Demokrasiyi akamete uğratacak eylemlerden uzak durulması gerektiğini söyleyen Doğan, "Hükümetler yanlış yapabilir. Ama yurttaşlarımız, kendileri büyük bir sorumlulukla, ferasetle, kendi haklarının bilincinde geriye adım atmadan; başkalarının kendilerini kullanmalarına müsaade etmeden, suhuletle olayı götürmek zorundadırlar." dedi.
Gezi Parkı olaylarıyla ilgili olarak Cihan Haber Ajansı'na (Cihan) konuşan Cem Vakfı Başkanı İzzettin Doğan, sürecin yönetilmesinde bazı hatalar yapıldığını söyledi. "Polisin yönetilmesinde büyük bir yanlış var." diyen Doğan şöyle devam etti: "Siyasi irade eğer böyle bir emir verdiyse önemli bir takdir hatası vardır. Uluslararası hukuk düzeninde Türkiye'nin hukuka saygılı bir ülke olarak imajını bozabileceğini önceden tahmin etmeleri gerekiyordu. Bunu tahmin edemediler. İkinci tahmin edemedikleri şey de Türk halkının bütün muhlisliğine rağmen artık belirli bir standarttaki bir yaşam biçimini benimsemiş ve özümsemiş olduğunun dışa vurmasıdır. Yani size karşı harekete geçerek kendi düşüncelerini ifade etmemiş olabilir ama Türkiye'deki insanların belirli bir demokratik standardı özümsediklerini, ona müdahale etmeniz halinde karşılaşabileceğinizin tipik örneklerinden bir tanesidir. Hiç birbirini tanımayan insanlar bir araya geldi. Bunun sosyolojik olarak başka bir izahı yoktur. Bu Türkiye'de insanların asgari standartta bir demokrasiyi özümsediklerini ve bundan taviz vermeme bilincine vardıklarını gösteriyor. Binaenaleyh, halkın isteklerini göz önünde bulunduracaksınız, inatla, ısrarla üstüne gidip tersini yapmayacaksınız. Türkiye bir takım tartışmalara rağmen birtakım sıçramalar yaptıysa, ihracatta 200 milyar dolara yaklaşan bir payı alma noktasına getirdiyse ekonomisini, bu yıl IMF'ye olan borcunu sıfırlamış bir ülke ise komşu ülkelere borç para vermekte olan bir ülke ise böylesine bir krizle karşılaşmış olması vahim gibi görünebilir. Ama meseleye biraz da demokrasinin gelişmesi açısından bakmak lazım. Bu iktidarın en önemli sloganlarından bir tanesi: Sayın Başbakan'ın ağzından "ileri demokrasi" yi duyuyoruz. İleri demokrasiden vazgeçtik ama bir demokraside yurttaşların kendi düşüncelerini ifade etme özgürlüğü vardır. Böyle bir hakkın kullanılması, polisin gazıyla, baskısıyla karşı karşıya bırakılmamalıydı."
'SAYIN BAŞBAKAN'IN TAKDİR HATASI VAR'
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın protestolar konusundaki yaklaşımını eleştiren Doğan, Gezi Parkı'nın bir sembol olduğuna dikkat çekerek, "Orası İstanbul'un kalbi, orta yeri. Siz burayı 'ben böyle istiyorum' diyemezsiniz. Demek zaten siyaseten de yanlıştır. Niye Sayın Başbakan her konuda ön plana kendisini atıyor onu da anlamış değilim. Çünkü 'ben bir diktatör değilim' diyor. 'Ben hizmetkârım' diyor. E güzel ama bir hizmetkâr rolünü kendisine biçmiş bir Başbakan her işin içine de girmez.' Sayın Başbakan'ın burada kabul etmek lazım ki fahiş bir takdir hatası vardır. Ya da böyle bir hata kendisine işletilmiştir. Başdanışmanı Yalçın Akdoğan, 'gereken bilgileri önceden vermedik, biz hatalıyız' demek yerine 'Yedirmeyeceğiz' gibi siyasi literatürde yeri olmayan deyimler kullanıyor. Bunlar yanlıştır, bunlar şunu gösteriyor. Erdoğan'ın etrafındaki danışmanlar kadrosudur aslında kendisini yanıltan. Türk halkını iyi tanımak lazım. Türk halkını yüzde elli değil, yüzde 80 de alsanız geriye kalan yüzde 20 ile yüzde 80 zannettiğiniz insanların kendi iç dünyalarında alacakları yer her zaman sizin yanınız değildir. Demokrat Parti ile iktidara gelen kitlelerin, rahmetli Menderes ve Bayar'a yapılanlar karşısında nasıl ilgisiz kaldıklarını gördük. Yani halkın kimden yana olduğu önemli değil, doğru hangisi ona bakmak lazım." değerlendirmesini yaptı.
