Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Baronları korkutan kaset!

Ülkenin ekonomik rantını elinde bulunduran baronlar kendileriyle ilgili bir kasetin varlığını biliyor.

13 Yıl Önce Güncellendi

2013-06-15 08:14:44

Baronları korkutan kaset!

Korkunun ecele faydası yoktur derler. 28 Şubat post modern darbesinin ekonomik soygunları henüz ortaya çıkarılmadı. 21 bankanın battığı 2000 ve 2001 ekonomik krizlerinde 241 milyar hortumlandı. Sadece Uzanlar grubunun ülkemize zararı 50 milyar dolar. Halkımız yarı yarıya bir gecede fakirleştirildi ama kimse onların yakasına yapışmadı. Hortumlamayı yapanların bir listesi ve birde kaseti var. Bu kasetin bende olduğunu düşünen bir Hürriyet muhabiri, iki yıl önce beni manşete çekmekle tehdit etmişti. Kasetin bende olmadığını, tahmin ettiği adamda da olup olmadığını bilmediğimi, ama bir gün ortaya çıkarsa benden bilmemesini talep edince Hürriyet gazetesine manşet olamadım. Yemediler… Yahu gerçekten bende yok, inanın ki bende değil.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın faiz lobisi veya çetesi olarak nitelediği İstanbul baronları, sıranın kendilerine geldiğini fark etmiş olmalı ki, Gezi Parkı’nda hükümeti ve Erdoğan’ı infaza yeltendiler. Global sermaye ve medyanın, masonların bu infaz girişimine destek vermesi nedeniyle ülkemiz bir anda Ortadoğu’nun sıradan bir ülkesi, demokratik seçimle gelmiş lideride “diktatör” konumuna itildi. İşte ben buna dayanamam, zuladakileri çıkarmanın vakti geldi.

28 Şubat’ta batan ve batırılan bankalarla ilgili en çarpıcı makaleleri benim yazdığımı takip edenler hatırlayacaktır. 21. yüzyılda, yeni bir 28 Şubat ve batık bankalarda batan paşalar görmek istemiyoruz başlıklı yazım kimsenin gıkını çıkarmadığı dönemde fenomen haline gelmişti. 28 Şubat döneminde, batan bankaların önemli bir kısmında yönetim kurullarında emekli generaller vardı. Banka yöneticileri yargılanırken, askerler davadan muaf tutuldular. Bu anlaşılamayan dokunulmazlık zırhı şu soruyu doğuruyordu: 28 Şubat’da kurtarılmak istenen acaba gerçekten vatan mıydı, yoksa bankalarda paşalarımızın adıyla birlikte battığı ortaya çıkan özel şirketlerin çıkarları mı? Dile kolay 21 banka battı, ülkemin milyar dolarları… Tüyü bitmemiş yetimin hakkını savcılar eğer soruşturmuyorsa, neyi soruşturacaklar?

KİM, NE GÖTÜRDÜ?

Başbakan Erdoğan tarafından 2003 yılında hazırlatılan BDDK raporu vurgunları şöyle açıklıyordu:

* Türk Ticaret Bankası: 777 milyon dolar zararla battı. Hortumcular, 56 milyon dolar götürdü.

* Bank Ekspres: 435 milyon dolar zararda. Korkmaz Yiğit bankadan 311 milyon dolar götürdü.

* Interbank: 1.2 milyar zarar. Sahiplerinin kullandığı para, 1.1 milyar dolar.

* Yaşarbank: 1 milyar 149 milyon dolar zarar. 103 milyon dolar ortada yok.

* Demirbank: Zararı 648 milyon dolar. Bankanın batmasına ekonomi bürokrasinin sebep olduğu anlaşılmaktadır.

* Sitebank: Devir zararı 53 milyon dolar. Şirket sahibi 7 milyon dolar kullandı.

* Egebank: 1 milyar 220 milyon zararla battı.

* Yurtbank: Zararı 656 milyon dolar. Balkanerler’in kullandığı kaynak 1 milyar dolar.

* Esbank: Zararı 1 milyar 113 milyon dolar. Sahipleri 478 milyon dolar kullandı.

