İşte üniversitelerin 001 numaraları
Köklü üniversitelerin kayıtlı ilk öğrencilerini bulduk. Kiminin sınıfında kendisinden başka yalnızca bir kişi varmış. Kimi kaydını inşaatta derme çatma bir masa da yaptırmış. Kimi okula Ankara’da başlamış, Diyarbakır’dan mezun olmuş. Kimi yurt diye şehrin en lüks otelinde kalmış. İşte ilk öğrencilerinin üniversitelere dair anlattıkları..
13 Yıl Önce Güncellendi
2013-05-04 09:05:24
Prof. Dr. Murat Öz Eryiğit, Hacettepe Üniversitesi’nin bir numarası, yani okula kayıt yaptıran ilk öğrenci. Eryiğit’in diploma numarası, 01. Doktor Fuat Kuseyri ise Diyarbakır Dicle Üniversitesi’ne kayıt yaptıran ilk öğrenci, birincisi. Şimdi memleketi Antakya’da hekimlik yapan Kuseyri’ye sınıf arkadaşları, ‘bir numara’ diye hitap ediyor. Zaten toplam 50 kişilermiş.
Mehmet Çebi, emekli ziraat ekonomisti. Erzurum Atatürk Üniversitesi’nin bir numarası. Onun sınıf arkadaşları arasındaki ismi ‘Bir Mehmet Çebi’. Prof. Dr. Mustafa Küçüködük, Selçuk Üniversitesi’ne kayıt yaptıran ilk öğrenci. Şimdi okulunda hocalık yapıyor.
Prof. Dr. İnci Erefe ise İzmir Ege Üniversitesi’nin ilk öğrencilerinden, hemşirelik yüksekokulunun ise biricik öğrencisi. 4 yıl boyunca sınıfta iki kişilermiş. Ege Üniversitesi’nin kurucu rektörü bile onu derslerde görünce seviniyor ve ara ara, “Niye buradasın?” diye soruyormuş.
Fatih Üniversitesi’nin bir numaralı öğrencisi Gaziantepli bir işadamı. Beylikdüzü’ndeki okulu için, “O zaman şehrin çok dışında kalıyordu. İstanbul’daydık ama İstanbul dışındaydık.” diyor. İşte üniversitelerin ilk öğrencilerinin sıra dışı hikâyeleri...
Amerikalı hocalar derse tercümanlarla giriyordu
Mehmet Çebi:
Ankara’ya, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi’ne kayıt yaptırmak için geldim, ama burs vermediler. Ancak 5-6 ay sonra alırsınız dediler. O sırada Atatürk Üniversitesi ilan verdi. Ankara’da kayıt için büro açmışlar. Hemen burs da verince, kayıt yaptırdım. İlk kayıt yaptıran benim. Bir numara yani. Yeni kurulmuş bir üniversiteydi, ama çok iyi bir yaşamımız oldu. Rahat okuduk. İyi eğitim aldık. Sınıflar çok temizdi. Yurt binası henüz yapılmadığı için Erzurum’da lüks otelleri kiralamışlar. Ziraat ekonomisi ve işletmesi bölümünden 1962 senesinde mezun oldum. Hocalar Amerika’dan geliyordu. Derslere tercümanlarla geliyorlardı. Hoca anlatıyor, onlar da Türkçeye çeviriyordu veya teksir yapıyorlardı asistanlarına, onlar da bize anlatıyordu. Aklımda kaldığına göre sınıfta 30 kişiydik. Arkadaşlarla bir araya geldiğimizde bana, “Bir Mehmet Çebi” diyorlar. İlk öğrenci olduğumu dile getirmiyorum, gurur gibi geliyor. Uşak’ta, Urfa’da, Ankara’da ziraat müdürlüklerinde çalıştıktan sonra çay fabrikalarından emekli oldum.
