Davaların feragatle sonuçlanması lazım
Başbakan Yardımcısı Arınç, 'Eğer İsrail'in ödeyeceği tazminat bir fona ödenip, buradan bu kişilere verilecekse davaların feragatle sonuçlanması lazım' dedi.
13 Yıl Önce Güncellendi
2013-04-02 09:28:05
TIMETURK / Haber Merkezi
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, TRT Haber'de canlı yayımlanan ''Neler Oluyor'' programında, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.
İsrail'in Türkiye'den özür dilemesi hatırlatılarak, ''Heyetin nezaman geleceği belli oldu mu'' yönündeki soru üzerine Arınç, ''Ayın 11'inde burada olacaklar. Oradan haber geldi, biz de hazırlıklarımızı yaptık. Şüphesiz daha birinci görüşme olacak, belki temel konuları tespit edeceğiz. Yarın akşam da olayın mağdurlarıyla, ölenlerimizin, şehitlerimizin yakınları ve yaralılarımızın bir kısmı ile Sayın Ahmet Davutoğlu'nun konutunda bir araya geleceğiz'' ifadesini kullandı.
Arınç, bir soru üzerine ''tazminat'' denildiği zaman, maddi ve manevi tazminatın anlaşılacağını, bunun şartlarının da belli olduğunu kaydederek, şöyle konuştu:
''Açıkça söylemek gerekirse, eğer İsrail devletinin bir şekilde ödeyeceği tazminat Türkiye Hükümeti'ne veya bu amaçla kurulacak bir fona ödenip, buradan bu kişilere verilecekse mevcut davaların en azından hukuk davalarının feragatle veya ibrayla sonuçlanması lazım. İki şey olmaz, yani ya devlete verilen tazminat bunlara takdim edilecektir veya bu kabul edilmediği takdirde açılan davaların sonucu beklenecektir. Ama ben bu kişilerin fevkalade vatansever, devletlerine bağlı, olaydan büyük üzüntü duyduklarını ve esas amaçlarının bir, özür dilenmesi, ikincisinin de ablukanın veya ambargonun kaldırılması olduğunu çok iyi biliyorum. Tazminat konusu onlar için çok arka planda düşünülebilecek bir konu. Ama haklarıdır, bunu almaları gerekir. Bunu da kendilerine açıkça söyleyeceğiz. 'Hem tazminat alalım hem de buradaki davalar devam etsin' diye kesinlikle düşünülemez. Yani diyelim ki 10 tane vatandaşımızın davası var, 8'i 'hükümetimiz ne isterse biz onu kabul ediyoruz'. İkisi ise 'hayır' dedi. Bu takdirde bir anlaşma söz konusu olmayabilir.''
Arınç, şu an için Türkiye tarafından talep edilen bir rakam olmadığını, kendilerinin sadece çerçeveyi çizdiğini söyledi. Sürecin takibinin kendileri açısından son derece önemli olduğunu belirten Arınç, sözlerine şöyle devam etti:
''Çünkü bu meselede bir haksızlığa uğradık, bu haksızlığa karşı taleplerimizde ısrarcı olduk. Mesela bunun dışında başka şekillerde Türkiye'yi tatmin etmek istediler, Sayın Başbakanımız, Sayın Dışişleri Bakanımız hiçbirisini kabul etmedi. 'Özür olmasın da başka şeyler olsun' gibi... Çok hatırlı ülkeler, çok hatırlı kurumlar ve kişileri devreye soktular. Ama Türkiye sabit oldu. 'Biz haksızlığa uğradık bu üç noktadan bir adım geriye gitmeyiz' dedik. Türkiye, inatla, ısrarla ama ihlas ve samimiyetle sürdürdüğü dış politikasında muhteşem bir başarı kazandı. Bunu hepimizin alkışlaması lazım.''
Erdoğan Gazze veya Filistin'i ziyaret etmek istiyor
Arınç, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bölgeye ziyaretiyle ilgili, ziyaretin kesin olmamakla birlikte nisan ayında gerçekleşebileceğini bildirdi. Arınç, ''Sayın Başbakanımızın da Türkiye içi ve dışı pek çok gündem maddeleriyle yoğun olduğunu biliyoruz ama istek ve arzusu budur. İnşallah nisan ayı içinde bir Gazze veya Filistin ziyareti yaparak, bizzat bazı şeyleri yerinde görmek istiyor'' ifadesini kullandı.
Çözüm süreci
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, çözüm süreciyle ilgili, şunları kaydetti:
''Böyle bir olayda hükümetimiz, Sayın Başbakanımız, bugüne kadar yapılanlara ilaveten kesin sonuca ulaşabilir ümidiyle bir çözüm süreci başlattı. Bu bir cesarettir, bu bir kararlılıktır. O kadar cesaret ve kararlılıktır ki çok samimi olduğuna inanıyorum. 'Baldıran zehiri içmeye hazırım' diyor. Bir insan bu kadar kararlı olabilir. Halbuki 11 yıldan beri tek başına iktidarda olan, başbakanlık süresi de 10 yılı geçmiş bir insan rahat neresine batıyor ki 'ben bu süreçte başarılı olmaya mecburum. Bu ülkeyi terör belasından kurtaracağım. Siyasi iktidarıma eğer mal olsa da ister 10 defa mal olsun ben bu işten vazgeçmem' diyor. Bunu bugüne kadar söyleyen bir siyasi lider çıkmadı, bir başbakan çıkmadı, bir cumhurbaşkanı çıkmadı. Çıkacak gibi oldu, önüne pek çok engeller çıkarıldı. Halbuki 'asker mücadele etsin, polis mücadele etsin, daha çok tank gönderelim, daha çok asker gönderelim, daha çok bomba atalım, yolları keselim, inlerini patlatalım, terörle mücadele böyle olur' diyebilirdik. Ölenler yine ölürdü, onlara üzülürdük, yaralılar yine yaralanır, onlara da hayıflanırdık.''
