İslamcılık, Müslümanlıkla problemlidir
Prof. Dr. İsmail Kara, Mehmet Akif Ersoy çalışmalarına yenisini ekledi: Elemim Bir Yüreğin Kârı Değil. TİMAŞ'tan çıkan çalışmada Akif'in hayatı görsel malzeme üzerinden anlatılıyor. “Meslekî anlamda 30 yıldan daha fazla bir zamandır Akif'le uğraşıyorum. Ben bir fikir tarihçisiyim.
12 Yıl Önce Güncellendi
2013-06-16 07:37:15
Mücavir alanlarla ilgilenmek ve bunları merkezdeki konuya taşımak gibi bir arayışım var.” diyen Kara ile Akif'i, İslamcılık'ı ve eski günlerini konuştuk.
Akif'in hayatı bir dönemin hikâyesi... Ne anlatır İstiklâl Şairi'nin yaşamı bize?
Akif'in hayatı, çok dönemdaşı gibi Osmanlı'nın son iki, Cumhuriyet'in ilk döneminde yaşamış bir kişi olması bakımından, çok hareketli ve büyük tecrübelerle dolu dönemin tercümanıdır. O bakımdan Akif'in hayatını ele almak demek istisnaî bir kişi üzerinden dönemi tetkik etmek, anlamak ve çalışmak demek.
Mehmet Akif Ersoy ile ilgili birçok çalışma var. Ama siz onun yeterince tanınmadığını söylüyorsunuz.
Çalışmalar hâlâ devam ediyor. Hayatı henüz aydınlanabilmiş değil. Fikirleri üzerine konuşmaya başlamadık bile. Türkiye'nin akademik performansı iyi değil.
Kitap, Akif'in görsel malzemesi üzerine yoğunlaşıyor.
Aynı problem orada da var. Yani Akif'in elimizde bulunan, fotoğraf, kartpostal, resim, çizim, belge türünden malzemeler, bir kronoloji içinde henüz yeteri kadar ele alınmış ve bir yerlere oturtulmuş değil. Bu kitapla, onu denemeye başladık. Kitabın önü açık... Vakit bulursak daha iyi çalışılmış bir versiyonunu ortaya çıkarmak istiyorum.
Çalışmada ilk ne var peki?
İki sene önce Zeytinburnu Belediyesi'nin bastığı ‘Sessiz Yaşadım' kitabının görsel malzeme itibarıyla bir devamıdır. Bir devrin resimleri var. Görsellik, kronolojiye girmiş oldu.
Vaktinizin ne kadarını verdiniz Akif meselesine?
Çok oldu… Meslekî anlamda 30 yıldan daha fazla bir zamandır Akif'le uğraşıyorum. Ben bir fikir tarihçisiyim. Mücavir alanlarla ilgilenmek ve bunları merkezdeki konuya taşımak gibi bir arayışım var. Bir kitap çalışmam var: Resimli Cumhuriyet Din Kitabı. Görsel malzeme üzerinden Cumhuriyet tarihi din politikalarını anlatacağım. Merkezde fotoğraflar, karikatürler, kitap kapakları, gazete kupürleri olacak.
Türkiye'de çok tercih edilen bir yöntem değil, böyle bir tarih anlatıcılığı…
Tarih, görsel malzeme üzerinden de yazılabilir. Tersten söylersek, görsel malzeme, bir tarih yorumudur. Türkiye'de bu tür çalışmalar yok gibi. Bunun Türkiye'de terbiyesi yok maalesef.
Çalışmalarınıza göndermede bulunarak sorayım: Akif, İslamcı mıydı?
Bunda şüphe yok. Akif, Türkiye'de İslamcılık düşüncesinin önemli bir ismidir. Modern Türk düşüncesinin taşıdığı bütün imkân ve meselelerin temsilcisidir.
‘Türkiye'de İslamcı olmak için Müslüman olmaya gerek yok’ diyorsunuz.
İslamcılık ve Müslümanlığı teknik tabir olarak kullandığımız zaman, bu ikisi arasında mesafe olduğunu görürüz. Bu şöyle özetlenebilir: İslamcılık dediğimiz şey, İslamiyet'in modern yorumudur. Müslümanlık ise daha çok geleneksel formları, anlayışları, din yorumlarını, yaşama biçimlerini sürdüren çerçeveyi bize işaret eder. Bu yüzden İslamcılık, geleneksel Müslümanlığa büyük ölçüde karşıdır. Yani halk Müslümanlığı ile İslamcılık fikriyatı problemlidir. Bunu vurgulamak için bu metaforik cümleyi kurdum.
Anlaşılabildi mi bu sözünüz?
Hayır… İlmî ve fikrî çalışma bunları ayırmak durumunda. Hâlâ tarif ve tasnif yapılamadı.
Renan'ın ‘İslamiyet, terakkiye manidir’ sözüne cevap verilmiş midir?
Fiilî olarak verilmiştir. Yalnız bu cevabın yerindeli ve yeterliliği tartışma götürür. Çünkü Renan'ın söylediğiyle bunun İslam dünyasındaki algılanışı ve cevaplandırılması aynı mantık istikametinde giden şeyler değil.
AK Parti İslamcı bir parti midir?
AK Parti, benim ölçülerime göre İslamcı değil. Fakat, netice itibarıyla tarih söz konusu olduğunda İslamcılık çizgisi içinde değerlendirilecek. AK Parti'nin kendine İslamcı deyip dememesi bu çerçevede çok önemli değil. AK Parti eğer İslamcı bir parti olarak değerlendirilecekse bu, İslamcılıktan vazgeçiş çerçevesinde ele alınacaktır.
