Nurettin Yıldız, Genç Alimler Projesi'ni hayata geçiriyor
Nureddin Yıldız yeni bir proje ile daha Müslümanların önünün açılmasına katkı sağlayacak önemli bir çalışmaya imza atıyor.
13 Yıl Önce Güncellendi
2013-05-06 12:42:05
''Genç Alimler Projesi'' üzerine Nureddin Yıldız ile yapılan röportaj
Cemal Yılmaz: Hocam, “Genç Âlimler Projesi” hayırlı olsun.
Nureddin Yıldız: Amin.
Cemal Yılmaz: Bu ismi özel olarak mı seçtiniz?
Nureddin Yıldız: Özel olarak ve şundan dolayı seçtin: İlim, gerçekten bir olgunluk ve bir tekâmül meselesidir. Mesela eski ulemadan söz edilirken onlara ait bir resim, figür çizileceği zaman beyaz sakallı, eti buruşmaya başlamış nur yüzlü bir âlim portresi çizilir. Hâlbuki pek çok âlim, imam genç yaşta öldüler. İlim, esasen genç adamın işidir. Hastalanmadan, tansiyonu başlamadan genç yaşta âlim olan âlim olur. Bu nedenle ilim, genç adam işidir. Birinci olarak bunu vurgulamak istiyorum.
İkincisi; asıl çalışma, gayret etme, yorulma gencin yapabileceği bir iştir. Yani “Bu Ümmet’in gençleri ümmetin ilmine sahip olsunlar.” diyerek ve heyecan aşılaması maksadıyla bunu ortaya koyduğumuzu söyleyebiliriz. İlim, gençlerin elinde edebine ve olgunluğuna kavuşursa çok daha çabuk sonuç verir. Bu Ümmet’in ihtiyarların tecrübesine, gençlerin ilim heyecanına ihtiyacı var.
Gencin bir elinde ay, bir elinde güneş olsun istiyoruz.
Cemal Yılmaz: Hocam “genç” derken sınırlamanız nedir? “Genç”ten kastımız akademik bilgi açısından mı yoksa yaş sınırlaması açısından mı?
Nureddin Yıldız: Bu özel bir proje. Tabii bu projede Sosyal Doku olarak şu ana kadar gelmiş geçmiş bütün birikimimizi kullanacağız. Sayının iki haneyi bulmaması için seçim yaparak çıktık. En fazla 9 kişi olsun istiyoruz. Bu seçimi ya medresede hafız olmuş, dolayısıyla 16-17 yaşına gelmiş hafızların arasından ya da İmam-Hatip Lisesi’ni bitirmiş ama belli bir miktar hafızlığı bulunan gençlerin arasından yapıyoruz. Bu arada diploma elde edebilecekleri diğer kapıları kullanmalarını da şart koşuyoruz. “İlim elde ediyoruz, medreseye kapanalım.” mantığıyla değil. Gencin bir elinde ay, bir elinde güneş olsun istiyoruz.
Cemal Yılmaz: Gencin, ilim paralelinde bir üniversiteyi bitirmesi hedef ediliyor. Öyle mi hocam?
Nureddin Yıldız: Bu proje açısından örgün eğitim sakıncalı. Dolayısıyla örgün eğitim tarzının uygulanmadığı bir üniversite daha uygun olacaktır.
Köyünden, evinden hicret etmiş “muhacir genç” istiyoruz.
Cemal Yılmaz: Program nasıl olacak, ne kadarlık bir mesai ayrılacak bu program için?
Nureddin Yıldız: Bu programa katılan kardeşlerimizden 365 günlerini 24 saat olarak istiyoruz. Yani bir elinde cep telefonu, öbür elinde bilgisayar olan öğrenci değil. Aklı, gönlü, eli, gözü, her şeyi ilimde olan bir öğrenci olacak ama bu, teknolojiyi kullanmama anlamında değil. Dolayısıyla köyünden, evinden hicret etmiş “muhacir genç” istiyoruz. İlmi Medine/Yesrib kabul edecek, buraya gelecek, burada bir tür Ashabı Suffa gibi yaşayacak bir genç...
Cemal Yılmaz: Programın muhtevasıyla ilgili konuşacak olursak gençler sadece Arapça eğitimi mi almış olacaklar hocam?
