Dolar

34,9538

Euro

36,6039

Altın

3.019,62

Bist

10.058,63

'AKP başkanlık sistemi önerisi, seçim barajını rehin aldı'

Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Seyfettin Gürsel, “Seçim sisteminde hiçbir şey yapmadan barajı yüzde 5’e çekersek felaket olur. Sistem istikrarsızlaşır. Siyasal partiler sistemi parçalanır. Yüzde 5’in Kürt sorununu çözme garantisi yok” dedi.

13 Yıl Önce Güncellendi

2013-05-13 09:04:30

'AKP başkanlık sistemi önerisi, seçim barajını rehin aldı'


Seçim sistemi üzerine rapor hazırlayan Prof. Gürsel, Taraf gazetesinden Serkan Ayazoğlu’na konuştu. Ayazoğlu’nun Gürsel söyleşisi şöyle:


Barış süreci hızlı bir şekilde devam ediyor. Sürece siyaseten etki edecek olan seçim barajının düşürülmesi yeterince konuşuluyor mu?

Kaçınılmaz olarak işlenmek zorunda ve gündemde var. Yüzde 10’luk barajın Kürt sorununda bir etkisi olmuştur ancak Kürt sorunu bundan kaynaklanmadı. Kürt sorununu demokratik zemine oturtmak ve silahlı çatışmalara son vermek bu sürecin esas amacıdır. Siz diyorsanız ki silahları bırakın, siyaset yapın, demokratik zeminde bu talepleri getirin o zaman Kürt partilerinin siyasette önünün, Meclis kapılarının açılması lazım. BDP’nin 30 küsur milletvekili var, grubu var. Ancak adeta birkaç parende atarak Meclis’e girdiler. Böyle devam etmesi mümkün değil. Sadece seçim sistemi değil, Siyasal Partiler Yasası ve Anayasa’da vatandaşlık olsun adem-i merkeziyetçi yönetim olsun, anadilde eğitim meselesi olsun bu konularda mutlaka reformların yapılması lazım. Bunlar olmazsa barış süreci içi boş bir süreç demektir. Bu barış süreci dediğimiz süreçte, aslında Türkiye’nin, kurumların, siyasetin yeniden tasarlanması, demokrasinin derinleştirilmesi amacı yerine getirilmiş olacak mı? Dolayısıyla gündemde seçim sisteminde değişiklik var.


En çok telaffuz edilen barajın yüzde 5’e çekilmesi. Mevcut sistemde bu gerçekleşirse ne gibi sonuçlar ortaya çıkar?


Seçim sisteminde hiçbir şey yapmadan barajı yüzde 5’e çekersek felaket olur. Sistem istikrarsızlaşır. Siyasal partiler sistemi parçalanır. Yüzde 5’in Kürt sorununu çözme garantisi yok. Seçmen diyecek ki barajı geçmesi için biz gidip oyumuzu BDP’ye verelim. Kürt siyasi coğrafyasında çoğulculuğu da engelleyecek bir şey bu. Barajı yüzde 5’e indirdik reform yaptık demek sahte bir reform. Güneydoğu’da bir parti bazı seçim çevrelerinde birinci oluyor, bazı seçim çevrelerinde ikinci oluyor. “Yüzde 10 barajını geçemediniz. Biz sizin bu vekillerinizi diğer partilere vereceğiz.” Bu şekilde ne barış sürecinin başarılı bir şekilde sonlanması, ne de Türkiye’nin demokratik bir ülke olarak tanımlanması mümkün. Bu partiye verilmeyen milletvekilleri sorunu barajı yüzde 5’e düşürünce çözümlenecek mi? BDP yüzde 4,9 oy aldı. Bu parti yine Diyarbakır’da birinci olacak mı? Hakkâri’de birinci olacak mı? Olacak. O zaman ne diyeceksiniz? Kusura bakmayın siz yüzde 5’i geçemediniz. Biz yine milletvekillerinizi diğer partilere vereceğiz mi diyeceksiniz. Yüzde 7 daha saçma sapan bir şey. Yüzde 10 ile arasında ne fark var?


Sizin öneriniz sıfır baraj ve daraltılmış seçim çevreleri mi?

