İkinci bir Türkiye istemediler
Dünyaca ünlü Mısırlı bilim adamı Prof. Dr. Farouk El-Baz ülkesindeki darbeyi ABD ve İsrail'in birlikte planladığını söyledi. Bölgede ikinci bir Türkiye olma ihtimalinin Batı'yı rahatsız ettiğini söyleyen el Baz ' Obama'nın dış politikada aldığı en yanlış karar Mursi'yi devirme planı olacaktır. Mısır'da yaşananlara göz yumanları tarih affetmeyecektir' dedi.
12 Yıl Önce Güncellendi
2013-08-18 13:06:03
Burcu BULUT'un röportajı:
Mısır'da ilk kez demokratik bir seçimle Cumhurbaşkanı seçilen Mursi'nin, aniden ülkenin istenmeyen siyasetçisi konumuna gelmesini Prof. Faruk El Baz ile görüştük. El Baz uzun yıllar NASA'da çalışmış Mısırlı bir bilim adamı. Ama kalbi hâlâ Mısır'da! Çünkü orada akrabaları bulunuyor. Son saldırılarda yeğenin de yaralandığını söyleyen El Baz'ın Yeni Şafak'a özel açıklamaları şöyle:
Boston'da yaşıyorsunuz ama Mısır ile olan bağınız kopmadı değil mi?
Evet uzun yıllardır ABD'deyim ama akrabalarımın çoğu İskenderiye, Kahire ve Dimyat'ta yaşıyorlar. Mısır'da darbe sonrası çatışmalar başladığında onlardan bir süre haber alamadım. Bu nedenle derhal Mısır'a gittim. Onları iyi gördüm ama son saldırılarda yeğenimin yaralandığı haberini aldım. Açılan ateşte kurşun bacağına isabet etmiş.
YEĞENİM BACAĞINDAN VURULDU
Yeğeniniz nasıl vuruldu? Tam olarak neredeydi?
Kahire Üniversitesi'nde okuyor. O ve onun gibi demokrasiye gönül veren genç arkadaşları, Mursi taraftarları ile Nahda meydanında toplanmışlar. Ellerinde sadece 'Özgürlük ve demokrasi' yazan pankartlar varmış. Böylesi masum bir sivil direnişe nasıl olur da silahla, kan dökerek, acımasızca öldürerek müdahale edilir? Yeğenimin anlattığı kadarıyla kadın, çocuk, yaşlı, genç demeden herkes silahlarla taranmış. O ve birkaç arkadaşı yakındaki bir eve sığınmak için giderken yeğenimi bacağından vurulmuşlar. Şu an sağlık durumu iyi. Mısır Ordusu darbeye karşı direnen her kim olursa olsun öldürüyor. Sadece direnme de değil, Mursi taraftarlarının oturduğu evler, dükkânlar, ibadethaneler içinde yaşayan olup olmadığına bakılmasızın yakılıyor. Rabaa Hastanesi'nde çoluk çocuk demeden 270'nin üzerinde hastanın yanarak can verdiği söyleniyor. Bu masum insanları katledenlerin de, bu emri verenlerin de yatacak yeri yok!
Peki sizce bu noktaya nasıl gelindi?
Esasında her şey Cumhurbaşkanı Muhamed Mursi'nin seçimle başa gelmesiyle başladı. Mursi'nin Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından ülkede yıllarca ezilen, dışlanan, marjinalleşen İslami kesim siyaset sahnesinde kendine yeniden yer buldu. Sosyal anlamda da Mısır'da bir aktör olarak kabul edilme şansını yakaladı. Müslüman Kardeşler yönetimi hem eski rejim aktörlerini, hem de uluslararası ve bölgesel aktörleri ciddi olarak rahatsız etti.
WASHİNGTON VE TEL AVİV KAYNAKLI
Uluslar arası ve bölgesel aktörler tam olarak neden rahatsız oldular?
Birincisi eski rejimin bürokrasi, yargı, medya ve iş dünyası başta olmak üzere birçok alana nüfuz eden aktörleri İslami siyasetin iktidar olması ile Mübarek dönemi boyunca ele geçirdikleri tüm ayrıcalıkların 'ellerinden kayıp gidecek' olmasından korkarak İhvan yönetimini kabullenemediler. Washington ve Tel Aviv ise Mursi'nin seçilişinden sonraki süreçte, içerideki İhvan karşıtlarını da kullanmak suretiyle rejimden bir şekilde kurtulmanın hesaplarını yaptılar. Bunlara Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Kuveyt gibi Müslüman Kardeşler'e geleneksel olarak mesafeli Körfez ülkelerinin de eklenmesi ve aynı şekilde Mısır'daki iç muhalefete fonlar aktarılması Mursi'ye karşı eski rejimin elinin önemli ölçüde güçlenmesini sağladı. Ve İhvan'ı olası bir istikrarsızlık karşısında kırılgan duruma düşürdü.
