Hutbeye İtiraz Ettiği İçin Camiden Çıkarıldı
Tekbir; zulme rıza göstermemenin ve istikbara karşı Allah’a dayanmanın sembolüdür!
Suriye’ye yardım konusunda DİB ve Mehmet Görmez’in çabalarını görmezden gelmek mümkün değil. Ancak ne zaman Suriye konusu açılsa “kardeşin kardeşi katlettiği” karartmasıyla direnişin sulandırılmasına hizmet etmesi de aynı şekilde görmezden gelinemez.
Sivas’ın Yenidoğan Selimiye Camii’nde aşağıya alıntıladığımız hutbe’ye karşı tepkisini gösteren Mehmet Arslan’ın içlerinde müezzinin de bulunduğu cami cemaatinden birkaç kişi tarafından ağzı kapatılarak ve derdest edilerek camiden zorla çıkarılmasını bu sebeple kınıyoruz. Mehmet Arslan Suriye ve Mısır’da kardeşin kardeşi tekbirlerle öldürdüğü nitelemesine karşı çıkarak zulmü, haksızlığı, katliamı, darbeyi destekleyenlerle; zulme, katliama, darbeye karşı çıkanları kardeş olarak nitelendirmenin açık bir cinayet, haksızlığı örtbas etmek olduğunu belirtmiştir. Bu sebeple kardeşimizin camiden zorla çıkarılması Müslümanların kardeşlik bilinciyle her türlü haksızlığa ve katliama karşı durması gerektiği bu zor zamanlarda maalesef camilerin ve hutbelerin kendilerinden beklenen fonksiyonu yerine getiremediğini bir kez daha göstermiştir.
“Tekbir yeryüzündeki büyüklenmeleri, kibirlenmeleri, böbürlenmeleri reddetmektir.” denmesine karşılık yerel ve küresel istikbara karşı tekbir getirenlerle; yerel ve küresel istikbarın yanında saf tutanları bir tutmak büyük bir haksızlıktır.
Hutbede Baasçı Tezler Dile Getirildi
Diyanet İşleri Başkanlığının belirlediği ve her Cuma camilerde okutulan hutbelerin bugünkü başlığı “Tekbir: Allâhu Ekber” idi. Hutbede başta Suriyeli ve Mısırlı kardeşlerimiz olmak üzere sokaklarda, cephelerde zalimlere karşı mücadelelerinde dillerinden tekbir düşürmeyenler hedef alındı.
Baasçıların sıklıkla kullandığı bir retoriğin hutbede kendine yer bulması bu hutbeyi hazırlayan kişi ya da komisyonun kimler olduğuna dair ciddi kuşkular uyandırdı.
Hutbede Irak, Suriye ve Mısır’a atıf yapılarak buralarda kardeşin kardeşi öldürdüğü ve öldürürken tekbir getirenlerin İslam’a karşı en büyü cinayeti işledikleri ifade ediliyor. İşte o ifadeler:
“Aziz kardeşlerim! Ancak Müslüman muhayyilenin bugün tekbir sesini hayal edemeyeceği yerler de var. Bağdat’ın sokaklarında, Şam’ın çıkmazlarında, Nil nehrinin kıyılarında kardeşin kardeşi öldürürken Allah-u ekber demesi ne hazindir. Bebeklerin kulaklarına okunan tekbirin, artık onlar katledilirken duyulmaya başlanması ne büyük bir hüsrandır Ya Rab! Bir insanı öldürmenin bütün insanlığı öldürmek olduğunu öğütleyen bir dinin mensuplarının, bunu yaparken en yüce kelimeyi dillerine alabilmelerinden daha hazin ne olabilir. Tekbiri bir katlin, tekbiri siyasi bir emelin, tekbiri bir sûiistimalin, tekbiri bir ticaretin sloganı haline getiren Müslümanların “hayye’ale’l-felâh” çağrısına mazhar olmalarını ne kadar bekleyebiliriz? Allah’ın büyüklüğünü küçük emellerimize âlet ettiğimiz sürece, nasıl kurtuluş umabiliriz? Allah’ın zulme razı olmayacağını bile bile, O’nun adını hayal edilemeyecek yerlerde tekbirlerle dillendirmek, İslam’a karşı işlenen ne büyük bir cinayettir.”
Ne Suriye’de Esed güçlerinin ve Şebbihaların katliamlarını tekbirlerle işledikleri ne de Mısır’da darbecilerin ve Baltacıların “Allahu Ekber” diyerek halka saldırdıkları doğru değilken kullanılan bu ifadeler kimi hedef alıyor? Tabi ki Baas vahşetine ve darbeye direnen Müslümanları…
Yaşananları “kardeş katli” olarak görmek nasıl ve hangi zihnin ürünü merak etmemek mümkün değil. Bağdat sokaklarında ABD-Maliki ittifakına, Şam’ın çıkmazlarında Esed’in Şebbihalarına, Nil Nehrinin kenarında darbeci Sisi’ye ve uluslararası destekçilerine karşı verilen mücadeleye “kardeş kavgası” elbisesi giydirmek oldukça büyük bir maharet.
Suriye ve Mısır’da kardeşlerimizle dayanışma sorumluluklarımızın hatırlatılması ve teşvik edilmesi gereken camilerde kardeşlerimizi incitici ve yaşananları saptırıcı söylemlerin kullanılması kabul edilemez bir çirkinliktir. Dinine, namusuna, hayatına kastedenlere karşı kıyam eden Müslümanların tekbirlerle anlam kazanan mücadelesini gölgelemeye dönük bu girişimin sorumluları bir an önce hesap vermelidir.
***
Diyanet’ten Açıklama
Diyanet İşleri Başkanlığı, tepkiler üzerine Twitter üzerinden açıklama yaptı. Açıklama şöyle:
“Başkanlığımız bugünkü hutbe ile mezhepçilik fitnesi sebebiyle bölgemizde yaşanan kardeş kavgasının yanlışlığına işaret etmiştir. Aksi takdirde zalimlerin zulmüne maruz kalan Müslüman kardeşlerimizin kastedilmiş olması mümkün değildir.”
Haksozhaber