Çinli direnişçi hakkında Başbakan'a mektup
Çin uyruklu sığınmacı Yusuf (Bo Wang)’ın ölüm tehlikesi altında olduğu ülkesine zorla geri gönderilmesi hakkında MAZLUMDER İstanbul Şubesi, Başbakan Erdoğan'a mektup gönderdi.
12 Yıl Önce Güncellendi
2013-09-13 12:50:23
MAZLUMDER’e başvuran Çin uyruklu sığınmacı Yusuf (Bo Wang)’ın eşi S.İ.’nin müracaatı üzerine hukuki yardım yapılmış, yapılması gerekenler hakkında bilgi verilmiş, ayrıca dava açılması için eşinin vekaletname çıkartarak yargı yoluna başvurması tavsiye edilmiş; Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’ne başvurusu yaptırılmıştır. Ancak, daha sonra eşi Yusuf’un sınır dışı edilmiş olduğunu bildirmesi üzerine, benzer örneklerin yaşanmaması, sorumlular hakkında inceleme başlatılması ve Yusuf’un akıbetinin araştırılması için Başbakanlığa ve ilgili yerlere mektup gönderilmiştir. Söz konusu mektubun tam metni aşağıdadır.
MAZLUMDER İstanbul Şubesi
09.09.2013/İstanbul
T.C. BAŞBAKANLIK MAKAMINA
Sayı:
Konu: Çin uyruklu sığınmacı Yusuf (Bo Wang)’ın ölüm tehlikesi altında olduğu ülkesine zorla geri gönderilmesi
Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN;
Başbakan
Sayın Başbakanım,
Ülkemiz, dünyanın farklı coğrafyalarından, özelliklede insan hakları bakımından sorunlu olan yönetimlerden, savaş ve çatışma bölgelerinden, zulümlerden kaçarak evlerini ve ülkelerini terk edip ülkemize sığınan mültecilere kucak açmakta ve ev sahipliği yapmaktadır.
Son yıllarda Türkiye’de yaşayan mültecilerin hukuki sorunlarının giderek daha kolay çözülmesi, Yabancılar Ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun kabulüyle bu konudaki yasal eksikliklerin giderilmeye çalışılması, sığınmacıların zulüm altında bulunduğu yere geri gönderme vakalarının giderek azalması, ülkemize sığınan başta Suriyeli mülteciler olmak üzere yüz binlerce insana geçici de olsa sığınma hakkı tanıması gibi sığınmacıların hayatını kolaylaştıran ve iyileştiren çalışmalar nedeniyle öncelikle teşekkür ederiz.
Öncelikle, sığınmacı ve mültecilerle ilgili, zulüm tehlikesi altında bulundukları yere zorla geri gönderilmemelerini ifade eden “geri göndermeme” prensibinin uygulanması çok önemli olup mülteciler için hayat-memat meselesi olduğunu belirtmek istiyoruz. Bu noktada, ülkesinde siyasi, dini veya diğer nedenlerle zulüm gören ve ülkesini terk ederek Türkiye’ye sığınan mülteciler için hassas olduğunuzu, bu konuya son derece duyarlı yaklaştığınızı biliyoruz.
Türkiye’nin mülteci mevzuatı (1951 tarihli Mültecilerin Hukuki Durumuna İlişkin Cenevre Sözleşmesi 33. Maddesi, Avrupa İnsan Haklan Sözleşmesi'nin 3. Maddesi, BM İşkenceye Karşı Sözleşme’nin 3. Maddesi, BM Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi'nin 7. Maddesi, 1994/6169 sayılı iltica-sığınma yönetmeliği 29. maddesi vs.) sığınmacıların işkenceye maruz kalabileceği, hayatlarının ve özgürlüklerinin tehlike altında olacağı yere gönderilmesini kesin olarak yasaklamaktadır.
Ancak, eskiye oranla azalmış olsa da, sığınmacıların zulüm görebilecekleri yere zorla gönderilmeleri olayları maalesef yaşanmaya devam etmektedir.
