Dolar

34,9448

Euro

36,7331

Altın

2.986,72

Bist

10.125,46

Eyüp Sultan'ın çinileri bakın nerede çıktı!

Eyüp Sultan Hazretlerinin türbesindeki restorasyon, hırsızlığı ortaya çıkardı. İznik ve Kütahya çinileri, dünyaca ünlü Louvre Müzesi'ne götürülmüş.

12 Yıl Önce Güncellendi

2013-07-06 08:58:18

Eyüp Sultan'ın çinileri bakın nerede çıktı!

İstanbul'un manevi mimarı Halid bin Zeyd Ebu Eyyub-el Ensari Hazretleri'nin (Radıyallahü anh) türbesini yeniden eski ihtişamına kavuşturmak için çalışmalar devam ediyor. Mayıs 2011'de başlatılan ve 6 ay olarak öngörülen restorasyon, ince işçilik gerektiren çinilerin onarımı ve kapsamın genişletilmesi sebebiyle bir süre daha sürecek. Yapılan çalışmalar, türbeden çalınan çinilerin Fransa'nın ünlü Louvre Müzesi'ne götürüldüğünü de ortaya koydu. Müzenin video görüntüleri bu iddiayı doğruluyor. Yarım ay şeklinde üçlü çini panonun altında yer alan yedili çini galerisinin beş parçası, Ebû Eyy'ub el-Ensari Hazretleri'nin türbesinden kaçırılan çinilere ait ve şu an Fransa'nın dünyaca ünlü Louvre Müzesi'nde sergileniyor. Müzede kurulan İslam Sanatları Galerisi'nin internet sitesinde, yedili çini galerisine ait yakın plan görüntüleri de incelendiğinde, türbedeki çinilerle örtüştüğü fark ediliyor.

YABANCI DİŞÇİLER KAÇIRMIŞ

Restorasyonu yürüten Hassa Mimarlık ekibi, bu iddiayı doğruluyor. Çinilerin çalınmasına dair iki tür iddia var. Bunlardan birincisi, çinileri 1920'de Fransız işgali sırasında 4 çuval eseri 'götürürken' suçüstü yakalanan Fransız dişçi Jean Bari'nin çaldığına dair. Eyüp Bostan İskelesi'nde Yahudi dişçi Bari tarafından çinileri çalındığına dair tutanakların tutulduğu bilgisi, Eyüp Belediyesi'nin düzenlediği sempozyumlarda dillendiriliyor. Bari'nin o ana kadar defalarca, türbeden çini kaçırdığı iddia ediliyor. İkinci görüşü ise, ünlü tarihçi Murat Bardakçı, 14 Ekim 2012 tarihinde Habertürk gazetesindeki köşesine taşıdı. Bardakçı, o yazıda Eyüp Sultan Türbesi'nin adını vermese de, Sultan Abdülhamid'in dişçisi Albert Sorlin-Dorigny ismine atıf yapıyor. Yabancı bir dişçinin, hırsızlık yaparak söktüğü çinileri Louvre Müzesi'ne satması, iki hikâyenin de ortak noktası! Ancak iki hikayenin olması, Eyüp Sultan'dan çalınan çinilerin yerine sahtelerinin konulduğu gerçeğini değiştirmiyor.



Türbede yer alan çiniler, inşa edildiği dönemde, muhtelif saraylardan devşirme olarak getirilmiş. Türbede, 15., 16. ve 17. yüzyıla ait çok değerli İznik, Kütahya çinileri var. Ancak birçok duvarda kompozisyon bozukluğu dikkat çekiyor. Bunun en önemli sebebi de, duvar yüzeyinden ayrılan çinilerin marifetle ve gelişigüzel monte edilmiş olması. İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından ihalesi gerçekleştirilen ve Hassa Mimarlık tarafından restorasyonu yürütülen türbede, bütün duvarlarda bulunan toplam 7678 adet çini teker teker numaralandırarak hasar tespitleri yapılıyor. Bistüri yardımı ile derzleri açılıp hassasiyetle sökülen çinilerin arkalarında bulunan çimento esaslı; doğal olmayan ve nefes almayan harç özenle temizleniyor.



HEPSİNİ YOK ETMİŞLER

Restorasyonun en önemli kazanımlarından birisi, türbedeki klasik kalemişlerinin ortaya çıkarılması. Söz konusu kalemişleri, daha önce yapılan müdahalelerde, boyayla ya da kireçle kapatılmış. Sekizgen bir yapı olan türbenin, bütün duvarları birbirinin aynı. Her duvarda bulunan lokmalı demir parmaklıklar, türbenin bir duvarında tuğla örülerek ve harçla sıvanarak kapatılmış. Şehadet Parlak, dış duvarda yoklama yaptıklarında, lokma parmaklığı bulduklarını söylüyor. Parlak, “Orayı açtıktan sonra pencere boşluğuna yerleştirilmiş dolabı yerinden alıp söveyi sağlamlaştırma çalışmaları yaptık. Bu sırada hatai motifi kullanılarak yapılmış klasik dönem kalemişine rastladık. Bütün pencere sövelerinde araştırma raspası yaptık. O kalemişlerinin hepsini yok etmişler. Ama bu pencere boşluğunda dolap olduğu için, buradaki söveye dokunamamışlar. Bütün sövelerin iç yüzeylerinde bu kalem işini devam ettireceğiz. Bilinçsizlikten ötürü mevcut sıva kazındığı için, Fatih döneminden kalan kalem işleri kaybolmuş. Ama ortaya çıkanları örnek alarak, aynı desen ve motif özellikleri ile kalem işini tamamlayacağız” diyor.



