5 dakika daha beklesin dünya!
Aceleyle kılınan namazlar, çekilmeyen tesbihler, edilmeyen dualar… Günlük işlerimizi bahane ederek çoğu zaman namazlarımızı hızlı bir şekilde kılıp ardından tesbihimizi çekmeden, duamızı yapmadan topluyoruz seccademizi. Peki böyle yaparak neler kaybediyoruz farkında mıyız?
13 Yıl Önce Güncellendi
2013-04-12 09:50:15
TIMETURK / Haber Merkezi
Gün içinde dünya telaşına o kadar dalıyoruz ki çoğu zaman farz ibadetlerimizi bile son dakikada yerine getiriyoruz. Hal böyle olunca Allah’ın bize sunduğu birçok bağışlanma fırsatını elimizden kaçırıyoruz. Namaz sonrası tesbih ve dua bu fırsatlardan biri, belki de en önemlisi. Bediüzzaman Said Nursi namaz sonrası çekilen tesbihlerin namazın çekirdekleri hükmünde olduğunu söylüyor. “Namazın manası Cenab-ı Hakk’ı tesbih ve ta’zim ve şükürdür. Yani, celaline karşı, kavlen ve fiilen ‘Sübhanallah’ deyip takdis etmek; hem kemaline karşı, lafzen ve amelen ‘Allahu Ekber’ deyip ta’zim etmek; hem cemaline karşı, kalben ve lisanen ve bedenen ‘Elhamdülillah’ deyip şükretmektir. Demek tesbih ve tekbir ve hamd, namazın çekirdekleri hükmündedir.”
Birçok yerde duası ve tesbihi eksik namaz zarfa konduktan sonra yollanmamış mektuba benzetilir. Ebû Hureyre’den rivayet edilen bir hadis-i şerifte namaz sonrası çekilen tesbihlerin önemini Peygamber Efendimiz (sas) şöyle ifade etmiştir: “Her namazdan sonra kim 33 defa sübhânallah, 33 defa elhamdülillah, 33 defa Allahüekber der, yüze tamamlamak için de Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh lehü’l mülkü ve lehü’l hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr derse günahları deniz köpüğü kadar çok olsa bile affedilir.”
Tesbihin faziletini anlamak için şu rivayet yeterli: Bir gün Ebû Zerr Peygamber Efendimiz’e gelerek “Yâ Rasûlallah! Zenginler cennetin derecelerini, ebedî nimetleri kaptılar. Çünkü onlar da bizim gibi namaz kılıyorlar, bizim gibi cihad ediyorlar, mallarının fazlasını sadaka veriyorlar. Bizimse malımız yok ki, Allah yolunda sadaka olarak verelim.” dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz (sas), “Ey Ebû Zerr! Sana bir şeyler öğreteceğim, eğer onları yaparsan senden önde olanlara yetişirsin, senden arkada olanlar da sana yetişemez. Ama onlar da aynı şeyleri yaparlarsa, aynı sevabı kazanırlar.” dedi ve “Her namazın ardından, 33 defa ‘sübhânallah’, 33 defa ‘elhamdülillâh’, 33 defa ‘Allâhüekber’, sonra da Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh lehü’l mülkü ve lehü’l hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr dersin.” buyurdu.
Çok kısa bir vaktimizi alacak bu namaza veda anı belki de bize affolunuşun kapılarını aralayacak. Sizce de bu fırsatı kaçırmak ahmaklık değil mi?
‘Tesbih ve duasız namaz dört başı mamur bir namaz değildir’
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden Yrd. Doç. Dr. Mehmet Atalay konuyu psikolojik açıdan ele alıyor: “Namazdan sonra çekilen tesbihler zikir ibadeti için de önemlidir. Dua ise ibadetin özü ve bir anlamda semeresidir. Psikolojik açıdan şunu söyleyebiliriz ki, zikir ibadet ve ubûdiyette hayati öneme sahiptir. Zikir, Allah sevgisini gönle yerleştirme çabasının en somut yöntemidir. Bu sebepledir ki Kur’an’da mesela ‘çok namaz kılın’ ya da ‘çok oruç tutun’ denmezken ‘Allah’ı çok zikredin’ denir. Elbette ki namaz da bir zikirdir; bununla beraber asıl zikir, yani birinci anlamıyla zikir, dilin “Allah, Sübhanallah, Allahu Ekber” demesidir. Yine psikolojik açıdan dua da bireyin Allah ile kişisel ve özel bir iletişim hali olarak değerlendirilebilir. Namazdan sonra dua yapmayan ve bunu alışkanlık haline getiren insan dini mükellefiyetini yerine getirmiş olsa da Allah ile bu çok özel irtibat ve iletişimden kaçınıyor, metafizik ve manevi bir olgu olarak ‘dua’nın gerektirdiği samimiyet ve tevazu durumuna yükselemiyor demektir. Tesbih ve duasız bir namaz eksik değildir ama dört başı mamur bir namaz da değildir.”