Sayın Başbakanım,
MAZLUMDER’e yapılan müracaat üzerine; Türkiye’de sığınma talep eden ve Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’ne başvuran Çin Halk Cumhuriyeti vatandaşı, 25 Haziran 1988 - Henan doğumlu Bo Wang (Yusuf)’un, sığınma talebinin reddedildiği ve maalesef zulüm göreceği ülkesi Çin’e gönderildiği öğrenilmiştir.
Türk vatandaşı eşinin müracaatı üzerine verilen bilgilere göre;
1988 doğumlu Bo Wang Müslüman olduktan sonra Yusuf ismini almış, Arapça öğrenmek için Libya’ya gitmiş, Libya’da ve daha sonra Suriye’de direnişe destek vermiş; Suriye’de Özgür Suriye Ordusuna katılmış, bu sırada görüntüleri internet ve gazetelerde yer almıştır. Görüntülerde, Suriye’nin demokratikleşmesi ve insan hakları için mücadele ettiklerini açıklamakta, Çin Hükümeti’ni Suriye’ye silah satmaktan ve yardım etmekten vazgeçmeye çağırmaktadır.
Bu görüntülerin internetten yayılması ve Çin’de bulunan ailesine ağır baskılar yapıldığını öğrenmesi üzerine baskıların hafiflemesi için Suriye’den ayrılarak güvenli olduğunu düşündüğü Türkiye’ye gelerek sığınma talebinde bulunmuştur. Bilecik iline gönderilmesi üzerine Bilecik Emniyet Müdürlüğü’ne bir dilekçe vererek yaşadıklarını anlatmış ve babasından aldığı bilgiyle Çin Hükümetinin kendisini aradığını, hapsedeceğini belki de öldüreceğini söylediğini aktarmış; Türkiye’den ve Birleşmiş Milletlerden (UNHCR) koruma talep etmiştir.
Bu sırada Türk vatandaşı S.İ. ile tanışmış, ancak Çin Konsolosluğunun belge vermemesi nedeniyle resmi nikah işlemlerini tamamlayamamışlardır.
Bilecik’te ikamet eden ve düzenli olarak yabancılar polisine imza veren Yusuf Bo Wang 16 Ağustos 2013 günü gözaltına alınmıştır. Eşinin verdiği bilgilere göre 22 Ağustos 2013 akşamı telefonla kendisini arayan Yusuf, havaalanında olduğunu ve Çin’e gönderilmek istendiği bilgisini vermiştir. Havaalanına giderek eşiyle görüşmek istemiş ve THY’nin 23.08.2013 tarihli saat 00.30 hareket saatli TK 0020 sefer sayılı İstanbul – Pekin uçağıyla Çin’e gönderildiğine şahit olmuştur. Eşi Bayan S.İ., Yusuf’un seyahat bilgilerini Çin’deki ailesine ulaştırmış ancak Pekin’de Yusuf’u havaalanında karşılamak isteyen babası kendisini görememiştir. O günden bu yana eşinden haber alamayan ve endişe içinde bekleyen S.İ., eşinin akıbeti hakkında hiçbir bilgi alamadığı için derneğimize müracaat etmiştir.
Yusuf Bo Wang’ın belgeleri incelendiğinde ve Bilecik Emniyet Müdürlüğü’ne verdiği dilekçelere bakıldığında, Suriye’deki direnişe bizzat katıldığından Çin Hükümeti’nin çok rahatsız olduğunu, arkadaşlarının ve ailesin sorgulandığını, Çin’e geri dönerse hapse atılacağını ve belki de öldürüleceğini belirterek Türkiye’den ve BM’den yardım istemiş hukuki koruma talep etmiştir. 16.08.2013 tarihli tutanakla, sığınmacı statüsü ve ikincil koruma (insani mülahazalar) nedeniyle ikamet başvurusu reddedildiği, ardından adeta yangından mal kaçırırcasına, ülkesine gönderildiği anlaşılmaktadır. Türkiye’deki eşi ve Çin’deki ailesi o tarihten beri kendisinden haber alamamaktadır.
