Dolar

34,8685

Euro

36,6367

Altın

3.019,87

Bist

10.022,94

Güler: Kimse çözüm sürecini bahane etmesin

İçişleri Bakanı Muammer Güler, çözüm sürecine ilişkin olarak, 'Bu süreci bahane ederek kimse bizden kanunsuz eylemlere, şiddet eylemlerine, teröre müsamaha içinde olmamızı beklemesin' dedi. Güler, süreci baltalayanın, bu işin altında kalacağını ifade etti.

12 Yıl Önce Güncellendi

2013-09-14 19:46:16

Güler: Kimse çözüm sürecini bahane etmesin

AA'nın haberine göre; Güler, çeşitli ziyaretlerde bulunmak üzere geldiği Gaziantep'te havaalanında Vali Erdal Ata, Büyükşehir Belediye Başkanı Asım Güzelbey, AK Parti Gaziantep milletvekilleriHalil Mazıcıoğlu ve Derya Bakbak tarafından karşılandı. Valiliği ziyaret eden Güler, vali olarak 6 yıldan fazla görev yaptığı Gaziantep'te olmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Hafta başında eğitim öğretim yılının başlayacağını anımsatan Güler, öğretmenlere, öğrencilere ve ailelerine başarı diledi.

Bakan Güler, konuşmasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. "Uluslararası Af Örgütü'nün, Türkiye'ye biber gazı ve zırhlı araç satmayın uyarısında bulunduğu" yönündeki bir soru üzerine Güler, şunları söyledi:
"Uluslararası kuruluşların bu konuda ne düşündüğünü bilmem. Ama biz ülkemizin egemenlik hakları çerçevesinde, ülkemizin huzuru ve güvenliği için her türlü kanunun verdiği yetkileri tamamıyla kullanırız. Türkiye hukuk devleti, Türkiye demokratik bir ülke. Türkiye'de çoğulcu parlamenter rejimin bütün argümanları işletiliyor. Özgürlükler başkalarının özgürlüklerini engellemediği ve kanunda öngörülen sınırlamaları da aşmadığı sürece herkes için her yerde serbesttir. Ancak kanunsuz gösterileri aynı seviyede tutmak ve aynı şekilde göstermek de hatalıdır. Gösteri başka, kanunsuz gösteri başka."
Türkiye'nin, Avrupa Birliği standartlarını, her türlü özgürlükleri de gözeterek uyguladığını ifade eden Güler, şöyle devam etti:
"Ayrıca 11 yıllık AK Parti hükümetleri döneminde özgürlüklerin nereye geldiği, demokratik hakların kullanımının ne kadar çok geliştirildiği malumunuzdur. Şimdi şunu ayırmak lazım. Polisin zor kullanma gücü, biber gazı bunların bir argümanıdır. Zırhlı araç bunun bir argümanıdır. Bugün Avrupa'daki bir çok ülkede, Avrupa Birliği'nin ülkeleri arasında polisin önleyici yetkileri karşılaştırıldığında en az önleyici yetkinin Türkiye'deki güvenlik güçlerinde olduğunu görüyoruz. Bunu mukayeseli olarak yaptığımız tespitlerde de gördük. Aslında şu anda Türkiye'de gerekli olan, polisin önleme yetkileri konusundaki önleyici kolluk yetkilerindeki yeniden düzenlemelere de ihtiyaç var. Biz Avrupa Birliği'nde bunları görüyoruz. Önemli olan polisi zor kullanma seviyesine getirmeden, kuvvet kullanma seviyesine getirmeden bu toplantıları, bu gösteri yürüyüşlerini yapabilmektir.
Ancak polise son zamanlarda da olduğu gibi kanuni gösteriler adı altında taşla, sopayla, molotof kokteyliyle, havai fişeklerle, sis bombalarıyla, bilyelerle, sapanlarla yapılan saldırıları da görmezden gelmek, işte asıl sorun buradadır. Bence Uluslararası Af Örgütü herhalde kanuni gösterilerle, toplantılarla, kanunsuz gösteriler arasındaki farkı gözetmemiş burada. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin de bu konudakararları var. Ama serbest ticaret kuralları içerisinde biz biber gazını da kullanılması gereken yerde kullanırız. Polisimizin fiziki imkanlarını elbette ki güçlendiririz. Bu hükümet meselesi değildir, bu devletin işidir. Kolluk devletin emrindeki kolluktur, bugün de yarın da hangi hükümet olursa olsun bu güvenlik işini, hem önleyici kolluk hem adli polis olarak yerine getirmeye devam edecektir. Toplumun huzuru ve güvenliği için bu kuruluşun güçlü şekilde görev yapması, insanların can, mal, ırz ve tasarruf emniyetini sağlamak bakımından zorunludur."
Vatandaşların can, mal, ırz ve tasarruf emniyetinin devletin güvencesi altında olduğunu vurgulayan Güler, belirtilen endişeleri kendisinin de bildiğini söyledi.

Bir hukuk devleti olan Türkiye'de hiç bir şeyin gizli kalmayacağını dile getiren Güler, "Polisin zor kullanma konusunda kanuni sınırları aşmaması elbette ki aslolandır. Bu konuda yanlışuygulamalar varsa onların da gereği yapılır. Türkiye hukuk devletidir. Hep ifade ettim, hiçbir şey gizli kalmaz, hiçbir şey cezasız kalmaz. Yapılan yanlışlıkların hepsi incelenir, araştırılır, ama bütün bu görüntüler içerisinde polisi güçsüz kılacak, kanunsuz eylemleri meşrulaştıracak yaklaşımları da kabul etmemiz asla mümkün değildir. Bunun böylece bilinmesini kamuoyundan istirham ediyoruz" diye konuştu.

