeleye harcamaya başlamıştı. Kendilerine polis süsü verdikten sonra şehrin sokaklarında tehlike saçan suçlular, kalabalık suç örgütleri oluşturarak işleri büyütmüştü. Kimi kendisini komiser, kimi başkomiser olarak tanıtıyor, hızını alamayıp kendisini emniyet amiri olarak tanıtanlar bile var. Hal böyle olunca, biz de sahte polis olup yollara düştük. Bu haberi yaptığımız sırada Prof. Dr. Canan Karatay'ın da sahte polis mağduru olduğu ortaya çıkınca, durumun vehameti iyice anlaşıldı. Bu insanlar yıllarca okumuş hatta kanaat önderi olmuş bir doktoru bile kandırma becerisine sahipler. Sahte polis olarak ilk durağımız Nişantaşı'ydı. Kalabalık olan ve bizler için tehlike arz edebilecek bazı riskli noktaları sahte polis olarak deneyim kazanıp, ustalaşacağımız saatlere bırakarak Nişantaşı'ndan sonraki güzergahımızı; Fulya, Şişli, Mecidiyeköy, Beşiktaş ve Beyoğlu olarak belirledik.

İŞİN PÜF NOKTASI: SOĞUKKANLILIK

Kendimize sivil polis süsü verebilmek için, iki önemli unsurun kesinlikle eksik olmaması gerekiyordu:

Polis telsizi ve bir miktar rol kabiliyeti... Nişantaşı'na vardığımızda araçtan indim. Telsizi sağ elime aldım ve Maçka Demokrasi Parkı'na doğru sokak çalışmamızın ilk adımlarını atmaya başladım. 'B Bölge'nin, yani Beşiktaş, Beyoğlu, Sarıyer, Şişli ve Kağıthane ilçelerini kapsayan bölgenin frekansına ayarladığım telsizin sesini açtım ve frekanstan ilk anonsun geçmesini bekledim. Elbette yüz ifademi hafiften sertleştirerek... Telsizden sesler yükselmeye başladığında karşılaştığım genç kadını, Harbiye Cumhuriyet Parkı'nın kapısında çevirdim:

"Hanımefendi rutin GBT (Genel Bilgi Tarama) kontrolü, kimliğinizi alabilir miyim?" Sorumu sorduktan sonra, ciddi bir suratla telsizin sesini hafifçe kısıp, cep telefonunu çıkarttım. O sırada karşımdaki kadın, aceleyle çantasındaki kimliği aramaya başladı. Memnuniyetsiz bakışlarım, telaşına telaş katmıştı. Kısa bir süre sonra bulduğu kimliği uzatarak beklemeye başladı. Neler yapacağımı seyrediyordu. Sözde telefonla konuşuyor, kontrol edilmesi için kimlik numarasını merkeze aktarıyordum. Kısa bir süre bekledim ve "Tamam" diyerek telefonu kapattım. Sarı saçlı kadına kimliğini uzattığımda gülümseyerek "Temiz miyim polis bey?" dedi. Cevabım sadece "Buyrun" oldu. Kimliğini aldıktan sonra yoluna devam etti. Kimlik sorduğum hanımefendi diyaloğumuz boyunca, bana kimlik sormadı. Hırsızlık şüphelisi de olabilirdim, takıntılı bir sapkın da... Bir dolandırıcı olma ihtimalim de vardı.

ÇATIK KAŞ, SİGARA BIRAKTIRDI!

Beyoğlu'na doğru yola koyulduğumda, adreslere operasyon yapacak kadar olmasa da deneyim sahibi olmuştum. Polisler, her ne kadar geçmişe oranla pozitif değişimler gösterse de, sert mizaç ve tavırları insanların üzerinde baskı ve tedirginlik oluşturuyor. Mesleki gereklilik sonucunda, karşılarındaki kişi veya kişilerin korku duygusunu artırıyorlar. Sahte polislerin en büyük sırrı, bu bilgi... Tedirginlik yok! Ellerini titretmiyor, heyecandan uzak duruyorlar. Soğukkanlı olmak, bu işin en önemli püf noktası... Karşılarındaki insanların üzerinde baskı oluşturmak için sertlikten ve katılıktan asla taviz vermiyorlar. Bu tavrı takındıklarında, hedeflerine ulaşmak onlar için çocuk oyuncağı gibi bir şey... O havayı yakalayabilmenin önem ve anlamını, Mecidiyeköy'de 20 yaşlarında bir üniversite öğrencisini çevirdiğimde fark ettim. Tabir uygunsa transa girdim, artık gerçek bir sahte polistim. Ve yeni hedefimi gözüme kestirdim. Bana doğru yürümekte olan o öğrenciye "Genç!" diye seslendim. Telsizle işaret ederek yanıma çağırdım. "Kimliğini ver bakalım. Kontrol yapalım" dedikten sonra ehliyetini aldım. Sigarasını tüttürmeye başladığında kafamı kaldırdım. Kaşlarım çatıktı. Anladı; yarım sigarasını içmeyi bıraktı. Sağ avucunun içerisine alarak yere doğru indirdi. Kısa süre sonra da attı. Sözde kontrolden sonra ehliyetini teslim ettim ve uzaklaştı. O da bana hiç soru sormadı.

