Necmettin Erbakan ve Bülent Ecevit'in üzerinde anlaştığı koalisyon hükümetinin ilan edilmesine sadece bir gün kalmıştı. Bu koalisyon, Türkiye'nin 37. hükümeti olacaktı. Tarihler, 25 Ocak 1974'ü gösteriyordu. Bir gün sonra ilan edilecek yeni hükümette, Milli Selamet Partisi (MSP) lideri Erbakan'ın en öncelikli şartı, yeraltı kaynaklarının özellikle de stratejik önem arzeden bor madenlerinin millileştirilmesiydi.
1973 İsrail-Arap savaşının ertesinde Arapların petrol ambargosu nedeniyle zor günler yaşayan ABD Başkanı Richard Nixon yönetimi, 1974'teki koalisyon ortağı olan Necmeddin Erbakan'ın Türkiye'deki petrol ve bor madenlerini millileştirme atağı karşısında adeta teyakkuza geçti. Hükümetin ilanından bir gün önce, 25 Ocak 1974 cuma günü Ankara elçisiyle Washington arasında kripto trafiği had safhaya ulaştı.
17 DAKİKA ÖNCE
Wikileaks'in yayımladığı Amerikan gizli kriptolarından anlaşıldığına göre, CHP arasındaki protokolün 60. maddesindeki, 'Yeraltı kaynaklarımızın işletilmesinin devletçe tanzimi sağlanacak, bu arada stratejik nitelik taşıyan bor mineralleri hukuk kuralları çerçevesinde devletleştirilecektir' ifadeleri karşısında alarma geçen ABD'nin Ankara büyükelçisi William Macomber, Washington'a ilk kriptosunu 25 Ocak 1974'te Cuma sabahı saat 08:43'te geçti.
'Koalisyon Protokolü' başlıklı gizli yazışmada Washington 'MSP ve CHP'nin üzerinde anlaştığı protokol bugün saat 09:00'da imzalanacak. Bu arada, Dışişlerini uyarmalıyım ki protokolde petrol ve bor madenlerinin millileştirimesi ve afyon ekiminin yeniden düzenlenmesiyle ilgili bir çok madde bulunuyor' diye uyarılıyor.
Gizli yazışmada bu cümleden sonra yapılan yorumlar sansürlenmiş. Aynı gün öğleden sonra Türkiye saatiyle 15:01'de geçilen başka bir kriptoda ise, 'Bor madenlerinin millileştirileceği protokole genel olarak bakıldığında Türk dış politikasında önemli bir kaymanın yaşanmayacağı görülüyor. Sadece protokolde Kıbrıs'ta bağımsız bir federal devlet çağrısı dikkat çekiyor' denilmiş. İlerleyen satırlarda ise ekonomi yönetiminin bundan sonra Necmettin Erbakan'da olacağına dair uyarı notu var.
EKSEN KAYMASI ENDİŞESİ
Bu uyarıdan sonra protokolün 58. maddesindeki 'Petrol, tabii gaz, kömür gibi temel enerji kaynaklarının aranması çalışmalarına büyük önem ve hız verilecektir. Milli ihtiyaçlara ve cari dünya şartlarına cevap vermekten uzak olan petrol kanunu yeniden ele alınacak ve milli menfaatlarımıza aykırı düşen hükümleri değiştirilecektir' ifadeleri aktarılıyor.
Ardından, '58. ve 60. maddelerin dilinde petrolün millileştirlmesi talebi biraz abartılı. En azından, dünyanın içinde bulunduğu şu anki enerji krizi döneminde bu şimdilik zor görünüyor' deniliyor.
Oldukça uzun tutulan yazışmanın son bölümünde ise Türk dış politikasının geleceğine dair öngörüler yer alıyor. CHP-MSP koalisyon protokolünün dışilişkiler ve ulusal güvenlikle ilgili 101,102,103,104, 105, ve 108. maddeleri hatırlatılarak, 'Bütün bu maddeler Türkiye'nin temel politikasının değişmeyeceğini gösteriyor. Hükümet Batı güvenlik sistemine sadık kalacak. Var olan ittifaklara bağlılık sürecek' yorumu dikkat çekiyor.
Üslere ne olacak?
Yazışmalarda Amerikan BD üsleri de gündeme geliyor. Ankara elçiliği, protokolün 'Topraklarımızdaki ortak savunma üs ve tesislerinin, savaş araç ve gereçlerinin Türk devletinin denetimi altında bulunmasını gerekli görüyoruz' şeklindeki 106. maddesini hatırlatarak, 'Bu ifadeler CHP'nin daha önceki açıklamalarıyla pararlellik arzedİyor ' denilmiş.