''O kişinin kim olduğunu, neyle suçlandığını, neye mahkum olduğunu hepimiz biliyoruz''
Abdullah Öcalan'ın mektubunun 21 Mart'ta okunduğunu ve buradan önemli mesajlar verildiğini kaydeden Arınç, şöyle konuştu:
''Önemli diyorum. 'Çok doğru, çok iyi, aferin' deme noktasında değilim. O kişinin kim olduğunu, neyle suçlandığını, neye mahkum olduğunu hepimiz biliyoruz. Ama ortada bir vaka var. Onun iradesine, kendi iradesini teslim ettiğini söyleyen... Doğruysa binlerce insan var. Dilekçe verdiler, 'onun iradesi bizim de irademizdir' diye. Bunu göz ardı edebilir misiniz? Yani her gün ciyak ciyak bağıran televizyonlarda birileri göz ardı edebilir. Ama akıllı siyaset bu değil ki. Yine şehit cenazesi mi gelsin, yine gözyaşı mı olsun. Hayır. O halde niye bundan rahatsız oluyorsunuz. Ne diyor o kişi, 'silahlar sussun, fikirler konuşsun' diyor. Buna mı itiraz edeceğiz. Nesine itiraz edeceğiz. 'Efendim yalandır'. Yalansa yalanını göreceğiz, doğruysa doğrusunu göreceğiz. O bunu söylüyorsa, başka şeyler de söylüyorsa o zaman dikkat edeceğiz. Demek ki buradan da bir ilerleme olabilir. 30 yıldan beri başında olduğu örgüte 'artık bunların devri geçti. Silahlar sussun, siyaset yapın, fikirler konuşsun, şiddet yok' diyorsa ben doğrusu bunu önemli bulurum. Bunun üzerinden yine yürümeye devam ederim. Çünkü şiddet yoksa, 'silahlar sussun' diyorsanız siz, bunun anlamı şudur, 'silahları bırakacaksınız, şiddeti terk edeceksiniz'.''
Sınır dışına çıkışlar
Arınç, sınır dışına çıkışlarla ilgili "yasal düzenleme" istendiğini belirterek, "Hayır yasa çıkmayacak çünkü bu Meclis'in işi değil" dedi. Sınır dışına çıkışları MİT'in yöneteceğini, emniyetin de müdahil olacağını vurgulayan Arınç, "Şüphesiz silahlı kuvvetlerin mensupları da yani Kara Kuvvetleri ve Jandarma olarak kendilerine görev verilirse, verilmeyebilir de, bu süreçte en azından bu çıkışa nezaret edecekler ama bu hükümetin işidir. Parlamentoda bunun zemini yoktur ve olmamalıdır'' diye konuştu.
Akil adamlar
Başbakan Yardımcısı Arınç, "akil adamlar" konusunda da "Silahlı unsurların yurtdışına çıkarken, silahlarını bırakıp bırakmadıkları, kim gitti, kim kaldı noktasında gözlemci sayılabilecek hiçbir fonksiyonları olmayacak. Sadece düşünce bazında, fikir bazında Türkiye'nin geldiği bu noktada bu çözüm sürecine ihtiyacımız olduğunu pozitif anlamda söyleyebilecek değerli insanların bir çalışması'' dedi.
''Akil insanların isimleri İmralı ile ortak mı belirlenecek?'' sorusuna Arınç, ''Hayır. İmralı'nın verdiği isimlerle değil ama BDP'den gelen isimler olabilir. CHP'den geldiyse olabilir. MHP'den zannetmiyorum geleceğini ama gazetecilerden bizzat talep edenler var, fikir adamlarından bizzat talep edenler var" yanıtını verdi.
Yeni anayasa
Yeni anayasa çalışmaları konusunda da Arınç, şunları kaydetti:
"Oyun oynamıyoruz. CHP derse ki 'sıfırdan başlayalım, yeni bir anayasayı birlikte yapalım' üç ay da otururuz dört ay da otururuz. Çünkü daha önümüzde 2015'e kadar bir yasama dönemi var. Ama 'kesinlikle bu işte yokuz' derlerse şu andaki tavırları öyle. Umarım tavırlarını değiştirirler, CHP ile yaparız. MHP'ye de söyleriz. 'Biz de katılalım' derlerse üçlü yaparız. Ama CHP hayır derse MHP'ye gideceğiz. MHP hayır derse BDP'ye gideceğiz. A planımız şu anda komisyonun sonuca ulaşması. B planı mevcut partilerden biriyle, ikisiyle, üçüyle beraber yeni bir anayasa çalışması, C planı hiçbirisi mümkün olmadı, seçimlerde milletin huzuruna çıkarız.''
(AA)
SON VİDEO HABER
Haber Ara