* Sümerbank: 470 milyon dolar zarar. Sahipleri 293 milyon dolar kullandı.

* Etibank: Devir zararı 698 milyon dolar. Patronu 588 milyon dolar kullandı.

* Bank Kapital: Devir zararı 393 milyon dolar.

* İktisat Bankası: 1 milyar 954 milyon dolar zararla battı. Patronu Erol Aksoy’un kullandığı para 879 milyon dolar.

* Bayındırbank: Zararı 116 milyon dolar. Çörtük 95 milyon dolar kullandı.

* Egsbank: Zararı 545 milyon dolar. Hakim gruplar 299 milyon dolar kullandı.

* Kentbank: 681 milyon dolar zararla kapattı. Bürokrasinin yanlış kararlarıyla battı.

* Toprakbank: Zararı 880 milyon dolar. Halis Toprak 485 milyon dolar kullandı.

* Pamukbank: Devir zararı 3 milyar 618 milyon dolar. Patronunu 2 milyar 627 milyon dolar kullandı.

Bu bankaların sahipleri halen borçlarını tamamen ödemediler. Herşeyi yazdım ama bir şeyi yazmamıştım, bugünü bekliyordum. Masum başlayan, ağaç kesme protestosu sandığımız Gezi Parkı’nın getirildiği nokta ve hedefi beni de çileden çıkardı. Şimdi gerçekler ortaya çıktı, bende bir katkıda bulunayım ve başbakanımıza hesap soracağı adresi göstereyim.

Erdoğan’ın bir süre önce gizli kalmış parasal manipülasyonların tek tek ortaya çıkarılacağını söylemesi ve olası TBMM hortum komisyonu tehditi, faiz lobisi ve yurt dışı işbirlikçilerini harekete geçirdi. Baronları korkutan kasedin içeriğini biliyorum ve kopyasının en az dört yerde bulunduğundan da haberdarım. Kasedin Başbakan Erdoğan’ın eline geçtiğini bir dostum söylemişti. 2001 yılında yurt dışına çıkarılan bir kopyası New York’ta bir posta kutusunda uzun süre kaldı. Daha sonra Mardinli bir Ermeni tarafından korumaya alındı. Ancak kasedin bu şahıs tarafından Evangelist neconlara bizzat teslim edildiğini sanıyorum. Bir kopyası polis istihbaratta olduğu için önemi yok bunun. Bir nüshası halen okyanus ötesinde olabilir.

Batan bankalarda heba olan devletin ve milletin parasıydı, yetimin hakkıydı ama kimsenin vicdanı Gezi Parkı’ndaki 15 ağaç için sızladığı kadar sızlamadı. Hortumlara göz yuman, vurdumduymaz davranan, becerisizlik gösteren koalisyon hükümetlerinin, özellikle 2001 krizine yol açan, ekonomi bürokratlarının büyük rolü gündeme gelmedi, yargılanmadılar, hesaba çekilmediler. Türkiye’yi 2001 krizine götüren Merkez Bankası, Hazine, bankalar, Sermaye Piyasası müsteşar ve genel müdürlerinin ne yaptıkları, sonra nerelere geldikleri dahi soruşturulmadı. AK Parti, hazinesi tamtakır, bomboş bir enkazı devraldı ve bugüne getirdi.

28 Şubat’ın savcısı olsam, dönemin 25 milyon aylıklı Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel’i bir numaralı sanık yapardım. Bugün 10 bin lira emekli maaşı alarak, köşe yazarlığı, holdinglere danışmanlık yapan Erçel’in hak ettiği yer dört duvar arası bir zindan. Zira bahsettiğim kasetin kahramanı o! 2000 yılında Bilderberg toplantısına Türkiye’yi temsilen Rahmi Koç ile birlikte katılan Erçel, küresel patronların Türk ekonomisini batırma görevini nasıl başarı ile yerine getirdiğini kasetteki vahim tabloda ortaya koyuyor. Erçel, Habertürk’te bir süre köşe yazarı olarak utanmadan ekonomi yazıları yazdı, daha sonra Erçel’in faizin babası bir defactoring şirketi olduğunu, yani modern tefecilik yaptığını anlayınca gazete yazarlığına son verdi.