Mültecilere ilişkin hukuki ve fiili sorunların giderek azaldığı, yasal düzenlemelerin yapıldığı, yüz binlerce mülteciye ev sahipliği yapıldığı bir dönemde, Türkiye’ye sığınan Yusuf Bo Wang’ın ölüm ve işkence tehlikesi altında bulunduğu ülkesine gönderilmesi feci bir olaydır.
Sığınmacıların ölüm tehlikesi altında bulundukları yerlere gönderilmemesi insani, İslami, ahlaki ve hukuki bir ilkedir. Tarihsel örneklerden de bilindiği gibi dini veya siyasi nedenlerle sığınanlar, hayatlarının tehlike altında olduğu yere geri gönderilmezler. Mevcut yasal düzenlemelere ve Türkiye’nin taraf olduğu insan hakları sözleşmelerine göre sığınmacılar zorla geri gönderilemezler. 1999 yılında Demirel-Ecevit döneminde Türkiye’nin Özbekistan’a gönderdiği iki Özbek mülteci nedeniyle Türkiye AİHM önünde insan hakları ihlali nedeniyle mahkum olması ülkemiz için kötü örneklerden birisi olmuştur.
2012 yılı Mart ayında Kazakistanlı Samat Amerhanov’un Sakarya ilinde sığınmacı iken ülkesine teslim edilmesi; bundan yaklaşık 10 gün sonra da, Kazakistanlı Arman Batyrkhairov’un Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi’nin “ülkesine iade edilemez” kararına rağmen, İstanbul Yabancılar Şube polisi tarafından Kazakistan’a gizlice teslim edilmesi bu konudaki feci örneklerin yaşandığını göstermekte ve endişelerimizi arttırmaktadır. Hukuka aykırı işlem yapan, sığınmacıların ölüme gitmesine ve mağduriyetlere neden olanlar hakkında, maalesef hiçbir soruşturma açılmaması bu konuda yeni mağduriyetlere yol açmaktadır.
Yusuf’un sığınma başvurusunda, Çin’e gönderilmesi halinde işkence, hapis ve ölüm cezasıyla karşılaşabileceğini yazılı olarak ısrarla belirtmesine rağmen, Türkiye’de geçici olarak sığınmasının kabulü, insani mülahazalarla ikamet verilmesi veya güvenli üçüncü bir ülkeye gönderme imkânı varken Çin’e gönderilmesi çok ciddi mağduriyete neden olmuştur.
Sonuç olarak,
- Ülkemizden sığınma talep eden kişilere hassasiyetle yaklaşılması, ölüm veya işkence tehlikesi altında bulunabilecekleri yere zorla gönderilmemeleri konusunda dikkat edilmesi gerekli çalışmaların yapılmasını,
- Mağduriyete neden olanlar hakkında gerekli incelemenin yapılmasını,
- Ayrıca Çin’e gönderilen Yusuf Bo Wang’in akıbeti hakkında gerekli araştırmanın yapılmasını saygılarımızla arz ederiz.
Av. Abdulhalim YILMAZ
MAZLUMDER Genel Başkan Yardımcısı
Dağıtım:
TBMM İnsan Hakları Komisyonu
İçişleri Bakanlığı
Bilecik Valiliği
EŞİMİN İDAM EDİLECEĞİNİ BİLE BİLE NASIL TESLİM ETTİLER
Türkistan İslam Bülteni Haber Ajansı, Çinli Yusuf'un eşi Sultan Hanım’a ulaştı ve bir röportaj yapmış. İşte Yusuf'un eşinin aktardıkları...