Erbakan: İşlenmemiş elmas Ecevit: Hayalperest
Henry Kissinger'ın ABD Dışişleri Bakanı olduğu dönemi kapsayan belgeler, Kıbrıs müdahalesi öncesi ve sonrasındaki gelişmelerin ABD tarafından yakın takibe alındığını gösteriyor. PlusD adı altında yayımlanan belgeler, 1973'ün başından 1976'nın sonuna kadar çekilen diplomatik telgraflar, istihbarat raporları ve kongre içi yazışmalardan oluşuyor. Dönemin Ecevit-Erbakan koalisyonu hakkında ise ilginç yorumlar yapılmış. 24 Ocak 1974 tarihinde ABD'nin Ankara büyükelçisi William Macomber, Ecevit'i şöyle değerlendiriyor: 'Dinamik ve çekici. Olağanın dışında ilginç bir kişilik. Hayalperest bir şair ile güçlü rakipler karşısında uzun süre varlığını korumayı başarmış pragmatik bir politikacının karışımı. Koalisyon ortağı Necmettin Erbakan için ise, 'işlenmemiş bir elmasın halkta uyandırdığı tuhaf ilgiyi çekerken bile en kötüsünden bir fırsatçı gibi görünüyor' ifadesi kullanılmış.
Daha sonraki belgelerde özellikle Erbakan'ın Suudi Arabistan'a yaptığı ziyaretten yola çıkarak, Türkiye'nin Arap ülkeleriyle ilişkilerinin arttığına dikkat çekiliyor.
Kıbrıs harekatı ve 12 Eylül Kissinger işi
Wikileaks'in Kissinger dönemi belgeleri 1974 yılındaki Kıbrıs harekatı, öncesi ve sonrası hakkında da ilginç ipuçları veriyor. 73 yılı içinde Kuzey Kıbrıs'a ABD'den yoğun bir silah akışı gözlenirken Wikileaks, sitesinden 2007'de ortaya çıkan ve harekatı bizzat Kissinger'ın zorladığına dair CIA belgesini de paylaştı. 2007'de gizliliği kaldırılan CIA belgelerine göre dönemin Dışişleri Bakanı Henry Kissinger Ankara'yı 1974'de Kıbrıs'a harekat düzenlemesi için teşvik ediyor ve bunun için Türkiye'ye silah akışına izin veriyor. 2007'de yayınlanan 700 belge içerisinde, Kissinger'ın Ankara'ya sağladığı silah ve finansal desteğin 'yasadışı' yollardan olduğu vurgulanıyor. Belgelerde Kissinger'ın bizzat planlayıcı değil ancak teşvik edici rol oynadığı belirtiliyor. Dahası o dönem Türkiye'de faaliyet gösteren bir CIA ajanı Kissinger'ın, perde arkasında dönemin 'ultra sağcı milliyetçi' 12 Eylül 1980 darbesinin aktörü Kenan Evren ile ilişki içinde olduğunu, ardından bu ilişkilerin doğrudan ilişkiye dönüştüğünü söylerken 'Çünkü ikisi de sosyal demokrat Ecevit'ten nefret ediyordu. Beyaz Saray da Ecevit'i sevmiyordu' ifadesini kullanıyor. Öte yandan o dönem Donald Rumsfeld ABD'nin NATO'nun elçisi, Dick Cheney ise Başkan Henry Ford'un yardımcılarından biriydi.
Bildt de ABD 'muhbiri'
WikiLeaks belgelerinde İsveçli politikacıların ABD'li yetkililere yaptıkları konuşmalar önemli bir yer tutuyor. Belgelerde adı geçen İsveçli politikacılardan biri de eski başbakan olan ve Ekim 2006'dan beri de Dışişleri Bakanlığı görevini sürdüren Carl Bildt. Şubat 2006 tarihni taşıyan, 'gizli' ibareli belgede, Amerikalı diplomatlar 15 Ocak'ta gerçekleşen görüşmede Bildt'in kendilerine verdiği bilgileri Washington'a iletti. Belgelere göre, Güneydoğu Asya'da yaşanan ve 525 İsveçlinin hayatını kaybettiği tsunami faciası nedeniyle dönemin hükümetinin zor durumda kaldığını belirten Bildt, Amerikalı yetkililere Başbakan Persson'un, Dışileri Bakanı Freivalds'ı hükümetin yetersizliği eleştirilerini yumuşattığı için görevinde tuttuğunu söyledi. Bildt bu konuşmada ayrıca başbakan gereksiz olduğunu düşündüğünde dışişleri bakanının görevine son vereceğini de ileri sürdü. Yenişafak