Türkiye’de Suriye direnişine karşı belli çevrelerin nasıl bir kirlilik zemini oluşturduklarını görebilmek için geçtiğimiz hafta yaşanan Sultangazi Cemevi olayı çok öğretici oldu. 7 Eylül sabahı erken saatlerde gerçekleşen saldırı haberinin nasıl yansıtıldığına bakmak bu konuda kimin ne yapmaya çalıştığını net biçimde ortaya koymaya yetiyor.
Saldırı medyada geniş biçimde yer almış, hatta bu konuyla ilgili olarak Taraf gazetesinin 8 Eylül tarihli nüshasında haberi ele alış, daha doğrusu saptırış biçimini ‘haksozhaber’ sitesinde ele almıştık.
KLASİK SOL AJİTASYON
Konuya ilişkin olarak aynı gün TKP’nin ‘solhaber’ sitesinde yer alan “Suriyeli Alevi sığınmacıların kaldığı cemevine silahlı saldırı!” başlıklı haberin son bölümünde şunları okuduk:
Sultangazi Cemevi Şube Başkanı Zeynel Odabaş, konuya ilişkin soL'a yaptığı açıklamada şöyle konuştu:
“Ben dün gece saat 02.00 sularında şubeden çıkıp eve gittim, o esnada iki kişi cemevinin duvarından atlayarak silahla ateş etmeye çalışıyor, silah tutukluk yapıyor. Daha sonra orada bulunan ve gönüllü olarak gece nöbet tutan iki arkadaşımızla bir arbede yaşanıyor ve iki arkadaşımız yaralanıyor. Kamera görüntülerinden tespit ettik. Arkadaşlarımız hastaneye gittiler raporlarını aldılar ve karakola ifade vermeye gittiler. Biz bunun Alevi mültecilere yönelik bir saldırı girişimi olduğunu düşünüyoruz. Günlerdir yardım etmeye çalıştığımız Alevi mültecilere yönelik bir saldırının arkasında kim olduğunu bilmiyoruz ama bu duruma sessiz kalmayacağız.”
Odabaş saat 14.30’da konuyla ilgili bir basın açıklaması yapacaklarını belirtti.
Peki sonra ne olmuş? Gün içinde saldırganlar yakalanmış ve hiç de sanıldığı gibi eylemlerinin Suriyeli Alevilerin Cemevinde barındırılmasına yönelik olmadığı ortaya çıkmış. Daha ilginci ise Nusra’ya mal edilen saldırının faillerinden birinin MLKP’den sabıkalı bir kişi olması. Bu durumda saldırının adi bir vaka mı olduğu, yoksa “Nusra Alevilere saldırdı” dedirtmeye yönelik bir provokasyon mu olduğu tartışılabilir elbette!
DERSİMLİ YALANDA SINIR TANIMIYOR!
Aynı konuya 8 Eylül tarihli Milliyet de yer vermiş. Ne ilginçtir ki, Milliyet’in haberinde CHP Dersim milletvekili Hüseyin Aygün’ün olayı tümüyle aydınlatmış olduğunu, failleri tespit ettiğini ve hatta işi failleri ve destekçilerine küfretmeye kadar vardırdığını da okuyabiliyoruz:
“… EL NUSRA’NIN İŞİ
Saldırının ardından cemevine giden CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, olayın hükümetin Suriye politikalarının bir ürünü olduğunu öne sürerek, “Başbakan Erdoğan’ın şurekasının izlediği etnikçi mezhepçi politika neticede Türkiye’ye de yangını sıçratabilir. Bu mahallede olan saldırı da AKP’nin izlediği mezhepçi, ötekileştiren, nefret uyandıran politikalarının devamıdır” dedi. Aygün, twitter’dan da, “Bu gece sabaha karşı Gazi Karayolları Cemevine gelen silahlı iki kişi bir canı yaraladı ve cemevinin eşyalarını tahrip etti. AK itler veya beslemeleri El Nusra işi olan saldırıyı lanetliyoruz” diye yazdı.”
YALANDAN KİM ÖLMÜŞ!
‘kırmızıhaber’ adlı Alevi sitesinde aynı olay tahmin edileceği üzere çok daha canhıraş biçimde servis edilmiş, saldırganların Alevileri burada yaşatmayacaklarını söyledikleri iddia edilmiş. Evrensel’den aktarılan haberde şu satırlar yer almakta:
“…İstanbul/Evrensel - Suriye’den gelen Türkmen Alevilerin kaldığı Sultangazi Pir Sultan Abdal Cemevi sabaha karşı silahlı saldırıya uğradı. Saldırganlar kapıdaki bekçiyi ve Cemevi’nde ki görevliyi silahla vurmak isterken, Cemevi’nde kalan Suriyeli Alevilere de hakaretler ve küfürler etti.