'HÜKÜMET, AYRILIKLARI İSTİSMAR EDEBİLECEK OLANLARI GÖRMELİ'
Türkiye'de ayrılıkları tahrik edebilecek güçlerin var olduğunu ifade eden Doğan, şunları aktardı: "Hükümetin, ayrılıkçı düşünceleri istismar ederek Türkiye'yi kaosa sürüklemek isteyebilecek olanlar bulunduğunu görmesi gerekiyor. Suriye ile İran ile Irak ile Azerbaycan ve Ermenistan ile ihtilaflısınız. Böyle bir ortamda Türkiye'nin yurttaşları ile karışı karşıya gelebileceği ya da kendisi gelmek istemese bile bunu yapabilecek mecraların bulunduğu tahmin etmesi gerekiyor hükümetin. Bunun içine şimdi Suriye de İran da Irak da Rusya da parmak atabilir. Bu şu demektir. Bu kalabalıklar bugün yüz bindir, yarın beş yüz bine kadar gider. O zaman çok daha fazla insan işin içine sızar. Türkiye böyle bir hatayı yapmayacak tecrübede olmak zorunda. Bir Başbakan'ın kişisel yapısı nedeniyle bir ülkenin huzurunu, barışını bu kadar riske edemezsiniz. Bu işin arkasında başka güçler de çıkabilir, gayet doğal, ama bu işin tabiatında bu vardır. Eğer siz her tarafı komşularla ihtilaflı bir yumağın ortasındaysanız yapacağız tasarruflarda dikkatli olmak zorundasınız."
'HÜKÜMETLER YANLIŞ YAPABİLİR AMA YURTTAŞLARIMIZ FERASETLE OLAYI GÖTÜRMELİ'
Hükümeti işaret ederek, "Kendi vatandaşlarınızla ilgili tasarruflarda onlarla anlaşarak, onlarla uzlaşarak ortak noktayı bulmak durumundasınız." Diyen İzzettin Doğan, şunları kaydetti: "Yoksa hiç tahmin etmediğiniz güçler araya girer. Kim olarak? Hem de kendi yurttaşınız gibi görünerek girer. Tatsız noktalara gidebilir Türkiye. Onun için yine uyanık olmak, yine Türkiye'nin yurttaşlarına düşüyor. Hükümetler yanlış yapabilir, yanlış politikalar üretebilir. Ama yurttaşlarımızın kendileri büyük bir sorumlulukla, ferasetle, kendi haklarının bilincinde geriye adım atmadan ama her hangi bir taşkınlığa meydan vermeden; başkalarının kendilerini kullanmalarına müsaade etmeden, suhuletle olayı götürmek zorundadırlar. Hatay'da Aleviler 'in Sünnilerin barış içinde yaşadığı yerler dâhil, ben de içlerinden biri olarak Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak kendilerinden ricam: olaya suhuletle bakmaları... Bu işin daha çok Cumhurbaşkanı'nın ulusun birliğini temsil eden kurum olarak sözlerini öncelikli olarak kale almalarını ve bu işin yerine oturacağını ve faillerinin gerekli cezayı göreceklerine inanmaları gerekiyor. Hükümetlerin yanlış yapması mukadderdir. Yani çok fazla iş yapıyorsanız arada hatalar da yapacaksınız. Bunu bu şekilde değerlendirip, demokrasiyi akamete uğratabilecek eylemlerden ve sarfı nazar etmeleri gerekiyor. Bence hükümetin yapması gereken, demokrasinin bugün Batı'da ulaşmaya çalıştığımız standartlarının ana çizgilerini bu ülkede uygulamaya yönelik politikalar üretmek gerekiyor. Hem muhalefetin, hem iktidarın ama öncelikle iktidarın milli egemenlik dediğimiz kavramı ortaya koyan, icraatıyla ortaya koyan hükümetlerdir. Bu Gezi Parkı olayında hükümetin hiç çekinmeden, gocunmadan demokrat bir tavır sergileyerek bu işten geri çekildiğini halka ifade etmesi ve bundan sonraki o bölgedeki tasarrufunu da halkla birlikte yapması gerekir."