28 Şubatçılar Erbakan’ı öve öve bitiremediler!
28 Şubatçıların, hakim karşısına çıkınca ayarları bozuldu. Erbakan hükümetine övgüler yağdıran sanıklar, beyanlarında tarihleri de karıştırdı.
12 Yıl Önce Güncellendi
2013-09-06 09:47:33
Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen 28 Şubat darbesi davasında 4. duruşma dün tamamlandı. Bir numaralı sanık dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İ. Hakkı Karadayı’nın yine katılmadığı duruşmada, diğer tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile avukatları hazır bulundu. Yoklamayla başlayan duruşmada, tutukluluk incelemesi kapsamında tahliye talepleri alındı. 36 tutuklu sanığın avukatları, mahkeme heyetinden müvekkillerinin tahliyesini istedi, savcı ise tutukluluklarının devamı yönünde talepte bulundu. Bu kapsamda söz alan emekli Tümgeneral Kenan Deniz’in avukatı Mustafa Bir, TSK’daki emir komuta zincirine işaret ederek, müvekkilinin herhangi bir suç işlemediğini savundu.
Yeni Akit’te yer alan habere göre, Avukat Mustafa Bir, BÇG’nin MGK kararlarıyla oluşturulduğunu belirterek, “Burada bir çok kişi emirleri yerine getirmiştir. Emrin hukuka uygunluğunun müvekkil tarafından değerlendirilmesi mümkün değildir” ifadelerini kullandı.
9 SANIĞA TAHLİYE
Mahkeme heyeti, 36 sanık ile avukatlarının beyanlarını dinledikten sonra yaptığı müzakere sonrasında sanıklardan 9’unun tahliyesine, 26’sının ise tutukluluklarının devamına karar verdi.
Mahkemenin kararı doğrultusunda, “Hakkı Kılıç, İzzettin İyigün, Çetin Saner, Kemal Gürüz, Hikmet Köksal, Ahmet Çörekçi, Kamuran Orhon, Abdullah Kılıçarslan ve İlhan Kılıç” tahliye edildi.Mahkeme, bu sanıklara adli kontrol şartı getirdi.
“REFAHYOL’A DEĞİL İRTİCAYA KARŞI”
Org. Çevik Bir’in avukatı Vefa Toklu ise, iddianameye bakıldığında Genelkurmay’ın elindeki belgelerin tamamını adli makamlara gönderdiğinin açıkça görüldüğünü dile getirerek, “Tutuklulukta delillerin toplanması gibi bir gerekçenin ortadan kalktığı açıktır. Tutukluğun devamlılığı kararlarında kişi ve toplum için yaratacağı tehlikeden söz edilmekte. Bu gerekçenin mesnetsiz olduğu zaman içinde ortaya çıkmıştır. Müvekkilim 13 yıldır emeklilik yaşamıştır ve toplum için de bir tehlike arz etmemektedir. Adli kontrol tedbirleriyle serbest bırakılan bütün sanıklar şu anda karşınızdadır” diye konuştu. Bütün çalışmaların hükümetin talimatları doğrultusunda kanun ve yönetmeliklere uygun yürütüldüğünü öne süren Toklu, “Yapılan faaliyetler Refahyol hükümetine yönelik değil, MGK tarafından tanımlanan iç tehdit olan irticaya karşı yürütülmüştür” deyip müvekkilinin tahliyesini talep etti.
DOĞAN: İRTİCAYLA MÜCADELE YARGILANIR HALE GELDİ
28 Şubat sürecinin Genelkurmay Harekat Başkanı Çetin Doğan da bildik savunmasını tekrarladı. BÇG’nin MGK kararları, Başbakanlık ve İçişleri Bakanlığı genelgeleri doğrultusunda irticayla mücadele için kurulduğunu iddia eden Doğan, iddianamedeki belgelerin uydurma olduğunu savundu. 28 Şubat davasının da Ergenekon ve Balyoz davaları gibi siyasi bir dava olduğunu ileri süren Doğan, “BÇG ve 28 Şubat iddianamesi adıyla açılan dava, Ergenekon ve Balyoz türevindendir. Buna fırsat veren kesintisiz güç kaynağı hep aynı merkezdir. Bu davayla esas itibariyle Türkiye Cumhuriyeti devletinin yetkili organlarınca kabul edilmiş değerlendirmelere göre yayımlanan resmi dokümanlar çerçevesinde, anayasanın laiklik ilkesini korumak için kurumların üzerine düşen işlemler, bugün irticayla mücadeleyi yargılama durumuna getirmiştir” değerlendirmesini yaptı. Yargılandığı Balyoz davasından da ağırlaştırılmış hapis cezasına çarptırılan sanık Çetin Doğan, irticayla mücadele için dönemin Başbakanı merhum Necmettin Erbakan’ın da katıldığı toplantılar yapıldığını öne sürdü.
AVUKATI DA DOĞAN’I ARATMADI
Çetin Doğan’ın avukatı Celal Ülgen ise müvekkilinin tahliye edilmesini isterken, savcıların hazırladığı iddianamenin temel yanlışlığı olmayan bir suçun yaratılması gayreti taşıdığını iddia ederek, “Oysa maddi gerçeğin ortaya konmasında yaratılacak bütün belgelerin cumhuriyet savcılarının elinin altındadır. Soruşturma savcıları iddianameye giden yolda sanık lehine toplanması gereken ya da sanık lehine ellerinde bulunan belgeleri hiç değerlendirememiştir. Ve iddianameyi salt peşin hükümle ya da bugün siyasi iktidarın düşüncesine uygun bir gözle hazırlıklarını tamamlamışlardır” dedi.