Ankara-İzmir-İstanbul arasında mekik dokuyorduk
Prof. Dr. Murat Öz Eryiğit:
Hacettepe, Ankara Üniversitesi’ne bağlı bir tıp fakültesi olarak açıldı. Ben de tıbba girmek istiyorum. İki Ankara’da, bir İstanbul’da, bir de İzmir’de, toplam 4 fakülte var. Hepsinin sınavları ayrıydı. Bursa’dayım ve sınavlar için İzmir’e, İstanbul’a, Ankara’ya gidiyorum. Babam, “İhsan Doğramacı’nın kurduğu yeni fakülteye de gidebilirsin.” dedi. İmtihanına girdim. Bu arada İstanbul Hukuk’u kazanmışım, kaydımı yaptırdım. Bursa’ya döndüğümde Hacettepe Tıb’bı kazandığıma dair bir kâğıt geldi. Hukuku iptal ettim. Yıl 1963, Hacettepe daha inşaat halinde. Toz, toprak, taş… İnşaatta bir oda ayarlamışlar. Yemek masası gibi bir masa, iki sandalye… İlk öğrenci sizsiniz dediler. Ama pul gerekli… Bana para verdiler, “Samanpazarı yakın, 100 tane kadar alıp gelin.” dediler. Geldiğimde Doktor İlter Varinli, yanında pulu varmış, kaydını yaptırıp gitmiş. Böylece iki numaralı olarak kaydoldum. Bir sene sonra bazı öğrencileri, Doğramacı, Erzurum Tıp Fakültesi’ne gönderdi. İlter de gitti. Numaram oldu 01. Diploma numaram da bir. Ama dereceye girdiğim için değil. Numaram bir olduğu için. Hayatım boyunca bir Hacettepeli görünce “ilk mezunuyum” diyorum. Diploma numaramın bir olması hoşuma gidiyor. İhtisasımı, GATA’da yaptım. Ürolojide. Oradan emekli oldum. Gaziantep Tıp Fakültesi’nin de dekanlığını yaptım. Şimdi Ankara’da bir tıp merkezinde çalışıyorum.
Okulda iki kişiydik
Prof. Dr. İnci Erefe:
İzmir’in yerel gazetesinde “Yüksek Hemşirelik Okulu açılıyor.” diye bir ilan gördüm. Mezunlara teğmen rütbesi verileceği yazıyordu. Bu çok ilginç geldi. Üniversite okumayı düşünüyordum, ama İstanbul’da okuma şansım yoktu. Sağlık sorunum dolayısıyla ailem İzmir dışına gitmemi istemiyordu. Burada üniversite açılınca hem de hemşirelik okulu ve 4 yıllık olması bana uygun geldi. Bir de bitirince yurtdışına gitmek gibi şansı da vardı. Okula kaydoldum, kurucu rektörümüz Muhittin Erer hoca bana, “Niye bu okula kaydolmak istiyorsun?” diye sormuştu. Okulun ekimden aralık ayına kadar tek öğrencisiydim. Erer hoca çok mutluydu, okula öğrenci bulduğu için. Tıp ve ziraat varken kimse hemşireliği düşünmedi. Üniversite de Bornova’da Ziraat Okulu’nu bize tahsis etmişti. İlk birkaç yıl orada sürdürüldü. Fen derslerini Tıp ve Ziraat ile birlikte okuduk. Sonra bölüm dersleri ayrıldı. 4 yıl süreyle biz okulda iki öğrenciydik. 1955 yılıydı ve özel öğrenci gibiydik. Birimiz olmayınca sınıfın yüzde ellisi yoktu. Hocalar bizimle teke tek ilgilenirdi. 1959 yılının sonunda sınıf arkadaşımla mezun olduk. O meslekte kalmadı, hayatını ev hanımı olarak sürdürüyor. Aslında ben de kayıt yaptırırken Tıp Fakültesi’ne kaçmayı planlıyordum. Mezun olur olmaz öğretim görevlisi atadılar.
Öğrenci kimliğimde 001 yazıyor
Ali Bozhüyük:
Lisede ortalamanın üstünde başarısı olan bir öğrenciydim. ÖSS’de sözelde 64 sorudan 56 netim vardı. İyi puan almıştım. Ne yazık ki ÖYS’de kaydırma yaptığım için puanım düştü. Aldığım puan birçok devlet üniversitesine girmeme yetecekken tercihlerimi yüksek tuttuğum için açıkta kaldım. Fatih Üniversitesi o yıl yeni açılacağından ek kontenjanla eğitime başlayacaktı. Ben ise ek kontenjanla özel bir üniversiteye gitmeyi kabullenemiyordum. Babam da sene kaybım olmaması konusunda ısrar edince, tercih yaptım. Yıl 1996. Geriye dönüp baktığımda iyi ki Fatih Üniversitesi’ni kazanmışım diyorum. İşletme ve iktisat bölümlerini tercih etmiştim. İşletme oldu. Severek okudum. Okul numaram 02029601 idi. Yani ilk 02 idari ve iktisadi bilimleri, ikinci 02 işletme bölümünü, 96 eğitim yılını, 01 ise ilk kayıt olduğum için verilmişti. Okul numarasının sonu 1 olan onlarca öğrenci vardı. Okulun ilk kaydı olduğum okul numaramdan değil kimlik numaramın arkasında yazılı olan 001 No’lu kimlik olmasından anlaşılıyordu. Arkadaş sohbetlerinde, toplantı ortamlarında hangi okuldan mezun olduğumu sorduklarında dipnot olarak okulun ilk resmi öğrencisi olduğumu belirtiyorum bazen.
