TIMETURK / HABER MERKEZİ
Ahmet Kekeç'in yazısı ise şöyle;
Ömer Bey yetmiyormuş gibi bir de Mehmet Bey çıktı
Ağzı bozuk teorisyen Ömer Laçiner, Kabataş’taki saldırıyla ilgili olarak önce görüntü olduğuna inanmadığını yazdı, “görüntü yoksa saldırı da yoktur” demeye getirdi... “Nedir bu görüntü merakınız Ömer Bey?” çıkışıyla karşılaşınca da, “Ben o yazımda varsa failler yakalansın, yazık mağdureye demeye çalışmıştım” diyerek, usta bir zeytinyağı olduğunu kanıtladı.
Bunu yaparken de, bozuk Türkçesiyle bir kamyon teorik laf etti...
Efendim, mesele “bir algıla(t)ma politikası ve onun tipik temsilcisi Bay Ahmet Kekeç”miş...
İyi de Bay Ömer Laçiner, “Görüntü olduğuna inanmıyorum” düşüncesini, “Varsa failler yakalansın, yazık mağdureye” şeklinde algıla(t)manızı (“kıvırtmanızı” demek istemiyorum, ismim Ömer Laçiner olsaydı böyle derdim) ne yapacağız?
Bir harfi parantez içine aldığınızda, bir şey söylemiş olmuyorsunuz.
Sadece bir harfi parantez içine almış oluyorsunuz...
İşte ben de aynı harfi (“t” harfini) parantez içine aldım.
Bir şey değişmedi.
Durumunuz kötüydü.
Hâlâ kötü...
Söylediğim şey çok açık, çok net, çok basit: Bir hanımefendi, bir beyanda bulunuyor, “saldırıya uğradığını” söylüyor.
İnanırsınız ya da inanmazsınız.
Normal bir insan, iki şıktan birini seçer...
Siz inanmamakla kalmadınız, bir de “görüntü” istediniz.
Başkasının “düşmüşlüne” yönelik merak, çirkin bir “tecessüse” işaret eder Bay Laçiner.
Hiçbir insani ve medeni ölçü, bunu kabul etmez.
Pornografik bir meraktır bu.
Kötüdür.
Çirkindir.
Bunu hatırlattığım için, tarafınızdan hakarete ve istiskale uğradım.
Belki de, “üslubu beyan ayniyle insandır” sözüne en son muhatap olacak kişisiniz ama kutsal “Gez isyanı”na atfettiğiniz “masuniyet” ölçüsüz bir hırçınlığa itti sizi.
Hem ağzınızı, hem ahlakınızı bozdunuz.
Çok ayıp ettiniz.
Bu ayıbınıza entelektüel destek de buldunuz.
Zaten apartta bekliyorlarmış...
Mesela Mehmet Bekaroğlu, ağzı kulaklarında, terbiye sınırlarını zorlayan, hayli zorlayan yazınızı Twitter’dan “takipçileri”yle paylaştı ve kim bilir hangi “karın ağrısını” dindirmiş oldu.
Mehmet Bekaroğlu da tecessüsün kötü bir şey olduğunu bilir...
Bilmez olur mu hiç!
Hakaretin, istiskalin, yalan söylemenin hangi “düşük ruh haletine” işaret ettiğini...
Medeni bir insanın, önce medeni ölçüleri temellük etmesi gerektiğini...
Bilir ama bilmek (ortada Ahmet Kekeç’e çakmak gibi kutsal bir iş olduğu için) işine gelmiyor.
Madem Mehmet Bey ve Bay Laçiner bir “tencere-kapak” durumu oluşturdular, içimde ukde kalmasın:
Mehmet Bey’imiz, fi tarihinde, yanlış hatırlamıyorsam askerlerin sivil mahkemelerde yargılanabilmelerini sağlayan ve CHP’lilerin “gece yarısı yasası” dedikleri yasa değişikliği hakkında, Sabih Kanadoğlu’yla paralel düşen bir açıklama yapmıştı.
İki açıklama arasındaki “paralelliğe” dikkat çeken bir yazı yazdım.
Herhangi bir yorumda bulunmadım...
Ertesi gün Mehmet Bey aradı, “durumun öyle olmadığını”, açıklamasının bir internet sitesi tarafından çarpıtılarak yayınlandığını söyledi. Sonra da, yazımın sonuna bir not düşerek durumu düzeltip düzeltemeyeceğimi sordu.
Hiç düşünmeden, “Hay hay hocam” dedim, “Elbette düzeltirim. Sizin beyanınız esastır benim için...”
Bu arada hal hatır sorduk, karşılıklı iyi niyet temennisinde bulunduk, hatta şakalaştık ve telefonu kapattık.
Durumun Mehmet Bey’in yansıttığı gibi olmadığını bile bile, istediği düzeltmeyi yaptım.
İki gün sonra baktım, bazı internet sitelerinde, “Mehmet Bekaroğlu’ndan Ahmet Kekeç’e zehir zemberek sözler” diye bir yazı...
Mehmet Bey’imiz, sanki iki gün önce hal hatır soran, şakalaşan, dertleşen, iyi niyet dileklerini sunan kendisi değilmiş gibi, saydırdıkça saydırıyor.
Ben bir “hatır”dan baktığımız sanıyordum ama Mehmet Bey’in içinde başka duygular, başka dürtüler, başka hesaplar varmış.
Nedir içindekiler, bilmiyorum... Kaç yıl geçti, hâlâ bir tahminde bulunamıyorum... Derdi büyük olmalı.
Benzeri bir hareketi Şamil Tayyar’a da yapmıştı ama çok ağır bir cevap almıştı.
Ben öyle yapmadım. Sustum... “Çok ayıp ettiniz hocam” demeyi bile zül addettim.
Susmakla iyi etmemişim...
Terbiyesizlik edene “terbiyesizlik ediyorsun”, iki yüzlü davranana “iki yüzlü davranıyorsun” demek gerekiyormuş. Bu dilden anlarlarmış.
Star gazetesi yazarı Ahmet Kekeç'in yazısı üzerine Mehmet Bekaroğlu, sosyal medyada şu paylaşımlarda bulundu;