Dolar

34,8626

Euro

36,6443

Altın

3.014,31

Bist

10.084,57

Şahin: Batum komisyonu sabote etti

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Anayasa Uzlaşma Komisyonu Üyesi Mehmet Ali Şahin, CHP'li Süheyl Batum'un komisyon çalışmalarını sabote ettiğini söyledi. Şahin, Batum'un kendi partilerine mensup arkadaşlarını suçlayarak onları rencide ettiğini belirtti.

12 Yıl Önce Güncellendi

2013-08-16 17:24:05

Şahin: Batum komisyonu sabote etti


AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, NTV canlı yayınında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Anayasa Uzlaşma Komisyonu Üyesi de olan Şahin anayasa çalışmaları ile ilgili gelinen son nokta hakkında bilgi verdi.
Meclis kapanmadan önce 48 madde üzerinde uzlaşma sağlandığını belirten Şahin, Meclis tatile girdikten sonra da çalıştıklarını bu hafta uzlaşılan madde sayısının 60'a yükseldiğini ancak CHP'li komisyon üyesi Süheyl Batum'un müdahalesiyle 59'a düştüğünü söyledi.

Şahin, "Sayın Batum anlaşılmaz bir şekilde kendi partilerine mensup arkadaşlarını da suçlayarak onları rencide ederek komisyon çalışmalarını sabote etmeye çalıştı, bunu bilerek yaptı. 6 CHP'li vekil hazırladığı bildiride çalışmaları karanlık oyun olarak yorumladı.

Sayın Batum, adeta beşinci bir parti gibi hareket etmektedir. CHP iki partiymiş gibi karşımızda durmaktadır. Sayın Kılıçdaroğlu, komisyonun çalışmalarında yarar gördüğünü söylemişti" dedi.

Anayasa görüşmelerinde gelinen son nokta nedir?

Meclis tatile girmeden önce 48 maddede uzlaşma sağlamıştık ve kamuoyuyla paylaştık. Meclis tatildeyken de çalışacağımızı söylemiştik ve bu haftanın başında 60 maddede mutabakat sağlamıştık. Haftayı Anayasa Uzlaşma Komisyonu bakımından kayıpla tamamladık. Bu hafta bir üretim yapamadık. Şu anda uzlaştığımız madde sayısı 59'a düştü. Uzlaştığımız maddelerle ilgili komisyonda temsil edilen 4 siyasi partinin nmilletvekilleri olarak enine boyuna tartışırız ve partimizin görüşü olarak mutabakat sağlarız. Bu hafta uzun süredir toplantılara katılmayan Cumhuriyet Halk Partisi Eskişehir milletvekili sayın Süheyl Batum geldi ve üstünde mutabakat sağlanmış olan maddeleri tartışmaya açtı. Bu maddelerle ilgili kendisi dışındaki komisyon üyesi arkadaşlarımızın katkıları ile biz mutabakatı sağlamıştık. Sayın Batum anlaşılmaz bir şekilde kendi partisine mensup arkadaşları da suçlayarak, 'siz yanlış yaptınız, doğrusu öyle değildir' demek suretiyle adeta onları da rencide eden bir üslup kullandı. Ben kendi yüzüne de söylediğim için burada da söylüyorum. Komisyona hafta hiç gelmeyen sayın Batum bu hafta her gün gelerek bu komisyon çalışmalarını sabote etmeye çalıştı ve bilerek yaptı bunu. Sebebi de 6 Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili olarak yayınlamış oldukları bir bildirideki hedef açısından bunu yaptı. Bu 6 milletvekilinin 'Silivri Bildirgesi' diye yayınladıkları bir bildiri ki bunu hazırlayan milletvekillerinin bayraktarlığını da sayın Batum yapıyor. Şöyle diyor: bize düşen görevin ülkemizi tehdit eden karanlık anayasa oyununu halkımızın ve dünya kamuoyunun gözleri önüne sermek olduğu inancındayız. Yani bu anayasa çalışmalarını karanlık bir oyun olarak değerlendirmektedir. Bu bildirinin bir gereği olarak bu hafta komisyon çalışmalarını olumsuz etkilemiştir. Dolayısıyla bu noktada Anayasa Uzlaşma Komisyonu eskiden olduğu gibi çalışmalarını verimli bir şekilde yürütebilmesi için mutlaka daha önce sergilenen çalışmalarda olduğu gibi samimiyete ihtiyacımız var. Sayın Batum adeta beşinci bir parti gibi hareket etmektedir. CHP sanki iki ayrı partiymiş gibi karşımızda durmaktadır. Ben komisyon üyesi her partiden arkadaşımızın bundan rahatsızlık duyduğunu görüyorum. Cumhuriyet Halk Partili iki arkadaşımızın da rahatsızlık duyduğunu yüzlerinden anlayabiliyorum. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu bu konuya vaziyet etmelidir. Ben sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarına dayanarak söylüyorum 'Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nun çalışmasının devamında yarar görüyoruz, o masadan asla kalkmayacağız' demiştir. Masadan kalkmamak engellemek değildir. O komisyonun, yeni bir anayasa yapmak için kurulmuş komisyonun çalışmalarının verimli devam etmesi için Cumhuriyet Halk Partisi'nde yaşanan bu sancının bir şekilde son bulması lazım, bizi de etkiliyor çünkü.