‘Kulluk bilincini artırır’
İlahiyatçı Enes Ergene konunun fıkhi açıdan şart olmadığını ancak kulluk bilincini artırdığını söylüyor: “Meseleye fıkhi açıdan bakarsak namaz sonrası tesbih ve dua namazın şartlarından değil elbette. Ancak yalnızca zahiri sıhhat şatlarına indirgenmiş bir namaz Efendimiz’in namazını ifade etmez diye düşünüyorum. Bir maç bile yalnızca sahada ve doksan dakikada bitmiyor. Ardından saatlerce spor kanallarında üzerine yorumlar yapılıyor, zihinleri meşgul ediyor. Bir maç zihni bu kadar meşgul ederken namaz beş dakikada bitse ne olur? Namaz öncesi ve sonrasında yapılan duaları, okunan evrad, tesbih ve zikirleri böyle değerlendiriyorum. Evrad ve tesbihler bizde namaz duygusunun ve kulluk bilincinin sürekliliğini sağlıyor. Bizi ne kadar namazın manevi ve psikolojik zemininde tutarlarsa o kadar iyidir.”
‘En hayırlı amel Allah’ı zikretmek’
Prof. Dr. Reşat Öngören (İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi): “Kur’an-ı Kerim’deki birçok âyet ve Efendimiz’in söz, davranış ve tavsiyeleri dikkate alındığında insanın mümkün olan her durumda Allah’ı tesbih etmesi ve zikretmesi gerekmektedir. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’de Allah’ı anmanın bütün ibadet ve itaatlerden üstün olduğu ifade edilmiştir. Öte yandan Zümer Suresi’nde Allah’ın zikrine karşı kalpleri katı olanların açık bir sapıklık içinde oldukları beyan edilmektedir. Hadislerde de zikir ve tesbihin önemine işaret edilmiş, en hayırlı amelin Allah’ı zikretmek olduğu vurgulanmıştır. Bütün bu uyarılardan sonra her vesileyle, namazlardan önce ya da sonra Allah’ı anmanın, tesbih etmenin, kulluğu samimiyet ve muhabbetle icra etmek adına gerekli olduğu ortaya çıkar. Kulluğunu farz ibadetlerin yanı sıra nafileler, dualar, zikirler ve tesbihlerle süslemeyenler imanın tadını alamaz, kulluğun zevkine varamazlar.”
‘Namaz sonrası tesbih ve dua sünnettir’
Prof. Dr. Davut Aydüz (Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi): “Selam verip namazdan çıktıktan sonra Allah’ı zikretmek, Peygamber Efendimiz’den öğrendiğimiz duaları yapmak ve günahlarımızın affedilmesi için yalvarmak sünnettir. Peygamber Efendimiz (sas), namazlardan sonra selâm verir vermez değişik dualar okurdu. Resûlullah Efendimiz’in, bu duaların bazılarını farz namazlardan sonra okuduğu, bazılarını da hem farz hem de nâfile namazlardan sonra okuduğu belirtilmiştir. Resûl-i Ekrem Efendimiz’in (sas) farz namazlardan sonra okuduğu dualara bakarak, bazı İslâm âlimleri farzlardan sonra dua etmenin, nâfilelerden sonra dua etmekten daha uygun olacağını söylemişlerdir. Ayrıca namazın arkasından okunan Âyetü’l-Kürsi’nin de önemi büyüktür. Peygamber Efendimiz bir hadisinde şöyle buyurmuştur: Kim farz namazdan sonra Âyetü’l-Kürsî’yi okursa, cennete girmesine ölümden başka bir şey engel olmaz.” (Zaman)
SON VİDEO HABER
Haber Ara