Burada bir Kurtlar Vadisi repliği gireyim: Bu hikayede geçen kişi ve kurumlar ülkemizde belkide yaşamıyordur, ya yaşıyorsa yandınız valla!. Malum artık gizli çekilmiş kaset yayınlamak kanunen yasak, yazmak suç ve mahkemede zaten delil sayılmıyor.

Farz edin ki bu bir fareli köyü basan donkişotun hikayesi: Kasedin çekildiği mekan, Gezi Parkı olaylarına maddi ve manevi destek veren İstanbul baronlarının koç baronunun yönetim kurulu odası. Kimin çektiğini bilemiyorum ama üç dünya lideri bankanın temsilcisi masada baronla pazarlık yapıyor. Gazi Erçel, baronun sağ yanında, sol yanında kartel medyasının Türkiye medya imparatoru oturuyor. (Kızları New York’ta okurken babalarını böyle tarif edermiş). Deutchebank, Bank of America ve City Bank yetkilileri, Türkiye’den bir gecede beş milyar dolar çekeceklerini ve ülkenin devaülasyona gideceğini, Türk parasının ve ekonomisinin çökeceğini anlatıyor. Erçel ve imparatorun elinde birer liste var, listede 38 adet İstanbul baronun adı, bankaları ve aynı gece Merkez bankasından çekecekleri meblağ gözüküyor. En büyük vurgunu en büyük yapacak, holdingin büyüklüğüne göre hortumun miktarını baron efendi belirlemiş. Pazarlık kızışıyor, son kararı medya imparatoru ile Ergenekon sanığı Veli Küçük’ün biraraya gelerek birarada netleştirmesi kararlaştırılıyor. Kasedi çeken sanırım Sarı Levent’in ekibi…

Sonra ne olduğunu biliyorsunuzdur umarım. Bu 38 İstanbul baronu aynı gece Merkez Bankası’ndan beş milyar dolar çekti. Üç yabancı bankada aynı miktarda parasını uçurdu ve 10 milyar dolarlık gedik nedeniyle ülke ekonomisi battı. Bu yıkımdan sonra siyasete olan güvenin tamamen çökmesi ve AK Parti’nin tek başına iktidara yürümesi kaderin bir cilvesi. Allah, kara hesaplar yapanların tuzağını hep başına çalmıştır. Bugün 10 milyar doları transfer etmekle ülke ekonomisi batırılamaz konuma geldi, 1 trilyon dolarlık ekonomiyi artık ne İstanbul baronları nede global sermaye manipüle edebiliyor. Rahatsızlığın ana nedeni de bu olsa gerek!

Erdoğan, söz konusu kasetin hesabını bugüne kadar sormadı ama 2011’de yaptığı seçim konuşmalarından birinde dile getirdi ve ne dolaplar döndüğünü bildiğini ima etti. Bu sene içinde hem grup toplantısında, hem de bir açılışta Hortum Komisyonu kurup 28 Şubat’ta ülkeyi planlı biçimde batıranlardan hesap soracaklarını dile getirdi. Doğrusu da budur… Yapmazsa zaten onlar Gezi Parkı benzeri yeni eylemlerle sokağı kullanacaklardır.

İşte o zaman geldi. Madem ki, yerli ve global çete ülkemizin ekonomik istikrarını ve bölgesel güç olma yolunda geldiği noktayı kıskanıyor ve engellemeye çalışıyor, kuyruklarına basmalı ve foyalarını ortaya çıkarmalısınız. Nasıl olsa tüm zehirlerini kustular, zehrini akıtan akrep ve yılanın sonu gelmiş demektir…

Aşağıda sonsaniye.net’de 2006 yılında yayımlanan eski yazımda, başka bir paradoksa dikkati çekmiştim. Adalet herkese eşit seviyede uygulandığı bir atmosferde insan yaşamının değeri vardır, ayrımcılık olan yerde sırtlanlar, çakallar parçalar sizi, sonra dönerler dişlerinin de kirasını isterler.

