Çok tartışalacak bir yazı: 28 Şubatçılar ve Mursi

Rahmetli Erbakan'ın Karadayı'dan sitayişle bahsettiğini bizzat kendi ağzından dinlemiştim. Dün başlayan 28 Şubat davası, kapanmakta olan bir hesabın son sayfası. Tarih hükmünü verdi. Mahkeme bu hükmü hukukun sağlam muhakemesi içine yerleştirecek. Mısır'da ise, 28 Şubat'ın kanlı bir versiyonu bütün hızıyla sürüyor. Ders almamız ve çıkardığımız dersleri paylaşmamız lâzım.

28 Şubat ne rahmetli Erbakan Hoca'ya, ne de Müslümanlara karşı yapıldı. Her zaman iktidardan daha fazla pay almak için tetikte bekleyen darbeciler Refah-Yol Hükümeti'ni ve Erbakan'ın söylemini altın değerinde bir fırsat olarak gördüler. Kimse kendini kandırmasın. Maksat salt iktidar olmasa, Erbakan'a yapılanların benzerleri farklı araçlarla Mesut Yılmaz'a, Bülent Ecevit'e yapılır mıydı? Şeriat, laik düzen ve cumhuriyet gibi kavramlar sadece bir iktidar savaşının cephaneliği olarak kullanıldı. Sonuç? Bir soygun düzeni kuruldu ve bu düzen Türkiye'yi iflasa sürükledi. Düzen, Türkiye ile birlikte darbecilerin üzerine de çöktüğü için, darbeciler açıkta kaldı.

Bu tecrübelere rağmen, hâlâ Müslümanlar arasında demokrasi düşmanlığı varsa, hemen peşinen bunu darbecilerin tezgâhı olarak görmek lazım. Fatih Camii'nde geçen ayın ortasında Mısır halkına destek olmak için toplananlar "Kahrolsun Demokrasi" diye pankart açıp bağırıyordu. 28 Şubat tecrübesini yaşayanlar, bu manzaraya bakıp Sisi'nin gücünün buralara kadar ulaştığı dışında hiçbir şeye ihtimal vermezler. Varlığını halkın oyuna, yani demokrasiye dayandıran Mursi, demokrasiyi yerle bir eden askerî darbe ile alaşağı ediliyor ve onunla birlikte Mısır halkının peşine düştüğü ve hakkını-hukukunu borçlu olduğu demokrasiyi Fatih Camii'nde Müslümanlar Arapça sloganlarla "küfür" ilan ediyor. 28 Şubatçılar ve bilumum darbeciler içeride olduğuna göre, geriye bu tezgâhın sahibi olarak tek merkez kalıyor: Sloganların Arapça atılmasını da dikkate alırsak, demek ki Sisi'nin psikolojik harekât uzmanları boş durmuyor. Bu sloganların görüntüsünü alıp dünya medyasına servis edin. "Müslümanlar, meşrû iktidarlarının kaynağı olan demokrasiye savaş açtıklarına göre" diye söze başlayıp, "Mısır darbesinin ne kadar haklı olduğu" ile devam eden analizlere, katliama uğrayan İhvan mensupları ne cevap verecek?

Artık ezberlediklerimizi usanmadan tekrarlamayı bırakalım. Birbirlerini boğazlayan Müslümanlar arasında ittihad arayanlar, aradıklarının kanı çoğaltmaktan başka bir işe yaramayacağını anlamak zorundalar. Bu manzara karşısında ittihad, ancak bir görüşün diğerlerini yok etmesi ile mümkün. Yöntemi ise daha fazla katliam. Müslümanların ittihada değil, tam tersine var olan farklı görüşlere rağmen birlikte yaşama becerisi geliştirmeye ihtiyaçları var. Şanlı Peygamber: "Benim ümmetim yanlışta ittifak etmez" diyor; "doğruda ittifak eder" demiyor. İkisi arasındaki farkı ayırt edemeyenler, "ittihad" niyetiyle önüne geleni düşman ilan ediyor. Birlik arayışı, farklılıklara tahammülsüzlüğü ve peşinden yok etmeyi getiriyor. Siyaset, özü itibarıyla ittihada engeldir. İktidar mücadelesi "ittihad"ı ulemanın ferasetinden çekip alır; hırsların, tutkuların meşrulaştırılması için kullanılan basit bir araca dönüştürür. İttihad diyen herkesin kafasında, kendi düşüncesini ve tercihini egemen kılma arzusu var. Öyleyse başarmamız gereken şey, farklı olmaya rağmen birlikte yaşayabilmek. Müslüman olmayanlardan önce Müslümanların kendi aralarında bu zenginliği yakalamaya ihtiyaçları var. Başvuracağınız tek araç ise demokrasi. Demokrasi, iktidar hakkını herkesin ittifak ettiği sağlam kurallara bağlayıp, kanlı iktidar savaşlarına son verdiği için lazım.

28 Şubatçılar yargılanıyor. Mısır, kanlı bir şekilde kendi 28 Şubat'ını yaşıyor. Psikolojik harekatı Fatih Camii avlusuna kadar ulaşıyor. İnşallah Mısırlılara bugünün darbecilerini tez zamanda yargılamak nasip olur.

Çok tartışalacak bir yazı: 28 Şubatçılar ve Mursi

Zaman gazetesi yazarı Mümtazer Türköne: Batı Çalışma Grubu'nun yüksek komuta heyeti ile Mısır'daki cuntanın ne farkı var? Mursi ile Erbakan arasında çok fazla benzerlik bulmak mümkün. Sisi'yi Mursi tayin etmişti.