Şık bir şekilde barajı kaldırıyoruz demek AK Parti açısından da çok olumlu olacaktır. AK Parti diyor ki “Siyasal istikrarsızlık olur”; hâlbuki 1990’larda siyasal istikrarsızlığın ağır bir fatura ödettiğini biliyoruz. Yapılması gereken seçim çevrelerinin daraltılarak fiili seçim çevresi barajları oluşturmaktır. Bunun simülasyonlarını da hazırladım. Seçim çevrelerini en fazla beş- altı milletvekili ile sınırlarsak o zaman bu istikrarsızlık tehdidini de ortadan kaldırmış oluruz. Çünkü zaten D’Hondt sistemi uygulanıyor. Seçim çevreleri de daraltılırsa fiili bir seçim çevresi barajı koymuş oluyorsunuz. Bu zaten iki- üç milletvekili olan küçük seçim çevrelerinde fiili olarak var. Bunu genelleştirmeyi öneriyorum. Bu sistem AK Parti’nin iktidarını tehdit etmiyor. Seçim çevrelerini daraltmak Kürt partisinin Meclis’e girmesini engellemiyor.


Bahsettiğiniz seçim reformu AK Parti’nin durumunu nasıl etkileyecek?

Bu reform AK Parti’nin aleyhine bir reform da değil. Araştırmamdaki simülasyonlara döneyim. Orada kritik oy dağılımları şunu gösteriyor. Baraj sıfırlansın, seçim çevreleri de daraltılsın, AK Parti yüzde 50 oy ile 330’u bulamamıştı ancak aynı oy dağılımında rahatlıkla 350’leri buluyor. Benim söylediğim sistem birinci gelen partiyi daha fazla destekleyen bir sistem. Aynı zamanda barajı sıfırlayarak da hem Kürt sorununun siyasallaşmasında, terörün bitmesinde Kürt partisinin önünün açılmasında, ona yapılan haksızlıkların sona erdirilmesinde son derece işlevsel hem de Güneydoğu’daki ikili siyasi tekelin kırılmasının da önünü açıyor.


AK Parti’yi konuştuk peki ya muhalefet?


CHP açısından çok fazla bir değişiklik olmayacak. Mevcut sistemde yüzde 26 oy aldı. 120’nin üzerinde milletvekili var. Aynı oy dağılımını benim önerdiğim sistemde uyguladığınız zaman yine bu kadar oy alır. En çok MHP’yi etkiliyor. Neden MHP’yi etkiliyor? Seçim çevrelerini daralttığınız zaman üçüncü partinin milletvekili çıkarma şansı azalıyor. MHP bu reforma çok karşı çıkacaktır. Karşı çıksın zaten barış sürecine de karşı çıkıyor. Anayasadaki gerekli demokratik reformlara da karşı çıkıyor. Seçim sisteminde reformlar yapıldığında da bunların faturasını öder.


Peki, bu sistemde küçük partilerin durumu nedir?

Bugün temsilde adalet adına seçim barajını sıfırlayarak bir ölçüde çözüm getirilmiş oluyor ancak bunu sadece bölgelerde birinci olan partiler açısından yapmış oluyoruz. Milletvekili sayısı 600’e çıkartılıp nispi usulle 50 milletvekilini Türkiye’nin genelinden seçelim. O zaman yüzde iki civarında oy alan küçük bir partinin de milletvekili çıkarma şansı oluyor. Bunu yapacaksak iki oy hakkı oluyor seçmenin. Alman seçim sistemi böyledir. İki oy hakkı da çok önemli çünkü seçmen hem 550 milletvekilinin seçildiği seçim çevrelerinde hem de Türkiye genelinde isterse aynı isterse farklı partilere oy verebilir. Seçim sistemi ile ilgili böyle bir reformu hükümetin de barış süreci ile ilgili samimiyetini göstermesi açısından şart olarak görüyorum.


2002’de yüzde 34 oy almış bir AKP 2007’de oy oranını yüzde 47’ye yükseltti. Kendisi de aşırı düşük azınlık oyunun yarattığı meşruiyet tartışması nedeniyle Cumhurbaşkanlığı seçimi, E-muhtıra gibi süreçlerde mağdur oldu. Ancak seçim barajı ile ilgili çözüm için bir adım atılmazken baraj, Başkanlık sistemi ile birlikte gündemde tutuluyor. Bunu nasıl yorumluyorsunuz?

