Mutlulukla depresyon arasında gidip geliyor musunuz?
Stresin tetiklediği hastalıklardan manik-depresif duygu bozukluğu, kişiyi aşırı mutluluk ve depresyon arasında sürüklüyor. Teşhisi de tedavisi kadar zor olan bu hastalıkla ilgili nelere dikkat etmeli?
13 Yıl Önce Güncellendi
2013-04-27 10:16:57
TIMETURK / Haber Merkezi
Psikiyatride teşhis ve tedavisi en zor kabul edilen hastalıklardan biri manik-depresif bozukluk. Hastanın kendisini bazı dönemlerde intihara sürüklenecek kadar mutsuz, bazı dönemlerdeyse aşırı enerjik hissetmesine neden olan manik-depresif rahatsızlığı, normal bir insanın yaşadığı günlük ruh hali dalgalanmalarından ayırt etmek gerekiyor.
Hastalık kabul edilmeyen duygu hali: Mani
Manik-depresif kişilik bozukluğu, psikiyatride ‘bipolar duygu bozukluğu’ adıyla kullanılıyor. ‘İki kutup’ anlamına gelen ‘bipolar’ kelimesi, hastanın aşırı mutlu ve iyimser ruh haline sahip olduğu ‘mani’ dönemiyle, mutsuz ve hayata küskün bir ruh haline büründüğü ‘depresif’ dönem arasındaki geçişleri ifadede kullanılıyor.
Hasta, mani dönemindeyken kendisini coşkulu, aşırı iyimser, aşırı güvenli ve her şeye muktedir bir ruh hali içinde hissediyor. Aynı şekilde aşırı enerjik olmanın da etkisiyle fazla konuşma, yerinde duramama, çok para harcama gibi dürtüler hissediyor. Mani dönemindeki hasta mutlu ve enerjik olduğu için çoğu kez çevresine de neşe saçıyor ve bu nedenle ortada şikâyet edilecek bir durumun varlığından söz edilemiyor.
Ancak hasta, muhakeme bozukluğu nedeniyle normalde almayacağı risklerin altına girmeye kalkıştığında hayatı ve yakın çevresi de bu durumdan olumsuz etkilenmeye başlıyor. Psikiyatrist Doktor Emre Tan, manik dönemdeki bir hastanın, gece uykusu kaçtığı için kalkıp Türkiye’nin bir ucundan diğer ucuna gidebileceğini, hiç kullanmayacağı eşyalar alarak ödeyemeyeceği borçlar altına girebileceğini, normalde konuşmak istemeyeceği insanlarla dostluk kurabileceğini ya da araba sürmeyi bilmediği halde duyduğu cesaretle direksiyon başına geçip canını tehlikeye atabileceğini söylüyor. Süresi bir hafta ile birkaç ay arasında değişen manik dönemde ortaya çıkan bu belirtiler durulup da kişi normale döndüğünde, manik dönem içinde yaptığı yanlışlarla yüzleşmeye ve ne yaptığını sorgulamaya başlıyor.
Teşhisi kolay değil
Görülme sıklığı yüzde 1 ile 2 arasında değişen manik depresif bozuklukların temelinde genetik faktörler kadar yaşanan stres ve travmalar da yatıyor. Özellikle stresi tetikleyen faktörlerin artması, diğer pek çok psikolojik rahatsızlık gibi manik-depresif duygu bozukluklarının da görülmesini sıklaştırıyor. Ancak hastalar manik dönemlerinden ziyade mutsuzluk, ümitsizlik, isteksizlik ve hayattan zevk alamama gibi şikâyetlerle depresif dönemlerinde bir uzmana başvurdukları için hastalıklarına yanlış teşhis konulabiliyor.
Erken teşhis önemli:
Genellikle 18-24 yaşları arası başlayan manik-depresif bozukluk, erken yaşlarda tedavi edilmezse ileriki yaşlarda tedavisi daha zor bir hal alabiliyor. Bipolar hastalar, durumlarını hastalık olarak kabul etmedikleri için kriz dönemlerinde de hastaneye gitmeyi kabul etmeleri güç olabiliyor. Özellikle manik dönemde hastayı ikna konusunda hasta yakınlarına önemli görevler düşüyor.
En az bİr hafta seyretmeli:
Sağlıklı bir insanın gün içinde yaşadığı duygu değişikliklerinden farklı olarak, manik-depresif duygu bozukluğunda mani ya da depresyonun en az bir hafta gözlemlenmesi gerekiyor.
Genetik faktörler etkili:
Yakın çevresinde manik-depresif bir hasta bulunan kişi, 4 kat fazla risk altında sayılıyor. Ayrıca tetikleyici rol oynadığından mevsim geçişlerinde de dikkatli olmak gerekiyor.
Kronİk olduğu unutulmamalı:
Hastalıkta en büyük risk faktörlerinden biri de ilaç tedavisini kesmek. Depresif dönemde tedaviye başlayan hasta, dönem sonunda iyileştiğini düşünerek ilaçlarını kesebiliyor. Ancak hastalık kronik olduğu için ömür boyu tedaviye ihtiyaç duyan manik-depresif hastalar, kendilerini iyi hissetseler de hastalık nüksedebiliyor.
Uyku düzenİne dikkat:
Kişiye göre değişiklik gösterse de manik-depresif hastalar yılda ortalama 3-4 döngü yaşayabiliyor. Bipolar bozukluğu olan hastaların, stresle başa çıkabilmek için başta uyku olmak üzere günlük yaşamlarındaki düzeni korumaya özen göstermeleri gerekiyor. Farklı saatlerde uyumak ve uyanmak gibi günlük yaşamdaki basit düzensizlikler hastalığı olumsuz etkiliyor.
(Arzu KILIÇ / Zaman)
SON VİDEO HABER
Haber Ara