İşte internetteki görüntüleri

10 AY DAHA SABIR


Tarihindeki en kapsamlı restorasyonu gören türbede neredeyse 400 yılın ihmali telafi edilmeye çalışılıyor. Bu yüzden büyük hassasiyet gösteriliyor. Ziyaretçiler, türbeye girebilmek için 10 ay daha bekleyecek. Ancak ramazan ayının önemli ziyaret mekanlarından olan türbeye gelenler, “Hacet Penceresi”nden dua edebilecek.

Ahşap karkastan çıkarılan taşıyıcıları elimize aldığımızda ufalandığını gördük.

Ahşap karkasın % 99'u çürük

Çatı her an çökebilirdi


Restorasyonda, meşakkatli bir diğer işlem de çatıyı taşıyan karkasın onarılması oldu. Restorasyonu Mayıs 2011'de başlayan türbe için öngörülen süre 6 aydı ancak keşif için sonradan ilave edilen yükseltilmiş muhdes ahşap döşemeleri kaldırmak bile yetti! Çinilerin duvardan ayrıldığı ve çatıyı taşıyan ahşap karkasın mantarlaşarak toprak kıvamına geldiği fark edildiği an, işin seyri değişti. İstanbul 2 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun kararıyla restorasyon genişletildi. Dışarıda sergilenen ahşap karkastan çıkarılan taşıyıcı elemanların elimizde ufalandığını görünce anlıyoruz ki, muhtemel bir çökmeden ve felaketten Allah korumuş! Şantiye Şefi Şehadet Parlak da bizi doğruluyor: “Ziyaret ve çıkış koridorunda duvarlar sadece yığma değil. Belli bir kota kadar yığma sistem devam ediyor. Onun üstü ahşap karkas. Farklı dönemlerde ekler yapılmış. Duvar yüzeyinden ayrılan birkaç çiniyi aldığımızda bu ahşap karkasın zaman içerisinde kurtlanıp, böceklenip, ufalandığını gördük. Çatıyı taşıyan ahşap karkasın yüzde 99'u çürüktü. 5 şiddetinde bir depreme bile dayanabilecek durumda değildi. Biz o duvarları ve karkası hiç onarmadan, en hafif harcı kullansaydık dahi, statik olarak o duvarların o çinileri taşıması mümkün değildi.” Şehadet Parlak, muhtemel bir felaketin ziyaretçi kapısında da olabileceğini anlatıyor: “Ziyaretçi giriş kapısının üstünde, kapıyla revzen arasındaki duvarda büyük bir çatlak vardı ve çatlayan parçanın duvardan ayrıldığını tespit ettik. Duvardan ayrılan parça düşmek üzereydi. İlk olarak orayı askıya aldık, düşmesini engelledik. Daha sonrasında, onarımına geçtik.”

Fatih Sultan Mehmed Han'ın yaptırdığı türbenin temeline, nemi önlemesi için havalandırma kanalları konulmuş.

Kubbedeki PARALEL iki KANALIN sırrı

Peygamberimizin kabrinde de aynı sistem


Restorasyon ekibi, ilk günlerde türbede yoğun bir rutubetle karşılaşmış. Zemin bayağı ıslakmış. Dış bölümde temele inen drenaj kazısı yapılırken, belli aralıklarla açılmış kanallar görmüşler. Bulunan kanalların birbirleriyle bağlantılı olduğunu anladıklarında, hava sirkülasyonunu engellemeyecek şekilde korumaya almışlar. Kısacası, Osmanlı, temele inen havalandırma kanallarını düşünmüş ve türbenin altına temel nefes alabilsin diye bu kanalları açmış. Ancak sonrasında betondan yağmur suyu olukları yapılmış ve böylece temel hava alamamış. Türbe içerisindeki yoğun nemin sebeplerinden birinin de bu havalandırma kanallarının kapatılması olduğu tespit edilmiş. Havalandırma kanalları açıldıktan sonra ortalama 5 gün içerisinde türbe zemini kurumuş. Ekibin keşfettiği bir başka ayrıntı da kubbede birbirine paralel olarak konumlandırılmış iki kanal. Bunun tarihsel araştırmasını yaptıklarını belirten Şehadet Parlak, kanalların işlevini şöyle açıklıyor: “Kanalların biri sandukanın başucuna diğeri ayakucuna tekabül ediyor. Gün ışığını alması amacıyla yapılan bu kanalların, aynı düşünceyle Medine'de Peygamber Efendimizin kabrinde de bulunduğunu görüyoruz. Bununla birlikte günün her saatinde, güneşin açısına göre sandukanın ortasına, her bir revzenden ışık vuruyor.”

Fatih Vural / Türkiye
SON VİDEO HABER

Emlakçılar arasında silahlı çatışma: 2 ölü

Haber Ara