Altan Tan: Ortadoğu'da dini gözardı eden projelerin başarı şansı yok
Abdullah Öcalan’ın 21 Mart günü Amed'de okunan tarihi mektubunun İslami kesimler üzerinde de olumlu bir etki yarattığını söyleyen BDP Amed Milletvekili Altan Tan, Ortadoğu'da İslam ve din gerçeğini gözardı eden herhangi bir siyasi projenin başara şansının olmadığını söyledi.
13 Yıl Önce Güncellendi
2013-04-21 00:21:34
BDP'li vekili Altan Tan, Abdullah Öcalan'ın çağrısıyla başlayan yeni sürece ilişkin ANF’ye değerlendirmelerde bulunurken, özellikle ortak tarih ve değerlere vurgu yaptı.
'GEÇMİŞTEKİ İYİ GÜNLERİNİZİ HATIRLAYIN'
Tarihteki bütün bu halkların ilişkisinin bir Leyla ile Mecnun aşk ilişkisi olmadığını, çok güzel günlerin olduğu gibi, çok kötü günlerinde yaşandığını söyleyen Amed Milletvekili Altan Tan, “Türk Türkü, Kürt Kürdü, Arap Arab’ı vurduğu zamanlar oldu” dedi.
Tarih boyunca halkları bir arada tutanın ortak değerler olduğunu söyleyen Tan, “İslam kardeşliğinden bahsedildiğinde de hadi hepimiz Müslüman'ız, herkes kendi hakkından vazgeçsin, veya Müslüman olmayan halkların hiçbir hakkı yok, bunları devre dışı bırakalım anlamana gelmiyor” diye konuştu.
Tan devamla şunları söyledi; “Burada bahsedilen ortak bir geçmiş ve güzel günlerdir. Hz. Ali’nin meşhur bir sözü var; ‘bir kardeşiniz ile aranıza bir düşmanlık, bir muhalefet girdiği zaman geçmişteki iyi günlerinizi hatırlayın. Bu sizi yumuşatır, çözümü barışı kolaylaştırır.’ Tunus, Mısır ve Libya’dan tutun, Suriye'den, Lübnan'dan, Filistin’den Kürdistan ve Türkiye’ye kadar bu böyledir. Kürtler açısından 1400 yıllık İslam tarihini, kültür birlikteliğini göz ardı etmek mümkün değil."
SAVAŞLAR
Anadolu topraklarında yaşanan en büyük üç savaşın Türk padişahlarının kendi aralarında yaptıkları savaşlar olduğuna dikkat çeken Tan şöyle devam etti: “Yıldırım Beyazıt ve Timurleng’in arasındaki Ankara savaşında ikisi de Türk, ikisi de Sünni'ydi. Bu savaş bütün Anadolu'yu kana boyadı. Fatih Sultan Mehmet ve Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’ın savaşları da aynı şekilde oldu. Benzer bir savaşta Sünni Yavuz Sultan Selim ile Şii olan Şah İsmail arasında geçen savaştır. Demek ki bu kavgalar sadece halklar, dinler, mezhepler arasında değil, aynı dine, halka, mezheplerden olanların arasında da yaşanıyor. Geçmişte sıkıntılı ve kavga ettiğimiz çok acı günlerimiz var. Ama 1400 yıllık bir geçmiş ve ortak bir tarih de vardır. Tıpkı bir aile içi gibi, gelin kaynana, kardeş kavgaları olur. Ama neticede o ailenin bir bütünlüğü ve bir ortak tarihi vardır. İşte sayın Öcalan’ın Newroz’da bahsettiği bu ortaklıktır. Yoksa bütün bir tarih her gün sevgi ile geçmiştir, hiçbir sorun çıkmamıştır demiyorum. Müslüman olmayanları devre dışı bırakalım böyle bir şey de demiyorum. Süryani’si de Ezidi’si de Alevi’si de bütün bir Ortadoğu yeni bir şekle kavuşması lazım. Geçmişteki güzel günleri hatırlayıp, referans olmamız ve kötü günleri de tarihte bırakmak lazım.”
KÜRTLER ARASINDA BİRLİĞE İHTİYAÇ VAR
Kürtlerin içinde bulunduğu süreçte birliğe ihtiyaç olduğunu söyleyen Tan, bunun dışındaki yaklaşımların Kürt halkının çıkarlarına zarar verdiğini söyledi. Birileri bu ateşin üzerine benzin dökerse bile Kürtlerin kendi aralarındaki kavganın yarattığı ateşe su dökmesi gerektiğini ifade eden Tan şunları söyledi; “Dicle üniversitesinde yaşanan hadisede her iki tarafında eksiklikleri oldu. Biz sadece bir kesim provokasyon yaptı dersek doğru bir tahlil yapmış olmayız. Gençler arasında yaşanan tartışma kavgaya dönüşerek, önce üniversiteye daha sonra şehre yansıyor. Olayın başlangıcı çok planlı çok programlı bir provokasyondur kanaatinde değilim. Ama bu olay olduktan sonra bunun üzerine hesap yapan ve daha da büyütmek ve kaşımak isteyen ve farklı yerlere getirmek isteyen güçler oldu.