ÖLDÜRMEK İÇİN ATEŞ ETTİLER
Gece saat 03.00 sıralarında Sultangazi Pir Sultan Abdal Cemevi önüne araba ile gelen kimliği belirsiz iki kişi bekçi Mehmet Ceylan’dan kapıyı açmasını istedi. Bekçi Mehmet Ceylan kapıyı açamayacağını söyleyince silah çekerek ateş eden saldırganlar, silahın üst üste tutukluk yapması üzerine kimseyi vuramadı. Daha sonra kapıdan atlayarak içeri zorla giren saldırganlar bekçi Mehmet Ceylan’ın kafasına silahla vurarak yaraladı. Cemevi’nde görevli olan bir kişinin daha kavga seslerini duyarak gelmesi üzerine saldırganlar kaçtı.
ALEVİLERİ BURADA YAŞATMAYACAĞIZ
Bekçi Mehmet Ceylan saldırganların içeri girdiği andan itibaren kendisine ve Suriye’den gelen Alevilere küfürler ve hakaretler savurduğunu dile getirdi. Saldırganlar Suriye’den gelen Alevilerin olduğu alana ulaşamazken sık sık “bu Alevileri burada yaşatmayacağız” tehditlerinde bulundular. Cemevi yetkilileri saldırının olduğu bölgede kayıt yapan kamera kayıtlarını emniyete verirken polis henüz saldırganların yakalandığına dair bir bilgi vermedi.”
ALEVİ-Şİİ DAYANIŞMASI
Aynı haberin İran çizgisindeki sitelerde de geniş yankı uyandırdığını, örneğin Abna sitesinde Sultangazi Cemevi başkanının konuyla ilgili yapacağı basın açıklaması duyurusunun vurgulandığını hatırlatalım. Bunu niye hatırlatma gereği duyuyoruz? Çünkü ilginç bir biçimde önce basın açıklaması yapılacağını duyuran tüm bu sitelerin bilahare dut yemiş bülbüle dönmüş olduklarını ifade etmek için!
KÜRT MİLLİYETÇİLERİ DE KORODA
PKK yanlısı Özgür Gündem 9 Eylül’de aynı konuyu “Planlı Bir Saldırı” başlığıyla haberleştirmiş. Haberde dikkat çeken nokta ise ESP’nin açıklamasına yer verilmiş olması. ESP’nin önemi ne? Saldırıyı gerçekleştirdiği iddiasıyla aynı gün yakalanan iki kişiden birinin bu örgütle bağlantılı çıkması. Haber şöyle bitiyor:
“…Suriyeli Alevi-Kürt sığınmacılara yapılan saldırılara tepkiler de geldi. ESP yaptığı açıklamada, Suriyeli Alevilerin misafir edildiği Sultangazi Cemevi’ne yönelik silahlı saldırı girişimini kınayarak, “Dayanışma içindeyiz” dedi. İstanbul Valiliği’nin emriyle sokağa atılan Suriyeli Alevilerin cemevine misafir olarak yerleştirildiğini hatırlatan ESP, “Saldırıyı gerçekleştiren saldırganlar kişisel husumet gibi göstermeye çalışarak asıl amacı gizlemek istediler. Oysa saldırının Suriyeli Alevilerin misafir edilmesinden sonra gerçekleştirilmiş olması planlı bir saldırı olduğunu gösteriyor” dedi.”
ALEVİ ÖRGÜTLERİNİN SURİYE DEKLARASYONU
Konuyu toparlamak için başa dönmekte fayda var. Saldırı haberi alınır alınmaz sarfedilen sözlerle ilgili olarak ilk anda gayrı ihtiyari bir takım sözler ifade edildiği, birilerinin araştırma fırsatı bulamadan tahminlerinden yola çıkarak bazı iddialarda bulunduğu söylenebilir ama birileri oturup pek çok kurum, kuruluş adına ortak bir bildiri yayınlıyorsa bu öylesine geçiştirilecek bir şey olarak görülemez. Bunun üzerinde durmak gerekir. İşte olayın sıcaklığıyla Alevi örgütleri adına aynı gün yayınlanan ortak bildiri.