ÖZKASNAK SADECE AÇIKLAMALARI DUYURMUŞ
Dönemin Genelkurmay Genel Sekreteri Erol Özkasnak’ın avukatı Ömer Çelikkeser, bütün suçlamaları reddettiklerini belirtirken, müvekkilinin o dönem sadece Genelkurmay’ın basın açıklamalarını kamuoyuyla paylaştığını savunarak, “Bu açıklamalar müvekkilimin şahsi beyanları değildi. Müvekkilim hakkında kampanya yürütülmüştür. Müvekkilim BÇG Kriz Masası toplantılarına katılmamıştır. Kendisine herhangi bir görev verilmemiştir” şeklinde konuştu. BÇG’nin Genelkurmay Genel Sekreterliği’nin görev alanına girmediğini söyleyen Çelikkeser, müvekkilinin tahliyesini istedi.
ŞENEL HİÇBİR ŞEY HATIRLAMADI!
Dönemin Genelkurmay Adli Müşaviri emekli Tümgeneral Erdal Şenel de askeri yargıç olarak kimseden emir almadığını savunarak, “BÇG belgelerini hiçbir şekilde hatırlamıyorum. Batı Eylem Planı’nda bana 7 ayrı icra görevi verildiği söyleniyor. Bu icra görevlerini hiçbir şekilde yerine getirmedim. Toplantılara katılmadım” diye konuştu. Şenel, gazeteciler hakkında yapılan organize suç duyuruları için ise “Silahlı kuvvetlere yapılan hakaretlerle ilgili suç duyurusu yapmayacağım da ne yapacağım” savunmasını yaptı.
28 Şubat Davası’nın sivil sanığı eski YÖK Başkanı Prof. Dr. Kemal Gürüz, 1995’te YÖK’te görev aldığını, icra etmekle suçlandığı “Yavuz Psikolojik Harekat Planı”nın ise 1992’de Tansu Çiller tarafından onaylandığını öne sürdü.
Gürüz, üniversiteye giriş değişikliği çalışmalarının 1996’da başladığını, 1998’de tamamlandığını, Genelkurmay Başkanlığının bu değişiklikten 1998’de haberdar olduğunu ifade etti. O dönemde Çevik Bir ile randevu alarak görüştüğünü, Bir’i ilk kez o zaman gördüğünü anlatan Gürüz, “değişikliğin Genelkurmay’ın isteği doğrultusunda değil tam tersine Genelkurmay’a rağmen yapıldığını” iddia etti.
Tahliyesini isteyen Gürüz, “Tahliye edildiğim takdirde bütün davalara katılacağımı samimiyetimle arz ediyorum” dedi.
“DİYANET’TEKİ GÖREVİM BÇG İLE İLGİLİ DEĞİL”
Sanık Oğuz Kalelioğlu da mahkeme huzurunda bulunmaktan üzüntü duyduğunu bildirerek, “Keşke şehit olsaydım da bugünleri görmeseydim” dedi.
Tutuklanmasından itibaren suçunun ne olduğunu düşündüğünü ifade eden Kalelioğlu, Genelkurmay Psikojik Harp Dairesinin ismini görenlerin, kendilerini peşinen suçladığını öne sürdü.
Kalelioğlu, Diyanet İşleri Başkanlığındaki görevinin BÇG ile ilgili olmadığını savundu.
Sanık Ayhan Cansevgisi de tutuksuz yargılanmayı hak ettiğini düşündüğünü söyleyerek, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini devirmeye teşebbüs suçunu işlemediğini, tutukluluğuna gerekçe gösterilen olgulardan hiçbiriyle ilgisi bulunmadığını ifade etti. Cansevgisi’nin avukatı Mehmet Avni Kirişçioğlu ise müvekkilinin 7 Nisan 1997 tarihli toplantıya katılmamasına karşın katıldığının ileri sürüldüğünü söyledi. Sanıklardan Orhan Yöney, Köksal Karabay ve Altaç Atılan’ın avukatı Çağrı Ayhan Şenel ve sanık Hüsnü Dağ’ın avukatı Metin Yıldızhan da müvekkillerinin tahliyelerini talep ettiler.
28 Şubat davası İlhan Kılıç, Erol Özkasnak ve Erdal Şenel’in kimyasını bozdu! Cuntacılar duruşmada adeta günah çıkardı.
ORG. KILIÇ, ERBAKAN’I ÖVE ÖVE BİTİREMEDİ
Tahliyesini isteyen dönemin MGK Genel Sekreteri emekli Org. İlhan Kılıç, ilgi çekici bir savunma yaptı. Cuntanın devirdiği merhum Başbakan Necmettin Erbakan’a övgüler yağdıran Kılıç, şunları söyledi: “7 Eylül 1997’de MGK Genel Sekreteri oldum. Genelkurmay’da 2 yıl izinliydim. Amirim Başbakandı (Erbakan). Benim dönemimde bir suç varsa kabulüm ama bunun haricindekilerden sorumlu değilim. MGK Genel Sekreteri’yken askerlikle bir ilgim yoktu. Bizim dönemimizde Sayın Erbakan ve ortağı Tansu Çiler çok önemli işler yaptı. Sayın Erbakan’ın askerle arası iyiydi. Askerle hiçbir sorunu yoktu. Benim talihsizliğim amirimin (Erbakan) rahmetli olmasıdır. Erbakan vefat etmeseydi benim lehime tanıklık yapardı. Başbakan’dan müsaade almadan Genelkurmay dahil hiçbir toplantıya katılamam.”
SON VİDEO HABER
Haber Ara