Nureddin Yıldız: Arapçayı bir alet olarak görüyoruz, alettir Arapça. Yoğun bir Arapça okunacak ama bunu okunmuş şeylerden saymayacağız. “Arapça okumak” diye bir şey olamaz. Arapça bıçak gibidir; ekmek keser sadece. Abartıp da bıçağı ekmek gibi yerseniz dudağınızı parçalarsınız. Arapçadan ibaret olmaz. Arapça, Kur’an-ı Kerim’imizi anlamak için bir alettir; ekmeği kesen bıçak gibidir. Arapçayı bu şekilde göreceğiz; ümmeti Muhammed’in ilim hazinelerini, kitaplarını kullanacak kadar Arapça öğreneceğiz. Ne tefsiri ne hadisi ne fıkhı tek başına öne çıkarıyoruz. Bu Ümmet’in dertleriyle ilgilenecek, genç yaşında ümmetine hizmete başlamış pratik âlim istiyoruz. Genç âlim derken bunu kastetmiştik zaten. Pratik âlim istiyoruz.
Cemal Yılmaz: Programın süresi ne kadar olacak? Genç, 365 gününü ayıracak ve proje 365 gün sonra tamamlanmış mı olacak yoksa bir kademe mi atlayacak?
Nureddin Yıldız: Projeyi 5 yıl (1+4) olarak planladık. Genç, bir yılda Arapça ve alet ilimleri alacak. Bir yıldan sonra da ilim adamlığı için gerekli olan eğitimini tamamlamış olacak. Bu arada da yüksek okul diplomasını da biiznillah almış olacak. 5 yıl sonra ilim adamlarıyla yazışıp, ilim adamlarının meselelerini okuyup, anlayıp anlatan sonra da ümmetin gençlerine eğitim verebilen biri olmalarını istiyoruz.
5 yıl sonra Ebu Hureyre olarak, Enes ibni Malik olarak dönmek var.
Cemal Yılmaz: Proje tamamen Sosyal Doku bünyesinde mi başlayıp bitecek yoksa il dışı hatta ülke dışı kaynaklardan da istifade edilecek mi?
Nureddin Yıldız: Bu projenin belki de en farklı ya da diğer ilim çalışmalarından temayüz ettiği noktası deyim yerinde olursa “mobil eğitim sistemi” olmasıdır. Genel merkez Sosyal Doku olacak ama eğitimin 20 günü filan yerde, 30 günü filan yerde, 1 ayı filan ülkede olacak. 5 yılda mobil ve hareketli bir ortamda ilim öğrenilmiş olacak. Belli hocaların ayağına gidilecek, onlarla 15 gün filan yerde kalınacak. Mesela hac/umre eğitimi için Mekke tercih edilecek. Dolayısıyla bu programa katılan öğrencilerimiz için 5 yıl anne-baba yok, sevgili yok, hiçbir şey yok, 5 yıl dünyayla ilgi yok. Ama 5 yıl sonra onlara Ebu Hureyre olarak, Enes ibni Malik olarak dönmek var.
Olmazsa olmaz iki şartımız var.
Cemal Yılmaz: Kabul şartlarında İmam-Hatip Lisesi’ni bitirmiş olmak, Kur’an ezberlemiş olmak, bir de hafız olup ilme talip olmayı zikrettiniz. Peki, mali bir yükümlülük olacak mı?
Nureddin Yıldız: Mali yükümlülük diye bir şey söz konusu değil. Hiçbir şekilde masrafları olmayacak bu öğrencilerin ama İmam-Hatip, hafızlık olmazsa olmaz şartlar değil. Olmazsa olmaz iki şartımız var. Birincisi, sabır testinden geçmiş olmak gerekiyor. Sabırlı insan istiyoruz biz. İkincisi de sosyal insan olup olmadığını defalarca test edeceğiz. Sosyal insan gerekli, çok âlim birisi değil. İlim uğruna her şeye tahammül edebilen, altını ıslatmış bir çocuğun altını temizleyip sonra da ona Kur’an öğretebilen bir âlim istiyoruz.
Cemal Yılmaz: Bunun için belirlediğiniz bir takvim var mı hocam? Kabul şartları için insanlar nasıl müracaat edecekler? Bir ön eleme yapılacak mı? İnternet üzerinden de müracaat edilebilinecek mi?