28 ŞUBAT’TA BATAN ASKERLER İSTEMİYORUZ

1990-93 yılları arasında Kara Kuvvetleri Komutanlığı yapan Muhittin Fisunoğlu Genelkurmay başkanlığı sırasını beklerken Doğan Güreş’in görev süresinin uzatılmasıyla emekliye ayrıldı. Fisünoğlu, Genelkurmay Başkanı olamayınca Sümerbank’ın Yönetim Kurulu üyesi oldu! Mafya babası, 3 ayrı Ergenekon davasında halen yargılanan, 25 yıl kesinleşmiş hüküm yiyen Sedat Peker’in kurduğu Öztürkler ve Ergenekon yapılanması içinde ‘farkında olmadan’ göründü. Sümerbank CEO Başkanı Ömer Hayyam Garipoğlu yargılandı, hapislerde süründü, ceza aldı, ama savcılarımız Fisunoğlu’nun ifadesini bile almadı. Fisunoğlu, Sümerbank’da ne yaptığını soranlara, “Bankacılık alt kadroda teknik bir konu. Yönetim kadrosunda ise teknik bilgi gerektirmiyor (!)” diye kendini savundu. Çünkü Garipoğlu, onu bankacılık bilgisi için değil başka “birikim”leri, “ilişki”leri için yönetimine almıştı. Garipoğlu’nun yediği haltları yazmaya bir köşe yazısı yetmez, kitap yazmak lazım, tabi Fisunoğlu kızmazsa…

Fisunoğlu’nun Kara Kuvvetleri Komutanlığı ve Teoman Koman’ın MİT Müsteşarlığı ve Jandarma Genel Komutanlığı yaptığı dönemde Diyarbakır-Batman bölgesinde örgütlendirilen Hizbullah konusu halen aydınlatılmamış ve devlet sırrı olarak korunan, tozlu raflara kaldırılmış bir konudur. O yıllarda Fisünoğlu ve Koman Hizbullah’ın “PKK’nın baskınlarına karşı kendini koruyan, dini inançları kuvvetli vatandaşlar”dan oluştuğunu açıklamışlardı. Daha sonra ‘Domuz bağı’ ile öldürülen Zehra Vakfı mensupları gibi dindar müslümanlar ortaya çıktı. 28 Şubat’ın aktörlerinden Hizbullah’ın derin devletin bir ürünü olduğu o kadar sırıtıyordu ki, pislikleriyle birlikte basına yansıyınca örtbast edildi. Fisunoğlu ve Koman’ın derin ilişkileri Garipoğlu ve Cavit Çağlar’a lazım olmuş olacak ki, emekli olunca transfer edildiler. Türk Hizbullah’ından ne Lübnan’daki nede İran’daki Hizbulah’ın haberi yoktu. Terör örgütü kurarak vatandaşlarını yargısız infazlarla öldürten Teoman Koman ne zaman yargılanacak sayın savcılar? Kamuoyu vicdanı rahatsız, siz rahat mısınız?

Batık bankaların sivil yöneticilerinin içerde veya ceza almış olması, ancak tüm asker üyelerinin toz kondurulmadan dışarda dolaşması ilginç bir görüntü ortaya çıkarıyor. Yöneticileri arasında “paşa” bulunan Etibank, İnterbank ve Sümerbank’ın, sadece patronlarının hapsedilmesi ve cezalandırılması ilginç bir yaklaşımdı. Oysa yönetiminde paşa bulunmayan Yurtbank ve Egebank’ın ise hem patronları hem de tüm yöneticileri hapsedildi. 28 Şubat’ın ünlü generallerinden Güven Erkaya, daha önce el konulan Bank Ekspres’in ve sürekli el değiştiren Kanal-6'nın patronu Korkmaz Yiğit’in danışmanlığını yaptı. Yiğit’in kimyasını değiştiren, hükümetler deviren Türkbank skandalı yaşanırken, kimse danışmanına soru soramadı. Daha sonra neden başbakanın başdanışmanı yapıldığını sorgulamaya kimse cesaret edemedi. Erkaya’nın Gölcük’teki üsde tuttuğu 2 milyon fişi, Allah depremle 17 Ağustos 1999'da yerin dibine batırmasaydı, şimdiye kadar çoktan iç savaş çıkmıştı. Eğer elinizde yoksa Gölcük’te Erkaya’nın kimlerle ne gibi şeytani planlar, konuşmalar yaptığını yazayım.