Cumhuriyet Halk Partisi'nin karşı çıktığı madde seyahat özgürlüğü ile ilgili. Aslında bunda uzlaşılmıştı. Peki itiraz neydi?
Biz o maddede bundan tam bir yıl önce uzlaşmıştık. İtiraz, sanıyorum suçların önlenmesi bir kısıtlama nedeni olarak yazıldı, orada bir ibare eklenmesini istiyor sayın Batum. Onun biraz daha kısıtlanması anlamına gelen bir ifadede bulunuyor. Ama gerek Cumhuriyet Halk Partili arkadaşların gerek bizim bu konuda herhangi bir tereddütümüz yok; gereksiz de görüyoruz onu. Fıkralarda bile geri adım atmak durumunda kaldık. Mesela bir madde on fıkradan oluşuyor bir maddenin 8 fıkrasında mutabakat sağlamışız. Sayın Batum mutabakat sağladığımız 8 fıkradan birini ele alıyor burada da 'yanlış yapıldı' diyor, bunu da görüşeceğiz. Tabii yeniden ele aldığımızda o fıkrada da bir mutabakatsızlık durumu ortaya çıkıyor. Dolayısıyla bu hafta hem maddeler itibariyle hem fıkralar itibariyle maalesef yeşillerin bir kısmının kırmızıya dönmesi gibi bir durum yaşadık.
Hatta espri olsun diye de söylemiştim şu anda yaz mevsimindeyiz her taraf yemyeşil sayın Batum geldi sonbaharı birden getiriverdi diye espride yapmıştım. Eğer önümüzdeki haftalarda da bu böyle devam edecek olursa Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nun verimli çalışma yapması ciddi riske girer. Ben ana muhalefet partisinin bu sorunu çözebileceğini düşünüyorum. Sayın Batum'un bunu bilerek yaptığı kanaatindeyim.

Başkanlık sistemi teklifi konusunun görüşmeleri tıkadığını ifade ediyordu Cumhuriyet Halk Partili üyeler. Hatta 40 madde görüşülemiyor ifadesini kullanıyorlardı.

40 madde ifadesi son derece abartılı bir rakam. Yeni bir anayasa yaparken her siyasi parti mevcut anayasada olmayan bir takım yeni öneriler getirecektir, bu en doğal haklarıdır. Biz başkanlık sistemi önerisi getirmişiz ama bu bizim olmazsa olmaz bir şartımız değildir. Ancak 'başkanlık sistemi anayasadaki uzlaşmayı tıkıyor' beyanının doğru olmadığı kanaatindeyim. Somut bir misal vereceğim. Çok yakın zamanda görüştüğümüz ve görüşmelerimizin devam ettiği bir madde, Anayasa Mahkemesi'nin görev ve yetkileri maddesi. Biz burada Anayasa Mahkemesi'nin görevleri kanunların içtüzüğün kanun hükmünden kararnamelerin anayasaya aykırılığı bakımından denetlenmesi. Biz buraya başkanlık sistemi önerdiğimiz için başkanlık kararnamelerini de ekliyoruz. Diyelim ki; biz bunu çektik peki BDP'nin önerisi aynı maddede; bölge meclisleri tarafından kabul edilen kanunlar da Anayasa Mahkemesi'nin denetiminde olacak. Şimdi gerek Cumhuriyet Halk Partisi gerek MHP'li arkadaşlar başkanlık sistemi sebebiyle tıkıyorsunuz diyorlar ya peki biz bunu çekersek bölge meclisleri tarafından kabul edilen kanunların Anayasa Mahkemesi'nin denetiminde olmasını kabul mü etmiş oluyorsunuz? Niye onu eleştirmiyorsunuz? Bizim başkanlık sistemimiz, Türkiye'yi 20 bölgeye ayırarak bu bölgelerde ayrıca parlamentoların olması, bunların ayrıca kanunlarını yapması önerisinden daha mı tehlikeli? Bir siyasi partinin bu masada her türlü öneriyi getirme hakkı vardır. Biz BDP'ye niye böyle bir öneri getirdiniz diye sorgulama yapmıyoruz. Komisyondan, parlamentodan geçerse olur ama biz karşıyız diğer partilerinde karşı olduğunu düşünüyorum. Şiddete başvurulmadığı sürece her öneriye bizim komisyonumuz açıktır.