Nureddin Yıldız: İnternet üzerinden de müracaat yapılabilir ama dediğim gibi özellikle sabır ve sosyal kimlik testi yapacağız. Bunun için müracaat eden kişiyi 15 gün yanımızda tutacağız, onunla beraber gezeceğiz, onu test edeceğiz, ondan sonra kabul edeceğiz. Bin kişi de müracaat edebilir ama binini de 10-15 gün yanımızda tutacağız ve ümmetimle baş başa kalıp ümmetimin dertlerini omuzlanabilecek mi; evinden çıkıp 3-4 ay dağlarda ümmetin köylerine, fakir fukarasına sonra da şehirlerdeki sosyal mekânlarda Allah’ın dinini anlatabilecek mi diye test edeceğiz. Dolayısıyla internetten veya telefondan müracaat etseler de buraya gelecekler, birlikte oturup kalkacağız ve testimizi yapacağız.
Biz bu Ümmet’in işini de çaresini de üretecek insan için uğraşıyoruz.
Cemal Yılmaz: Müracaat edenler genelde bu tür projelerden sonra nerede istihdam edileceklerini de merak ediyorlar. Bu konuda bilgi verebilir misiniz hocam?
Nureddin Yıldız: İstihdam alanımız çok geniş, bütün dünya istihdam alanımız. Bu soruyu soran, ilk testi kaybetmiş olur; ikinci soruyu sormasına fırsat kalmaz. Çünkü ben “ümmetimin derdiyle dertlenecek adam” diyorum. Genç “Ben nerede iş bulacağım?” diyorsa demek ki iş adamı değil o. Yani bu kadar ilimden sonra işi de ben bulacaksam bu Ümmet’in ona ihtiyacı yok, o memurluk arıyor demek ki. Diyanet zaten her isteyene bir iş veriyor, gitsin oradan görev alsın. Biz bu Ümmet’in işini de çaresini de üretecek insan için uğraşıyoruz.
Abdülbaki Kömür: Yani genç, işi kendisi üretecek aslında. Öyle mi hocam?
Nureddin Yıldız: İş üreten adamda hayır var, iş üretmeyen adamı ne yapayım ben? 5 senede bu anlayışı veremiyorsak biz de eğitim veremiyoruz demektir.
Bizim için birinci düzeyde bilinmesi gereken şey bu kardeşimizin Türkçeyi iyi kullanmasıdır.
Abdülbaki Kömür: Programda nasıl dersler olacak hocam? Genel-geçer belirlenmiş bir müfredattan bahsettiniz ama daha basite indirgeyecek olursak neler söylersiniz?
Nureddin Yıldız: Şimdi “aklımızdan geçen” derken hayâli bir şey düşünmüyoruz. Yani yaklaşık yarım asrı bulan bir eğitim-öğretim birikimimiz var elhamdülillah. “Neler yapılabilir?” konusunu onlarca ilim merkeziyle defalarca konuştuk ve dolayısıyla Arapça öğretiminden fıkha/tefsire varıncaya kadar her alanda bugüne kadar yapılmış ama sonuç alınamamış şeyleri tekrar etmeyeceğiz. Hepsinde yeni bir unsur olacak. Bu çok ciddi bir psikoloji, çok ciddi bir sosyolojiyle işe başlayacağız. O sosyoloji ve psikolojinin üzerine kuran tefsiri oturtacağız. Çok ciddi bir Arapça bilgisinin üzerine fıkıh oturtacağız. Çok güzel Türkçe kullanmayı sağlayacağız. Mesela kardeşimiz Kurtubi tefsirini bile ezber bilecek olsa filan ayet üzerine televizyon konuşması hazırla diyeceğiz. Ne kadar kaliteli Türkçe konuşuyorsa Kurtubi’yi o kadar biliyor kabul edeceğiz onu.
Bizim için birinci düzeyde bilinmesi gereken şey bu kardeşimizin yazı olarak veya konuşma olarak Türkçeyi iyi kullanmasıdır. Çok basit bir misal verecek olursam bu kardeşimizin sakallı olması çok önemli değil fakat diksiyonunun düzgün olması önemli. Bir düğünde konuşmakla cenazede konuşmak arasındaki farkı, çocukla konuşmakla ihtiyarla konuşmak arasındaki üslup farkını, bir mühendis derneğine konuşma yapmakla bir İmam-Hatip talebesine konuşma yapmak arasındaki hassas noktaları tespit edebilen adam istiyoruz. Dolayısıyla bilgi yüklemesi veya kitap bitirme gibi bir hedefimiz yok.