AHMET ATAKAN'IN ÖLÜMÜ
Bakan Güler, bir başka gazetecinin CHP Hatay Milletvekili Refik Eryılmaz'ın, Ahmet Atakan'ın ölümüyle ilgili savcılığa suç duyurusunda bulunması ve BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın, geri çekilme konusundaki açıklamalarının hatırlatılması üzerine, yüksekten düşme sonucunda hayatını kaybeden Ahmet Atakan için üzüntülerini ifade ettiğini söyledi.
Olayın bütün yönleriyle araştırıldığını kaydeden Güler, şöyle konuştu:
"Maalesef ülkemizin bazı yerlerinde bir takım provakasyonlarla insanlar karşı karşıya getirilmek, şiddet yaygınlaştırılmak isteniyor. Bunların takibindeyiz, farkındayız. Vatandaşlarımızın sağduyusuyla başarılı olmayacaklarını da biliyoruz. Bu konuda iddiası olanlar bütün iddialarını adliyeye, ilgili yetkili kurumlara gönderirler ama biz olayın hemen akabinde yapılan talihsiz beyanların nasıl da hemen tekzip edildiğini, yalanlandığını, bizzat kendileri tarafından yalanlanmak zorunda kaldığını gördük. Kimse acele etmesin, sabırlı olalım. Önyargılarla ve maalesef toplumda gerginliği tırmandıracak sorumsuz beyanlarla işi tırmandırmayalım. Zaten yargı her türlü delili değerlendirir. İddia edilen deliller de değerlendirilir, hiçbir olayın üstü örtülmez, örtülemez. Bu konuda biz gerçeklerin bütün yönleriyle açığa çıkması konusunda da elimizden gelen desteği veririz."
"Süreci bahane ederek kimse bizden kanunsuz eylemlere, şiddet eylemlerine, teröre müsamaha içinde olmamızı beklemesin"
Bölge insanının çözüm sürecine destek verdiğini, verilen mesajı da hükümet ve devlet olarak aldıklarını kaydeden Güler, siyasi partilerin de mesajı aynı şekilde aldıklarına inandıklarını ifade etti.
"Biz milli birlik ve kardeşlikten bahsederken birilerinin terörü ve şiddeti meşrulaştırma çabalarını görüyoruz" diyen Güler, bunun ise üzüntü verici olduğunu ve kimseye bir şey kazandırmayacağını kaydetti.
Çözüm sürecinin milletin huzuru, birlik ve kardeşliği için gerekli olduğunun altını çizen Güler, konuyu sadece Güneydoğu ve belli bir etnik gruba yönelik değil, Türkiye'nin tümünü kapsayacak şekilde gördüklerini anlattı.
Türkiye'deki demokratik standartları, hak ve özgürlüklerin kullanımını, kişilerin kendilerini ifade etme anlamındaki özgürlüklerini daha da genişletecek bir demokratikleşme paketi üzerinde çalıştıklarını aktaran Güler, "Bizim gayemiz, Türkiye'deki demokratik standartları yükseltmektir: AK Parti hükümetlerinin son 11 yılda her alanda getirdiği yeni düzenlemeler ve bunun toplumsal değişme anlamındaki görüntülerini hepiniz biliyorsunuz. 11 sene önce, 15 sene önce, 20 sene önce bırakın konuşulmasını, hayal dahi edilemeyecek bir çok konunun bugün hayata geçmiş olmasını herkes görüyor ama Türkiye daha ötesini hakediyor" diye konuştu.

Türkiye'nin bir hukuk devleti olduğunu ve kanunsuz eylemlere göz yummayacaklarını vurgulayan Güler, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu süreci bahane ederek kimse bizden kanunsuz eylemlere, şiddet eylemlerine, teröre müsamaha içinde olmamızı beklemesin. Bunu da tekrar burada ifade ediyorum. Bir alternatif yapılanma içerisinde olan, bu gayretler içinde olanları da biliyoruz, ama terörle, şiddetle hiç kimse hiçbir talebini gerçekleştiremez. Bunun meşru zemini siyasettir. Bunun platformu siyaset alanıdır. Yeri Türkiye Büyük Millet Meclisi'dir. Argümanları siyasi partilerdir ve konuşularak Türk toplumuna taleplerini, şiddet ve teröre başvurmadan anlatarak bir çok şey gerçekleştirilebilir. Bunu herkesin yakından bildiğine inanıyoruz. Bizim de temel yaklaşımımız budur."

Süreci baltalayanın, bu işin altında kalacağını ifade eden Güler, sözlerini şöyle tamamladı:
"Bölge halkının verdiği desteği, bu konudaki taleplerini de herkes bilmektedir. Ben bu bölgenin milletvekiliyim. Bu kentte 6 yıldan fazla süreyle valilik yaptım. Bu bölgeyi çok iyi tanıyorum. Mardin milletvekili olarak da o bölge insanının bu dönem içerisindeki mutluluğunu, o bölgedeki hareketliği, turizm hareketliliğini, bunun sanayiye yansımasını, iş, aş ve katma değer yaratma konusundaki etkilerini biliyoruz. Bunun değerini de herkesin bilmesini istiyoruz. Yoksa Türkiye Cumhuriyeti Devleti hem içeride hem dışarıda egemenliğini sürdürecek güce de sahiptir. Ama şiddetle veya güvenlik politikalarıyla bunların sürdürülebilir olmadığını gördüğümüz için böyle bir süreçle biz bu konuyu ilelebet Türkiye'nin gündeminden çıkaracak bir yaklaşım içindeyiz. Vatandaşlarımızın da bu konuda verdiği desteği biliyoruz."

Haber Ara