Bu olayda bize düşen tekrar 1990 ve sonrasındaki dili kullanmak değildir. 20 yıl öncesinin dilini kullanırsak, karşı tarafta 20 öncesinin dilini kullanmaya başlarsa, biz tekrar 20 öncesine döneriz. Bunları yapmak istemiyoruz. Bunun Türkiye'ye, özellikle Kürtlere bir hayrı yoktur. Bugün Kürtler arasında birliğe ve ittifaka ihtiyaç vardır. Belki bin yıldır Kürtlerin önüne belki de ilk olarak, kendi kimliklerini varlıklarını, milli varlıklarını, ulus olarak tarih sahnesinde var olmalarını sağlayacak bir fırsat ortaya çıktı. Yeni bir anayasa yapılacak. Türkiye de haklarımızı alacağız. Barış süreci olacak. Iraktaki Kürtler bir Statüye kavuştu. Suriye deki Kürtler adı konmamış bir bölgesel konuma sahip oldular. Bu önümüzdeki dönemde resmileşecek. Böyle bir dönemde bütün Kürtlerin birliğe ihtiyacı varken, hak ve hukuklarını almalarının kapısına gelmişken, kalıpta birbirlerine girmeleri tam anlamı ile önce Kürtlerin felaketi olur. Bunu birileri isteyip, tahrik edip, kaşıyabilir. Ama bizim akıllı olmamız lazım. Birileri bu ateşin üzerine benzinde dökerse, bizim bu ateşe su dökmemiz gerekir.”
KÜRT GENÇLERİ UYANIK OLMALI
Kürt halkının kazanımları karşısında Kürt gençliğinin daha da uyanık olması gerektiğinin altını çizen Tan şunları ifade etti: “Ortadoğu’da en kolay yol, sol, sağ, ideoloji, Marksizm, sosyalizm bunları kaşıyarak Alevi-Sünni hakları birbirlerine vurdurmadır. Ortadoğu’daki en kolay oyun budur. Irak, Suriye ve İran'daki durum budur. Onun için dindar Müslüman Kürt gençliğinin de PKK’ye sempati duyan sol sosyalist gençliğinde bütün her kesimin aşırı hassas olması lazım. Ve burada kendi milli hukukları ile ilgili, fikri ne olursa olsun, bir birliktelik ortaya koyması lazım. Kim neyse ne bu kimlik mücadelesinde, hak ve hukuk mücadelesinde, Kürt halkının varlık mücadelesinde her fikirden insan siyasi olarak talebini birleştirmelidir. Bu birleştirme ‘ben hakkımı istiyorum’ bu kadar.
Kürt Müslümanlarına da şu dayatılıyor: 'Siz dindarsanız size din verelim, siz Kürtlüğünüzden vazgeçin' deniliyor. Bu bir oyundur. Dini afyon olarak kullanmadır. Buna asla gelmesinler. Aynı şekilde Kürt gençliğine ben sana bir kimlik vereyim. 'Seküler, laik, sol yada sosyalist bir kimlik vereyim sende dininden vazgeç' denirse buda büyük bir yanlıştır. Dindar Müslümanlar dinlerinden de Kürtlüklerinden de vazgeçmiyorlar. Tıpkı seküler düşünen birisinin seküler hayat tarzından vazgeçmediği gibi. Bu dönemde her zamankinden daha birlikteliğe ihtiyaç var. Bu oyun hile ve dalaverelere karşı tek parça durmaya ihtiyaç vardır.”
EROL TAŞ'A CÜNEYT ARKIN ROLÜ VERİLMEZ
Meclis'te sürece dönük oluşturulan Araştırma Komisyonu'na da değinen Tan şunları söyledi; “İsimler üzerinden bir tartışma geliştirmek istemiyoruz. Ancak Başbakana şunu hatırlatmak istiyorum. Erol Taş'a Cüneyt Arkın rolünü oynatırsanız o film olmaz. Şahıslar üzerinden şu aşamada bir polemik yapmak doğru değilse de tekrar söylüyorum Erol Taş’ın rolünü hiçbir senarist Cüneyt Arkın'a vermedi. Sayın Başbakan bu senaryoya biraz dikkat etsin.”(ANF)
Haber Ara