Biliyorsunuz cumhurbaşkanını halk seçecek onlar diyor ki 'biz bundan vazgeçelim yine meclis seçsin.' Bu da bir öneridir. Biz bundan vazgeçin önümüzü tıkadınız diye bir eleştiri getiriyor muyuz? Bunları tartışırız sonunda ya mutabakat sağlarız ya da sağlayamayız. Geniş bir mutabakat zemini yakalandığında 80'e 90'a çıktığında biz başkanlık sistemi önerimizi tekrar gözden geçireceğimizi ifade ettik, gerekirse çekebileceğimizi ifade ettik. Bugün sayın Öztürk'ü dinledim yine değiştirilemez 4. maddeye atıfta bulundu. Kırmızı çizgi ilk üç madde ve 4. maddeyi biz hiç oynatmayız. Siz kendiniz için 4 kırmızı çizgi ortaya koyacaksınız, bunlarda asla değişiklik yaptırmayız diyeceksiniz sonra başkalarının önerilerini eleştireceksiniz.

Anayasanın ilk üç maddesinin değiştirilemezliği ile ilgili bir madde konmasının hiçbir anlamı yoktur. 1924 Anayasası'nda böyle bir madde yoktu. Yani Cumhuriyeti yapanlar böyle bir ihtiyacı öngörmediler. Cumhuriyetin 90. yıldönümünü kutlayacağız bu sene milletimizin bunlarla ilgili bir tereddüdü yok. Dolayısıyla bizden sonraki kuşakları bağlayıcı şekilde böyle bir madde koymanın anlamı yok. Kaldı ki bu 4. maddeyi koyan Meclis'te değildir. Danışma Meclisi böyle bir şeye gerek yok dedi ama 5 tane general bunu koydurdu. Şimdi iki siyasi partimiz 5 generalin bu konuda getirmiş olduğu maddeye sahip çıkıyorlar. Madem generallerin yaptığı anayasayı beğenmiyoruz değiştirmeye çalışıyoruz niye onların getirdiği maddeyi savunuyorsunuz.

Çarşamba günü çok önemli maddeleri masaya yatıracağız. Vatandaşlık, eğitim ve öğretim özgürlüğü, belki başlangıç belki değiştirilemez maddeler yani devletin şekli Cumhuriyetin temel nitelikleri, yerel yönetim de olabilir. Çarşamba günü uzlaşma adına ne kadar esneyebileceklerini de görüşerek gelsinler diye böyle bir kararımız oldu.

Çok sancılı konular, uzlaşma çıkabilir mi? Umutlu musunuz?

Komisyon üyemiz MHP'li Erzurum milletvekili Oktay Bey'i izledim. 'Vatandaşlıkla ilgili biz Türk ifadesinden vazgeçmeyiz' diyor. Aslında bizim anayasanın başka maddelerinde Türk milleti ibaresini kullanıyoruz. Ancak o madde Türk'ün kim olduğunu tarif eden bir madde değil vatandaşın kim olduğunu tarif eden bir madde. Şu andaki haliyle Türk'ün kim olduğunu tarif ediyor, 66. madde . 'Türkiye Vatandaşlığı' kriterini getirdiğimiz taktirde ben bir uzlaşma sağlanacağını düşünüyorum. Cumhuriyet Halk Partisi bu konuda iki farklı öneri getirdi. Eğer MHP'de vatandaş kime denir sorununun cevabını arayacak bir anlayışla gelirse mutabakat sağlarız. Ayrıca, BDP'nin anadilde eğitim talebi var üstünde hassasiyetle duruyor. Sanıyorum eğitim ve öğretim maddesinde bu da ayrıca görüşülecektir.

Dün Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili Engin Altay, NTV yayınında çok önemli açıklamalar yaptı. Bu komisyonun 'yeni anayasa yapamayacağını düşünüyorum' dedi ve uzlaşılan maddeler gündeme getirilsin, bu maddeleri geçirelim diye bir formül önerdi. Bu olanaklı bir durum mudur?