BASINA VE KAMUOYUNA
Cuma’yı Cumartesi’ne bağlayan gece saat 03:05’de; Suriyeli Alevi misafirlerimizin kaldığı Sultangazi Pirsultan Abdal Cemevi’ne kimliği belirsiz kişiler tarafından silahlı bir saldırı gerçekleştirildi.
Bu saldırının asıl amacı Alevilerin, Suriyeli Alevi Misafirlere yapmaya çalıştıkları yardımı engellemeye yöneliktir. Türkiye Cumhuriyetinin Suriye Dış politikasının, yanlış ve tek yönlü tutumunun bir yansımasıdır.
Dün gece gerçekleştirilen saldırı, her kim yapmış olursa olsun tam da devletin bu politikaların sonucu olmuştur.
Halep’te Nusra’nın ve ÖSO’nun insanlık dışı saldırılarından kaçan Suriye Türkmen Alevileri, Türkiye’ye girdikten sonra, diğer sığınmacılarla aynı uygulamalara tabi tutularak, katilleri ile aynı kamplara yerleştirilmeye çalışılıyor.
Bu kamplardan ölüm korkusu ile kaçan Suriyeli Alevi kardeşlerimiz, İstanbul’a gelerek parklarda yaşamaya başlıyor. Devlet 3 bine yakın bu Canımızı görmüyor!
Alevi kurumları ve Aleviler konuyu öğrenir öğrenmez, bu canlarımıza yardımcı olmaya çalıştık/çalışıyoruz.
Suriye Alevilerinin birçok temel ihtiyacından önce, bu canlarımızın güvenlik taleplerinin önceliğini anlayan bizler, onları bu konuda yalnız bırakmak istemedik.
Başından beri bizim bu Alevi Canlarımıza yardım faaliyetimiz İstanbul Valiliğini ve birçok devlet kurumunu rahatsız etti. Ve bizim bunu yapamayacağımız defalarca söylediler. Ve canlarımızı kamplara yerleştirmeye kalktılar.
İşte bu politika ve idari yaklaşımlar, bu tür bir saldırıya fırsat yaratmıştır. Bu saldırının sonrasında İlçe Emniyet müdürlüğünün yaklaşımı ve ilgisizliği de bu tür saldırılarda ki pervasızlığı güçlendirmektedir. Ayrıca kafamızda çeşitli soru işaretleri de bırakmıştır!
Sultangazi Pirsultan Abdal Cemevi’nde İstanbul Alevi Koordinasyonu olarak, Suriyeli Alevi Canlarımıza yapmaya çalıştığımız bu yardım faaliyeti birilerini rahatsız etmiştir. Biz bu saldırının, polisin elinde görüntüleri olan faallerinin bir an önce yakalanarak, saldırının arkasındakilerin ortaya çıkarılmasını istiyoruz.
Bunun yanı sıra; AKP Hükümeti Suriye dış politikasının artık tamamı ile yeniden gözden geçirmesinin zamanı gelmiştir.
Bu gün karşılaştığımız sorunlar, tahmin ediyoruz ki, sorunun çok küçük bir parçasıdır. Ve AKP’nin ve emperyalist devletlerin bu politikası sürdüğü sürece bu sorunun Türkiye halklarına yansıması olumsuz olarak devam edecektir.
Aleviler olarak talebimiz; barışın içeride ve dışarıda bir an önce tesis edilmesi ve AKP hükümetinin Suriye politikası üzerinden Alevi - Sünni ayrıştırma politikasından bir an önce vazgeçmesidir.
Bu saldırı misafirlerimiz nezdinde tüm alevi kamuoyuna yapılmıştır. Kadim Alevi geleneğinde Misafir Mihman’dır; Mihman Ali’dir.
Bu saldırıyı yapanlar ve bu saldırıya göz yumanlar bilmelidir ki, bu canlarımızı asla yalnız bırakmayacak ve AKP’nin düşmanca sürdürdüğü iç ve dış politikalarının mağduru olmalarına asla izin vermeyeceğiz.
İstanbul Alevi Koordinasyonu
ve Alevi Örgütleri
Bu ortak bildiride yok yok! Saldırıdan yola çıkak AKP’nin Suriye politikası, Alevilere karşı tutumu, Suriye’de muhaliflerin işledikleri zulümler vs. vs. her şey anlatılmış ve faillerin açığa çıkarılması hususunda açıkça meydan okunmuş.
