Dolar

34,9465

Euro

36,7373

Altın

2.990,82

Bist

10.125,46

Yeni Ortadoğu’ya doğru...

''Bölgede akıl almaz hızda gelişmeler yaşanıyor. Yüzyıldır birikerek sıkışan sosyo-politik enerji adeta jeopolitik volkanik patlamalara yol açıyor. ''

13 Yıl Önce Güncellendi

2013-04-23 09:07:29

Yeni Ortadoğu’ya doğru...

TIMETURK / Haber Merkezi

Bölgede akıl almaz hızda gelişmeler yaşanıyor. Yüzyıldır birikerek sıkışan sosyo-politik enerji adeta jeopolitik volkanik patlamalara yol açıyor.

Birinci Dünya Savaşı sonrası Fransa ve İngiltere tarafından dizayn edilmiş olan suni jeo-politik gömlek artık bölgeye dar geliyor. Dünyanın siyasal ve stratejik haritasını değiştiren Soğuk Savaş'ın bitmesinin üzerinden 20 yıldan fazla zaman geçtikten sonra, benzer şeylerin Ortadoğu'da da gerçekleşeceği bir sürecin eşiğinde, hatta tam ortasında bulunuyoruz. Sağdan soldan gelen tüm işaretler yeni bir Ortadoğu'nun doğmakta olduğunu gösteriyor. Ama nasıl bir Yeni Ortadoğu? Şimon Peres'in 1990'larda yazdığı bir kitaba isim olan “Yeni Ortadoğu” mu? Yoksa dinamikleri ve sonuçları bambaşka olacak olan yepyeni bir Ortadoğu mu?

Türk hükümetinin terör örgütü PKK ile başlattığı çözüm süreci de, ABD Başkanı Obama'nın ziyareti sırasında İsrail'in işlediği Mavi Marmara katliamından dolayı özür dileyip, Türkiye'nin ilişkileri normalleştirmek için öne sürdüğü şartları kabule yanaşması da bu devasa değişim selinin birer yansıması niteliğinde. Özellikle Suriye ve Irak'taki gelişmeler adeta Yeni Ortadoğu'nun temellerini oluşturacak basamakları inşa ediyor. Bu ülkelerdeki mezhepler ve etnikler arasındaki kanlı çatışmaların bu ülkelerin sınırlarını aşan bölgesel ve uluslararası tepkimelere yol açtığı ve açmaya devam edeceği aşikâr. İsrail'i Türkiye'den özür dilemeye zorlayan, Türkiye'yi ise bu özrü derhal kabul ederek Tel Aviv'le ilişkilerini normalleştirmeye teşvik eden sebepler arasında bu gelişmeleri ve yarattığı endişeleri görmemek imkânsız.

Öte yandan “Yeni Ortadoğu” demek büyük ölçüde siyasi ve idari sisteminin yanı sıra belki sınırları bile bugünkünden çok farklı olacak yeni bir Türkiye'nin oluşması demek. Aynı zamanda kültürel, etnik ve dinsel gerçekler çerçevesinde sil baştan şekillenecek bir Suriye ve yepyeni bir Irak da demek. Yeni Ortadoğu'nun oluşum sürecinde sadece devletlerin değil, devlet dışı aktörlerin bile büyük ihtimalle karakter ve şekil değiştireceğine şahitlik edeceğiz. Müzakereler süreci kapsamında terör örgütü PKK'da yaşanması öngörülen örgütsel misyon, fonksiyon ve hedef değişimi bu yeni duruma örgütün kendisini uyarlama çabasının belki de ilk belirtilerinden. Yine yıllardır uykuda olan terör örgütü DHKP-C'nin tam da bu zamanlamayla hareketlenmesinin de eski Ortadoğu düzeninin yıkılması ve Yeni Ortadoğu'nun inşa edilmesi süreciyle yakından ilişkisi olabilir. Her ne kadar kimse pek ağzına almak istemese de terör örgütü PKK'nın silah bıraktıktan sonra alacağı yeni şekil ve Türkiye'de ve bölgede üstleneceği varsayılan yeni rolü başka bir bağlamda değerlendirmek de bana göre imkânsız.