Çevik Bir ise, doğrudan bir şirkette yer almak yerine ordunun bir çok ihalesinde ABD, İsrail ve Almanya şirketleri lehine lobi yapmayı yeğledi. Etibank’ın paşası Deniz Kuvvetleri eski Komutanı emekli Orgeneral Vural Beyazıt, Dinç Bilgin cezalandırılırken, diğer yönetim kurulu üyeleri cezalandırılmadığı için sorgulanmadan serbest kalan talihlilerdendi. Yine Sümerbank yönetim kurulunda Kara Kuvvetleri eski Komutanı emekli orgeneral Muhittin Fisunoğlu, İnterbank yönetim kurulunda da, Jandarma eski Genel Komutanı emekli orgeneral Teoman Koman, aynı gerekçelerde ne sorgulandı, nede yargılandı. 28 Şubat sürecinde yargıda bağımsızlığın yok olduğunu simgeleyen çifte standard bir uygulamaya gidildi. Ordu, askeri mahkemede yargılasaydı ve işi sivillere bırakmasaydı bile razıydık. Ülkemizde bırakın darbecileri, batak darbeciler bile cezalandırılamayacak kadar dokunulmaz ‘ vatansever’lerden oluşuyor. ‘Darbe ikliminden neden uzaklaşamıyoruz, ordumuz yıpranıyor’ diyenler, önce neşteri bu paradoksa vurmalı.

Bu durumda Can Ataklı, eski patronu Bilgin için “O tek kişilik çetemi ki, sadece o içerde (şimdi dışarıda, bol bol konuşuyor), onun dışında herkes dışarda” diye soruyordu. Ataklı, “eski komutanların bir de hapse girerek ordunun haysiyetinin daha fazla zedelenmemesini sağlamaya çalışıyorlar. Savcılar da ordunun bu hassasiyeti nedeniyle şimdilik eski komutanlara dokunmuyor” diye yazmıştı. Peki asıl hortumcuları korumak Ordu’nun haysiyetini zedelemiyor mu? Hortumcuları kurtarmaya çalışmak ne zamandan beri haysiyeti kurtarmak oldu? Bu tenakuzu eminim Genelkurmay görüyordur ve kimsenin ordunun adını lekelemeye hakkı olmadığı konusunda ordu içinde gerekli bilgilendirmeyi yaparak 28 Şubat’dan ders çıkarmıştır. Nitekim, Kıvrıkoğlu ve Özkök Genelkurmay başkanlığı dönemlerinde adı batıklara karışmışları yavaş yavaş tasfiye ettiler. Hiç olmazsa darbeciler terfi yerine emekli edilerek tekdir görmüş oldular ki, bu bile darbecilere iyi bir ders, büyük bir gelişmedir. Ordumuzdaki sağduyu, 28 Şubat acılarıyla epey gelişti. Eminimki, ordu içinde bir kırılma olmasa Ergenekon operasyonları ve davaları açılamazdı! Umarım bu davaları göz boyamak ve suçlunun aklanması için araç olarak kullanmak gibi amacınız yoktur. Aksi halde kamuoyu vicdanı yaralı kalacaktır, orduya güvenmeyecektir.

Bankalara ve özel şirket yönetim kurullarına üyelik veya başkanlık konusunda gelen ısrarlı talepleri, üst düzey bazı komutanımızın geri çevirememe gibi bir zafiyetleri olduğunu biliyoruz. Bu işin geleneksel bir uygulama haline geldiği için fazla kanıksanmadığını belirtmiştim. Yolsuzluklara ve hortumculara engel oldukları sürece dürüstlüğünden şüphe etmediğimiz emekli askerlerimizin yüksek maaşlarla bu makamları işgal etmelerine itiraz edemeyiz. Endişemizin nedeni, tamamen vatansever düşüncelerden kaynaklanıyor. Ordumuzun yıpratılmasına yol açacak biçimde şeytana külahını ters giydiren iş adamlarımız tarafından kullanılmalarından ve dolduruşlarına gelerek sık sık darbe tezgahına gelmelerinden tedirgin oluyoruz.