Abdülbaki Kömür: Adamdan kastınız sadece erkekler mi hocam? Bir hanım böyle bir şeye talip olsa o nasıl karşılanır?
Nureddin Yıldız: Maalesef bunu erkekler açısından önü açık tutabiliyoruz. Bayanlarda mahremiyet, barınma gibi sorunlar mevcut. Çünkü bu program dediğim gibi mobil olacak. Yani bu gençler hususi bir minibüsle Türkiye’yi, dünyanın belli yerlerini dolaşacaklar ve mobil eğitim alacaklar. Bu eğitim sürecini bayanlara tatbik etmek çok zor. Şer’i mahsurlar var, bayanların kendine göre sorunları var. Dolayısıyla bayanlara bir vaadimiz yok. Beraber çalıştığımız bir bayan grubuyla buna devam ediyoruz ama bayanlara önü açık değil bu projenin.
Ben sevda arıyorum, heyecan arıyorum, hicrete hazır Müslüman arıyorum.
Cemal Yılmaz: Müracaatta yaş sınırlaması olacak mı hocam?
Nureddin Yıldız: Esasen bu proje 18 yaşla 23 yaş arasındaki 5 yıllık dönem için mümkün ama çok olağanüstü şartlarda bir-iki yaş ileri gidebilir. Mesela bir kardeşimiz belli bir meziyetten dolayı 26 yaşına gelmiş ama o arada da Arapça işini bitirmişse bizim için bir fark bu. Yani biz onu bir yaş erken başlamış gibi kabul edebiliriz ama ilke olarak bu bir sevda. Elhamdülillah, bir sene sonra tam yarım asır olacak rahleye oturuşumuz. Bu, yarım asırlık birikimimizi 5 yılda ve onun 10’da 1’i kadar kısa bir zamanda aktarma bir sevdasıdır. Ben sevda arıyorum, heyecan arıyorum, hicrete hazır Müslüman arıyorum. Para istemiyorum, destek istemiyorum, süper zekâ istemiyorum, geri zekâyla da uğraşmıyorum. Orta hâlli zekâya sahip, ümmetimin dertlerini gelecek asırda kuşanacak, taşıyacak, yorulduğunu hissetmeyecek bir genç istiyorum.
Abdülbaki Kömür: Hocam, 1+4 yıl dediniz. Muhtemelen 1. yıldan sonra bir eleme söz konusu olacak. Bunda belirleyici unsur öğrenci mi olacak yoksa siz ve kurum mu?
Nureddin Yıldız: Biz inşallah olmayacağız çünkü zaten öğrenciyi seçerken yeteri kadar elemiş olacağız ama öğrencinin aile şartları olur, özel sağlık sorunları olur, bu arada nefsine mağlubiyeti olur. Birinci yılın sonunda onunla bir tür ilk sömestiri gibi kabul edip ayrılma süresi veririz. Çünkü gençlerin tamamı evlilik çağında olmuş olacaklar. Biz evliliği Allah’ın emirlerinden bir emir, fıtratın en önemli gereklerinden biri olarak görüyoruz. Dolayısıyla evlenmek istediği hâlde, fıtratı gerektirdiği hâlde bizim programımız yüzünden evlenemezse biz vebale gireriz. Bu sebeple bir tür evlilik molası ya da o molaya ihtiyaç duymadan devam etme anlamında 1+4 diyoruz. Ama bu 1 yılın sonunda da öğrenci Türkiye’de din eğitimi veren kurumların ortalamasının çok üstünde bir birikime sahip olacak. En azından elliye yakın kitabı o kitapların müellifleriyle oturup tartışmış düzeyde olacak, çok iyi Türkçe konuşuyor ve yazıyor olacak, Türkçe nezaketi öğrenmiş olacak, tefsirin ve Arapçanın temel kriterini öğrenmiş olacak. Fıkıh bilgisi ise bir miktar alacak çünkü fıkıh 2-3. sınıfta olacak inşallah. Her hâlükârda evliliği en büyük zaruri ihtiyaç kabul ediyorum. “1 yıl sonra devam mı mola mı?” diye bir soru olacağından 1+4 dedik buna.
Bu işin yürümesi için çalışmalarımı %90 oranında bırakacağım.
