İHH Mısır raporunu yayınladı
Mısır’da 3 Temmuz 2013 tarihinde yaşanan askeri darbe sonrasındaki gelişmelerin insan hakları boyutunda değerlendirilmesi amacıyla, İHH İnsani Yardım Vakfı tarafından bölgeye bir ekip gönderildi.
12 Yıl Önce Güncellendi
2013-07-23 16:00:07
10-14 Temmuz 2013 tarihleri arasında İHH İnsani Yardım Vakfı’nın Av. Gülden Sönmez (İHH İnsan Hakları ve Hukuk Komisyonu Başkanı), Hakan Albayrak (yazar), İzzet Şahin (İHH Yönetim Kurulu üyesi), Ümit Sönmez (İHH İletişim Koordinatörü) ve gazeteci Nevzat Çiçek’ten oluşan heyeti Mısır’a giderek gözlemlerde bulundu.
Askeri darbe sonrası yaşanan işkence, kötü muamele ve hukuksuz gözaltıları; fotoğraf ve belgelerden yararlanarak raporlaştıran İHH ekibi, bu raporu uluslararası topluluğa ve komuoyuna sundu.
ARKA PLAN
Mısır’da 25 Ocak 2011’de başlayan ve hızlı bir şekilde Hüsnü Mübarek rejimine son veren Şubat 2011 devrimi, sadece Mısır’da değil tüm İslam dünyasında sevinçle karşılanmıştı. Mısır gibi Arap dünyasına liderlik eden bir ülkede seçimlerle gelen yeni sürecin başlamış olması oldukça umut vericiydi ve aydınlık bir geleceğe işaret ediyordu. O günlerde rejim, henüz demokrasiye değil Mısır’ı vesayeti altında bulunduran Mısır ordusuna geçmiş olsa da, herkes bunun geçici bir süreç olacağından emindi ve bu süreçte Mübarek’in olmaması işleri kolaylaştıracaktı.
Ülkede hızlı bir demokratikleşme süreci başlatıldı ve devrimden bir ay sonra, 19 Mart 2011’de yeni anayasa için referandum yapıldı. Yeni anayasal sürecin gereği olan ilk demokratik seçimler hiçbir hile ve düzensizlik olmaksızın yüksek katılımla 28
Kasım 2011’de başladı. 508 sandalyeli parlamento için üç aşamada yürütülen süreç, Ocak 2012’de tamamlandı. Meclisteki 10
koltuk ordu tarafından atandığı için seçimlere katılan 27 parti parlamentodaki 498 sivil sandalye için yarıştı. Yeni parlamento
Mısır halkının genel eğilimlerini yansıtacak şekilde muhafazakâr adayların çoğunluğunda oluştu. Seçimlerde Müslüman Kardeşler Hareketi’nin Hürriyet ve Adalet Partisi, Muhammed Mursi liderliğinde %37,5 oyla birinci gelirken (235 sandalye), Nur Partisi %27,8 ile ikinci sırada yer aldı (127 sandalye). Bu iki lider parti dışındaki partilerin tümü 40 sandalyeye dahi ulaşamadı.
Vakit geçirmeden yasama faaliyetlerine başlayan mecliste ilk oturumdan itibaren muhalif partilerin boykotu başladı. Hemen her
gün süren bu gerilimi tırmandırma çabaları ve laik grupların boykotuna rağmen 24 Haziran 2012 tarihinde yapılan seçimlerde halk kendi cumhurbaşkanını seçti.
Muhammed Mursi’nin seçilmesi ülkede istikrarlı bir yasal süreç vadediyordu. Hızlı bir şekilde devrimin ruhuna uygun yasalar çıkarılacak ve demokratik yapı garanti altına alınacaktı. Ancak amaçlanan gerçekleşemedi. Öncelikle Anayasa Mahkemesi, parlamentoyu ve onun hazırladığı anayasa taslağını geçersiz saydı. Laik grupların danışıklı boykotunu kendine delil olarak alan Mahkeme, parlamentoyu işlevsiz kılınca Mursi muhalefetle diyalog çabalarına ağırlık verdi.
İş yapma kapasitesi muhalif partiler ve Anayasa Mahkemesi tarafından sürekli engellenen Mursi, hem kendisinin hem de demokratik bir anayasa yapmaya çalışan parlamentonun önünü açmak için Kasım 2012 tarihinde bir genelge yayınlayarak meclisin ve seçilmiş bir lider olarak kendisinin yetkilerini genişletti.