SULTAN HANIM: Bir hafta nezarette kalan eşim Yusuf (Wang Hu) 22 Ağustos Perşembe günü akşam saatlerinde beni aradı ve “Beni gönderiyorlar, arabaya bindirdiler İstanbul’a götürüyorlar. Havaalanına gel benim eşyalarımı da havaalanına getir” dedi. Havaalanına gittiğim zaman yanında iki tane polis vardı. Her hafta imza atmaya gittiğimizde görüp tanıdığımız Bilecik Emniyet Müdürlüğü'nde görevli iki polis vardı yanında.
Birleşmiş Milletler yetkililerini aramaya çalıştım fakat Türk yetkililer bunun hesabını yaparak iadesini gece yarısı 00:30’da kaçırırcasına yaptı. Biliyorlar ki o saatte hiçbir kuruma ulaşamayacağız. Açıkçası Türk hükümetinin eşimi para karşılığı teslim ettiğini düşünüyorum. Bu kadar kolay bir şekilde göndermeleri benim bu iddiamı da bir nevi doğruluyor…
Polis memurları bana “Onun sınır dışı edileceğini belli etmiyoruz. Onu bir yolcu gibi uğurluyoruz. Merak etmeyin başına bir şey gelmesi pek mümkün değil” dediler. Beni aldattılar, yumuşak ve sakin tavırlarıyla eşimi idama gönderdiler…
Peki siz Türk Hükümetine, Çin’e iade edilirse idam edilir, zulüm görür, bir üçüncü devlete iade edilsin. Çin’e idam edileceğini bilerek teslim edilmesin diye belirtip resmi kurumlara dilekçe verdiniz mi? Bir üçüncü ülkeye niçin teslim edilmedi?
Bir üçüncü ülkeye niçin gönderilmedi bunu bilmiyorum. Ben resmi kurumlara defalarca dilekçe verdim. Eşim Çin’e iade edilirse idam edilecek diye belirttim. Fakat sesimizi duyan olmadı. Açıkçası iade beklemiyorduk. Türkiye bu iadeyi nasıl yapar idam edileceği bilinen bir ülkeye anlamış değiliz…
Avukatınız var mıydı?
Avukatımız yoktu. Mazlumder’in yönlendirdiği bir avukat vardı o da sadece bize izlenmesi gereken yol hakkında bilgi veriyordu.
Konuşmanızda Çin’e teslim edilirse öldürüleceğini bildirdim dediniz. Söz konusu bu dilekçeyi hangi makama verdiniz?
Bilecik Emniyet Müdürlüğü’ne verdim. Bir kez iltica başvurusu yaptık reddedildi. İkinci kez başvurduk biz de. Bir gece yarısı uçağa bindirdiler eşimi… Ertesi sabah saat 06:30’dan itibaren de eşimle irtibatım kesildi. Telefonu tamamen kapalı, kendisi de arayamıyor. Hemen ailesine haber verdim. Ailesi de araştırmaya başladı. Kaybedildikten birkaç gün sonra ailesi bana Çin polisinin kendilerini aradığını, “Merak etmeyin çocuğunuz bizim elimizde ve güvende” dediğini bildirdi. Ailesi nerde olduğu, akıbeti ve ne ile suçlandığı konusunda bilgi vermedi. Niçin bilgi vermiyor bunu da bilmiyorum.
Eşim Libya’da savaşmış bir mücahittir, Kaddafi’nin devrilmesi sırasında eşim de Libya’da bulunuyordu.
İstanbul Taksim’de şubesi bulunan BM’ye başvurdum, Birleşmiş Milletler yetkilisi “Bir insanın öldürülme riski varsa sınırdışı edilemez” dediler fakat eşimi öldürüleceğini bile bile Çin Hükümetine nasıl teslim ettiler anlayamadım. BM yetkilileri “Bir üçüncü ülkeye ancak teslim edilir” dedi. Açıkçası ben biraz da onların sözlerine güvendim.
Libyalı Müslüman arkadaşları da bu işin peşini bırakmıyor. Bulundukları ülkede Çin Konsolosluğu önünde eylem yapıyorlar.
SON VİDEO HABER
Haber Ara