Mısır medyası birincil aktör
Mısır medyasının Müslüman Kardeşler'i desteklemediği söyleniyor?
Kesinlikle öyle. Mısır medyası, Türkiye'de tıpkı 28 Şubat sürecinde olduğu gibi bu planlanmış sürecin birincil aktörlerinden oldu. Medya kurmaca haber ve belirli bir plan çerçevesinde sürdürülen yorumlarla Mursi yönetimini sorunsallaştırmakta önemli bir araç olarak kullandı. Ülkede son bir yıldır İhvan karşıtı kanallarda ve yayın organlarında öylesine muhalif bir tutum vardı ki mevcut yönetime karşı en küçük pozitif bir analizi görmek mümkün değildi.
Mesela?
Örneğin bu süreçte Piramitlerin ve Süveyş Kanalı'nın Katar'a satılacağı haberleri haftalarca Mısır medyasından tartışılabilmekteydi. Buna karşın İslami medya kanalları ise adeta var olabilme mücadelesi ve- rerek neredeyse hiç reklam almadan yayınlarını zor şartlarda sürdürmeye çalışıyorlardı. Nitekim iş dünyasının en zengin aktörleri Mübarek döneminin zenginleştirdiği işadamlarından oluşuyordu ve bu kişiler sadece İhvan karşıtı kanallara reklam veriyorlardı. Bu aktörler Necip Saviris gibi sahip oldukları medya organları ile de rejimin yıpranması için ellerinden geleni yapmışlardı.
Neden özellikle Necip Saviris'i söylediniz?
Saviris, medya patronu olarak, Mursi'ye karşı yayın yapanların başından yer alıyor. Darbeye giden son aylarda Saviris, birçok Mursi karşıtı grubu maddi olarak desteklemiş, darbe yanlısı klipler bile çektirmişti. Mısır medyasını El Sisi'nin aynası olarak düşünün. Sadece El Sisi'nin-ve pek tabii onu kullananların- görmek, duymak istediklerini yayınlayan bir organ. Tabii para akışı da ona göre oluyor. Para için insanlığını satan bir medya grubunun yayınladığı haberlere kaç kişi itibar eder?
Türkiye'den rahatsızlar
'ABD ve İsrail bu darbeyi planlayan ortaklardır' diyorsunuz. Mursi yönetimindeki Mısır neden korkuttu onları?
Seçim kazanan, taban desteği alan, demokratik yöntemlerle siyasette yer alıp meşru aktörlüğe terfi eden siyasal İslam'ın temsilcilerinin varlığı; bölgede kurulu düzenin Batıdan hiç de hoşlanmayan aktörlerle sorgulanacağı anlamına gelmekteydi. Açıkçası Mısır'dan ikinci bir Türkiye çıkması olasılığı Batılı devletleri rahatsız etti. Bu gerek Washington'da gerekse İsrail'de bölgeye dair birçok politikanın revize edilmesi anlamına geliyordu. Yani ekonomik olarak ayakları üzerinde durabilen, bağımsız bir dış politika yürütmekte ısrarcı olan ve her şeyden önemlisi bölgesinde kurulu düzeni sorgulayan bir Mısır, Batı için bir kâbus anlamına gelmekteydi. Bu yüzden demokrasi söylemini dilinden düşürmeyen Batılı aktörler, çıkarları tehlikeye düştüğünde hiç çekinmeden darbeyi desteklediler.
ABD pusulasını kaybetti
Peki bugün ABD'de halk Mısır'da yaşanan olaylar için ne diyor?
ABD halkı Dışişleri Bakanı John Kerry'i ikiyüzlü ve ilkesiz olmakla suçluyor. Kerry'in 'Ordu Mısır'da demokrasiyi yeniden inşa etti' açıklaması uzun süre sosyal medyanın en çok tepki gören gündem maddesi oldu. Mesela Boston Üniversitesi'nde Massachusetts'te yapılan bir ankette katılımcıların yüzde 99'u Obama'nın Mısır politikasını başarısız bulduğunu söyledi. Bu oldukça yüksek bir rakam. Medyada da oldukça sert eleştiriler var. ABD dış politikada pusulasını kaybetmiş durumda. Doğru yönü nasıl bulacaklar Allah bilir.