Üniversiteye ilköğretim okulunda başladım!
Prof. Dr. Mustafa Küçüködük:
Adana Ticari İlimler Akademisi’ni kazanmıştım, gidecektim ki Süleyman Demirel’in hükümet alanında konuşması olacağını duydum. Ne söyleyecek diye merak ediyordum. Kürsüye yaklaştım, birden önümde dönemin Milli Eğitim Bakanı Ali Naili Erdem. Dedim ki “Sayın bakanım, Selçuk Üniversitesi’ni bekliyorum, bu sene başlayacak mı, başlamayacak mı? İki gün sonra Adana’ya gitmezsem, kaydım yanar.” Dedi ki, “Evladım bana güven. Açılacak.” Gitmedim. Aradan iki ay geçti bir şey yok, çok moralim bozuldu. 1976 Ağustos’ta, kayıt alacaklarını ilan ettiler. İlk kaydı ben yaptırmışım. Okulun hazırlanması 3-4 ay sürdü. 1977 Şubat’ta Mareşal Mustafa Kemal İlköğretim Okulu’nda derslere başladık. 7-8 öğrenci ile. Botanik bölümünü seçtim. Eğitim çok iyiydi, Ankara Üniversitesi’nden hocalar gelirdi. Dolu dolu yetiştik. Diploma numaram da 01’dir. O zamanın rektörü asistanlık teklif etti. Sınava girdim, 29 kişi içinde birincilikle kazandım. Böylece okulda kaldım. Profesörlüğe kadar yükseldim. Biz 6 kardeşiz, hepimiz de üniversite mezunuyuz. Ağabeyim de profesör, ablalarım öğretmen. Babam her zaman, “Okuyacaksınız, size verebileceğim sermayem yok.” derdi.
Diyarbakır’ın nazlı öğrencileriydik
Dr. Fuat Kuseyri:
Liseden 1965 yılında mezun oldum. İki sene tıp fakültesini kazanamadım. Ben de Ankara Üniversitesi Siyasal’a, Basın Yayın Yüksekokulu’na kaydımı yaptırdım. 3 ay derslere katıldım. Sonra Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin verdiği bir ilanı gördüm. Diyarbakır’da tıp fakültesi açılacakmış. İlk kaydı yaptıran ben oldum. Dersler Ankara’da başladı. İki yıl sonra Diyarbakır’a geçtik. Biz oraya gittiğimiz için nazlı üniversite talebeleriydik. Okul yönetimi, tarihi yerleri göstermek üzere geziler tertiplerdi. Yeni kurulmuş üniversiteyi geliştirme derneği vardı. Bakanlıkların, bölge müdürlüklerinin sosyal tesislerinden istifade ederdik. Eski Numune Hastanesi’nin iki odasını dershane yapmışlar. Dersler orada oluyordu. Boş zamanlarımızda kayıtsız staj yapıyorduk. Hastane koridorlarındaydık hep. Sonra Dicle Nehri karşısında kampüs yapıldı. İhtisasımı kampüste yaptım. 8 yılım Diyarbakır’da geçti. Stajyer doktor iken hastalarla, “Şikâyetin nedir, ağzını aç, kapat…” gibi muayeneyi yapmamızı sağlayacak kadar Kürtçe konuşabiliyorduk. O zamanlar Kürtçe konuşmak serbest değildi herhalde. İhtiyacımız kadarını öğrenmiştik. Okul numaram bir, diploma numaram da bir.
(Gülizar BAKİ / Zaman)
SON VİDEO HABER
Haber Ara