Peki, sonra ne olmuş? Failler yakalanmış ve herkes suspus olmuş! Neden çünkü yakalanan failler tanıdık çıkmış da ondan! Cemevi yönetiminin basın açıklaması yapacağını ilan edenler ilanlarıyla kaldılar ve konuyu kapattılar. Çünkü son açıklama işlerine yarayacak bir malzeme sunmuyor, sunamıyordu!
MAHÇUP CÜMLELER
Ve bu da Sultangazi Cemevi’nin olayın faillerinin yakalanmasından sonra yaptığı açıklama:
KAMUOYUNA BİLGİLENDİRME
Cem evimize 07.09.2013 tarihinde saat 03:05 de kimliği belirsiz iki kişi tarafından silahlı saldırı olmuştur. Bu kişiler kilitli olan Cem evi bahçe kapısı ve çitlerin üzerinden atlayarak tehdit ve hakaretler etmeye başlamıştır. Kamera görüntülerinden ve cem evi bekçimizin ifadelerinden de anlaşılacağı üzere elinde silah bulunan bu kişiler bağırıp çağırmaya ve “bu Suriyelileri buraya eden aldınız, nasıl alırsınız, burada neler dönüyor” şeklinde bağırmış ve hakaret etmişleridir. Bu esnada itiraz eden bekçimize silahı doğrultup ateşlemeye çalışmışlar ancak silah ateş almayınca da silahın kabzasıyla kafasına vurmak suretiyle ve tekmelemek suretiyle Cem evi çalışanlarını darp etmişlerdir.
Daha sonra Suriyeli’lerin kaldığı bölgeye yönlenmişler ve onlara da hakaretler saydırmışlardır. Sonrasında da kaçmak suretiyle bölgeyi terk etmişlerdir.
Bazı basın kuruluşları bu saldırının Cem evi bekçisi ve yöneticileri ile kişiler arasında ki kişisel husumetten kaynaklı olduğunu kamuoyuna duyurmuşlardır. Bu kişilerin Alevi olduklarını ve Cem evi yönetimince de tanındıklarını aktarmışlardır.
Kişiler yakalanmış ve kimlikleri tespit edilmiştir.
Bu kişilerin ne bekçimiz ne de yönetimimizce hiçbir husumeti yoktur. Şahıslar da bizzat tanıdığımız kişiler değildir. Ancak biz olayın başından beri kimseyi suçlamadık ve olayın faili noktasında hiçbir kesimi de adres göstermedik. Yapılanı ve söylenenleri aktarıp kınadık.
Cem evine yapılan saldırı açıktır. Kim tarafından ne amaçla yapılırsa yapılsın sonuçları itibariyle Suriyeli Alevilerin burada bulunmasından rahatsız olduğunu dile getiren kişilerce Cem evine yapılmıştır. Bu kişilerin Alevi ya da Sünni olması sonucu değiştirmeyecek ve yapılanı masum kılmayacaktır.
Bizi hayrete düşüren ise sanki bu kişiler Alevi olunca saldırının meşru ya da önemsiz olarak algılanmasıdır. Bu kişilerin gece saat 03:05 de Cem evimize tesadüfen geldiğine inanmıyoruz.
Bu olayın planlı bir saldırı olduğu, kendilerinin ifade ettiği gibi, Suriyeli Alevilerin Cem evine yerleştirilmesinden duyulan rahatsızlıktan kaynaklandığı, saldırıları esnasında söylediklerinden de anlaşılmaktadır.
Bu saldırının kişisel bir husumet olarak sunulmasını kabul etmediğimiz gibi bu tür yaklaşımları da kınıyoruz. Saldırının arka planının aydınlatılmasını talep ediyoruz.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
Sultangazi Pir Sultan Cem evi Yönetim Kurulu
07.09.2013
Ne güzel değil mi? Cemevi yöneticileri özetle, “Biz zaten kimseyi suçlamamıştık! Hiçbir kesimi adres göstermemiştik! Bu kişilerin Alevi olmasının önemi yoktur!” diyorlar. Peki, bunca yayın, iddia, suçlama, hakaret! Onları cinler periler mi yaptı?
Bir düşünün hele, eğer bu saldırının failleri yakalanmamış olsaydı ya da bu saldırı Sünni oldukları bilinen birilerince yapılmış olsaydı, söylenen sözler bunlar mı olurdu?
Suriye olayı maskeleri bir bir indiriyor ve karşılaştığımız bu iğrenç manzaralardan ötürü her gün biraz daha midemiz bulanıyor! (HaksözHaber)