Bu oyunun bir parçası olan muhalif gruplar için ne diyeceksiniz?
Muhaliflere göre, Mursi ve İhvan yönetimi kendi çıkarlarını ve ajandalarını ülke siyasetine dikte ettirerek ülkenin toplumsal gruplarını dikkate almamıştı. Bunları iddia edenlerin çoğu da Mübarek döneminde rejimle işbirliği yapan aktörlerdi. Bu aktörler, Mursi yönetiminin vali ve yüksek bürokratların atanmasında İhvan kadrolarını tercih etmekle suçlayıp, halk nezdinde kadrolaşma paranoyasını yayarak, Mısır halkını Mursi yönetimine karşı yönlendirmişlerdi. Bu süreçte değinilmesi gereken bir diğer durum da medyanın rolüdür.
Nobel'in de sorgulanır hale gelmesi çok acı
Cunta yönetimini destekleyen geçici hükümetin Cumhurbaşkanı Yardımcısı El Baradey'in istifası için ne diyeceksiniz?
El Baradey'in istifasına şaşırmadım. Baradey pişmanlıktan değil bu vebalin ortağı olarak yargılanmaktan korktuğu için bunu yaptı. Ona Nobel ödülünü veren Batılı aktörler, yerini de hazırlamışlardır diye düşünüyorum. Diğer yandan Baradey'e layık görülen Nobel üzerine de ciddi iddialar var. En dikkat çekici olanı; bu ödülün darbecilere destek vermesi karşılığında ona verilen bir sus payı olması. Düşününce çok da uzak bir ihtimal gibi gözükmüyor. Ne yazık ki artık Nobel'i de sorgular hale geleceğiz ne acı..
Mısır'da bundan sonrası için öngörünüz nedir?
Bundan sonraki süreçte Mısır siyasetinde uzun süre askeri vesayet devam edeceği öngörülebilir. Böyle bir gidişatın gerçekleşip gerçekleşmeyeceği ise Mursi taraftarlarının ordunun darbe kararına yönelik kararı karşısında vereceği tepki belirleyecektir. Öyle ya da böyle Mısır'ın demokratikleşme serüveninin zorlu ve uzun bir süreç beklemektedir.
NASA'nın kralı Faruk El baz
Mısır'da doğdu. 1958'de mezun olduğu Kahire-Ain Shams Üniversitesi'nin ardından eğitimine doktorasını yaptığı Missouri Üniversitesi ve Heidelberg Üniversitesi ile devam etti. Uzman sıfatıyla Pan American petrol şirketinde çalıştı. Süveyş Kanalı'nda bulunan ilk petrol havzasının keşif çalışmalarına katıldı. 1967 yılından itibaren Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi NASA'ya kabul edilerek altı yıl süreyle Apollo Ay Programı'nda çok önemli görevler üstlendi. Yetiştirdiği 12 Apollo astronotundan Worden bir söyleşisinde Dr. Farouk El-Baz dan 'Kral' diye bahsetmişti. Bu dönemde 'Ay'da İniş Bölgeleri Saptama Komitesi'nin genel sekreterliği, 'Uzay Gözlemleri ve Fotografik Görüntüleme Merkezi'nin başmüfettişliği, 'Apollo Astronotları Uçuş Eğitim Dairesi'nin başkanlığını yaptı. Hâlâ Boston Üniversitesi'nde 'uzaktan algılama bölüm başkanlığını' yürütmektedir.
Göz yumanları tarih asla affetmeyecek
ABD ve İsrail bu darbeyi planlayan ortaklardır. Yüzlerce insan öldürülürken tepkisiz kalmalarının başka nasıl açıklanabilir? Obama'nın en yanlış kararı Mursi'yi devirme planı olacaktır. Öyle ki bu plan Bush'un Irak'a müdahalesini bile gölgede bırakacaktır. Obama'nın olayları kınayıp sonra da tarafsız olduğunu belirten çelişkili açıklaması Sisi'ye 'sen yoluna devam et, bu oyalama konuşmasıydı' demekle aynıdır. Mısır'da yaşananlara göz yumanları tarih affetmeyecektir.
(Yenişafak)
SON VİDEO HABER
Haber Ara