İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada esas hakkındaki savunmasını yapan Alemdaroğlu, Mahkeme Heyeti Başkanı Hasan Hüseyin Özese'nin, "Savunma yapmaya hazır mısınız?" sorusuna, "120 milyon belgeli, 2 bin 271 sayfa mütalaası, 22 iddianamesi ve bilmediğimiz sayıda belgesi olan, 5 yıldır devam eden bu dava hakkında savunma yapmak aslında hukuken mümkün değildir. Sözde 'Ergenekon' örgütünün içinde yer aldığım iddia edildiği için bazı şeyler söyleyeceğim" dedi.
Alemdaroğlu, mütalaada hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istenmesini, "Yaklaşık 300 insanımızın 6 yıldan beri yargılanmasına sebep olan Tuncay Güney bile 'bu proje çoktan süresini doldurdu ve etkisini tamamladı' derken, iddia makamının 64 insanımızın Silivri zindanlarında çürüme cezası teklifi gerçekten trajik anlam taşımaktadır" sözleriyle değerlendirdi.
Mütalaada kendisi hakkında suçlama yapılan bölümün sanal iddialarla dolu olduğunu savunan Alemdaroğlu, savcıların pozitif bir belgeye dayanmadan sonuçlar çıkardığını ileri sürdü.
Dava sanıklarından dönemin Jandarma Genel Komutanı emekli Orgeneral Şener Eruygur'un daveti üzerine 4-5 rektörün bulunduğu bir toplantıya katıldığını anlatan Alemdaroğlu, "Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde oluşturulduğu iddia edilen Cumhuriyet Çalışma Grubu adını hiçbir şekilde duymadım. Jandarma Genel Komutanı veya herhangi bir yetkilisi bizlerden öğrencileri sokağa dökmemizi istemedi" diye konuştu.
-Akil insanlar-
Ankara Üniversitesi'nde 400-500 kişinin katıldığı bir toplantıda bulunduğunun iddia edildiğini söyleyen Alemdaroğlu, bu toplantıya katılmadığını, yasal bir toplantıda bulunmanın da suç olamayacağını kaydetti.
Alemdaroğlu, "Atatürk'e ait olan 'Ülkemiz şeyhler, dervişler ve müritler devleti değildir' sözünü söylemek nasıl suç sayılıyor? İktidarın söylem ve eylemleri karşısında düşüncelerimizi halkımıza anlatmak ve halkımızı aydınlatmak suç, fakat iktidarın düşünceleri doğrultusunda akil insanlar olarak 7 bölgede 63 kişinin aynı anda insanlarımızı etkilemeye çalışması ileri demokrasi ve yasal uygulamadır" şeklinde konuştu.
Seçim barajı, siyasi partilerde ön seçim yapılamaması ve genel başkan egemenliği gibi konular devam ettikçe gerçek demokrasiden söz edilmeyeceğini ifade eden Alemdaroğlu, "Bir rektör bu konudaki düşüncelerini açıkladığında darbeci olarak suçlanacaksa, o ülkede demokrasi ve hukuk devletinin varlığı tartışılabilir" dedi.
Dava sanıklarından İbrahim Benli'nin Çatalca'daki evinde örgütsel toplantı yapıldığı iddiasına ilişkin Alemdaroğlu, bir iş adamanın pazar günü evinde verdiği, 80 kişinin eşleriyle bulunduğu davete katılmanın suç olamayacağını söyledi.
Talat Paşa Komitesi'nin faaliyetlerinin suç olmadığını, dava konusu örgütle de bir bağlantısı bulunmadığını belirten Alemdaroğlu, diğer üniversite rektörleri üzerinde etkisi olduğu iddiasının da savcıların dayanaksız ve ölçüsüz yorumu olduğunu ifade etti.
"Ergenekon Terör Örgütü"nün yöneticisi olduğu iddiasına ilişkin de Alemdaroğlu, "Hayali 'Ergenekon Terör Örgütü'nü oluşturan iddia makamı, hangi delil veya belgeyle beni de bu hayali örgütün yöneticisi yaptı" şeklinde konuştu.
-"Siyasi görüşlerim nedeniyle suçlanamam"-
TSK tarafından rektörlere kriptolu telefon dağıtıldığı iddiasının da yanlış ve mantıksız olduğunu ifade eden Alemdaroğlu, konuşmasını şöyle tamamladı:
"Ben siyasi görüşlerim nedeniyle suçlanamam. Başkalarının eylem ve söylemlerinden sorumlu tutulamam. Kamuya açık bir bildirgede adımın geçmesi, CHP'nin yanımıza çekilmesinin istenmesi, ciddi bir çalışma programı hazırlanması bir darbe planı ve belgesi olabilir mi? Aksine sivil ve siyasi bir güç birliği çağrısıdır. 'Askeri darbeden başka bir şey kalmadı; dediğim iddiası büyük bir iftiradır. Şiddetten yana olmadım. Hekim olarak görevim, insanları hastalıktan korumak, hayatlarını kurtarmaktır. İnsanı öldürmek, öldürtmek, şiddet ve terör değildir. 51 yıldan beri hekimim. İstanbul Üniversitesi'nin rektörü olarak Türk tıbbına ve Türk milletine başarılı eğitim ve sağlık hizmeti vermemin takdiri ve ödülü hiçbir şekilde ceza olmamalıdır. Savcıların mütalaada tutuklanmamı istemesinin hiçbir yasal dayanağı yoktur. Beraatime karar verilemesini talep ediyorum."
-Osman Yıldırım kitap fırlattı-
Duruşmada esas hakkındaki savunmasını yapan tutuklu sanık İşçi Partisi Merkez Karar Kurulu üyesi Mehmet Bedri Gültekin, iddia makamının, bazı yüz kızartıcı suçlardan yargılanan tanık ve gizli tanıkların ifadelerine itibar ettiğini, dava sanıklarından Osman Yıldırım'ın da kadın satıcılığı yaptığını iddia etti.
Bu sözlere sinirlenerek küfür eden Yıldırım'a, eski Aydınlık Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Deniz Yıldırım tepki gösterdi. Osman Yıldırım da elindeki Alper Görmüş'ün "Büyük Medyada Ergenekon Haberciliği" adlı kitabını Deniz Yıldırım'a doğru fırlattı. Kitap, tutuklu yargılanan emekli Tuğamiral Alaettin Sevim'in omzuna çarptı.
Mahkeme Heyeti Başkanı Hasan Hüseyin Özese de Gültekin'e dönerek, "Burada sanıkların kişilikleri, etnik kökenleri ve dini görüşleri yargılanmıyor" dedi. Gültekin, Yıldırım'ın cezasının mahkeme kararıyla sabit olduğunu belirtince Özese, "Burada kimseyi tahrik edici şeyler, disipline aykırı şeyler söylemeyin" diye konuştu.
Duruşma yarına ertelendi.
AA