Abdülbaki Kömür: Hocam bu soracağım soru çok özel bir soru. Daha doğrusu kişisel bir soru olacak. Şimdi sizin devam eden projeleriniz var, bu proje ekstra olacak ve sizin zamanınızı büyük oranda alacak bir proje bu. Projede size yardımcı olacak kadronuz var mı? Diyelim ki Arapçayı, fıkhı, tefsiri siz mi öğreteceksiniz? Kadronuzda kimler olacak?
Nureddin Yıldız: Bir kere bu işin yürümesi için benim İstanbul dışı yaptığım çalışmaları, vakıf içinde yaptığım çalışmaları %90 oranında bırakacağım. Yani 100 çalışmamdan 90’ını bırakacağım. Mesela son 4 ay içerisinde 50’ye yakın dış vilayet programımız oldu, tamamını bırakacağız onların ve hapsedeceğiz kendimizi. 20’den fazla hoca da bu çalışmayla ilgilenecek. Dolayısıyla şu anda 9 öğrenciyle başlıyoruz, 20 hocayla da bu görüşmeyi yaptım. Hocası öğrencisinden fazla olan bir çalışma olarak devam edecek Allahın izniyle.
Bu proje bir umut. Çok zeki öğrenciyi özellikle istemedim. Çünkü çok zeki insanların kahrını çekecek, onun nazıyla uğraşacak vakti yok bu ümmetin. Gerçi herkes çok zeki insanlar yetiştirelim diyor ama yıllardır da çok zekilerin nazıyla uğraşamıyor Müslümanlar. Onun derdi bitmiyor. Şu anda Türkiye’de ilmin başını çeken ulemanız -Allah onlardan razı olsun- zor şartlarda okudular, belki de hocalarının onlar hakkında “Okuyabilir mi bu, neyse bir okusun bakalım.” dedikleri, %100 umut vermeyen olmayan insanlar olarak yetiştiler elhamdülillah. Dolayısıyla çok zeki olmayan -yani zekâsı normalin üstünde- genç arkadaşlarla yola çıkacağız.
Ben şahsım olarak Allah’ın karşımıza çıkaracağı kaderimizdeki doğal engeller hariç çalışmalarımın tamamını, uykumun da önemli bir bölümünü bu işe ayıracağım. Bu önümüzdeki 1. sene, bahsettiğimiz devam mı mola mı süresine kadar en az 20 hocayla programlı ders yapılacak. Bu programlı dersin dışında filan hocayla oturuldu, bir saat konferansı dinlendi vs. bunlar hariç olacak. İnşallah 1 yıl sonra çok güzel bir Türkçe, hitabet öğrenilecek; yazı ve iyi bir diksiyonla Arapçanın en azından acemiliği atılacak bir şekilde iyi bir çalışma ortaya çıkacak diye düşünüyorum inşallah.
Nureddin Hoca, yarım asra varan rahle hayatını pratiğe döküyor.
Abdülbaki Kömür: Nureddin Hoca, emekli olma yolunda mı diye biraz muzipçe bir soru soracağım çünkü sloganınızı biliyorum. “Nureddin Yıldız, 5 tane âlim yetiştirince emekli olacak.” diye bir şey mi var hocam?
Nureddin Yıldız: Ölmeden önce emekliliğin bizim Şeriat’ımızda olmadığına iman ediyorum hocam. Böyle inanıyorum değil iman ediyorum ama “Nureddin Hoca, yarım asra varan rahle hayatını pratiğe döküyor.” diyebilirim çünkü şimdiye kadar insanların dinlediği, okuduğu şeyler ürettik. Yeni Nureddin Hocalar üretmedikçe bu Ümmet’in üzerimizdeki emellerinin gerçekleşmeyeceğini zannediyorum.
Abdülbaki Kömür: Peki, hocam diyelim ki emek verdiniz fakat olmadı.
Nureddin Yıldız: Onu Necip Fazıl’a soracaksınız. “Tohum saç, bitmezse toprak utansın!” demişti Allah rahmet etsin. Onu Necip Fazıl söyledi benden önce 1946’da.
Abdülbaki Kömür: “Benim söylememe gerek.” yok mu diyorsunuz hocam?
Nureddin Yıldız: Yok, Necip Fazıl rahmetullahi aleyh dedi: “Ustada kalırsa bu öksüz yapı/Onu sürdürmeyen çırak utansın!”
Cemal Yılmaz: Hocam, inşallah amaç gerçekleşir.
Nureddin Yıldız: İnşallah.
sosyaldoku
Haber Ara