Başörtüsü mutabakatı darbe davaları ve referandumun meyvesi

Ilıcak, “Bu derin yapılar Türkiye’deki etkilerini sürdürmeye devam etselerdi, perşembe günü ortaya çıkan tabloyla karşılaşmayacaktık. Türkiye’de bir yandan askeri vesayetin bir yandan da yargı vesayetinin sona ermesi sayesinde milletvekilleri Meclis’e başörtülü girebildi. Tabii bunun arka planında da AK Parti’nin mücadelesi, tavrı ve siyasi iradesi var.” dedi.

1999 yılında Meclis’te yaşananların arkasında askeri vesayetin olduğunu belirten Ilıcak, şöyle devam etti: “Ben şunu söyleyemem; Kemal Kılıçdaroğlu, Ecevit’ten daha demokratik bir zihniyete sahip. Hepimiz biliyoruz ki, Ecevit inançlara saygılı bir laiklik görüşünü savunuyordu. Ama o gün çıkıp ‘bu kadına haddini bildiriniz’ diyebildi ve DSP’li milletvekilleri de ‘dışarı, dışarı’ diye bağırdılar. Aslında orada arka planda asker vardı. Askerin tavrı ve tehdidi vardı. Başörtülü Merve Kavakçı eğer yemin etse Genel Kurul toplantısına katılsa, darbe yapmakla tehdit ediyorlardı. Arka planda askeri yatıştırma, askerin müdahalesini önleme kaygısı vardı.”

Nazlı Ilıcak, 2010 referandumunun ise yargı vesayetini ortadan kaldırdığını dile getirdi. Danıştay ve Anayasa Mahkemesi’nin başörtüsü konusunda verdiği kararların incelenmesini isteyen Ilıcak, şöyle devam etti: “Anayasa Mahkemesi, 2008’deki Anayasa değişikliğini nasıl iptal etti? Başörtüsü düzenlemeleri Danıştay’dan kaç kere geri döndü? Dolayısıyla 2010 Referandumu’ndan sonra halkın ortaya koyduğu irade ile HSYK’nın da tabandan gelen doğrudan hâkim ve savcılarını seçtiği kişilerden oluşması ile yargı üzerindeki bu askeri vesayet ya da yüksek yargının vesayeti ortadan kalktı. “ ifadelerini kullandı.

TUĞBA MEZARARKALI / Zaman