ÖNCE SEN GÖSTER KİMLİĞİNİ!

Beşiktaş Ihlamurdere Caddesi'nden Fulya istikametine doğru yaya olarak ilerlerken, önceki deneyimlerimden gelen güçle karşı kaldırımda yürüyen, 30- 35 yaşlarındaki birine seslendim:

"Uygulama yapıyoruz beyefendi, kimliğinizi alalım!" İnsan nereden bilebilir ki, "Seslenmez olaydım!" diyeceğini... Durdurduğum kişinin kaşları çatık, tavırları ise netti. Gözleri adeta, 'Seni beğenmedim' diyordu. "Tamam. Kimliğinizi göreyim" dedi. "Versene kardeşim kimliğini. Herkese kimlik mi göstereceğiz?" çıkışım gerginliği tırmandırırken, o hızla cep telefonunu çıkardı. "Resmi ekip aracı gelsin!" dedi ve adımlarını yavaş yavaş geriye doğru atarken 155'i çevirdi.

Telefonu kulağına götürdü. Emniyette adımıza dosya açılmasına ramak kalmıştı ki gerçeği anlattık. Telefonunu indirip kapattı, hâlâ şüpheli bakışları üzerimizdeydi, inandıramadık. Son çare basın kartımızı gösterdik, kartvizitimizi verdik yine de olmadı. "Nereden bileyim?" diyerek tekrar 155'i aramaya yeltendi. "Yahu dur kardeşim! Gir Google'a, yaz adımızı görürsün" dedik de ikna ettik, sağ olsun Google! Girdi baktı ve inandı. Önce derdimizi anlattık, sonra da sorduk:

"Nereden geliyor bu tecrübe?" Anlattı: "Benim ağabeyimi Beyoğlu'nda bir mekandan çıkarken gözaltına aldılar. Araca bindirerek paralarına el koydular. Sonradan öğrendik ki, o adamlar polis değilmiş."

ŞİŞLİ SINIFI GEÇTİ

Sahte polis vakalarının sık yaşandığı Şişli'de belli ki insanlar bu konuda bilgi sahibiydi. Bu bölgede üç kişi ile benzer diyaloglar yaşadık, ben kimlik sorunca onlar da benim polis kimliğimi sordu. Bir kişi, Orman ve Su İşleri Bakanlığı'nda çalıştığını söyledi. Kartını cebinden çıkarttı ve son derece kibar bir üslup ile "Polis kimliğinizi görebilir miyim?" dedi. "Yanımda yok, araçta kaldı" cevabını aldığında, aklında oluşan soru işaretleri irileşmeye başlamıştı. "Tek başına kontrol olmuyor bildiğim kadarıyla" diyerek o da polisi aramaya kalktı. Durumu açıkladık. "Bu işler ne kadar çok vatandaşlara duyurulursa o kadar azalır" diyerek yanımızdan ayrıldı. Telsizi, tam 50 kişiyi çevirdikten sonra kapattım. Sadece yedi kişi polis kimliği göstermemi istedi. Diğer 43 kişi, sanki kelepçeleri takıp "Haydi! Emniyete gidiyoruz" desem itiraz etmeden benimle araca binmeye hazır gibi duruyordu. Peki bu kadar kolay mı? Evet, bir telsiz ve biraz oyunla maalesef öyle. Bize düşen, gerekli mesajı sizlere aktarmak: Siz siz olun, sokakta yolunuzu kesen, kapınızı çalan her telsizliyi polis zannetmeyin!
SON VİDEO HABER

Kassam, İsrail askerlerini araçlarıyla birlikte imha etti

Haber Ara