En iyisi küçük bir kısmının listesini vereyim de ne demek istediğimi anlayın: (Bir kısmı rahmetli oldu, bazı firmalar el değiştirdi, bankalar kapandı)

Eski Genelkurmay Başkanlarından Orgeneral Semih Sancar (Akbank YK), Org. Muhittin Fisünoğlu (Sümerbank), Org. Teoman Koman (İnterbank), Oramiral Vural Beyazıt (Etibank), 12 Eylül’ün Orgenerallerinden Turgut Sunalp (Netaş ve Garanti Bankası Yön. Kur. Üyesi); Org. Adnan Ersöz (İşbankası Yönetim Kurulu Üyesi); 12 Mart’ın ünlü darbecilerinden Org. Faik Türün (Umumi Mağazalar Yönetim Kur. Üyesi); Org. Süreyya Yüksel (Yaşar Holding Danışmanı); Org. İbrahim Şenocak (Etibank Yönetim Kurulu Başkanı); Org. İsmail Hakkı Akansel (PETKİM Danışma Kurulu Üyesi); Org. Vecihi Akın (AKSİGORTA Yönetim Kurulu Üyesi); Org. Doğan Özgöçmen (Yapı Kredi Bankası Yönetim Kur. Üyesi); Org. Suat Aktulga (LASSA); Org. Şeref Akıncı (Doğuş Holding Yönetim Kurulu Üyesi); Org. Kemalettin Eken (Şekerbank Turizm Yönetim Kur. Üyesi); Org. Sabri Deliç (Profilo Holding Başkan Yardımcısı); Oramiral Bülent Ulusu (AKSA Yönetim Kurulu Üyesi); TİKKO gerillası oğlu Cemil Oka’yı ihbar ederek öldürten Org. Nazif Oka (Hema Holding Yönetim Kur. Üyesi); Org. Halil Sözer (Borusan Yönetim Kur. Üyesi); Korg. Fevzi Aysun (Derborsa Yönetim Kur. Üyesi); Korg. Hikmet Kesim (Türk/ABD Havacılık San. (TAİ) Yön.K.Ü.); Korg. Tevfik Alpaslan (Altay şirketler Grubu); Tümg. Cemil Mete (Minex Savunma Sanayi Yön. Kur. Üyesi); Tümg. Hayri Sözen (Borusan Danışmanı); Tümg. Servet Bilgi (Bekoteknik Yönetim Kur. Üyesi); Tuğg. Tanju Erdem (Yaşar Holding Danışmanı); Tuğg. Fikri Topsever (AKSA Personel Müdürü); Tuğg. Sezer Bilgili (Pamukbank Denetçisi); Tuğg. Şahap Ar (Alarko Holding Yönetim Kur. Üyesi); Tuğg. Sıtkı Sunday (Otomarsan Başkan Vekili); Tuğg. Orhan Köker (Profilo Holding Müşaviri); Tuğg. Yılmaz Oral (Hema Holding Yönetim Kur. Üyesi); Tuğg. Kamuran Gümüşsoy (GİMA Yönetim Kur. Üyesi.)

Askerlerimizin emekli olduktan sonra ilgi duyduğu tek iş mekanı elbette sadece bankalar ve kalbur üstü özel şirketler değildi.