Ben bunu söylediğimde niye beni eleştirdiler, şantaj yapıyorsunuz dediler. Haluk Bey çıktı bana ağır eleştirilerde bulundu. Sayın başbakanımız önermişti bunu, aslında bu öneri sayın Bahçeli'nin önerisiydi. Yani 48 maddeyi öncelikle yasalaştıralım ve çalışmalara devam edelim önerisi sayın Bahçeli'nin önerisiydi. Sayın başbakanımız böyle bir öneriyi getirdiğinde Grup Başkan Vekili Mehmet Şandır Bey 'hodri meydan biz hazırız' dedi. Çünkü Devlet Bey'in böyle bir şey söylediğini biliyordu o da ordaydı. Ama 24 saat içinde en olduysa Devlet Bey bundan hemen vazgeçti farklı bir tavır takındı. Dolayısıyla sayın Altay böyle bir öneride bulunmuşsa, biz bunu ciddi olarak ele alabiliriz.

Bayram günleri hatta bayramdan önce gazetelerin arka sayfalarında Cumhuriyet Halk Partisi bir bildiri yayınladı. 17 tane konuda Meclis'e kanun teklifi getirdiklerini ancak bu kanun tekliflerini Adalet ve Kalkınma Partisi'nin reddettiğini söyleyerek bizi kamuoyuna şikayet etti. Ben bunu inceledim. Buradaki 17 maddenin 15 tanesi kanun teklifidir. Bunlardan 10 tane kanun teklifi Meclis'te hiç görüşülmedi. İki tanesi araştırma önergesidir, bunlardan biri hiç görüşülmedi diğeri reddedildi. Ben kamuoyunu yanıltanın bu bildirinin altında imzası bulunan Kemal Kılıçdaroğlu olduğu kanaatinde değilim. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, bu kanun tekliflerinin Meclis'te görüşülmediğini oylamasının yapılmadığını ve AK Parti'nin oyunun belli olmadığını nereden bilecek. Bu bilgiyi grup başkan vekillerinin vermesi lazım ama yanıltmışlar yöneticileri tarafından. Bu bir skandaldır. Cumhuriyet Halk Partisi'nin tüzel kişiliğinin özür dilemesi lazımdır, bu sayfalarda yine. Beni diplomanı nereden aldın diye eleştiren Muharrem İnce Bey önce siz genel başkanınızı niçin yanılttığınızı bir izah edin.

Kamuoyunun merakla beklediği demokratikleşme paketiyle ilgili birkaç başlık alabilir miyiz?

Ben o komisyonda görev almadım. Sayın Atalay beni davet ettiğinde bir rahatsızlık geçiriyordum katılamadım ilk toplantıya daha sonraki toplantılara da ilk toplantıya katılan arkadaşlarımız yürüttüler. İçeriğinde ne var daha bende tam bilgi almadım. Biz AK Parti olarak iktidara geldiğimiz günden beri Türkiye'nin daha da demokratikleşmesi temel hak ve özgürlük alanında yaşanan sıkıntıları geride bırakmak için birçok değişiklikler yaptık. Sanırım bu demokratikleşme paketi de içinde yaşadığımız bazı sorunları çözmeyi amaçlayan bir paket olacaktır. İçeriğini bilmediğim bir konuda bir şey söylemeyeyim.

Özellikle BDP Lideri Demirtaş bir tarih veriyor, "1 Eylül'e kadar paket çıkmalı, 15 Ekim'e kadar da yasalaşmalı yoksa çözüm süreci sekteye uğrar" diyor.

Biz atmış olduğumuz bütün bu adımları falan kişi, falan parti istedi diye yapmıyoruz. Bütün bu adımları Türkiye'nin bunlara ihtiyacı olduğu için yapıyoruz ve yapmak durumundayız. Sayın Demirtaş öyle bir değerlendirmede bulunabilir. Biz Türkiye'nin 30 yılına mal olmuş olan bir sorunu çözmek için hiçbir siyasi iktidarın cesaret edemediği bir adımı attık. Bizim böyle bir sorunu çözerken başbakanımızın bir farkı da şu; kendi yöntemlerimizle başkalarının tavsiyesi istikametinde değil kendi projemiz olarak böyle bir adım atmaya çalışıyoruz. Bu terörden medet uman, Türkiye'nin terörle başı hep belada olsun isteyen bazı ülkeleri rahatsız edebilir. Bu çözüm başarıya ulaşmasın diye bir takım çalışmalar yapıldığı izlenimlerini de ediniyoruz. Ama biz bu sorunu bir şekilde çözeceğiz. Geçmişte atılması gereken adımlar atılmadığı için bu bela başımızdaysa bu adımları da atmaktan çekinmeyiz. İnşallah bu paket içinde tüm Türkiye'ye ilgilendiren demokratik adımlar olacağı kanaatindeyim.



Haber Ara