Bu vazgeçiş ne zaman olur?
Vazgeçiş, aslında Erbakan ile başladı. AK Parti, fikir olarak Refah Partisi'nin tabii bir uzantısı. Bu bakımdan İslamcılıktan vazgeçiş süresi 12 Eylül'den sonra başladı zaten. Refah Partisi, Millî Selamet Partisi değildir yani. Ama AK Parti, Refah Partisi'ne çok benzer. Öyle ‘Millî Görüş gömleğini çıkardım' sözüyle açıklanabilecek bir anlayış değil. Tekrar edecek olursam ben fikir tarihçisiyim. Günlük anlayışlar, benim için fukara yorumlardır.
Mustafa Kara, babamdan sonra ikinci hocamdır
Görsel malzemenin sizde bu kadar yer etmesinde abiniz Mustafa Kara'nın harita metot defterine yapıştırdığı kupürlerin etkisi var mı?
Görsel malzemeye olan ilgi ve dikkatimin o zamanlardan başladığını düşünüyorum. Bunlardan biri Muhammed Ali Clay'in fotoğrafıydı. Bütün vücudu ter tomurcuklarıyla doluydu. Seyyid Kutup fotoğraflarını da getirmişti abim. Biri yumrukları dünyayı titreten bir figür, öbürü ise İslam davası uğruna başını vermiş bir kahraman. Bunları zevkle karıştırdığımı hatırlıyorum. Abim de hiç yavaş karıştır demedi.
Defterler duruyor mu?
Köyde dosyalar halinde duruyor.
Memleketiniz Rize'ye ne aralıklarla gidiyorsunuz?
Hemen her sene gidiyoruz. Son senelerde pederin rahatsızlığı nedeniyle nöbetleşe durduk. 3 erkek, 2 kız kardeşiz. Orada beraber kalmayı hepimiz önemseriz.
Mustafa Kara'nın nasıl bir karşılığı var hayatınızda?
Mustafa Kara, benim babamdan sonraki hocamdır. Ayrıca aynı eğitimi gördüğümüz için benim bir şekilde izini sürdüğüm insandır. Aramızda altı yaş var. Abimin benim yetişmemde, ilgilerimde hatta yazı hayatımda bildiğim/bilmediğim çokça etkisi vardır.
Mesela?
Hareket, Diriliş, Büyük Doğu dergileriyle tanışmam abimin bunları köye getirmesiyle olmuştur. Nurettin Topçu'yu, Sezai Karakoç'u, Necip Fazıl'ı bir köyde imkânsız olacak şekilde çocuk yaşta bu kitaplarla tanışma imkânım oldu. Abimin okuyuş tarzını seyrederdim. Çok oturaklı ve sakin bir insandır. Bense hele o yıllarda, çok hareketli ve yaramazdım.
Nasıl bir kardeştiniz?
Bütün yaramazlığıma rağmen nazımı çekerdi. Bir baba gibiydi, mizacı farklıydı. Yazları saatlerce okur ve çalışırdı. Biz köy işlerine giderdik. Babam da annem de hatta akrabalar da onun bu tarafına saygı gösterirlerdi. Ama o da çok hoş bir şey yapardı. Biz bahçedeyken yemeklerimizi pişirirdi.
Cep telefonu kullanmamanızın nedeni ağabeyiniz mi?
Abimle oturup bunun kararını almadık. Abim, bilgisayar da kullanmaz, ben kullanırım. Ama o konudaki mizacımız ve terbiyemiz birbirine yakındır.
Neden kullanmıyorsunuz cep telefonu?
Felsefî, protesto, gündelik hayatımın daha sıhhatli geçmesine dönük tarafları var. Espri de olsa şunu söylüyorum: Beş paralık da olsa hürriyetime sahip çıkmak istiyorum. Bu, ahlakî bir mesele… Talebelerime de söylüyorum: Kenefte bile sizinle konuşulabilecek bir adam olmayın. Caddede emzik gibi telefon kullanmayın diyorum. Yakın olduğum insanlara söylüyorum: Kaba, ilkel ve yanlış bir telefon kullanma biçimleri var. Nasıl oluyor da herkes her saatte size ulaşabiliyor? Bunları insanlara anlatmak imkânsız...
Eşiniz ve çocuklarınız kullanıyor mu?
Evet… Çocuklarım üniversiteyi kazandıklarında ben almıştım. Ama sağ olsunlar, yumuşak anlaşmamıza sadık kalıyorlar. Ben onların cep telefonu sesini duymam.
Takım tutar mısınız?
O işlerden anlamam. Fakat ağabeyim dolayısıyla Galatasaraylıyım, hiçbir maça gitmememe rağmen…
Galatasaraylılık nereden geliyor peki?
1963 yılında Ankara İmam-Hatip'i okuyup köye döndü. Orada halamın yanında kaldı. Halamın çocukları futbol hastası... Abim Fenerbahçeli olarak döndü. Biz ortanca ağabeyimle birlikte bu işlerden habersiziz. Bir müddet sonra anladık ki bir takım tutmak lazımmış. Sorduk: Başka takımlar var mı? O da bize Galatasaray, Beşiktaş dedi. Değişiklik olsun diye Galatasaray'ı tutalım o zaman dedik. Abimin telaffuz ettiği ilk takım Beşiktaş olsaydı, Beşiktaşlı olurduk. Ama dediğim gibi ben futboldan anlamam. Abim inceliklerini bilir.
Samet Altıntaş / ZAMAN
SON VİDEO HABER
Haber Ara