19 Mart 2006 tarihli Zaman gazetesinin ‘Turkuaz ekinde eski çalışma arkadaşım Emine Dolmacı’nın ‘ Siviller askerî vesayet peşinde!: Emret danışmanım’ başlıklı haberinde şu ayrıntılara rastladım (Bazıları görevlerinden istifa etti veya mevta oldu. Son 7 yılda pek çoğu görevi bıraktı veya bıraktırıldı):

“Cumhurbaşkanlığı makamını işgal planları yapılıyor. Buna izin vermeyeceğiz.” ifadelerini Ankara’da yapılan ‘Cumhuriyet İçin Halk Yürüyüşü’nde kullanan eski Jandarma Komutanı Şener Eruygur, Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) başkanlığını yapıyor. ( Çok şükür ki artık başkan değilde, Atatürk’ün ruhu daha fazla azap çekmiyor) Ülker’e ‘yeşil sermaye’ etiketi vuran ve askeri garnizonlarda satışını yasaklayan Genelkurmay’ın istihbarat biriminin başında bulunan, emekli Koramiral Turhan Özer, 2005 yılı sonunda Ülker’in 10 kişilik İstişare Konseyi’ne getirildi. Tümgeneral Armağan Kuloğlu, PKK koordinatörü olarak atanan Orgeneral Edip Başer ve Tümgeneral Rıza Küçükoğlu, Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin (ASAM) yönetiminde, Kıdemli Kurmay Albay Atilla Sandıklı Türkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi (TASAM) Genel Müdürlüğü görevinde, Tuğgeneral Süleyman Canpolat Dışişleri Bakanlığı Stratejik Araştırmalar Merkezi (SAM) Yönetim Kurulu’nda, Tuğgeneral Nejat Eslen ise Global Stratejik Araştırmalar Merkezi Müdürlüğü’nde bulunuyor.

Think tank kuruluşlarında adına sıkça rastlanan askerler, siyasete de heves ediyor. İçişleri eski Bakanı Meral Akşener, Sabah Gazetesi’ne verdiği röportajda, 28 Şubatın paşalarından orgeneral Çevik Bir’in AK Parti’ye danışmanlık yaptığını belirtiyor. (28.11.2005) “Bölgeye gelen askerlerin işlerini ciddiye alıp hizaya gelmeleri için bu kişilerin evlerinin yakınlarına birkaç bomba atardık.” itirafında bulunan Korgeneral Altay Tokat, MHP Merkez Yönetim Kurulu’nda yer alıyor. Kıbrıs Barış Harekatı’nda ismini duyuran Kurmay Albay Oğuz Kalelioğlu ise, emekli olduktan sonra yaptığı Diyanet İşleri Başkan Yardımcılığı’nın ardından geçtiğimiz ay DYP’de basın ve propaganda başkan yardımcısı olarak siyasete girdi. Tümgeneral Osman Özbek, kuruluşunda yer aldığı Cumhuriyetçi Demokrasi Partisi’ne artık uğramıyor. Tümgeneral Rıza Küçükoğlu, Oramiral Orhan Karabulut ve Orgeneral Teoman Koman’ın medya gruplarına danışmanlık yaptığı biliniyor. İhlas Ankara Medya Grup başkanı olarak da yine bir emekli asker Nuri Elibol görev yapıyor. Koramiral Atilla Kıyat, Fenerbahçe Kulübü Yönetim Kurulu’nda, Tümgeneral Çetin Uğural, Oramiral Halis Burhan ve Korgeneral Hasan Kundakçı isimleri de Türkiye Sanayici ve İşadamları Vakfı (TÜSİAV) Yüksek İstişare Konseyi’nde yer alıyor.

En fazla asker yönetici yoğunluğu üniversitelerde gözleniyor. Genelkurmay eski Başkanı Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı, Haliç Üniversitesi mütevelli heyeti üyeliği görevini sürdürüyor. Tümgeneral Rıza Küçükoğlu, Bahçeşehir Üniversitesi Global Hukuk Programları Direktörlüğü genel sekreterliğinde bulunuyor. Tuğamiral Mehmet Celayir Koç Üniversitesi genel sekreteri, Orgeneral Edip Başer Yeditepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü müdürü, TOBB Ekonomi ve Ticaret Üniversitesi mütevelli heyeti üyesi, Tümgeneral Mehmet Tiryaki Anadolu Bil Meslek Yüksek Okulu Yönetim Kurulu üyesi olarak görevini sürdürüyor.

Faruk Arslan/Gazeteci-Yazar

Kaynak: farukarslan.com

Haber Ara