Onun bu kararı, parlamentoda umduğunu bulamayan tüm muhalefet gruplarını yeniden sokağa taşıdı. Bu gelişmeler üzerine
Mısır’da yazılan senaryonun detayları da gün yüzüne çıkmaya başladı. 2012 yılı sonunda başlayan şiddet olayları ordunun kontrolündeki temel tüketim maddelerinde yaşanan sıkıntıyla birleşince Mısır halkında ciddi bir kaos endişesi ortaya çıktı. Mursi daha iktidarın ilk günlerinde mareşal Muhammed Tantavi’nin son anda önlenen askeri darbe girişimi sonucu zorunlu emekliye ayrılmaları sağlanarak, olay basına ve kamuoyuna fazla yansıtılmadan kapatılmıştı. Bununla birlikte eski rejime yakınlığıyla bilinen veya darbe teşebbüsünde bulunabilecek 500 üst rütbeli subay da kademeli
olarak zorunlu bir şekilde emekli edilmişti.
Çok büyük meblağlarla yurt dışından finanse edilen ve halk nezdinde Mursi’nin imajını sürekli yıpratan medya çalışmaları
muhalefetin tabanını her geçen gün daha da güçlendirdi. Mursi’nin meşruiyetini savunan gruplara saldıran muhalif güçlerin şiddet kullanması ülkedeki gerilimi iyice tırmandırdı.
Nihayet olayların istenilen kıvama gelmesi üzerine ordu, olay çıkaran ve seçilmiş lideri gayrimeşru ilan eden kesimler yerine
Mursi’ye yönelik bir ültimatom yayınladı. Ültimatomda ordu Mursi’den imkânsızı, yani muhalefetle diyalog kurmasını istiyordu.
Mursi’nin daha önce defaaten denediği ve her seferinde muhalifler tarafından reddedilen diyalog kurulması çağrısı Mısır’daki
oyunda son perdeydi. Mursi ültimatomu reddetse de tanklar sokaklara inmişti.
Hüsnü Mübarek’in onlarca yıldır kendi diktatörlüğünü meşrulaştırmak için kullandığı İslami rejim tehlikesi, onun yokluğunda yine Mısır’da ve dış dünyada işe yaramıştı. Oryantalist Batılı bakış Mısır’a demokratik sürecin İslami iktidarla geleceğini anladığı an Mısır’da sisteme müdahale etti. 3 Temmuz 2013 günü Genelkurmay Başkanı Abdulfettah el-Sisi, yanına aldığı el-Ezher Şeyhi Ahmed et-Tayyib, Kıpti Patriği Tovadros, selefi Nur Partisi temsilcisi Muhammed Abdulaziz,
Muhammed el-Baradey ve askeri yetkililerle birlikte tüm dünyanın seyrettiği bir askerî darbe gerçekleştirdi.
İNSAN HAKLARI İHLALLERİ
SEÇİLMİŞ CUMHURBAŞKANI MUHAMMED MURSİ’NİN EKİBİ İLE BİRLİKTE DERDEST EDİLMESİ VE KAYBETTİRİLMESİ
3 Temmuz 2013 tarihinde Genelkurmay Başkanı Abdulfettah el-Sisi ve beraberindeki heyetin askerî darbe ilanının ardından, Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi, aynı gün zor koşullarda, belki de cep telefonu ile, askerî darbeyi tanımadığını ve seçimle geldiği görevine devam edeceğini açıkladığı bir video kaydı yayımlamıştır. Bu açıklamasından sonra askerler tarafından derdest edilerek bilinmeyen bir yere götürülen Mursi ve ekibinin nerede ve ne durumda tutuldukları, ne ile suçlandıkları hiçbir makam ve yetkili tarafından hâlen açıklanmamıştır. Mursi’nin ekibinden iki kişi daha sonra serbest bırakılmış ancak kendisinden ve beraberindeki sekiz kişiden haber alınamamıştır. Muhammed Mursi ve ekibinin 3 Temmuz’dan bu yana aileleri ve avukatları dâhil hiç kimse ile görüşmesine izin verilmemiştir.
Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi ile beraber kayıp olan ve hukuksuz bir şekilde alıkonulan kişilerin isimleri tespit edilebildiği kadarıyla şöyledir:
Ayman Ali
Ahmet Abdelaty
Assaad el-Shikh
Halit el-Gazzaz
Essam el-Haddad
Abdulmecid Mashali
Refa’a el-Tahtavi
Aymen el-Hodhod
RAPORUN TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ
SON VİDEO HABER
Haber Ara