Daha somut konuşacak olursak, bu Yeni Ortadoğu'nun Türkiye'de ve yakınındaki ülkelerde ne türden köklü değişikliklere yol açacağı üzerinde durabiliriz. Mezhepsel ve etnik fay hatları boyunca cereyan eden çatışmalarla ne Irak'ın ne de Suriye'nin mevcut toprak bütünlüğünü ve ulusal birliğini koruyamayacağı artık aşikâr. İzlediği katı mezhepçi siyasetle Başbakan Nuri el-Maliki bizzat kendi elleriyle Irak'ı hızla bölüyor. Bağdat'ın Irak'ın kuzeyindeki Kürdistan Bölgesel Yönetimi'yle yaşamakta olduğu ciddi gerilim artık geri dönülemez noktayı çoktan aştı. Sünni Araplar da çareyi artık doğrudan kendi kimlikleriyle var olmanın ve yoğunlukta bulundukları Anbar bölgesi gibi bölgelerde kendi kaderlerini kendileri tayin etmenin peşindeler. Tüm işaretler fiilen Irak'ın en az üç bölgeye bölüneceğini gösteriyor.

Suriye'de ise Beşşar Esed'in artık ülkenin birlik ve bütünlüğünü koruma şansı bulunmuyor. Yerine gelecek olan muhaliflerin de, hem kendi aralarındaki ayrılıklar hem de Esed destekçileri ile aralarındaki uçurum yüzünden, Suriye'nin birlik ve bütünlüğünü tesis etmelerinin hiç de kolay olmayacağı şimdiden görülüyor. Bugüne kadar Suriye'yi yöneten azınlıktaki Nusayri, gayrimüslim ve bunların müttefiki olan grupların ülkenin bir kısmında kuracakları küçük bir devlete sığınma ihtimalleri her geçen gün güçleniyor. Böyle bir durumda ülkenin kuzeyindeki Kürtlerin de kendi egemenliklerinin peşinde koşacaklarını tahmin etmek için müneccim olmaya gerek yok sanırım. Suriye'de çoğunlukta bulunan Sünni Arapların tamamen aynı kültürü paylaştıkları Irak Sünnileri ile birlikte hareket etmemeleri için de ben herhangi bir sebep göremiyorum.

Yani özetleyecek olursak: Suriye'de asgari iki yeni siyasal entitenin doğması, bir siyasal entitenin ise Irak'taki kültürel akrabalarıyla birleşme ihtimali yükselmiş bulunuyor. Bu durumda Suriye'de bir Nusayri-Hıristiyan devletçiği, Suriye ve Irak'taki Sünni Arapları bir araya getirecek bir Sünni Arap devleti; Bağdat'la iplerini tamamen kopararak yeni arayışlara girecek olan bir KRG ile KRG örneğini model alan bir kuzey Suriye Kürt entitesinin doğması beklenebilir. Bu durumda Bağdat/Basra civarında İran çizgisinde bir Şii devleti, Lazkiye civarında yine İran çizgisinde bir Nusayri devletiyle karşı karşıya kalabiliriz. Ne İran'ın bu iki yapıyı destekleyeceğinden, ne de Suriye ve Irak Sünnilerinin oluşturacağı “Büyük Sünnistan”ın Araplardan destek bulacağından şüpheniz olmasın.

Irak ve Suriye'deki Kürt bölgeleri ise siyasi ve idari sistemi açısından köklü bir şekil değiştirerek federal bir hüviyete bürünecek olan Yeni Türkiye'nin kurucu unsurları olarak düşünülüyor olabilir. Neticede kurulmakta olan Yeni Ortadoğu'nun yeniden şekillenecek şartları ve ittifaklar yapısı Irak ve Suriye Kürtlerine Türkiye ile birlikte hareket etmek, ortak bir gelecek kurmak ve ortak bir kaderi paylaşmaktan başka bir şans bırakmayabilir. Tıpkı böyle bir durumun İran'ı ve geniş Arap dünyasını tamamen karşısına almasını gerektirecek olan Türkiye'nin ve bu gelişmelerin varoluşsal endişelere sevk edeceği İsrail'in yeniden birbirine muhtaç hale gelmesini gerektirebileceği gibi. İsrail'in özrünü ve Türkiye'nin iki ülke arasındaki ilişkileri normalleştirme iştiyakını bu senaryonun bir parçası olarak değerlendirsek sanırım abartmış olmayız. Siz ne dersiniz?

(Bülent Keneş / Today's Zaman Genel Yayın Yönetmeni)
SON VİDEO HABER

Emlakçılar arasında silahlı çatışma: 2 ölü

Haber Ara