Çifte standart olarak yorumluyorum. Bırakalım 2007’yi 2011’de yüzde 50 oy aldı. Meclis’te çok rahat çoğunluğu var. Seçim sistemi yasası ve siyasal partiler sistemi yasaları 12 Eylül mirası yasalardır. 12 Eylül yargılanıyor. Başta AK Parti ve Türkiye’nin büyük çoğunluğu bu darbe mirasına karşı çıkıyor. Fakat bu iki temel mirası AK Parti değiştirebileceği hâlde yapmadı. Bana öyle geliyor ki bunu bir koz olarak sakladı. Çünkü bu seçim sistemi, özellikle de baraj, Kürt partisinin Meclis’e gelmesini engelliyordu. Hazine yardımından da yararlanamıyorlar. Bunun Başkanlık sistemi ile bir şekilde ilişkilendirilmesi de başka bir sorun. Şantaj kelimesini telaffuz etmek istemiyorum ama elim güçlü olsun ve ben bunu Başkanlık sistemini kabullendirmek için kullanayım havası seziyorum. Bu bir kere adil değil. Barış sürecini de riske atabilir. AK Parti Başkanlık sisteminde ısrar ettikçe yeni anayasa önünde engeller çıkıyor. CHP’nin eline bir bahane veriyor.


CHP’nin yeni anayasa konusunda tutumu nedir?

Ben CHP’nin ulusalcı kanadının yeni bir anayasa yapmak istediğine katiyen inanmıyorum. Sosyal demokrat kanat bunu samimi olarak istiyor ama ulusalcıların eline Başkanlık sistemi ile böyle bir koz veriliyor. AK Parti yöneticilerinin de Başkanlık sistemi ısrarından vazgeçmeleri lazım. Bunu gerekiyorsa 2014 Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra tekrar gündeme getirebilirler. Partili bir cumhurbaşkanı seçilebilir, Sayın Erdoğan cumhurbaşkanı olmak istiyorsa olabilir. Ondan sonra diyorlarsa “Halkın seçtiği cumhurbaşkanını ne yapacağız” diye tekrardan gündeme getirilebilir. Bu tartışmayı 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra yapabiliriz. AK Parti barış sürecini başarılı bir şekilde götürmek istiyor ise, bu reformlar yapılmışsa tekrar yüzde 50 oy alır. Bu ısrar neden? Anlamakta zorluk çekiyorum.


Anayasa Uzlaşma Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu barajın yüksek olduğunu ancak Başkanlık sistemi olmadan barajı kaldırmanın istikrarı bozacağını söyledi.


Burhan Kuzu seçim çevrelerinin daraltılması seçeneğini düşünmüyor. Başkanlık sistemini devreye sokmaya çalışıyorlar. Şu aşamada Başkanlık sistemi ile seçim sistemini ilişkilendirmek hem haksızlık olur hem de risklidir.


AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Şentop, barajın istikrar için getirildiğini, Başkanlık sisteminin de istikrar sorununu ortadan kaldırdığını söyledi. Barajın işlevi istikrar mı yoksa Kürtleri Meclis’e sokmamak mı?


Tamamen reddediyorum. Baraj istikrar için getirilmedi. Hatırlatmak isterim 12 Eylül rejimi çifte baraj koymuştu. Hem seçim çevresi barajı hem de ülke barajı vardı. Bu Anayasa Mahkemesi’ne gitti. Ve o zaman Anayasa Mahkemesi bir karar aldı. Eğer istikrar korunmak isteniyorsa seçim çevresi barajı korunacak, ülke barajı kalkacaktı. Seçim çevresi barajı olduğunda bir partiyi destekliyorsunuz, yani birinci parti aldığı oyun üzerinde Meclis’te milletvekiline sahip olacak demektir. Bunu yapmadı Anayasa Mahkemesi. Ne yaptı? Seçim çevresi barajlarını kaldırarak ülke barajını tuttu. Neden tuttu? Kürtler Meclis’te temsil edilemesin diye tuttu. İstikrar ile hiçbir ilgisi yok. 1990’larda yüzde 10 barajı vardı neden istikrar olmadı? Şentop’a bunu sormak lazım. Seçim barajının önünde hiçbir engel yok. Tek engel olarak Başkanlık sistemi görülüyor.


SON VİDEO HABER

Polis memuru, ölümüne neden olduğu gencin ailesinden af diledi

Haber Ara